Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/30 E. 2022/821 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/30 Esas
KARAR NO: 2022/821 Karar
İNCELENEN KARARI
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2019
NUMARASI: 2017/620 E. – 2019/301 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı-karşı davalı şirketin 1998 yılında ticaret siciline kaydolarak Ümraniye Belediye Başkanlığı binasının alt katında sağlık hizmetleri konusunda faaliyete başladığını, şirketin o yıllardan beri “…” markasını kullandığını ve bu markanın esas unsuru olarak günümüze kadar hiç bir değişikliğe uğramadığını, 1999 yılına ait faturalarda dahi “… ” ibaresinin kullanıldığını, sonraki yıllarda davacı şirketin markasını Özel … Polikliniği, Özel … Özel … Tıp Merkezi gibi farklı yan unsurlarla kullanmış olsa da … ibaresinin esas unsur olarak devamlı varlığını koruduğunu, davacının “…” esas unsurlu “… TIP” markasını … numara ile 07.02.2017 tarihinde tescil ettirdiğini, ayrıca … numaralı “… “, … numaralı “… DİŞ” ve … numaralı “ÖZEL … TIP MERKEZİ” markaları yönünden başvuruda bulunduğunu, davalı tarafın ise markasını kullanacak bir işletmeye sahip olmadığı halde “… LAZER” marka hakkına dayanarak müvekkilinin yaptığı marka başvurularına peşpeşe itirazlarda bulunduğunu, dava konusu “… LAZER” markasını tescil ettiren kişinin davacı şirketin yetkililerinin de tanıdığı lazer epilasyon hizmeti veren Dr … isimli kişi olduğunu, markanın tescilinden sonra hiç bir şekilde kullanılmadığını, bunun yerine “…” ibareli markayı kullanmakta olduğunu, markanın daha sonra davalıya devredildiğini, davalı tarafın bir hayır kuruluşu olduğunu ve lazer epilasyon hizmeti yapabilecek bir ticari işletmeye sahip olmadığını, davalının kötü niyetli olduğunu, davalıya ait “… LAZER” markasının müvekkiline ait … TIP markası ile SMK’nun 5/1-ç anlamında ayırt edilemeyecek kadar benzerlik gösterdiğini, “…” ibaresi üzerinde davacı şirketin önceye dayalı gerçek hak sahipliği bulunduğunu, bu sebeplerle davalı-karşı davacıya ait … numaralı “… LAZER” markasının tescilli olduğu 44.hizmet sınıfları açısından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP ve KARŞI DAVA: Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; müvekkiline kötü niyet atfedilemeyeceğini, asıl kötü niyetin davacı-karşı davalıda olduğunu, markanın eski sahibinin markayı devam ettirip ettirmeme saikinin ilgi alanları dışında olduğunu, davalının yıllardır tescilsiz olarak da olsa kullanmış olduğu markanın iltibasa ve karışıklığa neden olmaması gayesiyle tamamen iyi niyetli olarak karşılıklı müzakere ile “… Lazer” markasını devraldığını, … Lazer firmasının “…” ismini davalının bilgisi dahilinde kullandığını, … Lazer’in tasfiye sürecine girmesi nedeniyle davalının Dr. Levent … ile görüşerek gerçekte davalıya ait olan “… Lazer” markasını devraldığını, davalı vakfın vakıf senedinde belirlenen iştigal konusu çerçevesinde ticari karışıklığa ve iltibasa engel oluşturabilecek başka bir firmanın markasını ve ismini karşılıklı anlaşma ile tamamen yasal olarak devralmış olduğunu, “… LAZER” markasının tescil tarihinin 09.10.2014, “… TIP” markasının tescil tarihinin ise 07.02.2017 olduğunu, “… LAZER” markasında yer alan “LAZER” ibaresinin harcıalem bir ibare olup, markada esaslı unsurun “…” ibaresi olduğunu, bu sebeplerle asıl davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile davacı-karşı davalıya ait … numaralı “… TIP” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 07.11.2019 tarihli 2017/620 E. – 2019/301 K.sayılı kararıyla; “… … Ltd. Şti. ile aynı olan davacı-karşı davalı şirkete tüm demirbaş eşyaların 15.150,00 TL bedelle satıldığı, davacı-karşı davalının bu tarihten itibaren davalı-karşı davacıdan bağımsız olarak markayı kullanmaya devam ettiği, davalı-karşı davacının bu kullanımdan haberdar olmasına rağmen karşı dava tarihine kadar bu konuda davacı-karşı davalı taraf aleyhine hukuki bir süreç başlatmadığı gibi markanın kullanılmaması için ihtarda da bulunmadığı, bu nedenle SMK’nun 25/6. maddesinde belirtilen 5 yıllık sessiz kalma süresi dolmuş olduğundan davacı-karşı davalının markasının hükümsüzlüğünü talep edemeyeceği, davalı-karşı davacının 2006 yılından itibaren “…” markasını hiç bir alanda kullanmadığı, 09/10/2014 tarihinde tescil başvurusu yapılan “… LAZER” markasını 26.05.2017 tarihinde dava dışı şirketten devraldığı, gerçek hak sahipliğini markayı devraldığı dava dışı şirketin kullanımına değil, kendi kullanımına dayandırdığı, bu nedenle “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahipliğinin bulunmadığı, davalı-karşı davacıya ait “… LAZER” markasının tescil başvuru tarihinden çok önce, 2006 yılından bu yana “…” markasını kullanan davacı-karşı davalının markaya 44. sınıf kapsamındaki mal ve hizmetler için ayırt edici nitelik kazandırdığı, tanınır ve bilinir hale getirdiği, gerçek hak sahibinin davacı-karşı davalı olduğu, her iki markanın esas unsuru olan “…” ibaresinin SMK’nun 7/2-b maddesinde tanımlandığı gibi halk tarafından karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer oldukları, bu durumun da SMK’nun 25/1. maddesi uyarınca hükümsüzlük nedeni olduğu” gerekçesiyle; asıl davanın kabulüne, davalı-karşı davacı adına tescilli … numaralı “… LAZER” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı-k.davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemece alınan bilirkişi raporuna itiraz edilmesine rağmen yeniden bilirkişi incelemesi yapılmadan hüküm kurulduğunu. -Davacı-karşı davalı şirketin tek ortağı ve sahibi konumundaki kişinin, müvekkilinin eski çalışan doktoru olduğu ve kötüniyetli olduğunun dikkate alınmadığını, başkasının markasından haksız yararlanma düşüncesiyle yapılan tescillerin kötü niyetli olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, SMK’nın 10. Maddesinde de “marka sahibinin izni olmadan markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin ticari vekil yalda temsilci adına tescilinin yapılması halinde, ticari vekil veya temsilcinin haklı bir sebebi yoksa marka sahibi mahkemeden, markasının kullanılmasının yasaklanmasını talep edebileceği gibi söz konusu tescilin kendisine devredilmesini de talep edebilir” hükmünün düzenlendiğini. -Bilirkişi raporunda … markasının gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunun tespitine rağmen sonrasında markanın kullanılmadığı ve sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğranıldığından bahisle hükümsüzlük kararı verilmesinin hatalı olduğunu, SMK 25/6 maddesine göre sessiz kalma suretiyle hak kaybının gerçekleşmesi için, haberdar olma koşulu, sessiz kalma koşulu, süre koşulu ve iyiniyetli olma koşulunun gerçekleşmesi gerektiğini, davacı/karşı davalının kötüniyetinin açık olmasına karşın yargılamada bu hususa değinilmemiş olmasının kararın kaldırılmasını gerektirdiğini, davacı-karşı davalının markasının tescili esnasında müvekkilinin tescilini ve önceye dayalı hak