Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/33 E. 2022/745 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/33 Esas
KARAR NO: 2022/745
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2016/31 2019/707
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, davalının İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından dava dışı … ve … hakkında icra takibi başlattığını, 05.10.2015 tarihinde davacı …’ın sahibi olduğu diğer davacı … Ticaret Ltd. Şti. merkezine gelerek haciz işlemi uyguladıklarını, şirkette bulunan mallarla ilgili olarak davacı … Ticaret Ltd. Şti.’nin istihkak iddiasında bulunması üzerine gittiklerini, dosyanın İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına gönderildiğini, bu dosyada davacı … Ticaret Ltd. Şti.’nin istihkak davası açmasının muhtariyetine denildiğini ancak istihkak davası açmalarına fırsat verilmeden 07.01.2016 tarihinde tekrar haciz için gelindiğini, haciz baskısı altında davacı …’ın önüne konulan protokol ile davaya konu senedi imzalamak zorunda kaldığını, protokolde senedin teminat senedi olduğunun yazılı olduğunu, senede davacı şirketin de kaşesinin basılarak davacı şirketin de borçlu hale getirilmeye çalışıldığını, protokolde sözü edilen 203.500,00 TL tutarındaki senedin düzenleme, vade ve lehdar isimlerini taşımadığını, bu senedin İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibine konulduğunu, senedin haciz baskısı altında ve muzayaka altında alındığını bu nedenle de borçlu olmadıklarının tespitine ve % 20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, önce davacı …’ın ev adresine hacze gidildiğini, iş yeri adresinin verilmesi üzerine davacı şirketin adresine haciz için gidildiğini, haciz yerinde borçluya ait çok sayıda evrak bulunduğunu, şirketin ortaklarının da borçlu …’ın ağabeyi ve kardeşleri olduğunu, birlikte çalıştıklarının ve organik bağ içinde olduklarının anlaşıldığını, borca konu canlı kuzu kesiminin asıl muhatabının davacı şirket ve yetkilisinin olduğunun doğrulandığını, borçlunun kardeş ve ağabeyleri, haciz işlemine gerek olmadığını, borcu zaten ailecek kabul ettiklerini beyan ederek, garantör sıfatıyla senet tanzim ederek taraflarına teslim ettiklerini, dosya kefalet harcının yüksek oluşundan kefillik yerine bu yöntemi tercih ettiklerini, taahhütler yerine getirilmediğinden dosyanın tahsilinin engellenmesi için muvazaalı devirler olabilir kuşkusuyla taahhüt sonrası ikinci bononun tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takibe konulduğunu bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin kararında müzayaka hali için belirlediği ölçütlerden ilki olan nesnel (objektif) koşul olan edimler arasında açık bir oransızlık bulunması durumu, davacı … hakkında toplam alacak miktarı 165.317,10 TL olan İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı icra takibi varken davalının alacaklı olduğu miktarı aşırı derecede aşan miktarda 203.500,00 TL tutarlı ikinci bir senet alınarak gerçekleşmiştir. Öznel (subjektif) koşul ise; söz konusu senet davacı …’ın hissedar olduğu diğer davacı şirketin adresinde haciz işleminin uygulanarak sadece kendisine ait olmayan şirket tüzel kişiliğine ve kardeşlerine de ait olan malların haciz tehdidi ile muhafaza altına alınma baskısı altında senedi imzalaması ile gerçekleşmiştir. Üçüncü koşul olan karşı tarafın yani davalının, yukarıdaki nesnel ve öznel koşullardan bilerek ve isteyerek yararlanması hali ise davacıdan alınan senedin İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı icra takibi sonuçlandırılıp bu takipteki alacak tahsil edilmeden icra takibine konulması ve her iki icra dosyasının birlikte tahsil edilmek istenmesi ile gerçekleşmiştir. Bu nedenle davacı … yönünden 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 28’e göre aşırı yararlanma yani müzayaka hali gerçekleşmiştir. Ayrıca davalı … vekilleri verdikleri cevap dilekçelerinde “Borçlunun kardeş ve ağabeyleri, haciz işlemine gerek olmadığını, borcu zaten ailecek kabul ettiklerini beyan ederek, garantör sıfatıyla senet tanzim ederek tarafımıza teslim etmişlerdir. Dosya kefalet harcın yüksek oluşundan kefillik yerine bu yöntem tercih edilmiştir. Taahhütler yerine getirilmediğinden dosyanın tahsilinin engellenmesi için muvazaalı devirler olabilir kuşkusuyla taahhüt sonrası ikinci bono tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takibe konulmuştur.” beyanında bulunmuştur. 