Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2252 E. 2022/1860 K. 04.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2252 Esas
KARAR NO: 2022/1860
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2019
NUMARASI: 2017/228 2019/1106
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin oğlu …’nın davalı şirketle iş ortaklığı kurulacağından dolayı Haziran 2016’da davalı şirketin adresine gittiğini, müvekkilinin oğlunun iş tecrübesinin olmaması nedeniyle teminat senedi verilmesinin zorunlu olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin ve oğlunun ikna olması üzerine davalı şirket yetkililerine dört adet bonoya isim, rakamla 50.000-TL yazmak ve imza atmak suretiyle verdiğini, 11/01/2017 tarihinde müvekkilinin aranarak şirket merkezine çağrıldığını, müvekkilinin oğlu ile birlikte teminat senetlerinin iade edileceği düşüncesiyle şirkete gittiğini, davalı şirket yetkilisinin bonoların vadesinde ödenmemesi nedeniyle icra takibinde bulunduklarını ve takibin kesinleştiğini bildirdiğini, bunun üzerine Bakırköy …İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasını incelediklerini, 27/6/2016 tarihinde kambiyo senedine özgü icra takibi başlatıldığını ve ödeme emrinin 12/08/2016 tarihinde muhtara bırakılarak tebliğ edildiğini gördüklerini, icra takibinden önce alacaklı tarafın Bakırköy 3.ATM ‘den 2016/318 D.iş, 2016/37 karar sayılı ihtiyati haciz kararı aldığını ve 3 adet toplamda 150.000-TL’lik bononun takibe konulduğunu tespit ettiklerini, bonoların incelenmesinde 50.000-TL’nin önüne “1” rakamının eklenerek 150.000-TL hale getirildiğini, bonolarda tahrifat yapıldığını, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, haksız ve kötüniyetli takip nedeniyle tazminata, davanın devamı esnasında tahsil halinde davaya istirdat davası olarak devam edilerek tahsil edilen paranın icra veznesine girdiği ve tahsil edildiği tarihten itibaren mevduata uygulanan en yüksek ticari faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili beyan dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin taraflarla girmiş olduğu ticari ilişkiden doğan davaya konu senede bağlanmış alacağının 2 yıldır senetlerde tahrifat iddiaları ile ödenmediğini, ortaklık ve kurumsal yapısı ve büyüklüğü itibarı ile resmi evrakta tahrifat/sahtecilik yapacak bir firma olmadığını, davacının müvekkili şirket ile ortaklık çerçevesinde kendisini emekli, sosyal konumu ve gelir kaynakları itibariyle bu senetleri veremeyecek bir kişi oğlu …’yı ise tecrübesiz, mesleki gelişimi zaman alacak, birikimi olmayan, hesapları hareket görmeyen sosyal konumu ve gelir kaynakları itibariyle böyle bir borca girme imkanı olmayan bir kişi olarak gösterdiğini, müvekkili şirketin takibe konu 3 adet bonoyu lehdarı …’dan ciro yolu ile devraldığını, …’nın 20.000,00 TL sermaye ile kurulmuş … Tic. Ltd. Şirketi unvanlı şirketin müdürü ve tek ortağı olduğunu, bu nedenle davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, kendilerini tanıtmaya yönelik beyanları değerlendirildiğinde dürüst davranmadığı, olaylar ve taleplerle ilgili doğruyu söylemediği, tümüyle kötü niyetli davrandığı sonucunun ortaya çıkmakta olduğunu, davacının bu şekilde borçtan kurtulmaya çalıştığını, hakkın kötüye kullanımı niteliğindeki bu davranışa hukuken izin verilemeyeceğini, senet bir ödeme vasıtası olup davacının keşide etmiş olduğu senetlerin bedelini ödediğini kanıtlaması gerektiğini, bu anlamda ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının herhangi bir imza inkarının da bulunmadığını, müvekkili şirketin senetlerin hamili sıfatıyla iyi niyetli üçüncü şahıs konumunda olduğunu, keşideci ile lehtar arasındaki talep ve iddiaların müvekkili şirketi bağlamayacağını, müvekkilinin senetleri mevcut halleriyle teslim aldığını, kaldı ki senetlere bakıldığında bir tahrifat olmadığının açık olduğunu, dava dilekçesindeki anlatıma göre davacının tevil yollu da olsa aradaki ticari ilişkiyi, senetleri bizzat tanzim ederek verdiğini açıkça beyan ve ikrar ettiğini, senetlerin teminat senedi değil borç senedi olduğunu belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davaya