Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/321 E. 2022/1135 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/321 Esas
KARAR NO : 2022/1135 Karar
DAVANIN KONUSU : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının telekomünikasyon sektöründe hizmet satışıyla ilgili olarak uluslararası ticaret yapan bir firma olduğunu, aynı zamanda ülkeler arası görüşmelerde ucuza konuşturan tarifeyle maruf olmasının da söz konusu olduğunu, davalının tescilli markasının 6769 sayılı SMK 9.maddesine uygun şekilde bir tescil olmayıp kötüniyetli bir tescil yaptığını, davayı açmada müvekkilinin hukuki yararı olduğunu, davalı adına tescilli … nolu “…” markasının müvekkilinin telekom sektöründeki satışa sunduğu kartlar ile birebir benzer olduğunu, bu durumun davacının halihazırda gerek ulusal gerekse uluslararası ticari hayatında çeşitli sıkıntılara yol açtığını ve dolayısıyla davalının markasının hükümsüzlüğüne, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin 02/03/2012 tarihinde İstanbul Ticaret Odası’na kayıt olmak suretiyle kurulduğunu, müvekkili şirket yetkililerinin ise daha evvelki dönemde bu işi yaptığını, müvekkili şirketin Bilişim Teknolojileri Kurumu tarafından yetkilendirilmiş sabit telefon hizmeti ve sanal mobil şebeke hizmeti veren operatör firma olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin yapmış olduğu işin niteliklerine uygun olarak marka hazırlığında bulunduğunu ve Türkiye’de tescili olmayan, kullanımı kolay “…” markasında karar kıldığını, 26/04/2017 tarihinde TPE’ye başvurarak 38.sınıf altında yer alan Radyo ve Televizyon Yayın Hizmetleri, Haberleşme Hizmetleri (İnternet servisi sağlama hizmetleri dahil), haber ajansı hizmetleri alanında sadece haberleşme ile ilgili mevzuata ait 5809 sayılı Kanuna tabi yetkilendirilmiş firmaların faydalanabilecekleri faaliyetleri içeren hizmetleri için 2017/38544 tescil numarası ile …isimli markanın kendi adına tescil edilmesini istediğini, ve 10 yıl süreyle 11/10/2017 tarihinde tescil edildiğini, müvekkiline ait markanın kendisine has ve özgün olup herhangi bir markanın etkisinde kalınarak ya da başka bir markadan esinlenerek oluşturulmuş bir marka olmadığını, davacının kendi adına tescili olmayan ve Avusturya’da tescilli olduğu ve dünyaca tanındığını gerekçe göstererek müvekkilinin kendine özgün ve gerekli nitelikte ayırt edicilik sağlanmış tescilli markasının hükümsüzlüğünün istenmesinin kabul edilemeyeceğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12.11.2019 tarihli 2018/175 E. – 2019/377 K. sayılı kararıyla; davacının “…” markasını davalının marka tescil tarihinden önce uluslararası alanda kullandığı ve aynı markalı ürünleri davalının başvurusundan önce Türkiye’ye getirdiğini, bu durumda davacının söz konusu marka bakımından gerçek hak sahipliğinin kabulü gerektiğini, davalının aynı sektörde faaliyet gösterdiği, 2015 yılından beri kullanılan davacı markasından haberdar olduğu konusunda şüphe bulunmadığı, basiretli davranmayarak görünüm ve şekil olarak benzer markayı tescil ettirmesi nedeniyle kötüniyetli olduğu, bir an için haberdar olmadığının kabul edilmesi halinde dahi davacının ihtarnamesinin 23/02/2017 tarihinde tebliğinden hemen sonra 26/04/2017 tarihinde marka tescil başvurusunda bulunmasının iyiniyet kurallarına ve ticari yaşamdaki dürüstlük kurallarına uymadığı, dünyanın birçok ülkesinde tescilli bir biçimde kullanılan ve orijinallığı sebebiyle birbirinden habersiz düşünülüp oluşturulduğu söylenemeyecek markanın aynısını tescil ettiren kişinin amacının, işaretin bilinirliğinden haksız yararlanma olduğunu, haksız rekabet teşkil ve hakkın kötüye kullanımı teşkil ettiğini, gerekçesinde açıklayarak; “Davacının davasının KABULÜ ile; davalı yana ait … tescil numarası ile kayıtlı markanın hükümsüzlüğüne sicilden terkinine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU:
Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalı markasının TPMK tarafından gerekli incelemelerin yapılarak tescil edildiğini, tescil sürecinde itiraz edilmediğini, … markasının Türkiye’de tescilli olmayan Dünyada da tanınmış marka olmadığını, ayrıca markanın haberleşme alanında kullanılabilmesinin sadece tescil edilme ile mümkün olmadığını BTK tarafından yetkilendirilen bir firma olması gerektiğini, müvekkilinin bu yetkiye sahip olduğunu, davacının bu yetkisinin bulunmadığını, haberleşme alanında hizmet vermesinin mümkün olmadığını.
