Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/267 Esas
KARAR NO: 2022/1131 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2019
NUMARASI: 2017/720 E. – 2019/258 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli) Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 17/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davanın açıldığı, İstanbul 6.Asliye Ticareti Mahkemesi’nin 2014/1403 esas-2016/433 karar sayılı 12.05.2016 tarihli görevsizlik kararı ile dosya İstanbul 2. FSHHM’ne gönderilmiş, yargılama bu mahkemede yapılarak bitirilmiştir.
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ve diğer davacı müvekkil şirketin uzun zamandır kozmetik sektöründe Türkiye’de tanınan ve bilinen bir marka olduğu, müvekkilinin ürettiği ürünler üzerinde yazılı bulunan “…” markasının Türkiye’nin her yerinde bilindiğini ve bir çok kuaför ve güzellik salonlarında kullanıldığını, davalı tarafın müvekkilleri hakkında ülke içinde ve dışında haksız ve yanlış beyanlarda bulunduğunu, haksız rekabet teşkil eden eylemler de bulunduklarını, müvekkil şirketin ürünlerinin satıldığı “… A.Ş”, “…”, …” vb. firmalara ihtarname göndererek ya da sözlü olarak … Dış Tic. Ltd. Şti’den aldıkları saç köpüklerinin marka haklarının kendilerine ait tescilli markaların taklit veya benzeri olduğunu, bu ürünlerin alınmaması gerektiğini, şayet alınırsa haklarında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulacağı ihtarında bulunduklarını, davalı tarafın müvekkil şirketin müşteri portföyüne gönderdiği ihtarlarda müvekkilinin kötü niyetli olduğunu ve haklarında dava açıldığını ileri sürdüğünü, davalının bu kötü niyet ve haksız rekabeti ve gerçeğe aykırı beyanları neticesinde bu firmaların artık müvekkil şirketten ürün almaktan vazgeçtiklerini, bu nedenle müvekkillerinin itibarının, ticari hayatının ve kredisinin zarar gördüğünü ve müşteri kaybına uğradıklarını, Müvekkilleri hakkında Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2014/61 D.İş sayılı dosyasında alınmış bir bilirkişi raporu olduğunu, bu rapora itiraz ettiklerini, fakat davalının sanki müvekkili hakkında çıkmış bir hüküm varmış gibi hareket ederek, müşteri kaybına uğramasını ve kendi ürünlerinin ön plana çıkarmayı amaç edindiğini, müvekkillerinin uğradığı haksız eylemler nedeni ile davalı tarafa noter aracılığı ile ihtarname de gönderdiklerini beyanla, davalının fiil ve eylemlerinin haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin men’ine, davalının yanlış ve yanıltıcı beyanlarının düzeltilmesine ve masrafı davalıdan alınarak hükmün ilanına, 1.000,00 TL maddi tazminat ile 40.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan fiil ve eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren ticari temerrüt faiz işletilerek tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkil şirketin kozmetik sektöründe tanınan bir şirket olduğunu, “…” markasının müvekkili adına … (…) nezdinde 15.04.2005 tarih ve … tescil numarasıyla tescilli olduğunu, bu saç köpüklerinin uzun yıllardır çok sayıda ülke de tanıttığını, yine müvekkil şirketin “…” ibareli markanın da sahibi olduğunu ve bu markayı TPE nezdinde 17.04.2014 tarih ve … tescil numarasıyla tescil ettirdiğini, davacı tarafın “…” olarak belirttiği fakat ürünlerin üzerinde “…” olarak yer alan markanın tescilli sahibi olmadığını, davacının “… ” markası için 17.07.2013 tarih … tescil numarasıyla TPE’ye tescil başvurusunda bulunduğunu fakat talebinin reddedildiğini, itiraz süreci tamamlanınca da 23.12.2014 tarihinde başvurunun reddedilip, dosyanın işlemden kaldırıldığını, davacı tarafın bu kez de “…” ibaresinin yazı karakterini değiştirerek müvekkilin “…” ibaresini aynen kullanarak 28.10.2014 tarih ve … tescil numarasıyla TPE’ye bir kez daha başvurduğunu, bu başvurunun da kısmen reddedilip dava sürecinin devam ettiğini, davacının müvekkil adına tescilli “… …” markası ile birebir aynı markayı kullanarak haksız rekabet yarattığını, söz konusu ürünü gerek web sitesinde gerekse elden müşterilere satmaya devam ettiğini, davacının dava konusu ürünü 04.01.2014 tarihinde 114.102.1020.20150 stok koduyla ve … … 200 L etiketiyle sattığını, davacı tarafın “… …” olarak tescil başvurusunda bulunduğunu fakat ürünlerin üzerinde “… ” ibaresinin kullanıldığını, bu durum ile müvekkil adına tescilli markanın tanınmışlığını ve güvenilirliğini kullanarak haksız rekabet elde ettiğini, bu tecavüzün önlenmesi amacıyla davacı taraf hakkında Bakırköy 2. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2014/61 D. İş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını ve davacının haksız eylemlerinin 15.09.2014 tarihinde alınan bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/157 E sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını ve dosyanın hala derdest olduğunu, davacının ısrarlı eylemleri sonucunda hakkında müvekkil tarafından Çatalca Cumhuriyet Savcılığına 2014/2239 soruşturma numarasıyla suç duyusunda bulunulduğunu, soruşturma sürecinde de Çatalca Sulh Ceza Mahkemesi 2014/143 D.İş sayılı dosyası ile davacının evinde arama kararı çıktığını, 13.10.2014 tarihinde yapılan aramada davacının adresinde “… … ” ibareli 03.07.2014 tarihli 1 adet boş ürüne ve aynı ibareli boş ürün ambalajına el konulduğunu, soruşturma neticesinde de Çatalca Cumhuriyet Savcılığı tarafından 17.02.2015 tarihinde kamu davası açıldığını, bu davanın da Bakırköy 1.Fikri Ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi 2015/157 E sayılı dosyası ile devam ettiğini, müvekkilinin markasını birebir taklit ederek üretilen ürünleri davacıdan satın alan müşterilere de ihtarname gönderme nedeninin kişileri iyiniyetle, dava açılmadan uyarmak olduğunu, çünkü müvekkili adına tescilli “… ” markası ile davacı tarafın tescil ettirmediği “… … ” ibaresinin, iltibas yarattığını, müşteri kitlesi aynı olduğundan müvekkilinin hakkına tecavüz edildiğini beyanla davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13.06.2019 tarihli 2017/720 E. – 2019/258 K. sayılı kararıyla; “…Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı (… markası ile birlikte kullandığı “… ” ibaresinden kaynaklı) davalının dava dışı 3. Kişilere haksız ve kötü niyetli olarak ihtarname gönderdiği bu durumun marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu ve haksız rekabet yarattığı iddiasıyla iş bu davayı açmış ise de; yukarıda izahı yapıldığı üzere davacının tescilli markasının bulunmadığı, kaldı ki gönderilen ihtarnamelerde davacıya ait herhangi bir markanın yer almadığı, haksız rekabet yönünden ise davalının tescilli markasının iltibasa sebebiyet verecek şekilde izinsiz kullanımından kaynaklı yaptırmış olduğu tespit sonrası, yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında marka hakkının korunmasına yönelik ve dürüstlük kuralı aykırı olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan ve davacıya ait herhangi bir markaya gönderme yapmaksızın kendi tescilli markasını içeren ihtarnamelerin haksız rekabet olarak değerlendirilmesinin bilirkişi raporundaki tespitlerin aksine haksız rekabet olarak kabulünün mümkün olmadığı, esasen yapılan tespit sonrası sunulan rapor içeriği dikkate alındığında herhangi bir izin ya da lisansa dayalı olmayan davacı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin kabulünün gerektiği, basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünde olan davacının aynı sektörde faaliyet gösteren davalının tescilli markasını bildiği ya da bilmesinin gerektiği, buna rağmen satış ve pazarlama gerçekleştirdiği dikkate alındığında davalının tedbir niteliğindeki ihtarları çekmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeyeceği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacılar vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, müvekkili lehine tespitler yapılmasına rağmen bu raporun dikkate alınmaksızın davanın reddine karar verildiğini. -Davalının, müvekkili şirketin müşterilerine göndermiş olduğu ihtarnameleri daha tescil işlemleri sonuçlanmadan, hak sahipliği anlaşılmadan gönderdiğini, müvekkilinin TPE’ deki başvuruların reddinin ardından ilgili ibareleri kullanmadığını, davalının bilinçli olarak müvekkillerini zarara uğratmak, piyasadaki itibarlarını zedelemek amacıyla tespit ettiği ve piyasada en çok iş yaptığı müşterilerine ihtarname gönderdiğini, davalının da açıkça belirttiği üzere markalarla ilgili itiraz sürecinin tamamlanmasının ardından 23.12.2014 tarihinde başvurunun reddine ve başvurunun işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, oysa davalının müvekkilinin müşterilerine daha marka başvuru işlemleri tamamlanmaksızın belirtilen tarihten önce ve kesinleşmiş herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın haksız olarak ihtar gönderdiğini, ihtarların TTK nın haksız rekabete ilişkin hükümlerine açıkça aykırılık teşkil ettiğini. -6102 Sayılı TTK’ nın 55/1- e. Maddesinde iş şartlarına uymamanın haksız rekabet hali olarak düzenlendiğini, bu maddenin “iş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur” hükmünü içerdiğini, işin uzmanı bilirkişilerce düzenlenen raporun gözetilerek davanın kabulü gerektiğini. -Davalının gönderdiği ihtarname içerikleri incelendiğinde, müvekkilinin ve ürünlerinin açıkça kötülendiğini, ihtarnamedeki “gerçeğin davacı müşterilerinin tarafından da öğrenilmesini sağlamak….” beyanıyla asıl amacın müvekkillerini kötülemek olduğunun açıkça görülebildiğini, bu ihtarların davalının hak sahipliği netleşmemişken gönderildiğini, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; davalının istinaf yoluna başvururken, nispi harç yatırması gerektiğini, bilirkişi raporuna ayrıntılı itiraz dilekçesi ibraz ettiklerini, bilirkişilerin hukuki konularda değerlendirme yapmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda davacının marka hakkına tecavüz bulunmadığının hukuka uygun olarak tespit edildiğini, ihtarname gönderilen şirketlerin ürün satışını gerçekleştiren firmalar olduğunu, davacının tescil olmadan kullandığı “… … ” ibaresinin, müvekkilinin “… ” ibareli markası ile iltibas yarattığı ve her iki tarafın da müşteri kitlesi aynı olduğundan tescilli marka sahibi olan müvekkili şirket bakımından haksız rekabete yol açacağının, Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/61 D. İş sayılı dosyasında alınan Bilirkişi Raporu ile de sabit olduğunu, ihtarnamelerin davacıya kötülemek amacıyla gönderilmediğini, müvekkilinin tescilli markalarının sağladığı korumadan yararlanmasının hukuka uygun olduğunu, davacının 17.07.2013 tarihinde “… …” ibareli markanın kendi adına tescilini talep etmişse de TPE tarafından başvurunun reddine karar verildiğini, davacının reddedilen bir başvurusu olmasına rağmen hak iddia ederek dava açmasının iddialarının mesnetsiz olduğunu gösterdiğini beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İlk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden alınan 25.03.2019 tarihli raporda; ” Davacı tarafın tescilli veya kullanıma dayalı marka hakkı sahibi olduğunun ispatlanamaması sebebiyle davalının marka hakkına tecavüz ettiği iddiasının dayanaksız olduğu, davalının herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı olmaksızın “davacı tarafın … ibareli ürünler üretip satışa sunduğunu , bu durumun kendilerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun Bakırköy 2.FSHHM’nin 2014/61 D.İş sayılı dosyasında mübrez bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, bu sebeple muhatabın bu ürünlerin satışını yapmaması, yaptığı satışların rakamlarını vermesi ve bundan sonra satış yapmayacağını taahhüt etmesini” davacının iş yaptığı firmalara ihtar etmesinin TTK m.54 ve 55/I-a)1 ve 5.bendleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği…” kanaatine varıldığının bildirildiği anlaşılmıştır. Dosya içerisinde bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen 25.12.2017 tarihli cevabi yazının incelenmesinde; davacılar adına 03. Sınıfta … ibareli 2 adet marka başvurusu olduğu, … başvuru numaralı “… …” ve …başvuru numaralı “… …” ibareli marka başvurularının müddet olduğu, , 1 adet de … ibaresi için tanınmışlık başvurusu olduğu, tanınmışlık başvurusunun red edildiği ve hükümden düştüğü, ayrıca davacının 27/06/2016 tarihli marka devir sözleşmesi ile … ibareli markalarını ve başka markalarını da … Kişisel Bakım Ürünleri şirketine devrettiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafından dava dışı … Kozmetik firmasına gönderilen 10.10.2014 tarihli ihtarname ile kendilerinin “…” markasının sahibi olduğunu, davacının “…” ibareli ürünler üretip satışa sunduğunu, bu durumun kendilerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun Bakırköy 2. FSHHM 2014/61 D, İş sayılı dosyasında mübrez bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, bu sebeple muhatabın bu ürünlerin satışını yapmaması, yaptığı satışların rakamlarını vermesi ve bundan sonra satış yapmayacağını taahhüt etmesinin ihtar edildiği anlaşılmıştır. Davalının … ve …firmalarına gönderdiği ihtarnamelerin de benzeri içerikte olduğu ve ihtarnameler ekinde bilirkişi rapor örneğinin gönderildiği anlaşılmıştır. Bakırköy 2. FSHHM 2014/61 D, İş sayılı dosyasına sunulan tespit raporu içeriğinden; delil tespiti talep dilekçesi ekinde iki tarafa ait ürün numuneleri sunulduğu, (davacı) karşı tarafa ait internet sitesi içeriklerinin bilirkişi tarafından incelendiği, karşı tarafın … başvuru numaralı “… …” ibareli 03. Sınıfta 17/07/2013 tarihli marka başvurusunun