Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2164 E. 2022/2267 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2164 Esas
KARAR NO: 2022/2267
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/01/2020
NUMARASI: 2017/199 2020/56
BİRLEŞEN İSTANBUL (KAPATILAN) 4.FSHHM’NİN 2015/9 ESAS SAYILI DOSYASI
BİRLEŞEN İSTANBUL 1.FSHHM’NİN 2015/7 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)|Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … TV logosu ile yayın yapan televizyon kanalının yayın hakkı sahibi olduğunu, müvekkili şirketin kendi iç bünyesinde 2011 ile 2013 yılları arasında 362 bölüm halinde “…” isimli bir yarışma programı hazırladığını ve yayınladığını, programın yayınlandığı dönemde …’in müvekkili şirket kanalının Genel Yayın Yönetmeni, …’in ise … Direktörü sıfatları ile müvekkili şirketin personeli olarak çalıştıklarını, programa televizyon izleyicilerinin yoğun ilgi göstermesi nedeni ile programın ana fikri ve işleyişi baz alınarak hazırlanan “…” isimli yanşma programının yapım ve yayını konusunda, müvekkil şirketin çalışanı iken şirketten ayrılarak davalı şirketi kurmuş olan … ile anlaşmaya varıldığını ve bu kapsamda davalı … Tic. A.Ş ile 15 Eylül 2014 tarihli Yapım Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre davalının üretilecek programın isim ve marka hakkının müvekkili şirkete ait olduğunu ve isim ve markanın müvekkil adına tescili için TPE’ye başvuruda bulunulması halinde buna herhangi bir itirazının olmayacağını gayri kabili rücu kabul ve taahhüt etiğini, bu şekilde davalı şirketin “…” isimli yarışma programının yapımcılığını/prodüksiyonunu üstlendiğini, programın yapımı için gerekli stüdyo, kamera, ışık, ses v.s gibi tüm alt yapısının müvekkili şirket tarafından sağlandığını, davalının sözleşme ile yapımcılığını üstlendiği programın adı ve formatı üzerindeki Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan doğan çoğaltma, yayma, işleme, temsil, ses ışık ve görüntü nakline yarayan her türlü araçla umuma iletim ve yeniden iletim haklarını herhangi bir yer, sayı, muhteva ve süre ile sınırlı olmaksızın münhasıran müvekkili şirkete devrettiğini, bu şekilde yürürlüğe giren sözleşmeye uygun olarak dava konusu yarışma programının 15 Eylül 2014 tarihinden itibaren 21 Aralık 2014 tarihine kadar 14 haftalık bir periyodu kapsamak üzere hafta içi her gün ve Cumartesi günleri de final bölüm olarak müvekkili … TV ekranlarında yayınlanmaya başlandığını, programın ilk sezon yayınları devam ederken müvekkili şirket tarafından davalı yapımcıya programın ikinci sezon bölümleri için sözleşmenin uzatılacağı hususunun bildirildiğini, tarafların buna uygun olarak yeni bölümlerin yapımı ve yayını hususunda mutabakata vardıklarını, bu kapsamda davalı tarafından yeni sezon bölümleri için yarışmacı seçmelerine başlanıldığını, ayrıca yeni bölümlerin yayınlarına 22 Aralık 2014 tarihinden itibaren devam edeceğinin bizzat davalı tarafından kamuoyuna ilan edildiğini, ayrıca ikinci sezona ilişkin olarak müvekkili şirketin yükümlülüğü olmamasına rağmen bölüm ücretlerine arttırım yaptığını, bu aşamalarda çeşitli medya organlarında programın bir başka yayın kuruluşuna transfer edildiği yönünde haberler çıkmaya başladığını, yapımcı firma yetkililerine bu haberler sorulduğunda konuyu yalanladıklarını, ek protokolün de imzada olduğunu bildirdiklerini, buna rağmen bu kez bazı reklam verenler ve ajansları tarafından “…” isimli yarışmanın yeni sezon bölümlerinin dava dışı … logolu televizyon kanalında yayınlanacağı belirtilerek kendilerinden reklam vermeleri talebinde bulunulduğu haberini aldıklarını, reklam verenlerden alınan duyum üzerine 15 Aralık 2014 tarihinde Beşiktaş …. Noterliği’nin … Yevmiye nolu İhtarnamesi keşide edilerek davalı yandan bu haberleri tekzip etmesi ve ek protokolü imzalanarak gönderilmesinin istenildiğini ancak davalının tekzip etmediğini, Beşiktaş … Noterliği’nin 16 Aralık 2014 tarih ve … Yevmiye sayılı ihtarnamesi ile tamamen gerçeğe aykırı olarak müvekkili şirketin “sürekli olarak sözleşmede belirlenen vadelerden sonra ve geç ödeme yaptığını, bu nedenle şirketlerinin ciddi derecede zarara uğradığını ve mağdur olduğunu, akdin bu nedenle kendileri için çekilmez olduğunu” ileri sürerek haksız ve hukuka aykırı olarak 21 Aralık 2014 tarihinden sonra yapım sözleşmesine devam etmeyeceklerini, sözleşmenin yenilenmeyeceğini ve uzatılmayacağını, sözleşmenin 21,12.2014 tarihi itibariyle fesih edildiğini, hali hazırda ödenmemiş alacaklarının da derhal ödenmesini ihtar ettiğini, olayda çekilmezlik halinin mevcut olmadığını, müvekkili şirket tarafından yasal ve sözleşmesel olarak hiçbir taahhüt olmamasına karşın programın ratingleri artmaya başladığında bölüm ücretlerine davalı yararına % 50 oranında zam yapıldığını, davalının sadece daha fazla para kazanmak hırsı ile sözleşmeyi feshettiğini, ileri sürdüğü fesih sebebinin gerçek dışı olduğunu, ilaveten davalının ilk sezonun final bölümünün canlı olarak yayınlayacağını duyurmuş iken final bölümü banttan yayınlandığını, sadece son beş-on dakikalık kısımda canlı yayına geçildiğini, programın jüri üyelerinden olan … ve …’in yayının yapıldığı saatlerde instagramdan fotoğraf yayınlayarak adeta başka yerde olduklarını gösterme gayreti içine girdiklerini, yaşanan tüm bu gelişmeler gerek izleyicilerin gerekse basının inanılmaz tepkisini çektiğini, hatta olayın basında hayal kırıklığı, fiyasko, skandal, rezalet v.s. gibi başlıklarla haberleştirildiğini, müvekkili şirketin ticari itibarının ağır zarara uğratıldığını, kamuoyu nezdinde küçük düşürüldüğünü, seyircinin finale jüri ve diğer yarışmacıların katılmamasını müvekkili şirkete mal ederek ağır eleştirilerde ve suçlamalarda bulunduğunu, bu olayın yarışmanın … tarafından transfer edilmesinden kaynaklandığını bildirdiklerini, sonrasında davalının aynı isim ve format ile …de yayınlanmak üzere program yapımına başladığını ve ilk bölüm yayınının 12 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirildiğini, sözleşmeyi haksız feshetmekle kalmayıp programın birinci sezon finalini açıkça sabote ettiğini ve müvekkili şirketi izleyici tepkilerine maruz bıraktığını, tüm bu eylemlerini müvekkili şirketin emek ve yatırımını bir başka televizyon kanalına taşımak amacıyla yaptığından bahisle davalının müvekkili ile akdettiği sözleşmeyi haksız ve hukuka aykırı olarak süresinden önce feshetmesi nedeniyle işbu feshin haksızlığının tespitine, belirsiz alacak davası olarak ikame ettikleri davanın kabulü ile bilirkişi marifeti ile zararın tespiti, akabinde müddeabihi arttırma hakkı saklı kalmak koşulu ile, sözleşmenin haksız feshi nedeni ile uğradığı kâr mahrumiyetinden şimdilik 1.000.000,00 TL’nin müvekkiline ödenmesine, yine davalı yanın haksız ve hukuka aykırı eylemleri nedeni ile 500.