Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2119 E. 2022/1727 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2119 Esas
KARAR NO: 2022/1727 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2018/175 E. – 2019/449 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 19/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 11.02.1993 tarihinde kurulduğunu; kuyumculuk sektöründeki faaliyetini “altından mamul yüzük, küpe, bileklik, gerdanlık, kolye, bilezik, broş, brolog, mücevherler ve değerli taşlar” sınıfında … nodu “…” markası ile tescil ettirdiğini, ayrıca 9, 14, 21, 34. sınıflarda … no.lu “…” markasının sahibi olduğunu, “www…com” ve “www…com” isimli internet sitelerini de faaliyete geçirdiğini, işbu davalar öncesinde müvekkili şirketin İstanbul 2. FSHHM’nde … Ltd. Şti. aleyhine çeşitli davalar açtığını ve bu davaların Mahkeme’nin 2011/210 E. sayılı dosyasında birleştirildiğini, yapılan yargılama sonucunda davalı şirketin internet sitelerinde davacının tescilli … markası ite iltibas yaratacak şekilde “…” ibaresinin marka hakkına tecavüz oluşturduğuna, tecavüzün durdurulmasına, davalının “www…com, www…com” isimli internet sitelerine erişimin engellenmesine, … Tic. Ltd. Şti. tarafından müvekkiline ait … tescil no.lu markanın hükümsüzlüğü için açılan davanın reddine, davalı ticaret unvanından “…” markasının çıkartılarak sicilden terkinine, davalının “…” ibaresi bulunan herhangi bir ticaret unvanı tescil ettirmesinin önlenmesine karar verildiğini, kararın Yargıtay 11. HD’nin 2016/412 E. sayılı kararı ite 19.06.2017 tarihinde onandığını ve kesinleştiğini, karar uyarınca İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamlı takip yapıldığını, söz konusu şirketin vekilinin icra dosyasına sunduğu beyan İle şirketin 16.12.2016 tarihinde tasfiye ve ticaret sicilinden terkin edildiğini beyan ettiğini, şirketin tasfiye sürecine mahkeme kararına istinaden değil kendi insiyatifi ile girdiğini, tasfiye edilen … şirketinin müdürü ve ortağı ile davalı şirketin müdürü ve ortağının … olduğunu, aralarında organik bağ bulunan ve aynı kişi tarafından yönetilen bu iki şirketin aynı paralelde hareket ettiğini, 2011/210 Esas sayılı dava devam ederken … şirketinin “…+ şekil” markasını tescil ettirmeye çalıştığını, TPMK’nın “…” markası nedeni ile marka tescil talebini reddetmesi üzerine … şirketinin Ankara 2. FSHHM’nin 2013/221 E. sayılı dosyasında YİDK kararının iptalini talep ettiğini, söz konusu talebin 2014/102 Karar sayılı kararı ile reddedildiğini ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesince onandığını, ardından … şirketinin “… + şekil” markasını tescili için başvurduğunu, yine TPE’nin “…” markası nedeni ile marka tescil talebini reddetmesi üzerine Ankara 4. FSHH Mahkemesi’nin 2013/292 E. sayılı dosyasında YİDK kararının iptalini talep ettiğini, davanın reddedildiğini ve bu karar süresinden sonra temyiz edildiğinden, temyiz talebinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından geri çevrildiğini, davalı … firmasının kesinleşen yargı kararları ile müvekkili şirkete ait … markasının koruma altına alınması üzerine, bu kez yoğun bir şekilde … referanslı marka tescil başvurularında bulunmaya başladığını, 18.02.2016 tarihinde TPMK kayıtları incelendiğinde, …&…, …, …&…, …&…, …&…, …&…, …&… markaları için topluca tescil başvurusunda bulunduğunu, davalının kötü niyetinin açık olduğunu, davalı şirketin … ibaresinin müvekkili adına tescilli olduğunu bildiğini, ancak davalı şirketin hükümsüzlüğünü talep ettikleri “…” markasını tescil ettirmeyi başardığını, her iki tarafın da aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, …de yerleşik iki komşu olduklarını, www…com adlı internet sitesinde satılan yüzüklere dair görselleri delilleri arasında sunduklarını, ürün görsellerinde “…” markalı ürünlerin değil, … ibareli ürünlerin satıldığının görüldüğünü, e-ticaret siteleri incelendiğinde