Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2233 E. 2021/163 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2233 Esas
KARAR NO: 2021/163
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/417
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili hakkında İst …İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından 4.000.000.-USD tutarında senet nedeniyle icra takibi yapıldığını ancak müvekkilinin herhangi bir kişiye herhangi bir tarihte borçlanmak amacıyla böyle bir senet imzalamadığını müvekkilinin borcu olmadığını, müvekkilinin davaya konu senedin imzalandığı 18/02/2011 tarihi itibarıyla 85 yaşında böyle bir borç altına girmesinin hayatın olağan akışına aykırı bulunduğunu, ayrıca yaş itibarıyla hukuki ehliyetinin de bulunmadığını beyan ederek öncelikle müvekkilinin yaşı da nazara alınarak emekli maaşından başka gelirinin bulunmaması, çalışacak durumda olmaması ve tüm taşınmazları ve banka hesapları üzerine haciz konulmuş olması da dikkate alınarak adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilerek davaya peşin harç alınmadan bakılmasına karar verilmesini ve sahtecilik fiili sonucu düzenlenen senet nedeniyle telafisi imkansız zararların önüne geçmek amacıyla ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından takibin durdurulmasını talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “…adli yardım talebi yönünden; Davacı taraf mal varlığına haciz uygulandığını ileri sürmüştür. Uyap sisteminden celp edilen icra dosyasında davacının mal varlığına yönelik haciz işlemlerinin uygulanmış olduğu, bu aşamada mevcut durumda yargılama giderlerinin tümünün davacı tarafça karşılanması halinde kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşüreceği, gereken yargılama giderlerininin tümünü ödeme gücünden yoksun olduğu kanaati oluşmakla HMK md. 355 uyarınca adli yardım talebinin yargı harçları ve teminat ile sınırlı olmak üzere kısmen kabulüne, diğer yargılama giderlerine ilişkin istemin reddine, HMK md. 338 uyarınca adli yardımdan yararlanan davacının mali durumu hakkında kasten veya ağır kusuru sonucu yanlış bilgi verdiği ortaya çıkar veya sonradan mali durumunun yeteri derecede iyileştiği kanaati oluşursa adli yardım kararının resen kaldırılmasına, İhtiyati tedbir talebi yönünden; İİK 72.maddesine göre icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulamayacağı, ancak borçlunun gecikmeden doğan zararı karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile ödenen icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda tedbir isteyebileceği, HMK 389. maddesindeki tedbirden daha özel nitelikte bir düzenleme olduğu, çoğun içinde azın olduğu kuralı ve HMK md. 391/1 son cümle “Mahkeme, … sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir. ” hükmü gözönünde bulundurularak davacının tedbir talebinin İİK 72/3 maddesi gereğince değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından, iş bu dava sonuçlanıncaya kadar icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi yönünde, HMK md 85 ve 335 uyarınca teminatsız ihtiyati tedbir uygulanmasına” karar verilmiştir. Davalı yan karara itiraz etmiş ve ilk derece mahkemesince murafaa yapılarak itiraz incelenmiş ve mahkemece “…HMK 389. maddesindeki tedbirden daha özel nitelikte bir düzenleme olduğu, çoğun içinde azın olduğu kuralı ve HMK md. 391/1 son cümle “Mahkeme, … sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir. ” hükmü gözönünde bulundurularak davacının tedbir talebinin İİK 72/3 maddesi gereğince değerlendirilmesi gerektiği, taleple bağlılık ilkesinin ihlal edilmediği anlaşıldığından, icra veznesindeki paranın alacaklıya HMK md 85 ve 335 uyarınca teminatsız olarak ödenmemesine ilişkin ihtiyati tedbir kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı tarafın itirazı reddedilmiştir. Teminat yönünden; Davacı tarafın adli yardım talebi harç ve teminat yönünden 04.09.2020 tarihli ara karar ile kabul edilmiştir. Teminat gerektirmeyen hâller başlıklı HMK 85. maddesinde “(1) Aşağıda sayılan hâllerde teminat istenemez: a) Davacının adli yardımdan yararlanması….” Adli yardımın kapsamı başlıklı 335. maddesinde MADDE 335- (1) Adli yardım kararı, ilgiliye, aşağıdaki hususları sağlar: a) Yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet. b) Yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyet….” Düzenlemelerine yer verilmiştir. Buna göre davacı taraf