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine, talep edilen alacaklara dava tarihinden itibaren bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği; 13.03.2019 tarihli dilekçesi ile de; tahsilde tekerrüre yol açmamak üzere ve fazlaya ilişkin her türlü haklarını saklı tutarak, asıl davada 1.000.000,00TL olan taleplerini 8.492.318,00 TL artırdıklarını, 15.09.2014 tarihli Sözleşmenin davalı … A.Ş. tarafından haksız feshedildiğinin tespitine; müvekkilinin haksız fesih neticesinde mahrum kaldığı kârının 11.075.642,60 TL ve maddi zararının ise 353.304,52 TL olduğunun tespitine ve dava ikamesinde talep ettiğikleri 1.000.000,00TL tutarının 8.492.318,00TL arttırılması neticesinde ulaşılan 9.492.318,00TL’nin bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 500.000,00 TL manevi tazminatın bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, asıl dava ile birleşen davada da tüm talepler yönünden haklılıklarının sûbuta erdiğini, fazlaya ilişkin talep hakları ve programın aynı format ve değişen isimle … televizyon kanalında davadan sonraki yayın dönemlerinde de devam ettirilen yayınlarına ilişkin dava ikame etme hakları saklı kalarak, “…” isimli programın format ve adı üzerindeki hakların müvekkiline ait olduğunun ve davalıların müvekkilinin program formatı ve adı üzerindeki haklarına tecavüz ettiğinin tespitine, FSEK madde 68/1 uyarınca varsayımsal bedelin 370,583,5 TL olduğu ve müvekkilinin işbu bedelin 3 katı tutarında tazminat talep edebileceğinin tespitine, fazlaya ilişkin talep haklarımız saklı kalmak kaydı ile tespit edilen işbu bedelden şimdilik 500.000 TL’nin bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; davalıların müvekkilinin hak sahibi olduğu program adı veya benzer ad ve format ile program yapıp yayınlamalarının önlenmesine, davalıların tecavüzlerinin men ve refine, … A.Ş., … ve … tarafından müvekkili aleyhine ikame edilen birleşen davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 15.9.2014 tarihli sözleşmede taraflar arasında belirlenen süre olan 15.9.2014 – 21.12.2015 tarihleri arasında program yayınlandığını ve sezonun sona erdiğini, sözleşmede kararlaştırılan süre sonuna kadar yayın yapıldığını, ancak müvekkili şirketin ödemelerdeki aksaklıklar sebebiyle sözleşmeyi uzatmak istemediğini, zamanından önce fesih edilmiş bir sözleşmenin söz konusu olmadığını, müvekkilinin “…” programı için gereken her türlü özveride bulunduğunu, Türkiye’nin önde gelen sanatçılarına ilave ücretler vererek programa getirdiğini, yüksek izlenme sağlayarak davacı … TV’ye çok büyük prestij ve gelir kazandırdığını, buna karşılık … TV’nin ödemeleri zamanında yapmayarak müvekkilinin ciddi finansal sıkıntılar çekmesine neden olduğunu, müvekkilinin yeni sezonda aynı finansal sıkıntıları yaşamamak, iş kalitesini düşürmemek için sözleşmeyi uzatmayarak sona erdirdiğini, program çekimi ve jüriye ödenen ücretlerin tamamının müvekkili tarafından ödendiğini, yani ödemelerin müvekkili açısından hayati önem taşıdığını, müvekkili şirketin ortaklarından birinin masrafları ödeyebilmek için eşinin altınlarını sattığını davacıya söylemesine rağmen ödemelerin sürekli geciktirildiğini ve yapılmadığını, Yayıncının sözleşmenin başından itibaren tek bir ödemesini dahi süresinde yapmadığını, ödemeleri alamayan müvekkilinin tedarikçilerine, jüri üyelerine ve borçlu bulunduğu kişilere izah edemez hale geldiğini, müvekkilinin alacakların ödenmesini Noter vasıtası ile ihtar etmemesinin davacının ödeme yapmamasındaki kötü niyeti ve haksızlığı örtmeyeceğini, … TV’nin ihtarnamelerle sözleşmeyi sona erdirme iradesini ortaya koyduğunu, bu durumun l.FSHHM’nin tedbir kararı ile tespit edildiğini, … TV’nin “…” ile “…”i ilişkilendirmeye çalıştığını ancak “…” programının dava ile ilgisi olmadığını, bu programın format haklarının da müvekkiline ait olduğunu, aralarındaki tek ortak noktanın “moda” teması olduğunu, dava konusu 15.9.2014 tarihli Yapım Sözleşmesi içeriğinden anlaşıldığı üzere ‘… A.Ş’ ile format sahibi sıfatı ile imzalandığını, sözleşmenin içeriğinde format içeriğine katıldığına dair … TV’ye ait hiçbir ifade olmadığını, yayınlanan tüm bölümlerde de “… A.Ş”nin ortakları … ve … “…: … ve …” şeklinde yer aldığını, Sözleşme ortadan kalktığı için isim ve marka hakkında … TV’nin herhangi bir hakkı kalmadığını, … TV’nin müvekkillerine alt adın kendisine ait olduğunu (sözleşme süresi içinde kullanabileceği ama kullanmadığı ve sözleşmenin sona ermesi ile de sona erdiği tartışmasız olan bir tescil olanağından hareketle) ileri sürdüğünü ve “program adı” için yeni talepte bulunduğunu, format haklarının değil, yarışmanın çekilen bölümlerinin yayın haklarının kendilerine tanındığını, format haklarının hiçbir şekilde -sözleşme süresi için dahi- devredilmediğini, sözleşmenin de ödemelerin sürekli geciktirilmesi ve çekilmez hal yaratmaları nedeni ile haklı nedenle feshedildiğinden bahisle, müvekkillerinin sözleşme sona ermeden ve hatta ihtiyati tedbir talebinin 06.01.2015 tarihinde reddi kararı verilmeden herhangi bir angajmana girmediklerini, 06.01.2015 tarihli red kararında açıkça sözleşmenin 4.3.maddesi kapsamında müvekkillerin yapıma devam edeceğinin dahi yer alması sonrasında, … ile anlaşmış ve programın devam yapım ve yayınları 12 Ocak 2015 tarihi İtibarıyla …’de başlandığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