konu 3 adet bononun miktar kısmındaki 150.000 ibarelerindeki 1 rakamının ve YÜZ yazısının sonradan eklendiği, dosyada mevcut 10/08/2017 tarihli rapor ile tespit edilmiş ancak yapılan eklemelerin aynı el ürünü olup olmadığı konusunda bilirkişilerce kanaat edinilememiştir. Bakırköy 24. Asliye Ceza mahkemesinde açılmış 2017/462 E. Sayılı bonoda tahrifat-sahtecilik-güveni kötüye kullanma suçlarına ilişkin yapılan yargılamanın sonucunun dosyamızı etkilemeyeceği de açıktır zira, 50.000 TL bedelli 3 adet bononun verildiği anda 50.000 TL olarak verildiği hususunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Söz konusu senede 1 ve YÜZ rakamları sonradan tarafların anlaşması ile eklenmiş olsa dahi, söz konusu değişikliğin muteber olması için borçlunun parafının olması gerekir. Zira senette yapılan değişikliğin geçerli olabilmesi için mutlaka borçlunun parafının olması gerekir. Senette mevcut olan çıkıntı veya senet metni altındaki hak ve silinti ayrıca tasdik edilmemiş ise inkâr halinde yok hükmündedir. (bkz. Yargıtay 12. HD 2015/24989E., 2016/1769 K., 21.1.2016 T.) Bu nedenle davalının davacıdan her bir bonodan 50.000 TL olmak üzere toplamda 150.000 TL alacaklı olduğu, ancak sonradan eklenen 1 ve YÜZ yazıları sebebiyle doğan 300.000 TL’lik borçtan davacının sorumlu olamayacağı kanaatine varılmıştır. Öte yandan, her ne kadar davacı oğlunun tecrübesizliğine istinaden söz konusu bonoları teminat olarak verdiğini ileri sürmüşse de, davaya bono üzerinde “Teminat senedir” ibaresi yer almadığı gibi, dosya kapsamında da söz konusu bonoların teminat senedi olarak verildiğini ispatlayan herhangi bir somut delil yer almamaktadır. Davacının oğlu dava dışı …’nın dosyada mevcut yazışmalar kapsamıyla birlikte, … Limited Şirtkeri unvanlı reklam şirketinin sahibi olduğu ve bu şirketin 1996 yılında tescil edilmiş olduğu değerlendirildiğinde, mahkememizde söz konusu senetlerin …’nın tecrübesizliğine istinaden teminat senedi olarak verilmiş olabileceğine dair iddianın gerçekliği hususunda bir kanaat oluşmamıştır. Öte yandan, söz konusu iddiayı borçlu ile doğrudan ticari ilişkisi olmayan davacı ve yalnızca senedin keşidecisi sıfatı olan …’in ileri sürmesi de mümkün değildir. Böyle bir iddia ancak davalı ile ticari iş ilişkisine giren, söz konusu senedin lehtarı olan ve senedi davalı şirkete ciro eden … tarafından ileri sürülebilecek nitelikte bir iddia olduğundan, davacının söz konusu senedin teminat amaçlı verildiğine dair iddialarının bu gerekçe ile de dinlenemeyeceği açıktır. İİK‟nun 72. maddesi uyarınca icra takibinde bulunan alacaklı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının takibinde hem haksız hem de kötüniyetli olması gerekip, dosya kapsamına göre davaya konu senetlere sonradan yapılan eklemelerin kimin eli ürünü olduğu tespit edilemediğinden davacının ya da davalının haksız ve kötüniyetli olduklarına dair herhangi bir kanaate varılamamış ve taraflar aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir.” şeklindeki gerekçe ile neticeten; “davanın Kısmen Kabul Kısmen Reddi ile Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibe ve davaya konu Alacaklısı …, borçlusu … olan, 11/06/2015 düzenlenme, 22/09/2015 ödeme tarihli, 150.000 TL bedelli senet,, Alacaklısı …, borçlusu … olan, 11/06/2015 düzenlenme, 22/10/2015 ödeme tarihli, 150.000 TL bedelli senet,Alacaklısı …, borçlusu … olan, 11/06/2015 düzenlenme, 22/11/2015 ödeme tarihli, 150.000 TL bedelli senetlerden dolayı 100.000,00-TL lik kısmından ayrı olmak üzere toplam 300.000,00-TL lik kısmından davacının borçlu olmadığının tespitine, davacının senet bedelleri yönünden (3 adet senet toplam 150.000,00-TL) bedelleri yönünden fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacının şartların oluşmamış olması nedeniyle kötüniyet tazminatı talebinin reddine, davalının şartların oluşmaması nedeniyle kötüniyet tazminatı talebinin reddine … ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf isteminde özetle; davanın kısmen reddinin yerinde olmadığını, Davalının savcılık ifadesinde bonoların davacıya