Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2067 Esas
KARAR NO: 2022/1593
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/09/2020
NUMARASI: 2018/989 E. – 2020/509 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09/06/2011 tarihinde müvekkili ile davalı arasında “kredi ve karşılıklı edim sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin giriş bölümünde kredi alan davalı şirketin sahibi olduğu 5 adet taşınmazın eksiksiz şekilde yeniden inşaasına bağlı olarak 5 yıldızlı hotel inşaatının hedeflendiğini, müvekkilinin inşaat projesi kapsamında gerekli mimari izinlerin ve inşaat izinlerinin alınması için davalı kredi alanın hesabına 2.000.000. Amerikan doları transfer edeceği, 9 aylık kredi süresinin sonunda kredi alan tarafından müvekkiline geri ödeneceğinin kararlaştırıldığını, 30/09/2011 tarihinde taraflar arasında 09/06/2011 tarihli kredi ve karşılıklı edim sözleşmesine ek sözleşme imzalandığını, transfer edilecek rakamın 3.000.000’a çıkarıldığını, müvekkilinin 10/06/2011 tarihinde 867.750, 17/06/2011 tarihinde 1.132.250, 30/09/2011 tarihinde 1.000.000 Amerikan doları transfer ettiğini, kredi alanın sözleşmeye aykırı davrandığını, krediyi geri ödeme borcu doğmasına rağmen müvekkiline ödeme yapılmadığını, şirketlerin kurulması aşamasına geçilmediğini, sözleşmenin imzalanması aşamasında taşınmazların davalıya ait olmadığının ortaya çıktığını, müvekkili tarafından gönderilen krediden sonra edinildiğini, davalının kötüniyetli olduğunu, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyasıyla başlatılan takibe itiraz edildiğini belirterek davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduklarını, imzalanan sözleşmenin çerçeve sözleşme olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin temelini belirleyecek sözleşmelerin aktedilmediğini, anlaşmanın genel unsurları ve yapısının belirlenmediğini, davacının proje şirket 1’e 6 ay içerisinde 10.000.000 ABD doları transfer etmekle yükümlü olduğunu, davacının ödediği meblağ oranında azınlık hissesine sahip olması hususunda tarafların mutabık kaldığını, aradan 5 yıl geçtikten sonra işbu davanın açılmasının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.09.2020 tarih ve 2018/989 Esas – 2020/509 Karar sayılı kararıyla; “Davalı taraf sözleşme ile kararlaştırılan 3.000.000 USD’nin ödendiğini kabul etmekte ise de …, … ile görüşmeler yaparak 3.000.000 USD’lik miktarı …’a 2014 yılı Aralık ayı itibariyle ödediklerini belirtmiş olup, bağlantılı bileşik ikrar mahiyetindedir. Ödeme iddiasının ispatı külfeti davalı taraftadır. Ödeme iddiasına karşı mahkememize sunulmuş belge ve delil bulunmamakta olup, cevap dilekçesinde yemin deliline dayanıldığından davalı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılmıştır. Davalı tarafça davacıya yemin teklif edilmiş, davacı asil yemin için belirlenen günde duruşmada hazır bulunmuştur. Davacı asil tercüman marifetiyle alınan yeminli beyanında, davalı tarafa ödediği 3.000.000,00-USD ‘nin kendisine iade edilmediğini, projenin başında kendilerine aracılık eden … ile de karşılıklı anlaşma sağlanmadığını, paranın …’a da verilmediğini, … ile ortaklığının olmadığını, …’a para verilmiş ise de bunu kendisinin bilmesinin mümkün olmadığını, kendisinin verdiği paranın iade edilmediğini, alacaklı olan tarafın kendisi olduğunu, sonraki tarihlerde de ibralaşma olmadığını, 2014 yılı Aralık ayında da … ibralaşma olmadığını, …’den bir