BİRLEŞEN DAVA: Birleşen İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/7 esas sayılı dosyasının davacı … vekili tarafından davalılar … Tic. A.Ş ile … A.Ş (…) aleyhine açıldığı ve davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; ismi ve formatı müvekkiline ait olan “…” isimli yarışma programının aynı format ve aynı isim altında davalılardan … Tic. A.Ş tarafından yapımının üstlenildiğini, diğer davalı … A.Ş (…) tarafından ise yayınlandığını, müvekkilinin haklarına tecavüz edildiği iddiasıyla, müvekkilinin programın format ve adı üzerinde hak sahibi olduğunun tespitini, format ve isme yönelik vaki ve muhtemel tecavüzün men’i ve ref’ini, program adının ve benzerlerinin davalılar tarafından kullanılmasının tedbiren önlenmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla FSEK. ve TTK.’nın ilgili maddeleri gereğince alacağın tespitini akabinde arttırma hakkını saklı tutarak belirsiz alacaklarından şimdilik 500.000 TL maddi tazminatın ilk yayının yapıldığı 12/01/2015 tarihinden itibaren bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Birleşen İstanbul (Kapatılan) 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/9 esas sayılı dosyasının davacılar …, …, … Tic. A.Ş vekili tarafından davalılar … Tic.Ltd.Şti. Ve … Tic.A.Ş aleyhine açıldığı, davacılar vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin aynı zamanda ortağı ve Yönetim Kurulu üyesi olan davacılardan … ve …’in “…” isimli televizyon programının eser/ format sahibi olduklarını, müvekkili şirket ile davalı … arasında 15-08.2014 tarihinde “…” isimli yarışma programının müvekkil şirket tarafından yapımının gerçekleştirilmesi ve çekilen bölümlerin davalı …’ye teslimi ile bu bölümlerin davalı … tarafından yayınlanmasına ilişkin bir “Yapım Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin, davalı …melerini sürekli geciktirmesi ve sözleşmenin devamlılığının müvekkili bakımından çekilmez hale gelmesi nedeni ile uzatma talebi kabul edilmeyerek esas sözleşme süresinin bitimi olan 21.12.2014 tarihi itibari ile müvekkili şirket tarafından uzatılmayarak feshedildiğini, fesih sonrasında davalı …’nin müvekkili şirket ve dava dışı … (… Yayıncılık. A.Ş) hakkında İstanbul 1. FSHHM nezdinde 2014/87 D. İş dosyası ile mali haklarına sahip olduğu iddiası ile “…” ismi ve formatı ile ve/veya benzer bir isim ve format ile yarışma programının devamı niteliğinde program hazırlanarak … logosu ile yayın yapan televizyon kanalında yayınlanmasının ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasını talep ettiğini, Mahkemenin bu talebi reddettiğini, bu karar rağmen davalının …’nin dayanağını anlamaya imkan olmayan biçimde “isim hakkının kendilerinde kaldığından” bahisle, müvekkillerinin formatını gaspederek yeni jüri, yeni sunucu ve yeni yarışmacılarla, diğer davalı …’la programı yapmaya devam edeceğini, ve “…” adıyla yeni sezon diyerek 19 Ocak 2015 tarihi itibariyle yayınlanmaya başlayacağını duyurduğunu, davalı …’ye format/Eser haklarını kullanamayacağının ve yeni program yapamayacağının, bu girişimlerin yasaya aykırılık ve suç teşkil ettiğinin defalarca ihtar edildiğini, bu ihtarlara uyulmadığını , davalı …’nin diğer davalı …’ın hiçbir hakları bulunmadığı ve aleyhlerine Yargı Kararı olduğu halde yayına başlayacağını duyurduğunu, formatın bu şekilde izinsiz kullanımının müvekkillerinin lisanslama çalışmaları bakımından olumsuz etki yapacağını, davalıların dava konusu formatı kullanmaları ve yayınlamalarının müvekkilleri bakımından aynı zamanda haksız rekabet oluşturacağını, iki programın aynı anda yayınlanması ile birlikte programın sulanacağını, programların karışacağını, davalıların haksız kazanç elde edeceklerini, müvekkillerinin zarara uğrayacağından bahisle yasal mevzuat uyarınca her türlü talep, şikayet, maddi-manevi tazminat, kar kaybı ve davalıların elde edeceği menfaat karşılığı da dahil olmak üzere her türlü zarar ve ziyanın tazmini ile sair yasal haklarımız ve yapım gerçekleştiğinde tespit edecekleri sair hukuka aykırılıklar için her türlü talep ve dava hakları ile ihtiyati tedbir talebine ilişkin tüm haklar, şikayet hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıların hakları müvekkillere ait “…” adı televizyon programının hukuka aykırı olarak yeni bölümlerinin yapım ve yayınını sürdüreceğini ilan etmesi ve tanıtıcı yayınlara başlaması nedeni ile bu yapım/tespite, yayına, umuma iletimine ve diğer eser/format sahipliği haklarının kullanımına müvekkillerin izni bulunmadığından, davalılarca hukuka aykırı olarak gerçekleştirilecek tüm bu İzinsiz tespit, yapım, yayınların ve diğer her türlü kullanımların, FSEK m.66-69 başta olmak üzere tüm yasal düzenlemeler kapsamında, müvekkillere ait eser/foımala ilişkin işleme, yayma, çoğaltma, temsil, işaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayın ve umuma iletim hakları ile marka, isim ve manevi haklarına tecavüzün men ve ref’i (önlenmesi ve kaldırılması), davalılarca bu format ve unsurları kullanılarak yapılacak yeni çekim/tespitlerin ve yayınların önlenmesi, engellenmesi, FSEK m, 67 kapsamında sahibinin rızası dışında yeni çekimlerle umuma arz keyfiyetinin ve eserde değişiklik yapılmasının ve eserin değiştirilmiş şekli ile yayını ve umuma iletiminin önlenmesi, BK m.57 ve TTK m.55 ve 56 kapsamında fiilin haksızlığının tespiti ile FSEK m.83 ve 84 de dahil olmak üzere tüm yasal düzenlemeler kapsamında haksız rekabetin engellenmesi, önlenmesi, haksız rekabette bulunulmaması ve bu davranışlara son verilmesi, haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması, yanlış ve yanıltıcı beyanlarla yapılan haksız rekabet söz konusu olduğundan TTK m,56/c kapsamında bu beyanların düzeltilmesi, FSEK m, 67 ve TTK m.59 kapsamında masrafı davalılara yükletilerek hükmün ülke çapında tirajı en yüksek üç gazeteden birinde ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı … Tic.Ltd.Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacılar tarafından dosyaya sunulan 15.09.2014 tarihli Yapım Sözleşmesi’nde tarafların davacı … Tic. AŞ. İle diğer davalı … Tic. Ltd.Şti. Olduğu, davacı gerçek kişilerin sözleşmede taraf olmadıklarını, aynı sözleşmede format olgusundan bahsedilmiş ise de, metne dökülmüş ve davacı gerçek kişiler tarafından üretildiği belli olan herhangi belli olan herhangi bir metin sunulmadığı gibi sözleşmede de bu yönde ibare olmadığını, davacılar … ve … tarafından ise format hakkının kendilerine ait olduğuna ve bu hakkın diğer davacıya devir edildiğine dair herhangi bir delil ibraz edilmediğini, salt program sonundaki jerenikte isimlerinin geçmesinin bu kişilerin hak sahibi olduklarının delili olamayacağını, dolayısıyla bu davacıların format üzerinde herhangi bir hakkı, tasarruf yetkilerinin bulunmadığını, bu nedenle davacılar … ve …’in ikame ettikleri davanın dava şartı noksanlığı nedeni ile reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin bir yapım şirketi olduğunu, diğer davalı … şirketine(Yayıncı) ait … logolu televizyon kanalında yayınlanan dava konusu yanşma programının yalnızca yapımcılığını üstlendiğini, dava konusu yarışma programının format ve isim hakkı yönünden