kefil sıfatı ile kendileri tarafından imzalatıldığını beyan etmişken bu dosyada ticari ilişki iddiasında bulunduğundan iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, Mahkemenin “borçlu ile doğrudan ticari ilişkisi olmayan davacı ve yalnızca keşideci sıfatı olan …’in sürmesinin mümkün olmadığı…” şeklindeki gerekçesi ile davalı ile ticari ilişki olmadığının açıkça kabul edildiğini, davalının savcılık beyanına istinaden davacının dava dışı oğlu olan lehtardan herhangi bir para almadığı, davalının iyiniyetli üçüncü kişi durumunda olmadığını iddiasını ispat edemediğini ortaya koyduğunu, Davacının oğlunun bonoya konu parayı alıp almadığının incelenmemesinin eksik inceleme olduğunu, emekli ve başka geliri olmayan davacının böyle bir parayı almayacağının açık olduğunu, İspat yükünün davalıda olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin ceza dosyasındaki ATK raporunu dikkate almadığını, ilgili raporda “tahrifat yapıldığını gösterir yeterlilikte ve nitelikte bulgu saptanamadığının ” tespit edildiğini, müvekkili hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan açılan davada beraat kararı verildiğini, kararın istinaf aşamasından geçerek kesinleştiğini, Birbirinden farklı 2 bilirkişi raporu ve beraat kararına rağmen mahkemenin ceza dosyasının bu dosyayı beklemeyeceğine yönelik gerekçesinin yerinde olmadığını, Mahkemenin kararının gerekçesinde “3 adet bononun verildiği anda 50.000Tl olarak verildiği hususunda şüphe bulunmamaktadır” şeklindeki gerekçesinin hatalı olduğunu, Ceza mahkemesinin tespit ettiği maddi vakıalar ile özellikle “hukuka aykırı fiil bulunmadığı” tespiti ile mahkemenin bağlı olduğunu, Müvekkilinin iyiniyetli hamil olup lehtarın tecrübesizliği iddiasının keşideci davacı tarafından ileri sürülemeyeceğini, Müvekkilinin senetleri mevcut halleri ile teslim aldığını, borcun halen ödenmediğini davanın reddi gerekirken kabulünün yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının dosyada mevcut ödeme emri örneği incelendiğinde; Davalının alacaklı, davacının ve dava dışı … nın borçlu olduğu; 11/06/2015 düzenlenme, 22/09/2015 vade tarihli 150.000,00-TL, 11/06/2015 düzenlenme, 22/10/2015 vade tarihli 150.000,00-TL, 11/06/2015 düzenlenme, 22/11/2015 vade tarihli 150.000,00-TL bedelli bonolara istinaden toplam 450.000- TL alacağın tahsili için 27/06/2016 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Adli grafoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişilerden oluşan üçlü bilirkişi heyeti 10/08/2017 tarihli raporda özetle; inceleme konusu 22.09.2015, 22.10.2015 ve 22.11.2015 vade tarihli senetlerin tanziminde miktar bölümlerinin sadece rakamla 50.000- olarak yazılmış iken daha sonra farklı fiziki evsafta kalemle miktar rakamlarının baş taraflarına (1) rakamlarının ilavesi, tanzim sırasmda boş bırakılmış bulunan miktar yazıları bölümlerine de (1) rakamı ilavelerinde kullanılan evsafta kalemle bir defada blok halinde olmak üzere “YÜZELLİBİN” yazılarının sonradan ilave edilmesi suretiyle miktar bölümlerinin halen mevcut durumlarına dönüştürülmüş bulundukları sonucuna varıldığı, senetlerde orijinal miktarı gösteren 50.000.-rakamları ile ilave edilen bölümlerin aynı el ürünü olup olmadığı hususunun tespit edilemediği bildirilmiştir. Bakırköy 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/462 Esas, 2019/598 k sayılı dosyasında davalı şirket yetkilisi …’ ın sanık davacının katılan olarak yer aldığı; resmi belgede sahtecilik suçundan yapılan yargılamada; ” Tüm dosya kapsamından, katılanın oğlu olan …’nın sanık ile ortak iş yapmak istemesi üzerine sanığın buna ilişkin teminat istemesi üzerine her ne kadar katılanların üzerinde 4 adet “50.000” ve “ELLİ BİN LİRA” yazıları olan ve isim ve imzaları olan bonoları sanığa verdiklerini ancak kendilerine yönelik icra takibi sırasında açılan Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesine açılan menfi tespit davasında alının 10/08/2017 tarihli bilirkişi raporunda “50.000” rakamının önüne “1” rakamı eklenmek, “ELLİ BİN LİRA” yazılısının önüne “YÜZ” eklenmek suretiyle senette tahrifat yapıldığı