– Bilirkişi raporunda … markalı kartların davacı tarafından yurt dışından satın alındığını ve Türkiye’ye gümrük beyanları verilerek getirildiği belirtilmişse de, 5809 no’lu yasa gereği yetkili olmayan firmaların Türkiye’ye getirilse dahi haberleşme alanında hizmet vermesinin mümkün olmadığını, rapora itirazlarının dikkate alınmadığını.
-Davacı markasının tanınmışlığının ispatlanamadığını, bilirkişi raporunda tanınmışlığa ilişkin somut içerik belirtilmediğini, tanınmışlığa dair bilgi belge olmayan salt davacı yanın ithalatını yaptığı ürünlerde yer alan … isminin Türkiye’de tescilinin bulunmamasının da tanınmışlık olgusunun gerçekleşmediğinin apaçık göstergesi olduğunu, rapora itirazlarının değerlendirilmediğini.
-Tescil sürecinde tanınmışlık ve benzerlik gibi nedenlerle itiraz ileri sürülmediğini, davacının sırf tanınmışlığın yeterli olduğunu ileri sürse de bu hususun kabulünün mümkün bulunmadığını, ürünün marka sıfatını taşıyabilmesi için ülkemizde TPE nezdinde tescilli olması gerektiğini, davacı adına tescilli olmadığını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; davalının markasını tescil ettirmeden önce müvekkilinin markasını bildiğini, 15 Ocak ve 25 Ocak 2017 tarihleri arasında müvekkilinin Türkiye piyasasına girmesiyle, müvekkilinin bayilerine … ürününün satılmaması konusunda tehditler ettiğini, dosyada toplu mesaj ve ses kayıtlarının mübrez olduğunu, müvekkilinin Türkiye dahil 76’dan fazla ülkede faaliyet gösterdiğini, davalının müvekkili ile benzer alanda uluslararası telefon görüşmesi hizmeti sunduğunu, tescilden 2 ay önce markanın müvekkiline ait olduğunu bildiğinden kötüniyetli olduğunu, haksız eylemini sonlandırması için davalıya Beşiktaş 11. Noterliği 22.02.2017 tarih ve… Yevmiye nolu ihtarname ile ihtarda bulunulduğunu, davalının 23.02.2017 tarihinde bu ihtarnameyi tebliğ aldığını, eylemlerini sonlandırmadığı gibi, 26/04/2017 tarihinde markanın adına tescili için TPE’ye başvurduğunu, müvekkilinin markanın gerçek hak sahibi olduğunu, 6769 Sayılı SMK 6/3 maddesi nedeniyle nispi ret nedenlerinden olduğunu, 6/9 maddesinde kötüniyetli tescil başvurularının reddine karar verileceğinin düzenlendiğini, müvekkilinin Türkiye de marka tescilinden çok önce … markalı konuşma kartlarını ithal edip tüketicilere satışını gerçekleştirdiğini, faturaları ve ithalat belgelerini ibraz ettiklerini, faturalarda ismi geçen …Telekom Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi’nin (“…Türkiye”) adıyla İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı müvekkilinin acentesi olduğunu, davalının BTK tarafından yetkilendirilmesinin markaya tecavüz hakkı vermeyeceğini, gerçek hak sahipliği ilkesine göre, marka üzerindeki öncelik hakkının, o markayı ortaya çıkaran kullanan ve piyasada tanınmış hale getiren kişiye ait olduğunu, hükümsüzlük koşullarının ispatlandığını beyanla, başvurunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan celp olunan … tescil nolu “…” markasının 38. Sınıfta “Radyo ve Televizyon yayın hizmetleri. Haberleşme hizmetleri (internet servis sağlama hizmetleri dahil). Haber ajansı hizmetleri.” sınıfında 26/04/2017 başvuru tarihinden itibaren davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.Davacı tarafça davalı şirkete, ihtar gönderilerek; müvekkilinin dünyaca tanınan saygın bir telekomünikasyon şirketi olduğunu, müvekkilinin …adlı mobil uygulamanın sahibi ve dünya çapında dağıtıcısı olduğunu, AppStore ve Google Play üzerinden tüm kullanıcıların ücretsiz olarak … mobil uygulamasının kullanıcılara dünya çapında telefon görüşmesi yapma imkanı sunduğunu, …’nun dünya genelinde binlerce kullanıcı tarafından kullanıldığını, karşı tarafça müvekkilinin bayilerine gönderilen cep telefonu mesaj metni ile, muhatap tarafından gönderilen ses kaydının asılsız karalayıcı ve gerçeğe aykırı olduğunu, haksız rekabet teşkil ettiğini, haksız rekabet teşkil eden eylemlerin derhal sonlandırılması aksi halde yasaların kendisine verdiği çarelere başvurulacağının ihtar edildiği, ihtarnamenin davalı çalışanına 23/02/2017 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan 17/05/2019 tarihli raporda; davacının, davalının tescil başvuru tarihinden önce “…” markalı Telekomünikasyon kartlarını Türkiye’ye resmi olarak getirttiği ithalat ve gümrük belgelerine ait ilgili evrakların uygunluğunun görüldüğü, davalı