Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2161 E. 2022/1848 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2161 Esas
KARAR NO: 2022/1848
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2020
NUMARASI: 2018/407 E. – 2020/237 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 02/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketinin oyuncak toptan ticaret alanında satış yaptığını, müvekkilinin …, …, … ve … tescil numaralı tasarımların sahibi olduğunu, müvekkil şirketi ile davalı şirket yetkilileri arasında ortaklık tasfiye sözleşmesi akdedildiğini, davalı şirket yetkililerinin sözleşme uyarınca yükümlendikleri edimleri yerine getirmediklerini, bunun üzerine … tarafından kendilerine edimleri yerine getirmeleri, aksi takdirde sözleşmenin haklı nedenle feshinin gündeme geleceğini ihtar ettiklerini, davalı şirketin ihtara rağmen edimleri yerine getirmemiş olduklarını bunun üzerine … tarafından sözleşmeden dönüldüğünü, ancak davalı şirketin müvekkil şirketi ile marka ve tasarım haklarına tecavüz içeren faaliyetlerini sürdürdüğünü, tecavüzün durdurulması için birkaç kez ihtarname gönderdiklerini, buna rağmen eylemlerini devam ettirdiklerini, Küçükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesinden müvekkilinin … sayılı tasarımı kullanılarak ürün üretilip üretilmediği hususlarının tespitini talep ettiklerini, yapılan tespitte müvekkil ürünü ile davalı şirkete ait dava konusu ürünlerin benzer olduğu sonuç ve kanaatine varıldığını, müvekkilinin marka ve tasarım haklarına tecavüz oluşturan fiillerin durdurulmasını, şimdilik 5.000,00 TL (ıslah ile 296.436,00 TL’) maddi tazminatın, yasal faizi ile birlikte davalıdan tazminini, şimdilik 100.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tazminini, kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı şirket arasında ortaklık tasfiye sözleşmesi imzalandığını, davacının ilgili markalar bakımından tek maliki olduğu iddasınıın haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının hak ve yükümlülüklerini yerine getirdiği yönündeki tutumunun ispatlanamadığını, ortaklık tasfiye sözleşmesi uyarınca tarafların müvekkilinin firması ile …, … ve … markalarının 3 yıl süre ile kullanım hakkına sahip olduğu hususunda anlaştıklarını, söz konusu markaların kullanımı ile ilgili müvekkili firmadan hiçbir ücret talep edilmediğini, sözleşme gereği …. … ve … markalarının kullanım hakkının müvekkili firmasında olduğunu, müvekkili şirketi tarafından “…com” ve “…com” adreslerini … sıra numarası ile müvekkil şirketi adına ve hesabına satın alındığını, domain adreslerinin bedellerinin ödendiğini, bu domain adreslerinin 24.04.2017 tarihine kadar müvekkili şirket tarafından kullanıldığını, bu nedenle davacının maddi ve manevi tazminat talep istemesi yönünde sunduğu iddiaların haksız ve kötü niyetli olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 02.10.2020 tarih ve 2018/407 Esas – 2020/237 Karar sayılı kararıyla; “… taraflar arasında münhasır olmayan (basit) lisans sözleşmesinin bulunduğu tartışmasızdır. Kullanma hakkının aynı zaman ve bölge için birden fazla kişiye verilebilir nitelikte olması basit lisanstır ve sözleşmede açıkça aksi kararlaştırılmadığı müddetçe sözleşme inhisari (münhasıran) değildir. Lisans sözleşmesi de diğer sözleşmeler gibi feshedilebilir ve fesih beyanı tek taraflı bir irade beyanı olarak karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte hüküm doğurur. Böylece lisans veren marka sahibi, şartları oluştuğunda verdiği lisansı geri alabilir. Ancak feshin haklı nedene dayanması, gerekli uyarının yapılarak uygun mehlin verilmesi ve ortaya çıkabilecek zararın da gerekirse karşılanması ise ayrı bir konu olup, lisans sözleşmesinin feshinden sonra artık lisans alanın markayı kullanması (feshin haksız olduğunun mahkemece kararıyla sabit olması durumu hariç olmak üzere) hukuka uygun olarak görülemez. Somut olayda taraflar arasındaki inhisari olmayan lisans sözleşmesi davacının tek taraflı fesih beyanı ile son bulduğuna göre, davalının bu sözleşmeye konu markaları ve tasarımı kullanmaya devam etmesi hukuka uygun bir kullanım olarak kabul edilemez. Burada feshin hukuka uygun olması ya da olmaması davalıya markaların ve tasarımın kullanımlarına devam edebilmesi yönünden bir hak bahşetmez. Bu nedenle somut olayda markalara ve tasarıma tecavüzün gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Her ne kadar bilirkişi raporunda maddi tazminat tutarı 266.436 TL olarak tesbit edilmiş ise de; muhasebe kayıtlarından yapılan kârlılık hesaplamasında firmanın tüm gelirlerinin ayıklanmadığı, davaya konu markalar ve tasarımla tecavüzden kaynaklanan net gelirin hesabının ayrı ayrı ve tam olarak yapılmasının mümkün olmadığı, hakimin BK 50-51. Maddeleri gereğince ve hakkaniyete göre taktir hakkını kullanması gerektiği anlaşıldığından tecavüzün niteliği ve somut olayın özelliklerine göre markalara tecavüzden 150 bin TL, tasarım tecavüzünden 15 bin TL maddi ve 40 bin TL manevi tazminatın hakkaniyetli olacağı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır” kararı verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “İstanbul 1.FSHHM 2018/194 Esas sayılı davasının işbu dosya açısından bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacı aleyhine haksız fesihten dolayı