Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2077 E. 2022/1821 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2077 Esas
KARAR NO: 2022/1821
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2017/582 2019/467
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin çok uzun süredir tekstil sektöründe faaliyet gösteren ve kendi sektöründe tanınırlığı olan bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin “…” markasını da kurulduğu ilk yıllardan itibaren yatırımlar yaptığını ve birçok sınıfta bu markayı kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin “…+Şekil” ibareli markasını … tescil numarasıyla 31/10/1996 yılında, yine aynı markayı farklı şekil ile … numarası ile 15/04/2010 tarihinde tescil ettirdiğini, müvekkiline ait TPMK nezdinde tescilli 20 adet markasının bulunduğunu ve bunların 7 tanesinde … kelimesinin ana unsur olarak yer aldığını, davalı şirketin müvekkili şirket merkez ve şubelerinin çok yakınına kadar gelip sadece 100 metre mesafede iş yeri açması ile müvekikil şirketin davalı şirketin davaya konu … tescil nolu “Şekil+…I” ibareli markasından haberdar olduğunu ve davalı tarafı defalarca uyarmasına rağmen herhangi bir sonuç alamadıklarını, müvekkili müşterilerinin yeni şube açılışı nedeniyle hayırlı olsun dileklerini ilettiklerini, birkaç kez yanlış kargo gönderiminin dahi olduğunu, davalı tarafın markası ve markayı kullanım şeklinin müvekkili markası ile karıştırılmaya müsait bir durum içerdiğini, davalı tarafın markası ile müvekkili markasının TPMK nezdinde her ne kadar birbirinin aynısı olmasada karıştırılma ihtimali olan ve hali hazırdaki kullanımlar nedeniyle ayırt edilebilirlikten uzak olduğunu, davalı tarafın markayı özellikle marka önündeki ŞEKİL sebebiyle … olarak değil … olarak kullandığını, davalının sosyal medya hesaplarında da … isim ve unvanını kullandığını, müvekkilinin markasının birebir aynısını üstelik aynı sektörde kullanan davalı tarafın müvekkilinin markasını iltibas yolu ile son tüketici nezdinde yanılgıya yol açmak suretiyle haksız kazanç elde ettiğini iddia ederek, davalı şirkete ait olan … başvuru nolu markanın iptali ile kullanımına son verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın haksız ve kötüniyetli olduğunu, taraf şirketlerin ticari iştigal alanlarının farklı olduğunu, bu hususun firma sicil bilgilerinden tespit edilebildiğini, müvekkili şirketin eşarp ve şal üzerine ürünlerini belli bir marka altına toplamayı düşündüğünü, bu amaçla “ŞEKİL+ …” markası için Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde başvuru gerçekleştirdiğini 16/01/2014 tarihinde markanın tescil edildiğini, davacının iltibas iddialarına ve hükümsüzlük taleplerine ilişkin olarak, markaların görsel, işitsel, anlamsal olarak benzer olmadığını, taraf markaları arasında ortalama tüketici algısına etki edecek görsel ve/veya işitsel herhangi bir benzerlik bulunmadığını, gerek heceleme sayıları gerekse de bir harf farkı ve ek olarak görsel inceleme yapıldığında iki markanın benzer algılanmasının söz konusu olmadığını, müvekkili şirket ve davacı şirketin faaliyet gösterdikleri alan içerisinde mal ve hizmet bakımından dahi herhangi bir benzerlik söz konusu olmadığını, markaların tüketici nezdinde yanılgıya yol açarak haksız kazanç elde edilmesinin söz konusu olmayacağını, 6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesinin 6 ve 7. bentlerinde düzenlenen “beş yıl boyunca sessiz kalma”ya ilişkin düzenleme kapsamında, hükümsüzlüğü talep edilen müvekkili şirketin marka başvuru tarihinin 12/09/2012 olduğunu, davacının davayı ikame etme tarihinin ise 05/09/2017 olduğunu belirterek, haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 14/11/2019 tarihli, 2017/582E.