hiçbir hak ve yetkisinin bulunmadığını, diğer davalı olan Yayıncı kuruluşunun dava konusu yanşmanın format ve isim haklarına münhasıran sahip olduğunu belirtmesi ve davacı yapım şirketi ile aralarındaki sözleşmenin davacı tarafından haksız olarak feshedilmesi nedeniyle, yarışmanın yapımcılığını üstlendiğini, bu kapsamda esasen ilk sezonu yayınlanmış olan yarışmanın sunucu ve jürileri değiştirilerek yeni kadro ve katılımcılarla, yayıncının talep ve direktifleri doğrultusunda yarışma bölümlerini çekmek ve yayına hazır olarak diğer davalı yayıncıya teslim etmek dışında bir eylemi bulunmadığını, yarışmanın isim ve formatı dahil, yayın günü, saati ve bunun gibi her türlü unsurunu tek taraflı belirleme hakkının diğer davalı yayıncı kuruluşa ait olduğunu, bu nedenle de müvekkili şirkete davacılar tarafından husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki; dava konusu uyuşmazlığın davalı yayıncı kuruluş ve davacı yapım şirketi arasındaki Yapım sözleşmesinden kaynaklandığını ve müvekkili şirketin söz konusu sözleşmenin tarafı olmadığını, davacıların talepleri de dikkate alındığında, husumet yönetilmesi gereken tarafın yayın yapma hak ve yetkisine sahip diğer davalı olduğunu, müvekkil şirket yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, 15.09.2014 tarihli Yapım sözleşmesi incelendiğinde sözleşmede yahut eklerinde programın formatına ilişkin herhangi bir tanımın yer almadığını, söz konusu “…” adlı yarışmanın … tarafından bir içyapım olarak gerçekleştirildiğini, davacılardan …’in o dönemde …’nin Genel Yayın Yönetmeni, diğer davacı …’in ise … Direktörü … personelleri olduklarını, bu yarışmanın izleyiciler tarafından beğenilmesi üzerine ise, programın ana teması ve İşleyişi baz alınarak hazırlanacak olan dava konusu “…” isimli yarışmanın yapımcılığı için, davacıların …’deki işlerinden ayrılarak kurdukları, diğer davacı şirket ile 15.09.2014 tarihli yapım sözleşmesi imzalandığını, dolayısıyla davacıların iddiasının aksine formatın davacılara ait olmadığı gibi esasen sahibinin hususiyetinini de taşımadığını, dolayısıyla davacıların FSEK kapsamında eser olarak sayılabilecek ve koruma altına alınabilecek bir formata sahip olmadıklarını, 15.09.2014 tarihli yapım sözleşmesinin gerek madde madde, gerekse de bir bütün olarak amacı bakımından değerlendirildiğinde davacılar lehine bir koruma sağlamayacağı, aksine sözleşme gereği format ve isim hakkının diğer davalı yayıncı kuruluşa ait olduğunun anlaşıldığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. avalı … Tic A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aynı sözleşmeden kaynaklanan davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeni ile İstanbul 4.FSHHM’nin 2015/7 esas sayılı dosyası ile birleştirme kararı verilmesine, davacıların son derece kötüniyetle sanki dava konusu “…” adlı programın isim ve format hakkının kendilerine ait olduğu yönünde bir yargı kararı varmış gibi algı oluşturarak Mahkemeyi yanlış yönlendirmeye çalıştıklarını, oysa dava konusu format hakkının ve adının davacılara ait olduğu yönünde verilen hiçbir yargı kararı olmadığını, somut olayda karşı tarafın Beşiktaş … Noterliği’nin 16 Aralık 2014 tarih ve … Yevmiye sayılı ihtarnamesi ile “yapım sözleşmesine devam olunmayacağını, sözleşmenin
yenilenmeyeceğini/uzatılmayacağını, 21.12.2014 tarihi itibariyle söz konusu sözleşmenin şirketlerince feshedildiğini” bildirdiğini, buna karşın anılan ihtarnamesinde hiçbir şekilde program adı ve format ile ilgili bir iddia veya talepte bulunmadığını, … A.Ş, ile müvekkili şirket arasında dava konusu Sözleşmeden önce akdedilen “…” isimli TV programına ilişkin başka bir Sözleşme ile uyuşmazlık konusu Sözleşmenin 6.2. maddeleri karşılaştırıldığında, Mahkemenin Sözleşmenin yorumlanmasında hataya düştüğü, aynı şekilde karşı tarafın konu hakkında yarattığı muarazanın gerekçesinin de gerçeği yansıtmadığının anlaşılacağını, “…” isimli program ile ilgili yapılan Sözleşmede, program format ve adı ile ilgili müvekkilinin bir talebi ve/veya katkısı bulunmadığından “televizyon programı formatı ve program adı ile” şeklindeki ifadelere sözleşmede yer verilmediğini, buna karşılık uyuşmazlık konusu “…” adlı programın adı ve formatı doğrudan müvekkili şirketin talep ve katkıları ile oluştuğundan, müvekkili şirket ada ve formata ilişkin haklarının daha sözleşmenin kurulması aşamasında kendisine ait olması hususundaki iradesini açıkça ortaya koyduğunu ve bu iradesinin kabul görülerek aynen taraflar arasındaki sözleşmeye de yansıdığını, davacıların kötüniyetle dava konusu uyuşmazlığa ilişkin programı sahiplenmeye çalıştıklarını, dava konusu yarışma programının yapımı ve yayınından önce müvekkili şirketin kendi iç bünyesinde 2011 ile 2013 yılları arasında 362 bölüm halinde “…”isimli bir yarışma programını hazırlayıp yayınladığını, bu programda biri hariç tüm jüri üyeleri ve koreografın aynı isimlerden oluştuğunu ve bu kişilerle müvekkili şirket arasında sözleşme yapıldığını, programın yayınlandığı dönemde davacı …’in müvekkili şirket kanalının Genel Yayın Yönetmeni, davacı …’in ise … Direktörü sıfatları ile müvekkili şirketin personeli olarak çalıştıklarını, mezkur programa televizyon izleyicilerinin yoğun ilgi göstermesi nedeni ile programın ana fikri ve işleyişi baz alınarak hazırlanan “…” isimli yarışma programının yapım ve yayını konusunda, müvekkili şirketin çalışanının şirketten ayrılarak davacı Şirketi kuran … ile anlaşmaya varıldığını ve bu kapsamda davacı Şirket … San. Tie. A.