sahipliğini bilecek durumda olmadığının iddia edilemeyeceğini. -… LAZER markasının tescil tarihinin 2014 yılı olup aktif şekilde müvekkili tarafından kullanıldığını, mahkemenin hangi zaman diliminden itibaren sessiz kalındığına dair açıklama sunmadığını, müvekkilinin markasının 2014 yılından itibaren tescilli olduğunun ve 2017 tarihli tescilli markasıyla iltibas eden tarafın da gözardı edildiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; bilirkişi raporunda, mahkemenin talebine uygun olarak sorunları ortaya koymuşsa, denetime elverişli ve çelişkili ifadeler içermiyorsa mahkemenin yeni bir bilirkişi incelemesine ihtiyaç duymayacağını, müvekkilinin hükümsüzlük talebine gerekçe olarak tescile değil, önceye dayalı hak sahipliğine dayandığını, müvekkiline ait … TIP ibareli markanın 1999 tarihinden beri nizasız fasılasız kullanıldığını, bir işaretin ilk defa bir kimse tarafından kullanımı ile o işaretin bir kimse tarafından mal ya da hizmetlerinde kullanılarak piyasada bilinir hale getirmesinin farklı olduğunu, karşı tarafın hiçbir zaman ciddi marka kullanımının bulunmadığını, Vakıf Senedinde … ibaresinin bulunmasının bu ibarenin markasal olarak kullanıldığı anlamına gelmeyeceğini, müvekkilinin 1999 yılından beri sağlık sektöründe kullandığı markayı tescil ettirdiğini, davalı tarafın sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığını, davalı/karşı davacı tarafın SMK 25/6 maddesi uyarınca sessiz kaldığını, 20 yıl boyunca müvekkili tarafından kullanıldığını bildiği halde buna karşı ses çıkarmadığını beyanla, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya içerisinde bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarından; davalı-karşı davacının … numaralı “… LAZER” markasının 09/10/2014 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle 44. Sınıfta 10/08/2015 tarihinde tescil edildiği, davacı-karşı davalıya ait … numaralı “… TIP” markasının 02/06/2016 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle 44. sınıfta 07/02/2017 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir. Davacı-karşı davalıya ait 26.04.2017 başvuru tarihli … numaralı “ÖZEL … TIP MERKEZİ” markasının tescil başvurusuna itiraz üzerine marka başvurusunun reddine karar verildiği, red kararının 15.09.2018 tarihli YİDK kararı ile kesinleştiği, 29.05.2017 başvuru tarihli … numaralı “… DİŞ” markasının tescil başvurusunun yine yapılan itiraz üzerine reddedildiği ve red kararının 17.08.2018 tarihli YİDK kararı ile kesinleştiği, 29.05.2017 başvuru tarihli … numaralı “… DENT” markasının yapılan itiraz üzerine reddedildiği ve red kararının 16.04.2018 tarihli YİDK kararı ile kesinleştiği anlaşılmıştır. Davalı-k.davacı tanığı … beyanında; 1994 yılında Ümraniye Belediyesi meclis üyesi olarak seçildiğini, sağlık hizmeti sunabilmek amacıyla belediye meclisinde almış oldukları kararla …nın kurulmasını kararlaştırdıklarını, kendisi avukat olduğu için Vakfın kuruluş tüzüğünü kendisinin hazırladığını, Vakfın üyelerinin belediye başkanı, başkan yardımcıları, belediyede çalışan bir kısım müdürler ve belediye meclis üyeleri olduğunu, daha sonra bir süre beklemeye karar verdiklerini, 1995 yılında yeniden hazırlıklarını yaparak Vakfı tescil ettirdiklerini ve … Sağlık Merkezi adı altında bir sağlık merkezi kurulduğunu, Belediye binasının altında faaliyet göstermeye başladığını, tek sermayesinin bir arkadaşlarının bağışladığı ultrason cihazı olduğunu, kendisinin de kurucularından biri olduğunu, daha sonra müfettişler Belediyenin sağlık hizmeti sunması konusunda sorun yaratınca, buranın özelleştirilmesine karar verildiğini, özelleştirildiğinde hangi şirkete verildiği hakkında şu anda bilgi sahibi olmadığını, ancak Dr. ….’