Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/300 E. 2020/885 K. 03.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/300 Esas
KARAR NO : 2020/885 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2019
NUMARASI : 2019/226 E.,
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/06/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde; davalının tescil için başvuru yaptığı tarihten çok uzun yıllar öncesinden başlayarak davacının … ve … markalı ürünlerini sattığı, daha sonra müvekkilin bu markaları kötü niyetli biçimde tescil ettirdiğini, davacı … şirketinin 2017 de kurulduğunu ve … ana şirketinin alt şirketi olduğunu, dalış ekipmanları konusunda dünyanın parmakla gösterilen lider şirketlerden biri olduklarını, dava konusu markaların ise önceki marka sahipleri … davacı şirkete devredildiğini, … ve … markalarının dünya çapında bilinirliğinden dolayı bu markaların davacıya devrinin birçok haber sitesinde yer aldığı; … ve … markalarımn yaratıcısı … dalış sevgisi ile beraber ortaya çıktığını, davacıya ait markaların Türkiye’de satışının 1992 yılından 2017 yılına kadar davalı ve sahibi olduğu … tarafından gerçekleştirildiğini, 2009 yılına dayanan e-mail yazışmalarının davalının … ve … markalarının distribürütörlüğünü gerçekleştirdiğini ispatladığı, davalı ile 25.11.2013 tarihinde bir distribütörlük anlaşması akdedildiği ve devamında bir mal tedariki anlaşması yapıldığını, markaların devrinden hemen sonra 11 Mayıs 2017 tarihinde … ve … markalarının kötü niyetli şekilde tescil ettirildiği, davalı ile Mike Huishin buluşmaları esnasında davalının markalan satmak için 500.000.00 $ ödemesini talep ettiğini, davalının tescil ettirdiği markalan bir pazarlık aracı olarak kullandığını, kötü niyetin bir hükümsüzlük sebebi olduğunun KHK döneminde Yargıtay tarafından kabul edildiği, davacının hak sahibi konumunda olduğunu, markaların kapsadığı mallann benzer olduğu ve iltibasa yol açtığı, Sınai Mülkiyet Kanununun da kötü niyeti hükümsüzlük sebebi saydığını … ve … markalarımn sicilden terkinine, davacı tarafa devredilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece verilen 06/09/2019 günlü ara karar ile “tensip ara kararı gereğince, dosyanın bir marka uzmanı ve bilişim uzmanı bilirkişiye tevdi edilerek, davacının ihtiyati tedbir taleplerinin değerlendirilebilmesi amacıyla davacıya ait olduğu belirtilen markaların, davalı tarafından “www….net” ve “www…..com” alan adı içeriğinde ve dosya kapsamında kullanılıp kullanılmadığının, kullanılıyor ise kullanım şeklinin ve kullanımın haklı bir nedene dayanıp dayanmadığı husularının kullandıkları emtialar ve markaların tescilli oldukları sınıflar da gözetilerek tespiti ile “www….net” ve “www…..com” alan adının ilk tescil tarihinden itibaren ve şu anda kime ait olduğu hususlarında rapor aldırılmasına karar verildiği, davalının dosya kapsamınca yapmış olduğu başvuru 6769 SMK md.6(9) kapsamınca kötü niyetli olduğu, davalının başvurusunu yapmış olduğu marka (…) ile davalı adına 6769 SMK md.6(4) bakımında koruma kapsamında olan (…)’nın benzer nitelikte olduğu ve bilinçli tüketici nezdince karıştırma ihtimalinin olduğu, davalının tescil etmiş olduğu 2018/121767 kod numaralı (…) marka için iptal hükümsüzlük koşullarının oluştuğu yönünde rapor sunduklarının görüldüğü, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, 6100 sayılı HMK’nun 389/1. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, 390/son maddesinde ise tedbir talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun belirtildiği, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dava konusunun davalının markasının salt hükümsüzlüğüne yönelik olduğu, ticari vekil veya temsilci adına tescilli markaya ilişkin SMK 10. madde kapsamında markanın kullanımın yasaklanması yada markanın devri talebinin olmadığının anlaşıldığı, her ne kadar tescilli markanın kullanımının önlenemeyeceği gerekçesi SMK 155. Madde ile getirilen düzenleme ile dayanaksız kalmış ve tescilli markanın kullanımın önlenmesinin önü açılmışsa da, madde de getirilen düzenleme ”Tecavüz davalarında sınai mülkiyet hakkına dayanılmamasına ” ilişkin olduğu, somut olayda dava konusu davacının marka hakkına tecavüz davası da olmadığı, İstanbul 16. Hukuk Dairesi’nin 2018/1881 E. 2018/1211 K. Sayılı 22.05.2018 tarihli kararında da, açılan kullanmama nedeniyle marka iptali davasında, markadan