belirtilmesi üzerine sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kamu davası açılmış ise de, sanığın üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek kendisine 150.000 TL bedelli 4 adet senedin verildiğini belirttiği, dosyamız arasına alınan 4 adet 150.000 TL bedelli bonoların incelenmesinde ilk bakışta tahrifat yapıldığına dair bir izlenimin oluşmadığı, bononun aynı tonda ve aynı renkte kalemle tanzim edildiği gözlemlenmesi üzerine dosyamız arasına alınan 10/06/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesinin raporuna göre inceleme konusu senetlerde miktar bölümlerinde iddia doğrultusunda tahrifat yapıldığını gösterir yeterlilik ve nitelikte bulgu saptanmadığı bildirildiğinden sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil bulunmayıp sanığın müsnet suçu işlediği sabit olmadığından beraatine..” karar verilmiştir. Ceza soruşturmasında şirket yetkilisi lehtarın kendisine borcu olduğunu, davacının da kefil olarak imzaladığını beyan etmiştir. Bakırköy 24.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/462 Esas sayılı dosyasında alınan Adli Tıp raporunda; inceleme konusu alacaklısı …, borçlusu … olan, 11/06/2015 düzenlenme, 22/09/2015 ödeme tarihli, 150.000 TL bedelli senet, alacaklısı …, borçlusu … olan, 11/06/2015 düzenlenme, 22/10/2015 ödeme tarihli, 150.000 TL bedelli senet, alacaklısı …, borçlusu … olan, 11/06/2015 düzenlenme, 22/11/2015 ödeme tarihli, 150.000 TL bedelli senetlerde miktar bölümlerinde iddia doğrultusunda tahrifat yapıldığını gösterir yeterlilik ve nitelikte bulgu saptanamadığı belirtilmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK 72.maddesine dayalı olarak açılan borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı ve davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. Maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesince ceza mahkemesinin menfi tespit davasını etkilemeyeceği gerekçesi ile dosyadaki delillere göre karar verilmiş ise de; dava konusu toplam 450.000-TL bedelli senetler ile ceza dava konusunun aynı senetlere ilişkin olduğu, davalı şirket yetkilisinin sanık, davacının katılan olarak dosyada yer aldığı, her iki dosyada da senetlere ekleme yapıldığının iddia edildiği görülmekle bu yöndeki gerekçe yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesi ve UYAP kayıtlarına göre davalı şirket yetkilisi hakkında açılan sahtecilik suçundan açılan kamu davasında beraat kararı verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. TBK 74. Maddesi gereğince ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla bağlı değil ise de; maddi vakıalar ile bağlıdır. Bakırköy 24.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/462 Esas sayılı dosyasında; “inceleme konusu senetlerde miktar bölümlerinde iddia doğrultusunda tahrifat yapıldığını gösterir yeterlilik ve nitelikte bulgu saptanmadığı bildirildiğinden sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil bulunmayıp sanığın müsnet suçu işlediği sabit olmadığından” beraat karar verildiği görülmektedir. Bu durumda senetlerde sonradan ekleme yapıldığı/yapılmadığı iddiası yönünden somut bir vakıa tespiti olmadığı somut dosyadaki rapor ile ATK raporu arasında çelişki olduğu dikkate alınarak çelişkiyi giderecek şekilde grafoloji alanında uzman üç kişilik yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekillerinin istinaf isteminin bu gerekçe ile kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına sair hususların ve davacının esasa ilişkin istinaf istemlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, -Davacının esasa ilişkin istinaf isteminin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2-Bakırköy 1. ATM’nin 2017/248 Esas – 2019/1106 Karar sayılı, 31/10/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı ve davalı tarafa aidiyetine göre iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 16,50-TL posta masrafı olmak üzere toplam 165,10-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 60,50-TL posta masrafı olmak üzere toplam 209,10-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.04/11/2022