yayın aşamasında yayına itiraz edilmesi üzerine reddedildiğinin tespit edildiği, tespit talebinde bulunan (davalı) tarafa ait … tescil numaralı “… ” ibareli markanın 03. Sınıfta kozmetik ürünleri emtiasında tescilli olduğu, aleyhine tespit istenenin web sayfasında “yeni ürün” kategorisinde “… … ” markalı saç bakım ürününün satışa sunulduğunun ve markasal kullanımının tespit edildiğinin tespit edildiği , markaya tecavüz ve karıştırılma ihtimali bulunduğunun beyan edildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Davacılar vekili dava dilekçesinde, davalı tarafın müvekkilinin müşterilerine gönderdiği ihtarnameler nedeniyle müşterilerin müvekkilinden ürün satın almadığını, müvekkillerinin itibarının ve ticari hayatının zarar gördüğünü ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti, men ve refi ile tazminat talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf incelemesi, 6100 Sayılı HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin aldığı bilirkişi raporundaki müvekkili lehine tespitlere rağmen davanın reddine karar verilmesinin usulüne uygun olmadığını ileri sürmüştür. HMK 282. Madde de; “Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmü düzenlenmekle, mahkeme hakimince rapordaki görüşten neden ayrılarak karar verdiği gerekçelendirildiğinden ve bilirkişi görüşü ile bağlı olmadığından, bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde ve dava dilekçesinde, davalı tarafın elinde kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmamasına rağmen, tespit dosyasından alınan bilirkişi raporuna dayanarak müşterilerine ihtar gönderilmesinin haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülmüştür. Dosyaya sunulan ihtarnamelerden, davacı tarafça, dava dışı … firmasına, … ve … firmalarına ihtarnameler gönderildiği, ihtarnamede “…” ibaresinin WIPO nezdinde 08/09/2005 tarihinden itibaren tescilli olduğu, 17/04/2014 tarihinden itibaren de “… ” markasının TPMK nezdinde …tescil numarası ile adlarına tescil edildiği, … Kozmetik şirketinin “… …” ibareli saç köpüğü ürününde marka tescil başvurusunun TPE tarafından 12/06/2014 tarihinde reddedildiği, … Kozmetik şirketinin marka başvurusunun reddine rağmen … ibareli saç köpüğü üretim ve satışına devam ettiği, bu durumun müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespit raporu ile tespit ettirildiğini beyanla, ihtarname tebliğinden itibaren kullanıma son verileceği, aksi halde yasal yollara başvurulacağının bildirildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamına celp edilen marka tescil kayıtları ile Bakırköy 2. FSHHM 2014/61 D, İş sayılı dosyasına sunulan tespit raporu içeriğinden, tespit tarihinde ve uyuşmazlığa konu davanın açıldığı tarihte, davacı adına tescilli “…” ve “…” ibareli marka bulunmadığı, davacı başvurularının yayın aşamasında reddine karar verildiği, buna rağmen internet sitesinde reddine karar verilen markayı taşıyan ürünlerin tanıtıldığı ve satışa sunulduğu anlaşılmıştır. İhtarname tarihinde yürürlükte olan 556 Sayılı KHK’nın “TAZMİNAT” başlıklı, 64/1 Maddesinde; marka sahibinin izni olmaksızın markanın taklit edilerek üretilen ürünün satışı veya başka amaçla ticaret alanına çıkarılması veya ticari amaçla elinde bulundurulmasının, tazmin yükümlülüğünü gerektirdiğinin düzenlendiği, tazminat hesabında markanın üçüncü kişiye ait olduğunu öğrenme tarihinin başlangıç tarihi olarak dikkate alındığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafın delil tespiti ve ihtar tarihinde tescilli markasının bulunduğu, delil tespiti ile haklılığı konusunda yaklaşık ispat koşullarını oluşturarak davacının müşterilerine ihtar çektiği, ihtarname ekinde delil tespit rapor örneğini gönderdiği, bildirim amaçlı yapılan eylemin haksız olduğundan bahsedilemeyeceği, marka tescil kaydına ve delil tespiti raporuna dayanan davalı tarafın ayrıca kesinleşmiş mahkeme kararına dayanmasının aranamayacağı, ihtarnamede davacının incitici ibarelere yer verilmediği, davacının dayandığı 6102 Sayılı TTK’ nın 55/1- e. Maddesinde “iş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur” düzenlendiği şekilde iş şartlarına uymamak halinin bulunmadığı, kanaatiyle ilk derece mahkemesince davanın reddi kararının yerinde olduğu anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL eksik harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacılar tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 17/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.