Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2230 E. 2021/162 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2230 Esas
KARAR NO: 2021/162
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/341
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia: Davacı dava dilekçesi ile davacının davalıdan sözleşme ile bir kısım makineler kiraladığını, taksit ödemelerin başladığını, makinelerin kullanıldığı sırada davalının gelip makineleri aldığını, şirketin tüm malvarlığının şirket yöneticisi …’e yediemin olarak teslim edildiğini, bunun üzerine davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası kapsamında söküp götürdüğünü, davacının ödemelerini yapmış olmasına rağmen davalının …’e İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe başladığını, kötü niyetli olarak takibe başlandığını, davacının büyük zarara uğradığını belirterek takibin durdurulmasını ve iptalini, davacıların borçlu olmadığına, davacıların banka hesaplarına işlenen blokelerin kaldırılmasını, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve yargılama ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: İhtiyati tedbir konusununda karar verildiği tarihte henüz cevap dilekçesinin verilmediği, dosyanın taraf teşkili aşamasında bulunduğu anlaşılmıştır.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “…Somut durumda, davacı takipten sonra açtığı menfi tespit davasında takibin tedbiren durdurulmasını talep etmiş ise de emredici yasa hükmü gereğince tedbir isteminin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı yan istinaf talebinde “….Yerel mahkeme her ne kadar icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği yönünde hüküm kurmuşsa da; icrayı durdurabilmek için menfi tespit davası ile beraber, alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere teminat yatırılması durumunda mahkemece icranın durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Dolayısıyla yerel mahkeme eksik inceleme sonucu bu kararı vermiş olup hiçbir gerekçeye dayandırılmamıştır. Davalı taraf, Finansal Kiralama konusu malları müvekkilden almış olmasına ve ödemelerin yapılmış olmasına rağmen müvekkil şirket yetkilisi …’e karşı da Finansal Kiralama Sözleşmesine kefilliği dolayısıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takip başlatmış ve … A.Ş.’de bulunan hisselerine haciz koydurmuştur. Yani esasında malları geri almak suretiyle alacak hakkı sona ermesine rağmen kötü niyetli olarak müvekkile karşı icra takibini devam ettirmiş tüm mal varlığına haciz uygulamıştır. …” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;menfi tespit davasıdır. İstinafa konu edilen karar; daacı yanın ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara karardır. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Öncelikle ; takipten sonda açılan menfi tespit davasında takibin durdurulması imkanı veren bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ancak koşulları varsa ; mahkemece İİK 72/3. Maddenin koşulları açısından da inceleme ve değerlendirme yapılmalıdır. Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK’nın ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur.“ Kanun da açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada ( normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir. Tam ispatın arandığı durumlardan bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumundan ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür. Bu çerçevede aslında ispat ölçüsü bakımından bir yenilik getirilmemekle birlikte, “ Yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.(HMK’nın 390. Madde Gerekçesi) Dava dilekçesi dışında davacı yanın borçlu bulunmadığı yönündeki iddiası açısından yaklaşık ispat olarak kabul edilebilecek hiç bir delil ibraz edilmediği gibi ; malların davalı yanca alınmış olması da 6361 Sayılı Yasa’nın 33. Maddesindeki düzenleme nazara alındığında borcun sona erdiği anlamını taşımadığından , ihtiyati tedbir kararı verilmesi için yaklaşık ispat koşulları bulunmadığından ; istinaf başvurusu kabul edilerek hükmün kaldırılmasına ancak değiştirilen gerekçe ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜNE ; ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 2- İlk derece mahkemesine yapılan ihtiyati tedbir talebi hakkında Takipten sonra açılan menfi tespit davasında İİK na göre ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına olanak sağlayan bir düzenleme bulunmadığı gibi; davacı yanca talebi hakkında İİK 72/3. Maddedeki tedbirin uygulanabilirliği açısından yaklaşık ispata yarar hiçbir delil sunulmadığından İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN REDDİNE Dava içi talep olmakla harç alınmasına yer olmadığına
İSTİNAF YARGILAMASINDA 3- Davacı yanca yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde davacı yana iade edilmesine 4- Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 5- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-f maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/01/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.