ın bu şirkette ortak olduğunu bildiğini, bildiği kadarıyla daha sonra kulak burun boğaz uzmanı olarak hatırladığı Dr…. isimli bir doktorun da buraya ortak olduğunu, soyadını hatırlamadığını, kendisinin de tedavisini yaptığını, kendisinin …nın marka tescil ettirdiğini de bildiğini, ancak hangi tarihte olduğuna dair bilgisi olmadığını, … Sağlık Merkezi’ni devrederken tüm eşyaları devralan şirkete protokol yaparak verdiğini ve karşılığında fakir insanların ücretsiz tedavi edilmesi konusunda anlaştıklarını beyan etmiştir. Davalı-k.davacı tanığı … beyanında; Ümraniye’de optik üzerine çalışan bir esnaf olduğunu, 1994 yılında Ümraniye Belediyesi tarafından sağlık hizmetleri verilmesi amacıyla alınan karar uyarınca …’nın kurulduğunu, kendisinin de genel kurul üyelerinden birisi olduğunu, halen Vakfın yönetim kurulu üyelerinden olduğunu, Tıp Merkezi’nin Ümraniye Belediye binasının alt katında faaliyete başladığını, daha sonra yönetimde doktorların da olması mecburiyeti bulunduğu söylendiği için Vakıf tarafından buranın Dr. … ile Dr. …’a devredildiğini, tüm malzemelerin vakıf tarafından alınmış olduğunu, bu nedenle bu kişilerin vakfa ücret ödediklerini, ayrıca belli sayıda yoksul hastaya ücretsiz baktıklarını, bu konuda taraflar arasında anlaşma yapıldığını, Vakfın marka tescili yaptırdığını bildiğini, ancak … Sağlık Hizmetleri’nin marka tescili yaptırdığından haberi olmadığını, sağlık işletmesinin kapısında Ümraniye Sağlık Merkezi olarak yazılı olduğunu hatırladığını beyan etmiştir.İlk derece mahkemesince marka uzmanı … ve mali müşavir …’tan oluşan bilirkişi heyetinden alınan 26.09.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda; davalı-karşı davacı Vakfın 13.02.1995 tarihinde, davacı-karşı davalı şirketin ise 17.12.1998 tarihinde kurulduğu, davacı-karşı davalının “…” esas unsurlu markalarını ilk olarak 1999 yılında kullandığı ve 2016 yılına kadar aktif olarak kullanmaya devam ettiği, davalı-karşı davacı vakfın “…” esas unsurlu markayı dosyada mübrez ticari belgeler üzerindeki tespit sonucunda ilk olarak 1994 yılında kuruluşuna ait Vakıf senedinde kullandığı ve akabinde 1995 – 1996 yıllarında demirbaş alım faturalarında kullandıktan sonra, tekrar kullandığına dair dosyada belgeye rastlanılmadığı, bu yıllardan sonraki dosyadaki belgeler üzerinde yalnızca unvanını kullandığı, davalı-karşı davacı vakfın şirket ortakları aynı olan dava dışı … Sağlık Hizmetleri Tic. Ltd. Şti ve davacı-karşı davalı … Ltd. Şti ile 1996 yılından başlayan ticari bir ilişkisi olduğu, davalı-karşı davacı vakfın dava dışı Tasfiye Halinde …San. Tic. Ltd. Şti.’nden “… LAZER” markasını 26.05.2017 tarihinde 3.000,00 TL bedelle devir aldığı, davalı-karşı davacı markasının tescil ve koruma tarihinin davacı-karşı davalı markasından daha önce olduğu, marka üzerindeki eskiye dayalı ve gerçek hak sahipliğinden bağımsız olarak davacı ve davalı markaları arasında doktrinde ve içtihatlarda öngörülen iltibasa yönelik unsurların var olduğu, markaların bu anlamda benzer olarak algılandıkları ve TPMK kararlarının bu anlamda yerinde olduğu, tescil tarihi bakımından davalı-karşı davacı tarafın markasının daha eski olduğu, “…” ibaresinin ilk kez kullananın davalı-karşı davacı