davalının, … markasını işlediği ürünleri “…” adı altında satmaya devam ettiğinin görüleceğini, müvekkili markasının ilk defa 19.06.2000 tarihinde tescil edildiğini ve o tarihten bu yana yenilendiğini, markanın 14. sınıfta “altından mamul yüzük, küpe, bileklik, gerdanlık, kolye, bilezik, broş, brofog mücevherler ve değerli taşlar” bakımından tescilli olduğunu, bunun yanında müvekkilinin 20.06.2007 tarihinde yine 14.sınıfta tescil edilmiş … tescil numaralı … markasının sahibi olduğunu, hükümsüzlüğünü talep ettikleri “…” markasının 18.02.2016 tarihinde 14. ve 35. sınıflarda tescil edildiğini, davalının başından beri … markasını kullanma gayreti içinde olduğunu, yargı kararları nedeni ile bu amacına ulaşamadığından … ibaresinin yanına ek koyarak yasayı dolanmaya çalıştığını, tüketicilerin “…” yanında “…” ibaresini gördüğünde bu markaların seri marka olduğu izlenimine kapılacaklarını, somut olayda tarafların davaya konu ibareler üzerinde kullandıkları ürünlerin mücevherat olduğunu, hedef kitlenin aynı olduğunu, davalının e-ticaret yaptığı satış kanallarının hepsinde müvekkilinin de satış yaptığını, davalı adına TPMK nezdinde 18.02.2016 tarih ve … no ile tescilli “…” markasının kötü niyetle tescil edilmiş olması nedeni ile hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, internet sitesine erişimin engellenmesine, davalının “…” ve “…” markasını kullanmasının müvekkili aleyhinde marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, şimdilik 5.000,00 TL. maddi tazminatın SMK’nun 151/2/b’ye göre hesaplanmasına, 50.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul 2. FSHHM’nin 2011/210 Esas sayılı dosyasında davanın tarafı … Ltd. Şti. iken işbu davanın tarafı olan müvekkilinin unvanının … Tic. Ltd.Şti. olduğunu, her iki şirketin tüzel kişiliklerinin, sorumluluklarının ve haklarının birbirinden tamamen farklı olduğunu, belirtilen davanın hüküm kısmında davalı … Ltd. Şti.’nin “…” markasını kullanmasının yasaklandığını, müvekkili şirketin …markasının kullanmadığını, müvekkilinin davaya konu tescilli markasının“…” şeklinde olduğunu, müvekkili şirketin markasını kullandığını kötü niyet iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkil şirketin internet ortamında faaliyetlerini sürdürdüğü www…com adlı internet sitesinde ve …, hepsiburada gibi e-ticaret platformlarında “…” ibareli ürün görsellerini kullanmadığını, kendi markası olan “…” ibaresini kullandığını, davacı markası ile müvekkiline ait marka arasında iltibasın söz konusu olmadığını, müvekkilinin sadece tescilli markasını kullandığını, aynı cadde üzerinde ticari faaliyette bulunulmasının da kötü niyet göstergesi olamayacağını, davacının “…” markası ile müvekkilinin tescilli olarak kullandığı “…” markasının iltibas yaratmayacağını, “…’nın sözlük anlamının alanında uzmanlaşmış ve tanınmış kadın sanatçı olduğunu; “…”nin ise iki aşk anlamına gelen bileşke marka olduğunu; tüketiciler nezdinde de markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, … Marka Kılavuzunun 33. sayfasında bileşke markaların karıştırılma ihtimalinin olmayacağı durumlara örnekler verildiğini, “…” ile “…” markaları arasında karıştırılma ihtimalinin olmadığını, müvekkili şirketin davacının markasını değil, kendi adına tescilli markasını kullandığından sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, bu nedenle davacının maddi tazminat talebinin yerinde olmadığını, müvekkili şirketin herhangi bir eylemi nedeni ile davacı tarafın zarara uğramadığını ve bu durumda manevi tazminattan da bahsedilemeyeceğini beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05.11.2019 tarih ve 2018/175 Esas – 2019/449 Karar sayılı kararıyla; “Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli üç kişilik ehil bilirkişi heyetinden alınan müşterek rapor kapsamında değerlendirildiğinde; dava dışı tasfiye halinde … Tic. Ltd. Şti. şirketinin tek ortağı ve müdürü olan …’in aynı zamanda davalı şirketinde ortak ve müdürü olduğu iki şirket arasında organik bağ bulunduğu, davacı şirket ile dava dışı şirket arasında “…”ibareli marka hakkından doğan ihtilaflar bulunuyorken davalı şirketin “…” markası ile iltibas yaratacak marka başvurularında bulunmasında SMK m.6/9 uyarınca kötü niyetli başvuru şartlarının mevcut olduğu, buna bağlı olarak kötü niyetli marka tescili nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluştuğu kanaatine varılmış; Olayda dava konusu marka ile üretilen ürünlerin hediyelik mücevher eşya niteliğinde olması, yapılan satışlar, ürünlerin hitap ettiği kesim, tarafların işletmelerinin büyüklükleri, hayatın olağan akışı , hakkaniyet ve nezafet kuralları gereği davacının talebi olan 5000 TL maddi tazminatın makul ve olağan olduğu, olabilecek en az zarar miktarları arasında yer alabileceği, davalının kötü niyetinin yoğun olması ,davalının zarar etmesine rağmen fuarlara katılabilmesinin ekonomik olarak kayıtlarla çelişki arz etmesi, davalının dava konusu kötü niyetli olarak tescil ettirdiği markayı kullanmakta ısrar etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde davalının kusurlu olduğu göz önüne alınarak maddi tazminat talebinin kabulüne ve bu şekilde: Davalı adına 2016/14006 no ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davacının marka hakkına tecavüz edildiği anlaşıldığından davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının marka hakkına tecavüz edildiği anlaşıldığından manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davalının istinaf başvurusunun esastanı reddine, Hükmün kesinleşmesinden sonra gazetede yayınlanmasına yönelik talebimizin kabulü ile gerekçeli kararın bu yönüyle düzeltilmesine.” karar verilmesi istenmiştir. Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Dava dışı şirket ile organik bağın mevcut olduğunun kabul edilemeyeceğini, müvekkil şirketin 4 farklı ortağı ve 4 farklı müdürünün olduğunu, …’in bu ortaklardan sadece birisi olduğunu, dava dışı Tasfiye Halinde …şirketinin tek ortağı olmasının bu sebeple bir öneminin olmadığını, 1994 yılında kurulmuş ve köklü bir şirket olan müvekkil şirket ile dava dışı şirket arasında bu sebeple organik bağ olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, Organik bağın olması tek başına kötüniyetin ispatı anlamına da gelmeyeceğini, kötüniyetin tüm etkenler göz önüne alınarak tespitinin gerektiğini, Bilirkişi raporunun hatalı tespitlerle dolu olduğunu, müvekkil tarafından sadece’…’ ibareli kullanım yapılmadığını, mahkemece “Davalı yanın sadece …olarak kullanımının dava sonuçlanıncaya kadar kullanımının tedbiren engellenmesine” yönelik verilen ara kararı bilirkişiler tarafından sanki sadece …şeklinde kullanım varmış gibi yanlış şekilde yorumlandığını, bu yanlış yorum sebebiyle müvekkil şirketin markasını tescil ettirdiğinden farklı şekilde kullandığı tespitinin yapıldığını, oysa www…com sitesinde sadece “…” ibareli kullanımın olmadığını, Bu hatalı tespit sebebiyle müvekkilin kusurlu olduğu, haliyle tazminat talepleri için kusur şartının gerçekleştiği yönünde sonuç çıktığını, oysa markanın tescil ettirildiğinden farklı şekilde kullanımının olmadığını, bu sebeple müvekkil şirkete karşı maddi ve manevi tazminat taleplerinin yöneltilemeyeceğini, Kötüniyet ve iltibas iddiasının hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini, davacının markası “…” sözlük anlamının sanatlara emek vermiş, alanında uzmanlaşmış ve tanınmış olan kadın sanatçı olup ayırt ediciliği yüksek bir marka olmadığını, müvekkilin “…” markasının kelime anlamının olarak “iki aşk” olduğunu, müvekkil markasının bir bileşke marka olduğunu, Bileşke markalarda kelime kombinasyonları bütün olarak tek ve anlamlı bir kombinasyon oluşturuyorsa, bu unsurlardan hiç birisinin baskın unsur olmadığının kabul edildiğini, müvekkil markasında bu sebeple baskın unsurun olmadığını, sonuç olarak