6100 sayılı HMK m. 188’e göre; “Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.” Davalı vekili cevap dilekçesindeki bu beyanı ile davaya konu senedi teminat amacıyla aldıklarını açıkça ikrar etmiştir. Teminat amacıyla alınmış bir senedin teminat işlevini yerine getirmesini gerektirecek risk etkenleri ortaya çıkmadan icra takibine konulması 4721 sayılı TMK m. 2 ve 3’e göre iyiniyet ve dürüstlük ilkeleriyle bağdaşmaz. Bu gerekçelerle davacı … yönünden davanın kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Davalı …’nın davacı …’a karşı İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattığı ve bu dosyadan alacağını tahsil edebilme olanağı varken haciz esnasında teminat amaçlı olarak aldığı senet için yeniden icra takibi başlatmış olması iyiniyetli görülmeyerek % 20 kötüniyet tazminatının davalı …’dan alınarak davacı …’a verilmesine yönelik olarak, dava konusu İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasına konu 203.500,00 TL bedelli, 22.01.2016 tarihli belgenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 28’e göre aşırı yararlanma durumunda alındığı anlaşıldığı” gerekçeleriyle, “1-Davanın davacı … Tic. Ltd. Şti yönünden kabulüne, 2-İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında davacı … Dış Tic. Ltd. Şti’nin borçlu olmadığının tespitine, 3-Davanın davacı … yönünden kabulüne, 4-İstanbul .. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında davacı …’ın borçlu olmadığının tespitine, 5-Davaya konu İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takibe konu 203.500,00-TL bedelli, 22/01/2016 tarihli belgenin iptaline, 6- %20 kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine,” şeklinde karar verilmiş, davalı vekili tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece icra dosyalarının, asıl borçlunun, tarafların tamamen karıştırıldığını, baştan aşağı yanlış bilgi ve yorum üzerine karar kurulduğunu, müvekkil tarafın tacir olmadığını, hal böyle iken mahkemeye sunulacak herhangi bir ticari defter kaydının da bulunmadığını, senedi düzenleyen şahsın, kefil olan şirket olduğunu, senedin defterlerde kaydının olmamasının nasıl bir borçtan kurtulma gerekçesi olacağını, dosya kapsamında her iki tarafın tacir olmadığı için ticari defterlerinin delil olarak kullanılamayacağının aşikâr iken, ticari defterlere dayanılarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin müzayaka halini borçluları karıştırarak- yanlış kişi üzerinden yorumladığını, verilen karara konu gerekçenin dayanağının kalmadığını, bununla beraber, şirket ve basiretli tacir yetkilisinin müzayakaya düştüğünün kabul edilemeyeceğini, tacir olmayan müvekkil, ticari defteri bulunmadığı için dosyaya sunamadığını ve bu durumun taraflarına borçlu olmadığı anlamına gelmeyeceğini, şirket defteri incelemesi ile tazminata hükmedilemeyeceğini, tazminatın hukuka her halde aykırı olduğunu, dosyaya sunulu bilirkişi raporu ve mütalaada, davacının zor durumda kaldığını gösterir bir tespit vs.de bulunulmadığını, buna dair herhangi bir delilin de dosyaya mübrez olmadığını, senedin teminat için verikliği yazılı delille ispat edilemediğini, dosyada, senede ilişkin ödeme yapıldığına ve borç kalmadığına dair herhangi bir belge, delil vs. olmadığını, Mahkemece davasını ispat edemeyen davacıya yemin metni hazırlaması için süre verildiğini lakin kendilerinin metin hazırlanmayacaklarını; ve teklifinde bulunmayacaklarını beyan ettiklerini, ara karardaki rücu taleplerinin de reddolunduğunu, kambiyo senetlerindeki soyutluk ilkesi uyarınca, senetteki alacağın varlığının onun temelini oluşturan ilişkiden bağımsız olduğunu ve sonuç olarak, davaya konu senetten doğan borcun varlığını ortadarı kaldırır bir mutlak def’inin bulunmadığının da ortada olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı tarafından dava dışı … ve … aleyhine çeke dayalı olarak toplam 165.317,10-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı çekin fotokopisi bulunmakta ise de, fotokopinin oldukça koyu çıkmış olduğu, buna göre çekin 30/08/2015 keşide tarihli 150.000-TL bedelli keşidecisinin dava dışı … lehtarın …, sonraki cirantanın davalı … olduğu, bu kişiden sonra bir ibraz şerhinin bulunduğu ancak şerhin iptal edilip edilmediğinin tam olarak anlaşılamadığı, tekrar davalı … cirosunun bulunduğu, bu cironun altında da bir kısım imzaların bulunduğu ancak tam olarak anlaşılamadığı, daha sonra tekrar 08/09/2015 tarihinde ibraz edildiği ve karşılıksız şerhinin yazıldığı görülmüştür. Protokol başlıklı davacı … tarafından imzalanmış 07/01/2016 tarihli adi el yazısı ile yazılmış belgede davacı …’ın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosya borcuna mahsuben dosya borcunun yapılandırılması için 203.500-TL bedelli senedin teminat olarak verildiği, dosya borcunun yapılandırma işinin 22/01/2016 tarihinde yapılacak olduğu, yapılandırma yapıldığında teminat senedinin geçersiz olacağı, aksi takdirde yasal yollara devam olunacağı senedin cezai şart sayılacağının belirtildiği görülmüştür. Senet fotokopisinin incelenmesinde; 07/01/2016 tanzim 22/01/2016 vade tarihli 203.500-TL bedelli nakden kaydıyla düzenlenmiş, keşidecisinin davacılar lehtarın ise davalı olduğu görülmüştür. Davalı tarafından 203.500-TL bedelli senede dayalı olarak davacı … aleyhine toplam 205.353,13-TL alacağın tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı görülmüştür. 