olduğu, davalı-karşı davacının “…” ibaresine ilişkin kullanımının 1994 – 1995 – 1996 yıllarını kapsadığı, o tarihten sonra markanın kullanılmadığı, 2017 yılında ise dava dışı üçüncü kişiden “… LAZER” markasının devralındığı, “…” ibaresinin 1994 – 1996 arasında SMK 9.maddeye uygun olarak markayı ihdas eden davalı-karşı davacı tarafından kullanıldığı, 1999 yılından sonra ise bağımsız hale gelerek sadece davacı-karşı davalı tarafından kullanıldığı, davacı-karşı davalının marka kullanımının SMK 9. madde anlamında davalı-karşı davacının rızası dahilinde değerlendirilip davalı-karşı davacıya atfedilecek bir kullanım sayılmayacağı, markayı ihdas eden davalı-karşı davacı olmakla birlikte markayı ayırt edici hale getirenin davacı-karşı davalı olduğu, davalı- karşı davacı tarafın “…” ibaresini doğrudan kullanmadığı, markayı ihdas etmiş olmakla birlikte kullanıma son verildiği ve davacı-karşı davalının markayı bağımsız bir şekilde kullandığı, davalı-karşı davacının kullanıma ara vermesinin makul süreleri aştığı ve markada hak sahipliğinin davacı-karşı davalıya atfedilebileceği yönünde görüş bildirilmiştir. Davalı-karşı davacı vekilinin 28/12/2021 tarihli dilekçesi ile; İstanbul Anadolu 2.FSHHM’nin 2020/414 Esas sayılı dosyasında, davacı-karşı davalı markasının hükümsüzlüğü için dava açıldığını, SMK 27. Madde gereğince hükümsüzlük kararı verilmesi halinde bu kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılacağını beyanla, hükümsüzlük davasının bekletici mesele yapılmasını talep ettiği, dilekçe ekinde sunulan tensip tutanağı ve dava dilekçesi örneğinden dava dışı Merkez Sağlık … San. Tic. Ltd. Şti. Tarafından … Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Ltd. Şti. Aleyhine önceye dayalı hak sahipliği ve tescilli markasından kaynaklanan haklarına dayanarak … sayılı … TIP markasının hükümsüzlüğü ve markaya tecavüzün tespiti meni ve refi talepli dava açtığı dava tarihinin 21/12/2020 tarihi olduğu anlaşılmıştır. Davalı-karşı davacı vekilinin 07/12/2020 tarihli dilekçesi ile; Ankara 2.FSHHM’nin 2018/418 E-2020/46 K sayılı kararıyla davacı-karşı davalının … ŞEKİL marka başvurusunun reddine ilişkin kararın iptali davasının reddine karar verildiğini, istinaf edildiğini, istinaf başvurusunun da reddine karar verildiğini, gerekçeli kararın sonucunun beklenmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E : Asıl davada davalı adına tescilli … numaralı “… LAZER” markasının hükümsüzlüğü, karşı davada davacı adına tescilli … numaralı “… TIP” markasının hükümsüzlüğü talep edilmiş, mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir Davalı-karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde yazılı sebepler ve kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusundan sonra ibraz ettiği dilekçelerle başka mahkeme kararlarının bekletici mesele yapılmasını talep ettiği anlaşılıyorsa da, Ankara 2.FSHHM’nin 2018/418 E-2020/46 K sayılı kararının , davacı adına tescil başvurusu yapılan başka bir markanın başvurusunun reddine ilişkin TPMK YİDK kararının iptali için açıldığı, bekletici mesele koşullarının bulunmadığı, İstanbul Anadolu 2.FSHHM’nin 2020/414 Esas sayılı dosyasında, davacı-karşı davalı markasının hükümsüzlüğü için dava açıldığı anlaşılıyorsa da, farklı bir davacı tarafça, mahkeme kararından hatta istinaf başvurusundan sonra açılan davanın beklenmesine de gerek olmadığı, her davanın davanın açılış tarihindeki koşullara ve taraflarca ileri sürülen savunma ve dillere