kuruş dahi tahsil etmiş olmadığını belirtmiş olmakla davalı tarafça ödeme iddiası ispatlanamamış olup, açılan davanın kısmen kabul kısmen reddine, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının 3.000.000,00-USD asıl alacak kısmı yönünden iptaline, takibin 3.000.000,00-USD asıl alacak üzerinden devamına, takipte işlemiş faiz talep edilmiş ise de davalının takip tarihinden önce temerrüde düşürüldüğüne dair belge sunulmadığından bu talebi yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacağın % 20’ı oranında 2.293.364,46-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Sözleşme kapsamında belirlenen ödeme vadelerine uymayan davalının TBK hükümleri uyarınca temerrüde düştüğünün kabulü gerekmekte olup yerel mahkemenin kısmen ret kararının gerekçesinin isabetsiz olduğunu, zira dava konusu Kredi Sözleşmesinde kredinin 9 aylık süre için verildiği ve 9 ayın sonunda geri ödeneceğine ilişkin açık hüküm bulunduğunu, Buna göre söz konusu kredinin 9 aylık süre için verildiği, 9 ayın sonunda geri ödeneceğine ilişkin açık hüküm yer aldığından ödeme tarihlerinden itibaren 9 aylık sürenin sonunda kredi ödenmediği takdirde başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın davalının temerrüde düştüğünü, davalı tarafın borcu ödemediği sabit olmakla bu doğrultuda faiz taleplerimizin haklı olduğunu, Davalı müvekkil ile aralarında akdedilen sözleşme hükümlerine uymadığı gibi, kötü niyetli eylemleriyle de temerrüde düşmüş olup, işleyen faizden sorumlu olduğunu, Dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında tarafımızca sürülen itiraz ve beyanların hiçbir surette değerlendirilmediğini, alınan ek rapor da kök raporun birebir aynısı olmakla tamamlayıcı bir belge niteliği teşkil etmediğini, bu bakımdan faize ilişkin tespitlerin hükme esas alınamayacağını, Kök bilirkişi heyeti raporunun sonuç bölümünün 3 no’lu maddesinde ifade edilen ‘Davalının yönetime uygun temerrüde düşürülmediği, sözleşmeyi fesih ettiklerini bildirmedikleri, krediyi geri isteyen bir bildirimin de olmadığı’ hususları münhasıran mahkemece dikkate alınması gereken hukuki alanlara ilişkin olup bu nedenle bilirkişiler tarafından kök raporda belirtilen görüşün hukuken dikkate ve hükme esas alınmaması gerektiğini, Yerel mahkeme hükmünde verilen “davanın kısmen kabulü kısmen reddine” kararının “kısmen reddine” kısmına ilişkin istinaf incelemesi sonucunda kararın kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Taraflar arasındaki 09 Haziran 2011 tarihli “Kredi ve Karşılıklı Edim Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin bir tarafı yabancı tabiiyetli davacı olup, Sözleşmenin 6.3 maddesinde; ‘Tarafların herhangi bir uyuşmazlığın ya da farklılığa dair mutabakata varamaması halinde iş bu uyuşmazlık İngiltere mahkemelerine havale edilecektir’ Sözleşmenin Md.6.1; “Herhangi bir hususun mevcut sözleşmenin hükümlerine dayanılarak çözümlenmemesi ve/veya üzerinde anlaşılamaması durumunda yürürlükte oları İngiltere kanunları geçerli olacaktır” denildiğini, Davamızda; Yerel Mahkeme 21.12.2016 tarih, 2016/644 Esas, 2016/1085 karar sayılı kararı ile davalının yetki itirazının kabulüne, davanın usulden reddine karar vermiş, davalının istinaf başvurusu üzerine, İstanbul Bölge Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi; 28.09.2018 gün, Esas: 2017/2431, Karar: 2018/1988 sayılı karan ile; ‘Belirli olma kriterini taşımayan yetki şartının geçerli olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir’ gerekçesi ile istinaf talebinin kabulüne, kararın kaldırılmasına karar verildiğini, Belirtmeye çalıştığımız Yargıtay kararları ışığında, Saygıdeğer Dairenizin kararının yerinde olmadığını, Yargıtay uygulamasının değişmiş olduğunu, istinaf kararı tarihinde mevcut olan bu kararın dikkate alınmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 08/05/2017 gün, 2016/8066 Esas, 2017/2720 Karar sayılı) kararı ile; kararlaştırılan yetkili mahkemenin somut olarak belirlenmemiş olması yetkili gösterilen devlet mahkemesine işaret olunmasının gerekli ve yeterli olduğunu hükme bağladığını, Sözleşmede İngiltere kanunlarının uygulanacağı belirlenmesine karşın, İngiltere hukuku gözardı edilip uygulanmadığını, Sözleşmenin “Uygulanacak hukuk ve tahkim” başlıklı 6/1.maddesinde; “Herhangi bir hususun mevcut sözleşmenin hükümlerine dayanılarak çözümlenmemesi ve/veya üzerinde anlaşılamaması durumunda yürürlükte olan İngiltere kanunları geçerli olacaktır.”, Md.6.3; ‘Tarafların herhangi bir uyuşmazlığın ya da farklılığa dair mutabakata varamaması halinde işbu uyuşmazlık İngiltere mahkemelerine havale edilecektir’ hükmünün bulunduğunu, Yerel Mahkemede ısrarla yabancı hukukun uygulanması sıkça tarafımızdan talep olunmasına karşın mahkeme gerekçe de göstermeksizin, sözleşmede belirlenen bu açık ve kabulü gereken talebimiz konusunda karar kurmayarak İngiltere hukukunun göz ardı edildiğini, Davalının temerrüdünün bulunmadığı hususu ile davacının temerrüdünün incelenmemesi ve dikkate alınmamasının usule aykırı olduğunu; davacının temerrüdünün, ahde vefa göstermemesinin, davalıyı telafisi olanaksız gider ve zarara maruz bıraktığını, proje davacı tarafından sekteye uğratılmakla müvekkilin fahiş maddi zarara sokulduğunu, Davacı taraf 12.000.000 (Onikimilyon) Amerikan Doları ödeme yükümünü yerine getirmemiş olmakla mütemerrit olan davacı olduğunu, davacının 06.06.2016 tarihli icra takibi haksızdır zira bu durumda davacının sözleşmenin 1.9 maddesine göre 3.000.000 Amerikan dolarını talep hakkına sahip olmayıp, 1.0 madde kapsamında belirlenen ölçüte göre azınlık hisse talep hakkı ile yetinmek zorunda olduğunu, yani davacının nakden ödeme alacağının mevcut olmadığını, bu nedenle de 3.000.000 ABD doları alacak muacceliyetinden söz edilemeyeceğinden, Yerel Mahkemenin bu hususu göz ardı ederek taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı hüküm kurulduğunu, Öte yandan Yargıtay, temerrüdün oluşması için borcun muaccel olmasını dahi tek başına yeterli görmediğini, temerrüdün gerçekleşmesi için borçluya bir ihtar yapılması gerektiğini, Davalının temerrüdünün bulunmadığı ve davacının temerrüdüne ilişkin hukuksal olgular, İngiliz Hukuku kapsamında davacının davasının reddi için tek başına yeterli olgu ve hukuksal nedenler olarak kabul edildiğini, bilirkişi kurulu Ek incelemeden önce sunduğumuz 25.12.2019 tarihli dilekçemiz ekindeki, incelemede dikkate alınmasını talep ettiğimiz Ek.1. …’a iletilen davacının haksız isnatlarına karşı tek tek ve çok açık cevap içeren 16.0cak 2013 tarih ve 20:13.25 saatli cevabı e-mailini de incelememiş bu hususta mütalaa vermemiş olup yerel mahkeme de bu delilimizin değerlendirilmediğini, Uyuşmazlık konusu incelendiğinde davacının, davalıya ödemeyi taahhüt ettiği tutarları tam ve düzenli olarak yapmadığını, öncelikli edimi olan- davalıya 12.000.000,00 USD transfer-yükümünü ifa etmediğinin belli