Ş. ile 15 Eylül 2014 tarihli Yapım Sözleşmesinin imzalandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre davacı şirketin, üretilecek programın İsim ve marka hakkının müvekkil şirkete ait olduğunu ve isim ve markanın müvekkil adına tescili için TPE’ye başvuruda bulunulması halinde buna herhangi bir itirazının olmayacağını gayri kabili rücu kabul ve taahhüt ettiğini, müvekkili şirketin de TPE nezdinde … numaralı marka başvurusu ile “… ” ibaresinin 38. ve 41. emtia gruplarında tescilini talep ettiğini, bu şekilde davacı şirketin “…” isimli yarışma programının yapımcılığı ve prodüksiyonunu üstlendiğini, ancak programın isim logo tasarımlarının müvekkil şirket tarafından yaratıldığını, programın yapımı için gerekli sahne ve dekor tasarımı, stüdyo, kamera, ışık, ses vs. gibi formatın oluşumuna etki eden tüm alt yapının müvekkili şirket tarafından sağlandığını, bu şekilde yürürlüğe giren sözleşmeye uygun olarak dava konusu yarışma programının 15 Eylül 2014 tarihinden itibaren 21 Aralık 2014 tarihine kadar 14 haftalık bir periyodu kapsamak üzere hafta içi her gün ve Cumartesi günleri de final bölüm olarak müvekkili … ekranlarında yayınlanmaya başlandığını, dava konusu programın ilk sezon yayınları devam ederken, müvekkili şirket tarafından davacı yapımcıya programın ikinci sezon bölümleri için sözleşmenin uzatılacağı hususunda bildirimde bulunulduğunu, buna uygun olarak taraflar yeni bölümlerin yapımı ve yayını hususunda mutabakata vardıklarını ve bu mutabakat kapsamında davacı tarafından yeni sezon bölümleri için yarışmacı seçmelerine başlandığını, ayrıca yeni bölümlerin yayınlarına 22 aralık 2014 tarihinden itibaren devam edileceğinin program içinde bizzat davacı yan tarafından tüm kamuoyuna ilan edildiğini, buna paralel olarak 30 Kasım 2014 tarihinden itibaren Pazar günleri programın yeni sezon bölümleri için belirlenen yarışmacı aday adaylarının elemelerini içeren bölümlerin çekimlerinin davacı yapımcı tarafından tamamlanarak müvekkili şirkete teslim edildiğini ve bu bölümlerin müvekkili şirkete ait kanalda yayınlanmaya başlandığını, bu şekilde yapıma ilişkin sözleşme süresinin yeni sezon yayını için uzamış ve programın yeni bölümlerinin yayınlarına müvekkiline ait kanalda başlandığını, yeni bölümlerde yarışacak 14 yarışmacı … ekranlarında izleyici önünde belirlenmiş iken yapımcı şirketin bu kez müvekkil şirkete rakip olan başka bir yayın kuruluşu (…) ile görüşmelere başladığına dair basında haberler çıktığını, kendileri ile yapılan görüşmelerde ise bu durumun inkar edildiğini, bu haberlerin yoğunlaşması ve reklam verenlerden de söz konusu programın … logolu kanalda yayınlanacağından bahisle reklam rezervasyonu için arandıkları bilgisinin gelmesi üzerine iş bu davacıya Beşiktaş … NoterJiği’nın 15.12.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek akdi yükümlülükleri hatırlatılırken program adı ve formatının müvekkiline ait olduğunun ve başka bir kişi nam ve hesabına kullanılamayacağının ihtar edildiğini, buna karşı davacın şirketin sözleşme ile üstlendiği yükümlülüklerini ifa etmek yerine suni gerekçelerle sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, müteakiben de dava dışı … kanalı ile sanki isim ve format hakkı kendisine aitmiş gibi “…” programının yapımı ve yayını hususunda anlaştıklarını, oysa davacı … A.Ş’nin programın ad ve format hakkına sahip olmaması nedeni ile 3. Şahıslarla ayrı isim vc formatın yapımına dair sözleşme akdetmesi ve program üretmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacı tarafın iddialarının aksine “…” Programının isim ve marka hakkının müvekkiline ait olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/199 E. – 2020/56 K. sayılı kararıyla; “Programların Karşılaştırılması ve Haksız Rekabet Davalılardan (…) yapım ve yayım gerçekleştirilen programın, davacıların (…) üzerindeki hak iddia ettikleri program formatı ile aynı formata sahip olduğu kanatine varılmıştır. Çünkü her iki programın formatlarının asli unsurları aynıdır. Her iki programda da tek tek jüri üyeleri tek tek yarışmacıların giyimleri hakkında uzun vc eleştirel yorumlar yaptıktan sonra yarışmacılara puan vermektedir, bu sırada ellerindeki tabelaya verdikleri puanı yazmaktadırlar. Programın sonunda yarışmacılardan biri elenmektedir. Jüri üyelerinin konuşma tarzları, giyim tarzları, sunucuların tarzları birbirine benzemektedir. Her iki programda da dekor, dekoru oluşturan unsurların tarzı, renk tonu, sahne ışığı, grafik öğeler, ışık vs. gibi jenerik unsurlar birbirine benzemektedir. Ayrıca her iki programn başlangıç ve bitiş jeneriklerinin kurgusu neredeyse birebir aynıdır. “…” olan program isminin yazı fontu, yazının sağa yatık oluşu ve yazı karakterlerinde kullanılan renk birbirine benzemektedir. Bu benzerlikler nedeniyle izleyicilerin her iki programı karıştırabilecekleri kanaatine varılmış olup, iki program arasındaki ayırt edici temel farkın jüri üyelerinin ve sunucuların kimlikleri olduğu düşünülebilir. “…” adlı TV programının formatının, “…” adlı TV programının ana fikri ve işleyişi baz alınarak meydana getirilmiş olduğu sonucuna da varılmıştır. Davalı tarafça kullanılan logo davacı tarafça kullanılan logoyla birebir aynıdır (logoda kulanılan yazı kararakteri, renkler, sağa yatık küçük harfler ve aynı font) ve izleyicilerin her iki tarafa ait logoyu karıştıracağı yönünde sonuca varılmıştır. “…” adlı yarışma formatı üzerindeki hak sahipliği itibariyle, dava dosyasındaki unsurların birlikte değerlendirilmesinde … ve …’in hak sahipleri oldukları sonucuna varılmıştır. Sözleşmenin Feshi Sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı hususuna gelince; dosyası verilerine göre zamanında yapılan ihtara ve süreye rağmen sözleşmeye göre tanzim edilen 32 adet faturanın, …n hak ettiği bedellerin bir kısmının ödenmediği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin mali hükümler başlıklı 7 maddesine göre, her bir bölüm başına ödenecek olan tutar açısından yapımcı haftalık fatura düzenleyecek, fatura bedeli faturanın yayıncıya tesliminden itibaren 30 gün vadede ödenecektir. Buradan anlaşıldığı üzere faturanın teslim tarihinden sonra borcun ne zaman ödeneceği açıktır ve bu açıdan önceden belirlenmiş bir vade (kesin) söz konusudur. Bu nedenle fatura tesliminden (ya da teslimin gerçekleştiğinin kabul edilebileceği tarihten) sonra borcun vadesinde ödenmemesi ile birlikte temerrüt ihtarına gerek kalmaz (TBK m. 117 II). Kendi edimi itibariyle sözleşmedeki asli edim niteliğinde olan bedeli ödemeyen taraf açısıdan borçlu temerrüdü gerçekleşir. Şu halde taraflar arasındaki sözleşme karşılıklı borç yükleyen (sinallagmatik) bir sözleşme olduğuna göre ve tarafların kararlaştırdığı vade mutlak kesin vade olmadığına (TBK m. 124 3. b) göre, İçyapımlann sözleşmeyi (sonlandırmadan) feshetmeden önce uygun bir süre vermesi gerekir (TBK m. 123 ve 125). Bu süre içinde borç ifa edilmezse sözleşmeyi sonlandırmak, (fesih TBK m. 126) mümkündür. … gönderdiği ilk ihtarda paranın ödenmesi açıkça talep edildiği ve aksi halde hukuki yollara başvurulacağı ifade edildiğine göre bunu uygun bir süre olarak kabul etmek gerekir. Nitekim bu ihtar 5.12.2014 tarihinde yapılmış, fesih iradesi de 16.12.2014 tarihinde gösterilmiştir. Arada geçen süre söz konusu bedeli ödemek açısından uygun ve yeterli bir süre olarak kabul edilmiştir. Şu halde