-2019/467K. Sayılı kararı ile; “…Tüm dosya kapsamı izahı yapılan mevzuat ve sunulan raporlar ile birlikte değerlendirildiğinde dosyaya sunulan ilk heyet raporunun marka hukukunda kabul görmüş değerlendirmeler içermediği, esasen dosya kapsamına uygun değerlendirmeler yapan 2. Heyet raporunun hükme esas alınabileceği anlaşılmakla son sunulan rapordaki tespitler ve kötü niyetli tescil yönünden dosya kapsamına yansıyan deliller ve tarafların tacir sıfatı dikkate alınarak ulaşılan sonuç kapsamında; davacıya ait “… ” ibaresini içerir markalar ile davalıya ait “şekil+ …” markasının görsel manada davacı markalarıyla karışıklığa sebebiyet verecek nitelikte olduğu, markaların aynı sınıflarda tescilli olduğu dikkate alındığında iltibas iddiasına dayalı hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, yine davalının marka tescilinde yukarıda izah olunduğu üzere kötü niyetli olduğunun kabulünün gerektiği, bu yönden de hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, davacı açısından sessiz kalmaya dayalı hak kaybının tescil ve dava tarihleri ve kötü niyete yönelik kabul dikkate alındığında oluşmadığı, raporlar arasında sonuçları itibarı ile çelişki oluştuğu çelişkinin giderilmesi gerektiği iddia olunabilir ise de ilk rapordaki hatalı değerlendirmeler göz önünde bulundurulduğunda şahsi yorumdan öteye geçmeyen kabullerin giderilmesi gerekli çelişki olarak değerlendirilemeyeceği gibi yargılamada zaman ve emek kaybına yol açacağı, usul ekonomisine uygun düşmeyeceği sonucuna ulaşılmış olup mevzuat ve dosya kapsamına uygun düştüğü anlaşılan 2. heyet raporu hükme esas alınmak suretiyle,1-Davanın KABULÜ ile; Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde davalı adına … no ile tescilli “şekil + …” markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, SİCİLDEN TERKİNİNE…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Yerel mahkeme tarafından 28.03.2019 tarihli ilk bilirkişi raporunun niçin hükme esas alınamayacağına yönelik hiçbir gerekçeye yer verilmediğini, 2. bilirkişi raporuna karşı yapılan itiraz ile raporlar arasındaki çelişkiye yönelik vaki itirazların ve iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeni bir bilirkişi marifetiyle rapor alınması talebinin mahkeme tarafından gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, davacı şirketin tıbbi malzemeler ürettiği ve davalı şirketin şal&eşarp ürettiği göze alınarak ticari faaliyetlerine ilişkin mal ve hizmetlerin farklı olduğu ve mahkemenin bu hususu göz ardı ettiğini, ikinci bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazların reddedildiğini, 05/09/2020 tarihli 2. bilirkişi raporundaki çelişkili ifadelere rağmen hüküm kurulduğunu bildirmiştir.
DELİLLER: TPMK’dan gelen cevabi yazı içeriğinde, … tescil nolu “… + ŞEKİL” ibareli markanın 25 ve 35.sınıf emtialarında, 14/09/2012 tarihinde tescil edildiği ve davalı adına kayıtlı olduğu; … tescil nolu “… + ŞEKİL” ibareli markanın 10 ve 25.sınıf emtialarında 31/10/1996 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “… ” ibareli markanın 35.sınıf emtialarında, 29/12/2011 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “… ” ibareli markanın 35.sınıf emtialarında, 15/12/2011 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “…+” ibareli markanın 10 ve 25.sınıf emtialarında 15/04/2010 tarihinde tescil edildiği, .. tescil nolu “… ” ibareli markanın 10 ve 25.sınıf emtialarında 30/09/2009 tarihinde tescil edildiği ve davacı adına kayıtlı oldukları anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan 28/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “…6769 sayılı SMK’nın 5/ç maddesinde yer alan “aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretlerin” şartının dava konusu markalar bakımından gerçekleşmediğini, taraf markalarının “aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer” algılanmasının mümkün olmadığını, 6769 sayılı SMK’nın 6 (1) maddesi uyarınca, taraf markalarının ihtiva ettikleri unsurların tüketici nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer algılanmayacağını, iltibas ihtimalinin söz konusu olmadığını, bu nedenle, 6769 sayılı SMK’nın 6/(1) maddesine dayandırılan hükümsüzlük talebinin şartlarının oluşmadığını, 6769 sayılı SMK’nın 6/(9) maddesine dayandırılan hükümsüzlük talebinin ispatlanamadığını ve şartlarının oluşmaması sebebi ile dava konusu somut olay bakımından yer bulmayacağını, davalının dava konusu markasının tescil tarihinin 16/01/2014 olması sebebi ile, hükümsüzlük davası ikame edilmesi bakımından hak düşürücü süre niteliğindeki 5 (beş) senelik süre zarfının 16/01/2019 tarihi itibari ile gerçekleşeceğini, davanın 05/09/2017 tarihinde ikame edilmiş olmakla, ikame edilen hükümsüzlük davası bakımından sessiz kalma sureti ile hak kaybı söz konusu dolmadığını, 5 (beş) senelik hak düşürücü sürenin dolmadığı…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 