13/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda; “İstanbul .., İcra Müd. … E. sayılı dosyasında … ve … aleyhine başlatılan takihin kesinleşmesi üzerine 3. Kişi olan davacılara ait işyerinde haciz uygulanması sırasında davacıların müzayaka halinden yararlanarak – … Müd. … Lsas sayılı dosyasında takibe konu 22.01.2016 vade tarihli, … Tic, Ltd. Şti.’nin borçlusu, davalının lehdarı olduğu bonun düzenlendiği iddiasında dava konusu bononun iradeyi fesada uğratan bir hal altında düzenlenip düzenlenmediği ile takip ve bono nedeniyle davacıların borçlu olup olmadığının tespiti noktasındaki uyuşmazlık olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu senedin alacaklıya … İcra Müd, … F. sayılı dosya borcunun teminat olarak verildiği, aynı dosyadan davacı aleyhine yapılan haciz işleminin 14. İcre Hukuk Mahkemesinin 2016719 E. ve 20177514 karar sayılı ilamı ile haczin kaldırıldığı. davacı defter kayıtlarında davalı ile arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Kaldı ki mezkür senedin teminat amacıyla davacılar tarafından davalıya verilmiş olduğu protokolden anlaşılmaktadır. Bu halde, TK m. 72 çerçevesinde davacıların davalıya borçlu olduğundan söz etmek mümkün görülmemektedir. Bilirkişi kurulumuzca açıklanan nedenlerle davacıların davalıyı mezkur senet nedeni ile borçlu bulunmadıkları” yolunda görüş ve kanaat bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davalı taraf İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında dava dışı … ile … aleyhine çeke dayalı olarak icra takibi başlatmış, bu takip sırasında davacı şirketin adresinde hacze gidildiği, söz konusu haciz sırasında evrak araması yapıldığı ve … adına evrakların bulunduğu ve hacizlerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf davacıların borcu kabul ederek garantör sıfatıyla bu davaya konu senedi tanzim ederek taraflarına teslim ettiğini, taahhütler yerine getirilmediğinden dosyanın tahsilinin engellenmesi için muvazaalı devirler olabilir kuşkusuyla taahhüt sonrası tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla işbu bonoyu takibe koyduklarını savunmuştur. Bononun ise İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından davalı tarafından huzurdaki davanın davacıları aleyhine 04/02/2016 tarihinde takibe konulduğu, dosya içerisindeki ödeme emri ile takip talebinin fotokopilerinin incelenmesinde, tahsilde tekerrür etmemek kaydının yer almadığı görülmüştür. Ayrıca davacı taraf dosyadaki protokol başlıklı 07/01/2016 tarihli belgenin Avukat … tarafından yazıldığını konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını beyan etmiş, davalı taraf ise Adalet Bakanlığı tarafından adı geçen avukat hakkında soruşturma izni verilmediğini beyan etmiştir. Yine bahse konu protokole mahkemece davacı … tarafından tek taraflı düzenlendiğinden bahisle itibar edilmemiş ise de, söz konusu belge davacı … tarafından imzalanmış olmakla içeriği itibariyle adı geçen davacıyı bağlar. Bahse konu protokol başlıklı belgenin içeriğinde dava konusu 203.500-TL bedelli senedin teminat olarak verildiği, dosya borcunun yapılandırılması işinin 22/01/2016 tarihinde yapılacağı, yapılandırma yapıldığında teminat senedinin geçersiz olacağı, aksi takdirde yasal yollara devam olunacağı ve cezai şart sayılacağının belirtildiği görülmüştür. Her ne kadar söz konusu protokolde davalı tarafın imzası yok ise de, davalının davadaki savunmaları gözetildiğinde bononun İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki borcun teminatı olarak alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece dava konusu senedin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki borcun teminatı olarak davacılar tarafından düzenlendiği gözetilerek söz konusu protokol başlıklı belgedeki yapılandırmanın yapılıp yapılmadığı ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki borcun ödenip ödenmediği, ayrıca konuyla ilgili istihkak davası açılıp açılmadığı, açılmış ise sonuçlanıp sonuçlanmadığı üzerinde durularak yine Avukat … hakkında bulunduğu belirtilen hazırlık soruşturmasının bir örneğinin dosyaya celbiyle adı geçen avukatın ifadelerinin de karar yerinde değerlendirilerek tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE 2-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2019 tarih, 2016/31 E – 2019/707 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30-TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.28/04/2022