bu süreye rağmen kalan kısım itibariyle temel edimini borçlu yerine getirmediğine göre, …’ın yeni dönem itibariyle sözleşmeyi uzatmayacağını ya da bunu feshettiğini beyan eden iradesini haklı olarak nitelendirmek gerektiği sonucuna varılmıştır” kararı verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Asıl ve birleşen davada davacı … AŞ vekili istinaf dilekçesinde; yargılama sırasında iki farklı heyetten birbirine uygun görüşler içeren rapor alındığını, 3. Raporun ise vardığı sonucu keşide tarihinin tebliğ tarihi olduğu yanılgısı ile hatalı da olsa rapor içeriğinde bilhassa feshin haklılığı için gereken hukuki şartların tespitini doğru yapması nedeniyle son 3 raporun da feshin haksız olduğu konusunda müvekkilinin haklılığını ortaya koyduğunu, ancak kısa kararda asıl davanın reddine karar verildiğini, ayrıca gerekçeli kararı da incelediklerinde taraflı karar verildiği kanaatine vardıklarını, mahkemenin sözleşmenin feshinin haklı olduğu yönündeki değerlendirmenin kanuna ve delil durumuna aykırı olduğunu, karara dayanak alınan 05/12/2014 tarihli ihtarnamenin fesih ihtarından sonra tebliğ edildiğini, ihtara ilişkin kayıtlarda ihtarnamenin 12/12/2011 tarihinde postaya verildiğini, ihtara konu faturaların ödenmiş olduğunu, bu konudaki bilirkişi raporunun açıkça yok sayıldığını, mahkemenin 10/03/2016 tarihli ilk rapora kararda yer vermediğini, 16/01/2019 tarihli rapora ise öylesine bir değinildiğini, ayrıca uzman görüşüne hiçbir şekilde değinilmediğini, mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini, yargılamada ihtarnamenin tebliğ tarihinin ve bu konudaki PTT kayıtlarının dikkate alınmadığını, ihtarnameye konu 4 adet 472.000 TL bedelli faturaların fesih tarihi öncesinde ödendiğinin sübuta erdiğini, ancak mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, mahkemenin bu konudaki tespitlerinin hatalı olduğunu, mahkemece alınan 22/12/2017 tarihli rapora itiraz ettiklerini, mahkemenin de 01/03/2018 tarihli ara karar ile bilirkişilerin raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını belirttiğini, bunun üzerine yeni bilirkişi vasıtası ile sonraki raporların alındığınını, alınan 16/01/2019 tarihli raporda sözleşmede faturaların tesliminden sonra ödeme için 30 günlük süre tanındığı, ancak faturaların teslim tarihinin belli olmadığı, sözleşmede kesin bir vadenin yer almadığını, bu nedenle ödeme için mehil şartının gerektiğini, ihtarda bir süre verilmediği, tebliğin 18/12/2017tarihinde yapıldığını, bu tarih itibariyle alacağın %95’lik kısmın ödendiği geri kalan kısmının da 11 günlük süre içinde ödendiği, buna göre uygun bir sürede ödeme yapıldığının kabul edilmesi gerektiğini ve feshin haklı olmadığı tespitlerine yer verildiğini, uzman görüşünün de iddialarını doğruladığını, buna rağmen mahkemenin kararının hatalı olduğunu, manevi tazminat talepleri yönünden de herhangi bir gerekçe oluşturulmadan asıl davanın reddine şekilde yetinildiğini, ancak davalı lehine vekalet ücretine hükmedildiğini müvekkilinin davalının kusurlu eylemi ve sözleşmeyi haksız olarak ve süresinden önce feshetmesi nedeniyle müvekilinin ticari itibarının zedelendiğini ve manevi olarak zarara uğradığını, bu anlamda manevi tazminat taleplerinin reddinin de hatalı olduğunu, birleşen İstanbul 1. FSSHHM’nnin 2015/7E. Sayılı dosyasındaki kısmen kabul kararının da hatalı olduğunu, 15/09/2014 tarihli sözleşme ile program formatının ve adının müvekkiline devri, yapım işinin de davacı şirket tarafından yapılmasının kararlaştırıldığını, mahkemenin davadaki talepleri yönünden hatalı değerlendirme yaptığı, dosyaya sundukları … isimli sözleşme ile müvekkili ile .. AŞ arasındaki sözleşmenin karşılaştırılmasının her aşamada talep edildiğini, ancak mahkemenin bu konuda inceleme yapmadığını, iki sözleşmenin 6/2 maddesi hükümlerinin birbirinden belirgin olarak ayrıştığını, ikinci sözleşmede tarafların iradesinin program formatının program ismi gibi müvekkiline devredilmesi olduğunu, uzman görüşünün de bu hususu teyit ettiğini, ayrıca sözleşmenin 6/5 maddesi hükmünün lafzına bakıldığında esasen format hakkının ya da yurt dışı lisanslama hakkının …a ait olduğuna dair bir düzenleme içermediğini, bu maddede formatın yapımcıda kaldığı, yayıncıya devredilmediği anlamını doğurmaya yönelik tek bir ifade bulunmadığını, müvekkilinin bu tür bir lisanslama yapamayacağına dair bir yasanın bulunmadığını, formatın televizyon yayın haklarının müvekkiline ait olduğunu, kararın gerekçesinde programların da FSEK 18/2 maddesindeki hak sahipliğine ilişkin iddiaların karıştırdığını, …ın müvekili adına çalıştığını ve bu nedenle … isimli programın mali haklarının FSEK’in 18/2 maddesi kapsamında müvekkiline ait olduğu ileri sürülmüşcesine sözleşme hükümlerine atıf yapılarak artık böyle bir olasılığın olamayacağı derlemesinin yapıldığını, bilirkişi incelemelerinin ilk ikisinde dava konusu programın “…M” formatından hareketle ve ona farklılıklar katarak oluşturulduğu, ayrıca formatın biçimlenmesindeki temel yapısal unsurların büyük oranda benzer olması nedeniyle … formatına eklenen unsurların formatı … formatından bağımsızlaştırmaya yetmediği tespitlerine yer verdiğini, … tarafından … çalışanına gönderilen 10/01/2014 tarihli e-posta içeriği dikkate alındığında … adlı format üzerindeki mali hakların müvekkiline ait olduğu hususunda en ufak bir tereddüt olmadığını, ancak mahkemenin bu hususu göz ardı ettiğini, ayrıca davalı yanın bilirkişi raporlarına itirazlarında yer alan ” o dönemdeki yönetim kurulu üyesi olan … ile Genel Müdür …’ın onayı ile format hakları alınmıştır.” ifadesinin programın formatının müvekkiline ait olduğunu gösterdiğini, ayrıca birleşen 2015/9 E. Sayılı dosyadaki davanın da reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün yukarıda belirtilen sebepler ile hukuka aykırı olduğunu bildirmiştir. Davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde; formatın kime ait olduğunun tespit edilemediğini, kararın çelişkiler içerdiğini, programın … ve …’e ya da … firmasına ait olmadığını, mahkeme tespitlerinin hatalı olduğunu, müvekkilinin programın yürütücü yapımcısı olduğunu, dolayısıyla hak sahipliği ya da haksız rekabete ilişkin iddia ve taleplerin muhatabı olmadığını, müvekkilinin haksız rekabet oluşturacak bir eylemin bulunmadığını, dava konusu formatın hususiyet taşımadığını, aynı içerikte birçok program bulunduğunu, haksız rekabetten söz edilemeyeceğini bildirmiştir.