25/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda, “…www…..com.tr ve www…com alan adlan sahibi/yetkilisi bilgilerinin kontrol edildiğini, www…com alan adının 11/09/2001 tarihinde alındığını, www…com.tr alan adının 19/02/2010 tarihinde alındığını, davacı adına 10 ve 25. sınıflarda … tescil numaralı “…+ŞEKİL” ibareli, … tescil numaralı “… ” ibareli, … tescil numaralı “… ” ibareli, … tescil numaralı “…+ŞEKİL” ibareli ve 35.sınıfta … tescil nolu “… ” ibareli, … tescil nolu “… ” ibareli, … tescil nolu “… ” ibareli markaların tescil edildiğini, hükümsüzlüğü talep edilen … tescil numaralı markanın 35. sınıflarda davalı adına tescil edildiğini, davalının kullanım ispatı defini ileri sürdüğünü, dosya kapsamında yaptıkları incelemede tespit edilen davacının … esas unsurlu markalarım 25. sınıfta (Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri) ve 35. sınıfta (Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri) olmak üzere tekstil sektöründe kullanmakta olduğunu, davacının markasını kullandığı mal/hizmet sınıflarında hükümsüzlük talebinde bulunabileceğini, taraf markalarının bir bütün olarak incelenmesinde markalar arasında görsel, fonetik, kavramsal yönden ortalama tüketici algısına etki ederek markalar arasında karışıklığa sebebiyet verecek bir benzerlik bulunduğunu, davacı markasının kullanıldığı mal/hizmetler yönünden dava konusu markanın hükümsüzlük şartlarının mevcut olabileceğini, davalının markayı tescil ettirirken kötü niyetli olduğu iddiasının somut delillerle ispat edilmesi gerektiğini, Mahkemece dava konusu olan 2012/78658 numaralı … ŞEKİL markasının SMK m.6/1 uyarınca davacı adına tescilli olan markalarla benzer olduğu kanaatine varılacak olması halinde davalının marka tescilinde kötü niyetli olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğunu, davacının sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığı iddia edilmişse de dosya kapsamında bu yönde bir tespit yapılamadığını, sessiz kalmak suretiyle hak kaybının olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, davalıya ait markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir.Dosya içeriğinde davalıya ait … tescil numaralı “…+ŞEKİL” markasının 25. Ve 35. Sınıflarda 14/09/2012 tarihinde tescil edildiği, davacı tarafa ait … esas unsurlu birçok markanın bulunduğu ve bu markaların davalı tarafın tescillinden daha önceki tarihlerde tescil edildiği, sınıflarının ise 10, 25 ve 35. Sınıflar olduğu anlaşılmıştır. Konu ile ilgili olarak mahkemece iki ayrı bilirkişi raporu alındığı, ilk alınan bilirkişi raporunda hükümsüzlük şartlarının bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği, ikinci bilirkişi raporunda ise hükümsüzlük şartlarının gerçekleştiği yolunda görüş bildirildiği ve ilk derece mahkemesince son alınan rapor benimsenerek markanın hükümsüzlüğüne karar verildiği görülmüştür. Davalı vekilince her ne kadar raporlar arasında çelişki bulunduğu ve bu çelişkinin giderilmesinin istenildiği görülmüş ise de, ikinci alınan 25/09/2019 tarihli bilirkişi raporunun ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli nitelikte bulunduğu, ayrıca ikinci raporu hazırlayan bilirkişi raporunda hem bilişim uzmanı hem marka vekili hem de sektör bilirkişisinin yer aldığı anlaşılmıştır. Öte yandan taraf markaları birlikte değerlendirildiğinde markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak ortalama tüketici nezdinde karışıklığa yol açacak derecede benzerlik bulunduğu, davacı markasının 25. Sınıfta (koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, yün çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri) ve 35. Sınıfta (müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için “koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, yün çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri”) olmak üzere tekstil sektöründe kullandığı, dolayısıyla davacı markasının kullanıldığı mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan bu yönler itibariyle ikinci raporun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmakla davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Davacının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 37 TL posta ve tebligat masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/11/2022