işbu davadan önce açılan o davanın devam ettiğini, bildirilmesine rağmen mahkemece dosyanın celp edilmediğini ve incelenmediğini, oysaki o dosyada verilecek kararın işbu dosyayı etkileyeceğini,Müvekkilin uyuşmazlık konusu markaları kullanmasının hukuka uygun olduğunu; taraflar arasındaki 17.01.2017 tarihli ortaklık tasfiye sözleşmesinde ‘Marka Hakları’ başlığı altında davacı şirket adına tescilli ‘…, … ve …’ markalarını işbu sözleşmeden itibaren 3 yıl boyunca müvekkil şirketin kullanacağının kararlaştırıldığını, müvekkilin uyuşmazlık konusu markaları kullanma hakkının sözleşmeye dayalı olduğunu, Sözleşmeye göre fesih koşullarının oluşmadığını; dava dışı … ihtarla kendi namına, dava dışı gerçek kişilere sözleşmedeki şartlara uyulmasını talep ettiğini, akabinde … yine kendi namına ikinci bir ihtar göndererek sözleşmeyi fesh ettiğini belirttiğini, oysaki 3 markanın da davacı şirket adına kayıtlı olup …’in kendi adına tescil edilmemiş markaların kullanılmasını engelleme amacıyla sözleşmeyi fesh etme yetkisinin bulunmadığını, bu yetkinin münhasıran davacı şirkete ait olduğunu, Dava dışı …’in markaların 3 yıl süre ile “ortaklık tasfiye sözleşmesi” uyarınca kullanımını müvekkil şirkete verildiğinin davacının kabulünde olduğunu, sözleşmeden de haberdar olan davacının bu durumda sözleşme şartları ile de bağlı olmasına rağmen işbu davayı açmasının kötü niyetli olduğunu, Bahsi geçen ihtarların davacı şirket adına gönderilmediğini, bu nedenle öncelikle müvekkil şirkete ulaşmış bir fesih ihbarının hukuken hiç var olmadığını, mahkemnin usulüne uygun gönderilmiş ve muhatabına ulaşmış bir ihtarın varlığını kabul etmesinin hatalı olduğunu, usulüne uygun bir fesih bulunmadığından açılan işbu davanın reddinin gerektiğini, Fesih haksız olup aksini davacının ispatlayamadığını, müvekkil dava dışı taraflar arasında düzenlenen 17.01.2017 tarihli ortaklık tasfiye sözleşmesine istinaden uyuşmazlık konusu markaları kullandığını, davacının müvekkilin sözleşmeye aykırı davrandığını ispatlayamadığını, bu durumun bilirkişi raporunda da belirtildiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Mahkemece alınan 20/09/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda; “Mahkemece feshin hukuki dayanağı olmadığı ve haksız olduğu noktasında olumsuz bir görüş takdir edilirse, lisans alanın markayı kullanımının hukuka uygun olacağı ve markaya tecavüzü söz konusu olmayacağı, markaya tecavüz hali gerçekleşmemiş olacağından maddi tazminatın söz konusu olmayacağını, mahkemece feshin hukuki dayanağının olduğu ve haklı olduğu noktasında olumlu bir görüş takdir edilirse, lisans sözleşmesinin feshinden sonra artık lisans alanın markayı kullanması hukuka uygun olmayacağından markaya tecavüzün söz konusu olacağı, SMK 151/2-b maddesi seçeneğine göre istenebilecek maddi tazminat tutarının 5.324,00 TL olacağı, tasarım açısından davacı tarafa ait … numaralı tasarım ile davalı tarafa ait … (2) numaralı tasarım arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde farklılıklar bulunmadığı, bu sebep ile benzer olarak algılandıkları, davalı firmanın muhasebe sisteminde ayrıntılı bilgi bulunmaması nedeniyle tasarımdan doğan haklara tecavüzle ilgili maddi tazminat hesaplamasının yapılamadığı” hususlarının rapor edildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava; marka ve tasarım haklarına tecavüzün tespiti, durdurulması ve maddi – manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “..-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; -Davalının davacıya ait … (…), … (…) ve … (…) tescil numaralı markalardan doğan ve … tescil numaralı tasarımından doğan haklarına tecavüzünün durdurulmasına, -Marka tecavüzü için 150.000,00 TL tasarım tecavüzü için 15.000,00 TL maddi, tüm tecavüz eylemleri için 40.000,00 TL manevi tazminatın 11/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine.” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalının davaya konu davacıya ait … (…), … (…) ve … (…) tescil numaralı markalar ile 2011/04947 tescil numaralı tasarımını haksız kullanımı nedeniyle işbu davanın açıldığı, davalının sözkonusu markaları taraflar arasındaki 17.01.2017 tarihli sözleşmeye dayalı olarak kullandığını savunduğu, anılan sözleşmenin davacının kabulünde olduğu ancak fesih ihtarı ile sözleşmenin sonlandırıldığını ileri sürdüğü, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, fesih ihbarı ile sözleşmenin sona ermiş olması nedeniyle davalı kullanımının marka ve tasarım haklarına tecavüz niteliğinde olduğuna karar verilmiştir. Davalı tarafından 17.01.2017 tarihli sözleşmenin feshinin geçersizliği iddiasıyla İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/194 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığının ileri sürülmüş olması karşısında; davalının kullanımının sözleşmeye bağlı olması nedeniyle sözleşmenin feshine karşı açıldığı anlaşılan davanın sonucunun işbu davayı etkileyecek nitelikte olması nedeniyle beklenmesi gerektiği anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 02/10/2020 tarih, 2018/407 E. – 2020/237 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 5- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 54,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 203,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/11/2022