DELİLLER: *Dosyaya sunulan 03.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…İki kanalda yayınlanan programların biçim ve içerik olarak “tamamen aynı” denebilecek kadar benzer olduğu, Sunucular ve jüri üyeleri dışında programlarda çok büyük farklılıklar bulunmadığı, Program yayın akışının ve genel kurgu düzenin ekli tabloda da görülebileceği gibi çok benzer olduğu, Renk, dekor, ışık, yazı karakteri, efekt, kurgu düzenlemesi gibi pek çok yapısal öğenin aynı tornadan çıkmışçasına benzer olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır. *27.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…”de yayınlanan “…'” adlı programda format değişikliğine gidilmediği, programın logosunun önceki halini anıştırır halde kullanılmaya devam edildiği, …’de yayınlanan “…” adlı programda formatta değişikliklere gidildiği, erkek yarışmacılar, ikili yarışma, performans gösterisi gibi bölümlerin eklendiği, gözle görülür bir farklılaşmanın ortaya çıktığı, yine de …’de yayınlanan programın formatının radikal bir biçimde değişmemiş kabul edilebileceği, önceki bölümlerde olduğu gibi, yarışmanın esas ağırlığının “…” sunumunda olduğu, ikili performansların ve erkek yarışmacıların eklendikten sonra bile iki program karşılıklı ele alındığında “tamamen farklı formatlar” diyebilmenin mümkün olmadığı, benzerliğin kaynağının her iki programın da “moda, tarz, vb” konulu olmasıyla birlikte, yarışmaya katılma, yarışma, değerlendirme, puanlama, tartışma, elenme gibi adımların aynı ya da benzer rejilerle işlenmesi, birbirine çok benzeyen stüdyolarda, benzer koşullarda ve yayın akışında gerçekleştiriliyor olması…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği, *13.04.2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…Dosyada mevcut bilgi ve belgeler üzerinde ayrıca davacı ve davalı işyerlerinde defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, davalı tarafından düzenlenen faturaların tabloda gösterilen teslim tarihlerinde yine belirtilen gerekçelerle davacıya teslim edilmiş olduğu, taraflar arasında ihtilaf çıkıncaya kadar yani 16.12.2014 tarihine kadar davalı yan geç ödemeden dolayı rahatsızlığını davacıya iletmemiş olduğu, taraflar arasındaki ilişkinin başlangıcından 16.12.2014 tarihine kadar davacı yanın ödemelerinde zaman zaman gecikmeler yaşadığı ancak davalı yanın buna sessiz kalarak bu duruma itirazda bulunmadığı ve herhangi bir faiz talebinin de olmadığı…” Sonuç ve kanaatinin bildirildiği, *22.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”… Davaya konu programların incelemesi için dosya içerisinde yer alan “… 24 Ocak (2 CD)”, “… 28 Ocak (2 CD)” ve “… 24 Ocak Final (2 CD}”,“… 28 Ocak (2 CD)”, “(İmaj) …” ve ayrıca “… 1. Sezon 1. Bölüm 09.05.2011)”, “… 1. Sezon 116. Bölüm 30.12.2011” etiketli CD ‘ ler kullanılmıştır. Davalılardan (…) yapım ve yayını gerçekleştirilen programın, davacıların (…) üzerindeki hak iddia ettikleri program formatı ile aynı formata sahip olduğu kanatine varılmıştır. Çünkü heri iki programın formatlarının asli unsurları aynıdır. İzleyicilerin her iki programı karıştırabilecekleri kanaatine varılmış olup, iki program arasındaki ayırt edici temel farkın jüri üyelerinin ve sunucuların kimlikleri olduğu düşünülebilir, “…” adlı TV programının formatının, “…” adlı TV programının ana fikri ve işleyişi baz alınarak meydana getirilip getirilmediği, dava konusu program formatının yapılan yayınlar sırasında ve zaman içerisinde oluşturulup oluşturulmadığı huşunda ise “…” programının dosyada yer alan 2 bölümü incelenmiştir. İncelenen CD’ler baz alındığında yorum yapmak gerekirse “…” adlı TV programının formatının, “…” adlı TV programının ana fikri ve işleyişi baz alınarak meydana getirilmiş olduğu yönünde kuvvetli bir kanaat oluşmuştur. Davalı tarafça kullanılan logo davacı tarafça kullanılan logoyla birebir aynıdır (logoda kulandan yazı kararakteri, renkler, sağa yatık küçük harfler ve aynı font) ve izleyicilerin her iki tarafa ait logoyu karıştıracağı yönünde kuvvetli kanaat oluşmaktadır. Öte yandan davacını dayandığı logonun … adlı yabancı TV programından alındığı anlaşılmaktadır, Teknik bilirkişi değerlendirmeleri dikkate alındığında davaya konu yarışmanın hususiyet arzettiği ve bu çerçevede FSEK kapsamında eser olarak (duruma göre ilim ve edebiyat ya da sinema eseri şeklinde) korunmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Yarışma adı ve logosunun formatın bir unsuru olarak ya da ayrıca korunması mümkündür. Teknik bilirkişi değerlendirmelerinden anlaşıldığı üzere davaya konu yarışma formatı ile daha önce yayınlanan “…” adlı yarışma formatı arasında benzerlikler bulunmaktadır. Teknik değerlendirmelerden hareketle burada bir tür işlenme/uyarlanma olduğu nitelemesi yapılabilir. “…” adlı yarışma formatı üzerindeki hak sahipliği itibariyle, dava dosyasındaki unsurların birlikte değerlendirilmesinde … ve …’in hak sahipleri oldukları değerlendirmesi daha dayanaklı gözükmektedir. Uyuşmazlığa konu format açısından ise taraflar arasındaki sözleşmedeki düzenlemelerden hareketle davaya konu format ve sair unsurları üzerinde hak sahipliğinin açık olduğu söylenebilir. Gerçekten sözleşmenin 4.12 ve 6.1 maddelerinde yapımcının format ve sair unsurlar üzerinde sahibi olduğu açıkça ifade edilmektedir. Kısacası davaya konu format, format adı ve yanşma logosunun ilk elde … ait olduğu verisinden hareket etmek gerekmektedir. Yarışma formatı açısından durum bu şekilde çok net değil ise de yarışmanın adının devredildiği değerlendirmesi yapılabilir. Buna karşılık yarışma logosunun devredildiği değerlendirmesini sözleşmeden hareketle yapmak mümkün gözükmemektedir. Format