doğan hakların kullanılmaması yönündeki ihtiyati tedbire yönelik tescile dayalı marka hakkının kullanımın engellenmeyeceğinin belirtildiği” gerekçesiyle davalının tescilli markasından doğan haklarını davacı şirkete ve Türkiyede’ki distrübütör acente ve satıcılarına karşı kullanmasının davacı yönünden zarara neden olabileceği de dikkate alınarak, davacı tarafça ihtiyati tedbir nedeniyle, davalının doğabilecek zaraları yönünden 50.000,00 TL, teminat yatırılması halinde sınırlı ve makul bir tedbir talebi olan davalının tescilli markalarından kaynaklanan haklarını davacı ile davacının Türkiye’deki distrübütör, acente ve satıcılarına karşı kullanmasının önlenmesine, SMK 155 kapsamına da girmeyen davalının tescilli marka hakkını kullanmasını tümden yasaklanmasına sebebiyet verecek sair tedbir taleplerinin reddine karar verildiği görülmüştür.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının, müvekkilinin sözleşme akdetmiş olduğu… (ünvan değişikliği sonrası ünvanı AUP Europe GMBH) ile ilgili olarak dava dilekçesinde bahse konu firmanın Almanya’da kurulu alt şirket olduğunu iddia ettiği, davacının birleşme yoluyla devralma hukuki işlemiyle halefi olduğunu iddia ettiği Amerika Birleşik Devletleri menşeili … firması ile müvekkilinin sözleşme imzaladığı ve alt şirket olduğu iddia edilen … isimli firma farklı tüzel kişilik olduğu, davacının müvekkilinin dava konusu markaları kötü niyetle tescil ettirdiği dayanağı ile görülmekte olan davaları açtığı, ne var ki; bahse konu kötü niyet iddiası İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/431 E. sayılı dosyadan verilen tedbir kararının istinaf incelemesinini gerçekleştirildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi’nin kararında da işaret edildiği üzere yargılamayı gerektirmektirdiği. Davacı -asla davacının iddialarını kabul anlamına gelmemek üzere ve kaydıyla- yargılama neticesinde hakkına zayi olmaksızın kavuşabilecekken; müvekkili davalının dava sonunda haklı çıkması ihtimalinde verilen ihtiyati tedbir kararı telafisi imkansız zararlara yol açabileceğinden bahisle mahkemenin 25/10/2019 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, 6100 sayılı HMK’nun 389/1. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, 390/son maddesinde ise tedbir talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun belirtildiği, davalı vekilinin 24/12/2019 tarihli mürafaa duruşmasında, itirazlarını tekrar ettiği, tedbir şartlarının oluşmadığı, telafisinin büyük zararlara yol açacağını beyan ettiğinin anlaşıldığı, davacı vekilinin mürafa duruşmasında, tedbire itirazın süresinde yapılmadığı, ayrıca esas yönünden de İstanbul Anadolu l. FSHM’ de açılan dava dosyası içeriği değerlendirildiğinde de tedbirin yerinde olduğu anlaşıldığından itirazın reddine karar verilmesini istediğinin anlaşıldığı, HMK 394. Maddesinde ihtiyati tedbir kararına itirazın düzenlendiği ve karşı tarafa ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak kararı veren mahkeme’ye itiraz edilebileceği, itirazın dilekçe ile yapılacağı, itiraz sebeplerinin açıkça gösterilmesi gerektiği ve itiraza konu tüm delillerin dilekçeye eklenmesi gerektiğinin belirtildiği, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dava konusunun davalının, markasının hükümsüzlüğüne yönelik olduğu, her ne kadar davacının gerçek hak sahipliği tanınmışlık iddiası ve davalının kötü niyetli tescil iddialarının yargılamayı gerektirdiği anlaşılmış ise de sunulan belgeler ve bilirkişi raporuna göre taraf markaları arasında benzerlik olduğu belirtildiğinden, davalının tescilli markalarını davacı şirkete, Türkiyedeki distrübütör acente ve satıcılarına karşı kullanmasının davacı yönünden zarara neden olabileceği kanaatine varılarak davalı tarafın itiraz gerekçeleri dikkate alındığında mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir koşullarında da bir değişiklik olmadığı” gerekçesiyle davalı vekilinin mahkemece 06/09/2019 günlü ara karar verilen tedbire itirazının reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı yan istinaf dilekçesinde; davacı yanın hak sahipliği yönünden yaklaşık ispat koşulunu sağlayamadığını ,davacının belgesinin 2013 yılına ait bir vergi belgesi olduğunu bunun da hak sahipliğini kanıtlamadığını , İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/431 E. sayılı dosyasında, ibraz edilen son bilirkişi