olduğunu, bu nedenle davalının temerrüdünden söz edilemeyeceğini, davalının bu kapsamda ödemezlik def’i hakkı bulunduğunu” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER:*Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında; davacı tarafından davalı aleyhine 3.000.000 USD asıl alacak ve 879.299,87 USD işlemiş faiz istemiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının takibe itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. *SMMM …, İnşaat Mühendisi … ve hukukçu bilirkişi … tarafından ibraz edilen kök raporda; “Davacı yabancı kredi veren ve yatırımcı tarafından davalıya 09/06/2011 tarihli “Kredi ve Karşılıklı Edim Sözleşmesi ” ve 30/09/2011 tarihli ek sözleşmeye göre toplamda 3.000.000,00 kredi verildiği, icra takip tarihine değin geri ödenmediği, 09/06/2011 tarihli “Kredi ve Karşılıklı Edim Sözleşmesi ile tarafların amaçladıkları işlemleri ve hedefleri aradan geçen 5 yıl içinde gerçekleştiremedikleri, sözleşmenin “21. ve 2.2 ” maddesinde yazılı şartların da gerçekleşememesi karşısında kredi borcunun iade edilmesinin istenebileceği, bu konuda son takdirin mahkemeye ait olduğu, sözleşmenin imzalandığı 09/06/2011 tarihinden 06/06/2011 icra takip tarihine değin geçen 5 yıllık süre içinde tarafların karşı tarafça yerine getirilmesi gereken edimlerine yerine getirmedikleri gerekçesiyle diğer tarafı yöntemine uygun direnime düşürmedikleri, aynı şekilde yöntemine uygun şekilde sözleşmeyi fesih ettiklerini bildirdiklerini, davacı kredi verenin verdiği krediye geri isteyen bir bildirimi de davalıya göndermediği, taraflar arasında 2013 yılı başlarında yapılan e posta yazışmalarında sözleşmenin amaçlarına ulaşamaması nedeniyle karşılıklı birbirlerini suçladıklarını, davacı yatırımcı/ kredi verenin sözleşme uyarınca verdiği krediyi geri isteme iradesini ilk kez icra takibi başlatmak şekliyle gösterdiği, bu nedenle icra takip tarihinden önceki dönem için direnim faizi istenip istenmeyeceğinin takdirinin mahkemede olduğu, Bakırköy 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/531 Esas – 2017/110 Karar sayılı dosyasında davalı vekilince açılan davada mahkemece verilen “şikayetin reddine ” ilişkin kararın kesinleşip kesinleşmediğinin belirsiz olduğu” belirtilmiştir. *Aynı heyetten alınan ek raporda; “Davacı yabancı kredi veren ve yatırımcı tarafından davalı şirkete 09/06/2011 tarihli “Kredi ve Karşılıklı Edim Sözleşmesi ” ve 30/09/2011 tarihli ek sözleşmeye göre toplamda 3.000.000,00 kredi verildiği ve davalı şirket tarafından alındığı ve icra takip tarihine değin geri ödenmediği, 09/06/2011 tarihli “Kredi ve Karşılıklı Edim Sözleşmesi ile tarafların amaçladıkları işlemleri ve hedefleri aradan geçen 5 yıl içinde gerçekleştiremedikleri, ayrıca sözleşmenin “21. Ve 2.2 ” maddesinde yazılı şartların da gerçekleşememesi karşısında kredi borcunun geri iade edilmesinin istenebileceği, bu konuda son takdirin mahkemeye ait olduğu, sözleşmenin imzalandığı 09/06/2011 tarihinden 06/06/2011 icra takip tarihine değin geçen 5 yıllık süre içinde tarafların karşı tarafça yerine getirilmesi gereken edimlerine yerine getirmedikleri gerekçesiyle diğer tarafı yöntemine uygun direnime düşürmedikleri, aynı şekilde yöntemine uygun şekilde sözleşmeyi fesih ettiklerini bildirdiklerini, davacı kredi verenin verdiği krediye geri isteyen bir bildirimi de davalıya göndermediği, taraflar arasında 2013 yılı başlarında yapılan e posta yazışmalarında