açısından devrin gerçekleştiği sonucuna varılır ise …’ın format üzerinde mali haklar itibariyle bir hukuki pozisyonu kalmış olmayacağından bunu kullanmak ve kullandırtmak açısından bir yetkisinin de bulunmadığı sonucuna varmak gerekecektir. Buna göre ise gerek … ve gerekse diğer taraflar açısından program formatının kullanılmasının hak ihlali olduğu değerlendirmesi yapılabilecektir. Format açısından devrin gerçekleşmediği kabul edilir ve …’nin haklarının sadece sözleşme çerçevesinde çekilen bölümler ile sınırlı olduğu kabul edilir ise, formatın … tarafından doğrudan kullanılması ya da başkasına kullandırılması önünde bir engel olmadığı söylenebilir. (… ile … arasındaki sözleşme nedeniyle içilişkiye dair hususlar bir tarafa bırakılır ise) Sözleşmenin haklı feshi penceresinden bakıldığında da …’ın formatı başka şekilde kullanması ve kullandırtması önünde bîr engel bulunmamaktadır. (Bu formatı devretmediği ihtimali içinde kalan bir değerlendirmedir). Bu açıdan gerçekleşen kullanımlar hak ihlal teşkil etmezler. Ancak program adı açısından hukuki durumu tersi yönde değerlendirmek gerekir. Hak devri gerçekleştiğinden bunun üzerinde içyapımlann bir hakkı artık bulunmamaktadır. Bu nedenle sonrasında program adını kullanması ve/veya kullandırtması hak İhlali olarak nitelenebilir. Logo için ise tam tersi yönde bir değerlendirme yapmak dayanaklıdır. Çünkü sözleşme ile logonun devredildiği sonucuna varmak mümkün gözükmemektedir. Şu halde logonun … tarafından doğrudan kullanılması ya da kullandırtılması hukuka uygun olarak görülemeyecektir. Keza, sözleşmeye göre tanzim edilen 32 adet faturaların bir kısmının hiç ödenmediği, bir kısmının ise süresinden sonra ödendiği tespit edilmiştir…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği, *16.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…sözleşmede kesin vade belirlenmediği, … A.Ş.’nin sözleşmenin, … A.Ş/nin temerrüdü sebebiyle haklı nedenle feshedildiğine ilişkin iddialarının haksız olduğu, format üzerindeki hakların … A.Ş.’ye devredilmiş olduğu, program adı ve logonun hak sahibinin … A.Ş. Olduğu, 10.03.2016 tarihli bilirkişi raporundaki verilere dayanarak, davacının kâr mahrumiyetinin 11.075.642,60 TL olduğu ve davacının 353.304,52 TL tutarında zararı bulunduğu, FSEK m. 68/1 uyarınca davacının isteyebileceği bedelin tespitinde, program bütçesinin %5 ila%7’sıne karşılık gelen rakamın dikkate alınması gerektiği; buna göre, 264.702,5 TL ila 370.583,5 TL’nin FSEK m.68/1 uyarınca varsayımsal bedel olarak belirlenebîleceği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Asıl dava, … programının formatının ve haklarının davacıya ait olduğunun tespiti ve davalıların programa ve formata tecavüz ettiklerinin tespiti ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ve mahkemenin birleşen 2015/9E. Sayılı davası tecavüzün men ve ref’ine, haksız rekabetin önlenmesi ve kararın ilanı taleplerine, birleşen 2015/7 sayılı dava ise davalıların tecavüzünün tespiti, men’i, ref’i ile maddi tazminat taleplerine ilişkindir. Yargılama sonunda asıl davanın reddine, birleşen davaların ise kısmen kabulüne karar verilmiş, kararı asıl ve birleşen davada davacı, birleşen davada davalı … Tic AŞ ile birleşen dava davalısı … Tic LTD.ŞTİ vekili istinaf etmiştir. Kararın incelenmesinde formatın aidiyeti hususunda kendi içinde çelişki içerdiği, kararın bir yerinde formatın … firmasına ait olduğu belirtilirken başka bir yerinde ise … ve …’e ait olduğunun belirtiliği, ayrıca karanın gerekçe kısmında sözleşmenin feshinin tartışıldığı bölümde bir yerde vadenin kesin vade olduğu, diğer bir yerde ise kesin vade olmadığının belirtildiği görülmüştür. Karar bu haliyle HMK’nın 297/2 maddesine uygun nitelikte değildir. Öte yandan yargılama sırasında birçok kez bilirkişi raporu alınmasına rağmen alınan raporlar arasında kısmi çelişkiler de bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetinden ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine elverişli bir rapor alınarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde HMK’nın 297/2 maddesine uygun bir karar verilmek üzere esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davacı, birleşen davada davalı … Tic AŞ vekili ile birleşen dava davalısı … tic LTD.ŞTİ vekilinin istinaf talebinin ESASA DAİR YÖNLER İNCELENMEKSİZİN AYRI AYRI KABULÜNE, 2-İstanbul 2. FSHHM’NİN 29/01/2020 tarih, 2017/199 E. – 2020/56K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde istinafa gelen taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, 5-İstinaf aşamasında Asıl ve birleşen davada davacı, birleşen davada davalı … Tic AŞ tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60×3=445,80 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 137,10 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 582,90 TL’nin Asıl ve birleşen dava davacısı … A.Ş., birleşen davada davacı … A.Ş. Ve Birleşen davacılar … ile …’den alınarak Asıl ve birleşen davada davacı, birleşen davada davalı … San ve Tic AŞ’ye verilmesine, -Fazladan yatırıldığı anlaşılan 1 adet istinaf kanun yoluna başvurma harcı olan 148,60 TL’nin talebi halinde ilk derece mahkemesince Asıl ve birleşen davada davacı, birleşen davada davalı … Tic AŞ’ye iadesine, 6-İstinaf aşamasında birleşen dava davalısı … Tic LTD.ŞTİ tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 72,10 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 220,70 TL’nin Asıl ve birleşen dava davacısı … A.Ş., ve Birleşen davacılar … ile …’den alınarak birleşen dava davalısı … San Tic LTD.ŞTİ’ne verilmesine, 7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.29/12/2022