teminat göstermekten muaftır. Bu nedenle İİK md. 72/3 de düzenlenen teminata hükmedilmemiştir…” denilerek Davalı tarafın tedbire itirazının REDDİNE, ve Davacı tarafın icra takibinin HMK m 209 uyarınca durdurulmasına ilişkin talebinin REDDİNE,…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı yan istinafında “…. müvekkilimin 18/2/2011 tarihinde tapuda satış işlemini yaptığı sırada yaşlılığından ve gözlerinin iyi görmemesinden istifade edilerek ön satış sözleşmesi, komisyonculuk sözleşmesi, ibraname gibi bir kısım belgeler imzalatılırken hileli yollarla imzalanan belgelerin altına boş kağıtlar konularak bu şekilde hile ile imza atılan boş kağıtların üzerine senet metni yazılarak takibe konulmuştur. Borç doğuran hukuki bir belgenin geçerli olabilmesi için o belgeyi düzenleyenin hukuki ehliyete sahip olması yanında o işlemi yapma iradesine sahip olması, bir başka ifade ile serbest iradesi ile imzalanmış olması gerekir. Müvekkilimin 18/2/2011 tarihinde satışını yaptığı taşınmaz nedeniyle borçlanmış olması mümkün olmayıp satış yapan taraf borçlu değil alacaklı durumuna geçer. Dolayısıyla takip konusu senedin taşınmazın satılması sebebiyle düzenlenmiş olması mümkün değildir. Müvekkilimden hileli yollarla (başka belgelerin imzalatılması sırasında altına konulan boş kağıtların imzalatılması yolu ile) alınan ve daha sonra bu kağıdın senet metni olarak düzenlenmesi suretiyle takibe konulan bu senet nedeniyle borçlu olmadığımızın tespiti (menfi tespit) takip konusu senedin iptali için tarafımızdan İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/415 esas sayılı dosyası ile dava açılmış ve bu davada; Müvekkilimden hile ile alınan imzalar kullanılmak suretiyle düzenlenen senet nedeniyle borçlu bulunmadığımızın tespitine ve takibin iptaline, takibin yargılama süresince durdurulmasına,…” karar verilmesi gerektiğinden kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir. Davalı yan istinafında “….Taleple bağlılık ilkesi göz ardı edilmiştir. Medenî usûl hukukumuza hâkim olan tasarruf ilkesi ve onun bir unsuru olarak kabul edilen taleple bağlılık ilkesi gereği hâkim, tarafların talepleri ile -kural olarak- bağlıdır ve ondan fazlasına ya da başkasına karar veremeyeceği gibi hiç talep konusu yapılmayan bir husus hakkında da karar verememektedir. Davacı bonoyu özgür ve serbest iradesiyle tanzim etmiş olup bononun meşru hamilinin müvekkil olduğunu ikrar etmektedir. Davacı düplik dilekçe ekinde örneği sunulan ve dosya kapsamında mevcut imzalı borç ikrarı niteliğindeki belge ile; müvekkilin babası ve bir önceki ciranta …’ın uyuşmazlık konusu bononun düzenleyeni olarak kendi yanına geldiğini, bononun gerçekten ödeme kabiliyeti olup olmadığını ve bononun kendisi tarafından düzenlenip düzenlenmediğini ve ciro zincirinin doğru olup olmadığını ve bu kadar büyük bir miktarın gerçekten kendisinin borçlu olup olmadığını sorduğunu, bu sorulara yanıt olması ve bononun kimden kime devrolunduğunun ve resmi hamilin kim olduğunun açıklanması amacıyla düzenlendiği ifade etmiştir.Adli yardım talebi yönünden ; 6100 S.K.’nun 335. vd. maddeleri uyarınca, adli yardım talebinde bulunan kimsenin, kendisiyle ailesini geçindirmek bakımından önemli bir zarurete düşürmeksizin, davanın gerektirdiği giderleri ödemekten kısmen veya tamamen acz içinde bulunduğunu (fakirlik şartı) ve davasında veya savunmasında haklı olduğunu (haklı olma şartı) ispat etmesi gerekir. Aynı Yasa’ nm 336/2. maddesine göre de talepte bulunan kişi, iddiasını dayandırdığı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna dair belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. Somut uyuşmazlıkta ise davacı tarafça sunulan adli yardım talebinin ifade edildiği dava dilekçesinin ekinde, taleplerini haklı gösterecek hiçbir bilgi ve belgeye yer verilmemiştir. Bunun da ötesinde davacı dava dilekçesinde sadece peşin harç yönünden adli yardım talebinde bulunmuşken yine taleple bağlılık ilkesi göz ardı edilerek teminat yönünden de adli yardım kararı verilmesi ayrı bir hukuki garabet olmuştur…” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;menfi tespit davasıdır. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece ; davacının adli yardım talebi kabul edilmiş ve İİK 72/3 maddesi gereğince icra veznesine yatırılan paranın alacaklıya ödenmesinin önlenmesine ;Adli yardım kararı teminatı da kapsadığından teminat alınmasına yer olmadığına karar vermiştir. Davalı yanın itirazları ile davacı yanın tedbirin HMK 209. Maddeye göre değiştirilmesine ve takibin durdurulmasına dair talebi reddedilmiştir. Davacı istinafı incelendiğinde ; HMK 209. Madde ” imzası inkar edilen senet yönünden ” düzenlenmiş olup, senetteki imza hususunda davacı yanın inkarı bulunmayıp, senedin içerik olarak sahteliği iddia olunmakla ;HMK 209. Madde değil İİK 72/3. Madde koşulları aranacak ve bu koşullara göre varsa ihtiyati tedbir verilebilecektir. Bu nedenle davacı yanın istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Davalı yanın istinaf başvurusu incelendiğinde; Davacı yan takibin durdurulmasını ve HMK 209. Maddenin uygulanmasını talep etmiş ise de ; mahkeme uygulanacak yasayı resen belirleyeceğine ve yerleşik içtihatlara göre ; takibin durdurulması talebi geniş kapsamlı bir talep olup, bundan daha dar bir talep olan İİK 72/3. Maddesindeki talebin geniş talebin içinde zaten bulunduğu kabul edilerek değerlendirme yapması taleple bağlılık ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır.Adli yardım talebinin kabulü hakkındaki karar istinaf yolu açık olmayan bir karar olmakla davalı yanın bu yöndeki istinaf başvurusu incelenmemiştir. Diğer husus tedbirin teminatsız verilmesine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince HMK 335. Madde uyarınca adli yardım talebinin kapsamında teminattan da muafiyet bulunduğu kabul edilerek teminata ilişkin itiraz reddedilmiştir. HMK 335. Maddedeki yargılama ve takip giderlerine ilişkin teminatın İİK 72. Maddedeki teminatı da karşılayıp karşılamadığı hususu incelenmelidir. HMK ‘nun madde gerekçeleri incelendiğinde ilgili madde ile ilgili gerekçe şu şekildedir: “…Madde 338- Anayasada düzenlenen hak arama özgürlüğünün kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi için, gerekli yargılama giderlerini hiç veya sıkıntıya düşmeksizin ödeyemeyecek durumda bulunan kişilere, her türlü malî ve hukukî korunma taleplerinde kolaylık sağlanması, sosyal hukuk devleti ilkesinin gereklerindendir. Bu gereğin yerine getirilebilmesi ise adli yardım ile mümkün olacaktır. Adli yardımdan yararlanabilme koşulları, yoksulluk ve haklılıktır. Yoksulluk, tamamen fakr-u zaruret içinde bulunmak şeklinde anlaşılmamalıdır. Kendisi ve ailesinin normal geçimini sağlayacak kadar mal ve haklara veya gelire sahip olan bir kişinin, açmak zorunda kaldığı bir dava veya kendisine karşı açılan bir dava sebebiyle yapmak zorunda kalacağı harcamaları, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zora düşürmeksizin karşılama gücünden yoksun olan kişilerin de adli yardımdan yararlanmaları icap eder. Haklılık koşulunun varlığı konusunda ise yaklaşık ispat ölçüsünde hâkimde bir kanaatin oluşması gerekir. Talepte bulunan kişinin baştan açıkça haksız görülmüyor olması da, adli yardımın koşulu olan haklılığın ispatı için yeterli sayılabilir. Maddenin birinci fıkrası hükmü, 1086 sayılı Kanundaki düzenlemenin günümüz Türkçesine uyarlanmış şeklidir. Ancak metne geçici hukukî koruma taleplerinde de adli yardımdan yaralanılabileceği yolunda bir ilâve yapılmıştır. Bazen dava açılmadan önce talep edilmesi gereken ihtiyatî haciz ve ihtiyatî tedbir gibi geçici hukukî korumalarda özellikle teminatların oldukça yüksek meblağlara ulaşabileceği göz önüne alındığında, bu teminatı ve diğer yargılama giderlerini ödemek zorunda kalacak olan kişilere, haklı oldukları yolunda hâkimde kanaat uyandırmaları hâlinde, adli yardım sayesinde, tüm giderlerden geçici olarak muafiyet tanınması, etkin bir hukukî korumanın gerçekleşmesine önemli ölçüde hizmet edecektir…” şeklinde gerekçe açıklanmıştır. Yine HMK 85. Madde de benzer bir düzenleme bulunmaktadır. Bu durumda ; mahkemenin Adli Yardım Talebini kabul etmesi nedeni ile HMK 335. Madde uyarınca teminatın da adli yardım kapsamında olduğunun kabulü gerekecektir. Bu nedenle davalı yanın da istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2-Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 3- Davacı yandan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 4-Davalı yandan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 5- Tarafların yaptıkları istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına 6- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/ 1-f maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/01/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.