raporunda da taraflar arasında akdedilmiş sözleşmede markanın da devredildiğine dair hiçbir hüküm bulunmadığı sabit olduğunu ,ayrıca davacının haksız çıkma ihtimalinde müvekkilinin zararlarının telafisinin mümkün olmadığını ,Her ne kadar; ihtiyati tedbir kararı verilirken dosya içerisinde mübrez bilirkişi raporu değerlendirme konusu yapılmış ise de bahse konu raporunun; davacının Türkiye’de tescilli bir markası – dolayısıyla koruma altında olan bir hakkı – olmadığından Amerika Birleşik Devletleri marka tescil sisteminin esas alındığı görülmektedir. Ne var ki; davacının ülkemiz sınırları içerisinde davacı lehine koruma altında olmayan bir markaya dayalı olarak ihtiyati tedbir talep etmesi ve bu talebin kabulü mümkün değildir. Üstelik, dava konusu markalar, müvekkil lehine olacak şekilde koruma altında olduğunu ,davacı markasının tanınmışlık durumunun da sözkonusu olmadığı bu nedenle ihtiyati tedbire itirazın reddine dair ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini talep ve istinaf etmiştir.Davacı yan katılma yolu ile yaptığı istinaf başvurusunda; davalı yanın istinaf başvurusu gerekçelerinin yerinde olmadığını, ancak ilk derece mahkemesince itirazın süre yönünden reddi gerektiği halde bu husus atlanarak red kararı verildiğini, kararın kaldırılarak süre yönünden reddine dair karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava marka hükümsüzlüğüne ilişkin olup; istinaf edilen karar dava içi ihtiyati tedbire itirazın reddi hakkındadır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı yanın katılma yolu ile yaptığı istinaf talebi incelendiğinde; mahkemenin davalı yan itirazlarını süre yönünden reddetmesi gerektiği gerekçesini taşımaktadır. Bu nedenle önce usui durumun doğru tespiti gerekmektedir. Dosyaya dilekçe ekinde gönderilen ve İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/226 Esas sayılı dosyadından verilen ihtiyati tedbir kararının İstanbul Anadolu…. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile infaz edildiği, infaz sırasında davalı /aleyhine tedbir kararı verilen … hazır bulunduğu ve infazın 11.11.2019 tarihinde yapıldığı görülmektedir.HMK 394. Maddeye göre tedbir kararı huzurunda uygulanan davalı yanın uygulanma tarihinden itibaren 1 hafta içinde ihtiyati tedbire itiraz etmesi zorunlu olup, davalı yanın itirazının 25.11.2019 günü saat 17.54 itibari ile UYAP sistemine girdiği arada süreyi kesecek resmi tatil bulunmadığı, davalı yanın süresinde itiraz etmediği, bu nedenle itirazın süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği görülmekle davacı yanın istinaf başvurusu bu açıdan yerinde görülmüştür.Davacı yanın reddedilen ihtiyati tedbir talebine ilişkin ise ; red tarihinden itibaren 2 haftalık sürede istinaf kanun yoluna başvurması gerekmekte olup, bu süre zarfında istinaf başvurusunun bulunmadığı, katılma yolu ile istinaf talebinde bulunamayacağı anlaşılmakla başvurusunun kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.Davacı yanın süre yönünden yaptığı başvuru kabul edildiğinden; davalı yanın istinaf başvurusunun incelenmesine ise anılan gerekçe ile gerek görülmemiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE ; A- Davacının İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin ihtiyati tedbirin kısmen reddine ilişkin 25.10.2019 tarihli ara kararına karşı yasal süresinde istinaf kanun yoluna başvurmadığı nedenle REDDİNEB – Davacı yanın İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 24.12.2019 tarihli ara kararına yaptığı istinaf başvurusunun KABULÜNE ; İlk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ; İtiraz hakkında ilk derece mahkemesine yapılan itirazın HMK 394. Madde gereğince İTİRAZ YASAL SÜREDE YAPILMADIĞINDAN REDDİNE 2- Davalı yanın istinaf başvurusunun değişen red gerekçesine nazaran incelenmesine yer olmadığına 3-Davalı yanca yatırılan başvuru harcı 121,30 TL ve peşin harç 44,40 TL nin davalı yana iade edilmesine 4-Davacı yanca yatırılan 54,40 TL peşin harcın davacı yana iade edilmesine 5-Davacı yanca yapılan istinaf yargılama gideri olan başvurma harcı 148,60 TL, tebligat gideri 19,00 TL ve posta gideri 36,10 TL olmak üzere toplam 203,70 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine 6-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-f maddesi ereğince KESİN olmak üzere 03/06/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.