markalar arasında iltibas olmadığını, Dava konusu markalara sahip şirketler kuyumculuk sektöründe faaliyet gösterdiğini, kuyumculuk sektöründeki makul derecede iyi bilgili ve makul derecede gözlemci ve basiretli tüketicileri göz önüne aldığımızda, “…” markası ve “…” markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, AB Adalet Divanı kararları başta olmak üzere birçok yargı kararında esas alınan OHIM Marka Kılavuzu kapsamında da herhangi bir karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkil markasının davacının markasının seri marka olduğu yönünde izleniminde kalınacağı iddiası da bu sebeplerle yerinde olmadığını, Maddi tazminat talebinin kabul edilemeyeceğini; müvekkil tarafından davacının markasının kullanılmasının söz konusu olmadığını, müvekkilin tescilli markası olan “…” markasını kullandığını, bu sebeple davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi gibi bir durumun olmadığını, kaldı ki alınan bilirkişi raporuyla, müvekkilin net zararının bulunduğunun tespit edilmesine rağmen mahkemece 5.000 TL maddi tazminata karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Manevi tazminat şartları oluşmadığını, müvekkil tarafından nasıl bir zarar verildiği, bu zararın hangi fiillerle verildiği, zararın ne olduğu, illiyet bağının ne olduğu gibi unsurların kararda gösterilmediğini, müvekkil şirket hukukun kendisine çizdiği sınırlar doğrultusunda tescilli markasını kullandığını, dolayısıyla manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini; Mahkemece hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu; davacının kabul edilen maddi tazminat talebi için (3.931,00 TL) ve ayrıca kısmen kabul edilen manevi tazminat talebi için (3.931,00 TL) ayrı ayrı toplam (7.862,00 TL) vekalet ücretine hükmedilmesinin usule aykırı olduğunu, tek bir hükümde, kabul edilen her bir talep için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Mahkemece alınan 29.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda; “…Davaya dayanak yapılan … tescil no.lu “…” markası 14. sınıfta ve … tescil no.lu “….” markası 09/ 14/ 21/34. sınıfta davacı adına tescil edilmiş olduğu; hükümsüzlüğü talep edilen … tescil no.lu “…” markası 14/35. sınıfta davalı adına tescil edilmiş olduğu, dava dışı Tasfiye Halinde … Tic. Ltd.Şti.’nin “…” ibaresini esas unsur olarak markasal kullanımı ve ibareyi tescil ettirmek istemesi nedeniyle davacı şirket ile arasında birden fazla hukuki ihtilaf olduğu, dava dışı şirketin tek ortağı ve müdürü olan …’in davalı şirketin de ortağı ve müdürü olduğu, davalı şirket ile dava dışı şirket arasında organik bağ olduğu, dava dışı şirket ile davası arasında hukuki ihtilaf devam ederken davalı şirket 18.02.2016 tarihinde “…” İbaresini esas unsur olarak içerir yedi marka başvurusunda bulunduğu, bu başvurulardan birinin, hükümsüzlüğü talep edilen … tescil nolu “…” markası olduğu, davacı şirket ile dava dışı şirket arasında “…” ibareli marka hakkından doğan ihtilaflar mevcut iken …’in ortak ve müdür olduğu davalı şirketin de “…” markası ile iltibas yaratacak marka başvurularında bulunmasında SMK m.6/9 uyarınca kötüniyetli başvuru şartlarının mevcut olduğu ve buna bağlı olarak kötü niyetli marka tescili nedeniyle hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu, davalı taraf “…” marka tescili bulunmasına rağmen kullanımlarında davacı yanın “…” markası ile karıştırılmaya sebep olacak şekilde markasının tescilli olduğu hal dışında “…” olarak kullanımlarının bulunduğunun tespit edilmiş olduğu, davalının tescil ettirdiğinden farklı şekilde kullandığı markanın davacı adına tescilli markanın esas unsuru ile aynı olduğu, davacı markasının daha önceki bir tarihte tescil edildiği ve basiretli hareket etmesi beklenen davalı şirketin davacının aleni olan marka tescilinden haberdar olduğu halde, adına tescilli markasını farklılaştırmak kullanması dürüst bir kullanım olmamakla marka