şirketin 26/04/2017 tarihinde “…” ibareli markaya ilgili sınıfta Telekomünikasyon kartlarının Türkiye’ye getirtilmesinden yaklaşık 3,5 ay sonra başvuruda bulunduğu, davacıya ait www…. isimli internet sitesinin http://web….g/web/2018*/http:/….me URL adresi üzerinden web arşiv kayıtları incelendiğinde, mezkur sitenin içeriklerinde “…” ibaresine ait kullanımın en eski 2015 yılına dayandığı, davacı açısından hükümsüzlük talebinin eldeki belge ve bilgilere göre yerinde olduğu, kanaatlerince benzerlik hususunun marka ibaresi açısından her iki tarafın markaları birebir aynısı olduğu ve tescil konusunda tek yetkili idari kurum olan Türk Patent ve Marka Kurumunun … tescil nolu marka kararının bir idari karar olduğu, kötüniyetli tescil konusundaki takdirin mahkemeye ait olduğunu beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E :
Davacı vekilinin, müvekkilinin …markasının gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu ve davalı tarafın bayilere cep telefonu mesajı ve ses kaydı göndererek müvekkilini karalayıcı ve gerçeğe aykırı beyanlarda bulunması üzerine ihtar gönderdiklerini, ihtarname tebliğinden hemen sonra davalının marka tescili başvurusunda bulunmasının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, önceye dayalı hak sahipliği ve kötüniyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 6/3 maddesinde; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir” hükmü düzenlenmiştir. Marka korumasında ülkesellik prensibi geçerli ve tescille elde edilecek ise de; Ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur.Davacı tarafın Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı, mahkemece alınan bilirkişi raporunda, markanın Türkiye’de tanınmışlığına ilişkin bir tespit yapılmadığı, ancak dosyaya sunulan faturalar ve Gümrük teslim dekont ve faturaları, gümrük tahsil alındısı, Gümrük vergi tahsil alındısı, Halkalı Gümrük Müdürlüğünce düzenlenen gümrük beyanı belgelerinden, davacı tarafça “…” markasının haberleşme/telekomünikasyon hizmetlerinde , davacı tarafça 2017 yılı Ocak-Şubat aylarında Türkiye’de kullanılmaya başlandığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Davalı markasının 26/04/2017 başvuru tarihli olduğu ve marka başvuru tarihinden önce davacı tarafça Türkiye’de kullanılarak öncelik hakkına sahip olduğu,davacının önceye dayalı hak sahipliğine dayanarak kullanımının bulunduğu mal ve hizmet sınıfında davalının markasının hükümsüzlüğünü talep edebileceği kanaatine varılmıştır. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 6/9 maddesinde “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” hükmü düzenlenmiştir. TMK 2. Maddesinde düzenlenen “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü ile TTK 18/2 maddesinde düzenlenen “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir” hükmü kötü niyetin tespitinde dayanılan yasa maddeleridir. Kötüniyetin varlığı somut olayın özelliklerine göre tespit edilmelidir. Mahkeme kararında davacının … markasının özgün marka olduğu ve markanın yurt dışında tescilli markanın aynı sektörde faaliyet gösteren davalı tarafça bilinmesi gerektiği, davacı tarafın ihtarname göndermesinden hemen sonra tescil başvurusunda bulunulmasının, davalının kötüniyetli olduğunu gösterdiği açıklanmıştır. Davalı tarafça ihtarnamede bahsi geçen yazılı ve sesli mesajların gönderilmediği ileri sürülmemiştir. Yerleşik Yargıtay kararları ve Marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davalı tarafça … ibaresi üzerinde hak sahibi olmamasına rağmen, davacının Türkiye de piyasaya girmesi üzerine, bayilere mesaj göndererek, … yazılımının yasadışı şekilde pazarlandığı, kapatıldığı şeklinde bildirimlerde bulunduğu, davacının ihtarnamesi üzerine de, …. ibareli marka başvurusunda bulunarak, davacının Türkiye’deki faaliyetlerini engellemek istediği, davacının BTK tarafından yetkilendirilmemiş olmasının bu davanın sonucuna etkisinin bulunmadığı, kötüniyetli tescil nedeniyle markanın tescilli olduğu tüm sınıflarda hükümsüzlük kararı verilmesinin yerinde olduğu kanaatiyle, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:
1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderleri olarak;
a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 373,88 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 17/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.