Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/331 E. 2020/451 K. 25.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/331 Esas
KARAR NO : 2020/451 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2019
NUMARASI : 2019/51 E. – 2019/366 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait … tescil numaralı ve al-marwah ibareli markanın 22.06.2016 tarihinde 25. Ve 35.sınıflarda tescil edildiğini, müvekkilinin tekstil alanında faaliyet gösterdiğini, tanınır ve bilinir bir markaya sahip olduğunu, davalının da “al-marah” ibareli ve …. numaralı markayı kendi adına 25. Ve 35. Sınıflarda tescil ettirildiğinin tesadüfen öğrendiklerini, davalının müvekkilleri ile aynı faaliyet alanında ve aynı müşteri çevresi ile çalışması nedeniyle müvekkillerine ait markayı biliyor olduğunu ve ilgili markayı kötüniyetli olarak kendi adına tescil ettirdiğini, davalıya ait markanın, müvekkillerine ait marka ile iltibas oluşturacak nitelikte olduğunu, bu nedenlerle davalıya ait … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini, dava masrafları ve vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde; müvekkiline ait marka ve davacıya ait markanın görsel ve kavramsal olarak kolaylıkla ayırt edilebilmelerini sağlayacak düzeyde farklılıklar arz ettiklerini, markalar arasındaki farkın yalnızca bir-iki harf ya da şekil unsurundan oluştuğu durumlarda dahi markalardaki farklılıkların görsel, işitsel ve kavramsal olarak ayrılmasını sağlıyorsa markaların farklı olarak algılanacağını, davacının markasının Mekke şehrinde yer alan hacıların ziyaret ettiği kutsal iki tepeden birinin adı olduğunu, müvekkillerinin markasının ise “kadınlar” anlamına geldiğini, müvekkilinin markasının SMK m.6/1 hükmündeki şartları taşımadığını, dolayısıyla hükümsüzlüğüne karar verilmesinin mümkün olmadığını, markalar arasında hedef tüketici kitlesi nezdinde karıştırılma veya ilişkilendirme ihtimali bulunmadığını, davacının müvekkilinin marka başvurusundan yaklaşık 3 yıl sonra dava açtığını ancak müvekkillerinin herhangi bir itiraz gelmeyen tescilli markasını kullandığını, bu nedenle kötüniyetinden bahsedilemeyeceğini, davanın öncelikle yetkisizlik sebebiyle reddini, müvekkilinin markasının hükümsüzlük için kanunda aranan şartları taşımıyor olması sebebiyle davanın reddini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/05/2017 tarihli 2016/25 Esas- 2017/122 Karar sayılı kararıyla; “Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156/3 maddesi gereğince, 3. kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibine karşı açılacak davalarda yetkili mahkemenin, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinin olduğu, yetki itirazında bulunan davalı adresinin, dava dilekçesinde ve TPMK kayıtlarından da anlaşılacağı üzere Konak/İzmir de bulunduğu ve bu ilçenin mahkemenin yetki alanı dışında kaldığı, İzmir Adliyesi yargı alanı içerisinde bulunduğu ve davalı vekilinin süresinde yetki itirazında bulunduğu, bu bağlamda davalı vekilinin cevap dilekçesinde “yetkili mahkeme 6769 sayılı SMK’nin 156/5 hükmü kapsamında davalı müvekkilinin yerleşim yeri mahkemesidir” şeklindeki beyanında HMK 19/2 anlamında yetkili mahkemeyi bildirmiş kabul edilmesi gerektiği, dava dilekçesinde davalının yerleşim yeri “İzmir” olarak yer aldığı ve dosya münderecatına göre tarafların ikametlerinin mahkemece her zaman tespit edilebileceği” gerekçesiyle; dava dilekçesinin mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine, dosyanın talep halinde yetkili ve görevli İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.Davacı vekilini istinaf başvurusunda; davalının yetki itirazında açıkça hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu bildirmediğini, 25/03/2019 tarihli dilekçesinde, davanın yetkili mahkemede açıldığını, davalının yetki itirazında yetkili mahkemeyi açıkça göstermediği için yetki itirazının geçersiz olduğunu belirttiğini, mahkemenin 11/07/2019 tarihli oturumunda yetki itirazını reddetmesine rağmen 31/10/2019 tarihli oturumda yetkisizlik kararı verdiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin davaya bakmaya yetkili olduğuna karar verdikten sonra yetkisizlik kararı veremeyeceğini, kararın bu yönüyle usul ve yasaya aykırı olduğunu, SMK 156/3 maddesi gereğince davanın müvekkilinin yerleşim yerinde açılabileceğini, yetki itirazının da usulüne uygun olmadığını beyanla mahkemenin yetkisizlik kararının kaldırılarak, davanın kaldığı yerden devamına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; davanın marka hükümsüzlüğü talebiyle açıldığını, 6769 Sayılı SMK 156/5 fıkrası hükmü uyarınca davanın müvekkilinin yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiğini, SMK 156/3 maddesinin markaya tecavüz davalarında uygulanabileceğini, davaya cevap dilekçesinde “…yetkili mahkeme 6769 sayılı SMK 156/5 hükmü kapsamında davalı müvekkilinin yerleşim yeri mahkemesidir.” denildiğini, hem tarafların hemde mahkemenin müvekkilinin yerleşim yerini biliyor olması karşısında İzmir FSHHM’nin yetkili olduğunun kolaylıkla tespit edilebileceğini, sonradan yetkisizlik kararı verilmesinde de usule aykırılık bulunmadığını beyanla, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE;Marka hükümsüzlüğü talepli davada, ilk derece mahkemesince davalı vekilinin yetki itirazının kabulü ile mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın yetkili İzmir FSHHM’ne gönderilmesine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesinin 11/07/2019 tarihli ön inceleme duruşması 1 numaralı ara kararında; “davalı vekilinin yetki itirazında yetkili mahkemeyi belirtmediğinden yetki itirazının reddine ” karar verildiği, bu kez mahkemenin 31/10/2019 tarihli duruşmasında yetki itirazının kabulüne karar verilerek dosyanın yetkili İzmir FSHHM’ne gönderilmesine karar verilmiştir.6769 Sayılı SMK 156/5 maddesi gereğince, marka hükümsüzlüğü davalarında yetkili mahkemenin tescilli marka sahibi davalının yerleşim yeri mahkemesi olduğu anlaşılıyorsa da, geçerli bir yetki itirazından bahsedebilmek için cevap süresi içerisinde yapılması ve HMK 19/2 maddesi gereğince “yetki itirazında bulunan tarafın, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildireceği, aksi taktirde yetki itirazının dikkate alınamayacağı” düzenlenmekle, yetkili mahkemenin bildirilmesi gerektiği, davalı vekilinin yetki itirazında “müvekkilinin yerleşim yeri mahkemesinin ” yetkili olduğunu beyan ettiği anlaşılıyorsa da, yerleşim yeri mahkemesinin hangisi olduğunu açıkça yazmadığından geçerli bir yetki itirazından bahsedilemeyeceği , ilk derece mahkemesinin “davalı vekilinin..HMK 19/2 anlamında yetkili mahkemeyi bildirmiş kabul edilmesi gerektiği, dava dilekçesinde davalının yerleşim yeri “İzmir” olarak yer aldığı ve dosya münderecatına göre tarafların ikametlerinin mahkemece her zaman tespit edilebileceğine” dair gerekçesinin yerinde olmadığı kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 31/10/2019 tarihli 2019/51 Esas- 2019/366 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,-Dosyanın yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere mahkemesine gönderilmesine 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 58,90 TL (posta-teb-müz) masrafı olmak üzere toplam 207,50 davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 25/02/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.