sözleşmenin amaçlarına ulaşamaması nedeniyle karşılıklı birbirlerini suçladıklarını, bu yazışmalardan sonra aradan geçen 3 yıl içinde aralarındaki sorunun çözümü için nelerin yapıldığının dosya kapsamından anlaşılmadığı, davacı yatırımcı/ kredi verenin sözleşme uyarınca verdiği krediyi geri isteme iradesini ilk kez icra takibi başlatmak şekliyle gösterdiği, bu nedenle icra takip tarihinden önceki dönem için direnim faizi istenip istenmeyeceğinin takdirinin mahkemede olduğu” şeklindeki görüşlerinde bir değişiklik olmadığı, İngiliz Hukuku konusunda bir bilgi ve deneyimleri olmadığı için bu yönde bir inceleme ve değerlendirilme yapılmadığı.” belirtilmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından “Açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, -Bakırköy … İcra Müdürlüğün’ün … Esas sayılı dosyasında davalının 3.000.000,00-USD asıl alacak kısmı yönünden İTİRAZININ İPTALİNE, takibin 3.000.000,00-USD asıl alacak üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin reddine, -Davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin kabulü ile asıl alacağın % 20’ı oranında 2.293.364,46-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı vekili tarafından, “Taraflar arasındaki 09 Haziran 2011 tarihli Kredi ve Karşılıklı Edim Sözleşmesi başlıklı sözleşmenin 6.3 maddesinde ‘Tarafların herhangi bir uyuşmazlığın ya da farklılığa dair mutabakata varamaması halinde iş bu uyuşmazlık İngiltere mahkemelerine havale edilecektir.’ düzenlemesi bulunduğu, her ne kadar Dairemizin 28.09.2018 gün, 2017/2431 Esas, 2018/1988 Karar sayılı kararı ile; ‘Belirli olma kriterini taşımayan yetki şartının geçerli olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir’ gerekçesi ile istinaf talebinin kabulüne karar verilmesinin güncel Yargıtay kararları uyarınca yerinde olmadığı” ileri sürülmüş ise de; ilk derece mahkemesinin yetki yönünden davanın reddine dair vermiş olduğu kararın istinaf incelemesi sonucunda Dairemiz tarafından verilen anılan karar ile yetki konusu kesinleştiğinden, bu konuda yeniden değerlendirme yapılamamıştır. Ancak taraflar arasındaki Sözleşmenin 6.1.maddesinde; “Herhangi bir hususun mevcut sözleşmenin hükümlerine dayanılarak çözümlenmemesi ve/veya üzerinde anlaşılamaması durumunda yürürlükte olan İngiltere kanunları geçerli olacaktır” hükmünün bulunduğu, somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlığın mevcut sözleşme hükümlerine dayanılarak çözümlenemediğinin ve/veya üzerinde anlaşılamadığının açık olduğu, buna göre uyuşmazlığın çözümünde İngiltere kanunlarının uygulanması gerektiği anlaşıldığından; ilk derece mahkemesi tarafından bu yön gözetilmeksizin eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi hatalı olmuştur. Buna göre, ilk derece mahkemesi tarafından İngiltere özel hukukundan anlayan bilirkişi kurulundan rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, taraf vekillerinin sair istinaf sebeplerin bu aşamada incelenmeksizin, davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-Taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/09/2020 tarih, 2018/989 E. – 2020/509 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-Yatırılan istinaf peşin harçlarının talepleri halinde taraflara iadesine, 6-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 54,50 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 203,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.05/10/2022