göre değerlendirilmesi gerektiği kanaatiyle taleplerin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf dilekçesinde, mahkemece alınan bilirkişi raporunun çelişki içerdiğini, rapora itiraz ettiklerini, yeniden rapor alınmadan karar verildiğini ileri sürmüşse de, mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunda çelişki içeren tespitlere yer verilmediği, denetime elverişli olduğu, kaldı ki uyuşmazlığın hukuki değerlendirme ile çözülebilecek nitelikte olması nedeniyle, sunulan deliller ve bilirkişi raporundaki tespitlerin mahkeme hakimince de değerlendirilebileceği kanaatiyle, usule yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı adına tescilli … numaralı “… TIP” markasının başvuru tarihinin davalı markasının başvuru tarihinden sonra olduğu ancak, davacı tarafça kullanımdan kaynaklanan önceye dayalı hak sahipliğine dayanıldığı anlaşılmıştır. 6769 Sayılı SMK 6/3 maddesinde; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” hükmünün düzenlendiği, benzer düzenlemeye mülga 556 Sayılı KHK 8/3-a maddesinde de yer verildiği anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan belgeler ve mahkemece alınan bilirkişi raporundan, davacı-karşı davalı tarafça … markasının “… “, “… TIP MERKEZİ”, “… SAĞLIK ” , “… POLİKLİNİĞİ” ibareleri ile 1999 yılından itibaren aralıksız olarak kullanıldığı, davacı-karşı davalının kullanımı yönünden 62 adet belge ibraz edildiği, davalı tarafça ibraz edilen 20/12/1995 tarihli fatura da “… …”, 17/06/1996 tarihli fatura da “… … SAĞLIK ” ibarelerinin bulunduğu anlaşılıyorsa da, 1996 yılından itibaren … ibaresinin markasal kullanımının ispatlanamadığı, tanık beyanlarından davalı Vakfın sağlık hizmeti sunmak üzere sağlık merkezi kurmuşsa da, müfettişlerce yapılan denetim neticesinde tesisin devredildiğinin anlaşıldığı, davalı-karşı davacının tescilli markayı 2017 yılında dava dışı Tasfiye Halinde …Ltd. Şti.’den devraldığı anlaşılmıştır. Davalı-karşı davacı şirketin markayı sağlık hizmetlerinde ilk olarak kullanımı 1995 yılına dayanıyorsa da, 1996 tarihinden dava tarihine kadar kullanmadığı, davacının 1999 tarihinden itibaren marka kullanımına da aradan geçen 5 yıldan fazla süre içerisinde itiraz etmediği, niza çıkarmadığı, davacının markasına yatırım yapmasına, markasını ayırt edici hale getirmesine bunca yıl sessiz kaldıktan sonra dava açmasının MK 2. Maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralına aykırı olduğu ve hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği, davacı-karşı davalının kötüniyetli olduğuna yönelik iddianın ise ispatlanamadığı, davalı-karşı davacının markanın kullanımını terk ederek piyasaya bırakması üzerine, davacı tarafça kullanılmaya başlanmasının kötüniyetli olduğunun ileri sürülemeyeceği kanaatine varılmış, davalı-karşı davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı-k.davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı-k.davacı yandan, asıl ve karşı dava için alınması gereken (80,70 TL X2)161,40 TL maktu harçtan, peşin alınan 88,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 72,60 TL eksik harcın davalı-k.davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı-k.davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 19,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalı-k.davacıdan alınarak, davacı-k.davalıya verilmesine, b)Davalı-k.davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 18/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.