hakkına tecavüz şartlarının mevcut olduğu; davalı şirketin 2005 12075 numara ile 08., 14., 42. sınıflarda tescilli “…+ şekil”, … numara ile 14. sınıfta tescilli “… + şekil”, … numara ile 14., 35. sınıflarda tescilli “…+ şekil” markalarının da sahibi olduğu, ancak düzenlediği fatura içeriklerinde altın, pırlanta, işçilik gibi genel açıklamaların yer aldığı, yani davalı tarafça düzenlenen faturaların ne kadarının “…” ne kadarının “…” ne kadarının “…” markalarına ilişkin olduğunun anlaşılmadığı, davalı tarafın “…” markasını tescil için Türk Marka ve Patent Kurumuna başvuru tarihi olan 18.02.2016 tarihinden dava tarihi olan 23.03.2018 tarihine kadar yurt içi ve yurt dışı satışlarından dolayı 501.537,10 TL net zararının bulunduğu, manevi tazminat bedelinin Mahkemenin takdirinde olduğu…” kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Dava, markanın hükümsüzlüğü, marka hakkına tecavüzün tespiti, meni ve tazminat istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesi tarafından, “-Davanın kabulüne davalı adına 2016/14006 no ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, -Davacının marka hakkına tecavüz edildiği anlaşıldığından davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, -Davacının marka hakkına tecavüz edildiği anlaşıldığından manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece aldırılan 29.03.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunun gerekli karşılaştırmaları içerdiği; bir bütün olarak değerlendirildiğinde raporun yeterli ve denetime elverişli olduğu anlaşılmıştır. Davacı ile dava dışı tasfiye halinde …Tic. Ltd. Şti. arasında geçmişe dayalı marka hakkından doğan davaların varlığı ve dava dışı şirketinin tek ortağı ve müdürü …’in aynı zamanda davalı şirketin de ortağı ve müdürü olduğu gözetildiğinde, davalı şirketin davacının “…” markası ile iltibas yaratacak şekilde marka başvurusunda bulunmasında SMK m.6/9 uyarınca kötü niyetli başvuru şartlarının mevcut olduğunun kabulü ile mahkemece davalı markası yönünden hükümsüzlük kararı verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Mahkemece toplanan deliller ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporu ile; Davalının “…” marka tescili bulunmasına rağmen kullanımlarında davacı yanın “…” markası ile karıştırılmaya sebep olacak şekilde markasını tescilli olduğu hal dışında “…” olarak kullandığı tespit edildiğinden, mahkemece davacının marka hakkına tecavüzün tespiti ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesi isabetlidir. Yaptırılan bilirkişi incelemesi ile, davalının haksız kullanımı ile elde ettiği net gelir tespit edilemediğinden mahkemece TBK.50 ve 51.maddeler gereğince 5.000,00 TL maddi tazminata karar verilmiş olması ile somut olayın özellikleri ve dosya kapsamına göre 5.000,00 TL manevi tazminata; ayrıca kabul ve ret edilen tazminatlar yönünden ayrı vekalet ücretine karar verilmiş olması da yerinde olduğundan davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili “Hükmün ilanına karar verilmesi” isteminde bulunmuşsa da; mahkemece marka hakkına tecavüzün tespiti ve men’i yönünde hüküm kurulmamış olması karşısında, mahkemece verilen hükümsüzlük ve tazminat kararları yönünden ilana karar verilmemiş olmasında usule aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekili ile davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacı yandan alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı yandan alınması gereken 683,10 TL harçtan, peşin alınan 170,77 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,33 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 80,00 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 40,00 TL’sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 31,50 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 15,75 TL’sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 19/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.