Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2062 E. 2022/1824 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2062 Esas
KARAR NO: 2022/1824
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/12/2019
NUMARASI: 2018/40 2019/519
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)|Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)|Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
KARAR TARİH: 02/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle, müvekkilinin TPMK’da … nosuyla tescilli ”…” ibareli markasının bulunduğunu davalının müvekkiline ait tescilli markayı ambalajlarında kullandığını bu durumun marka hakkına tecavüz ettiğini belirterek öncelikle ihtiyati tedbir yoluyla davalının ”…” markasını kullanmasının engellenmesi, piyasaya sürülmesinin durdurulması, … ibareli bütün ambalajlara el konulmasını, … ibareli reklamların bütün mecralarda engellenmesini talep etmiş ayrıca davacının bu ibareli ambalajları piyasaya sürerek ve bu markayı reklamlarda kullanarak tecavüzde bulunduğunun tespitine, önlenmesine, durdurulmasına ve tecavüzün engellenmesini, davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden işareti (…) üzerinde taşıyan ambalajlara sahip malların piyasaya sürülmesinin ve satışının durdurulmasına, el konulmasına, imhasına, davanın esasına ilişkin kesinleşmiş kararın tirajı 50.000’den fazla olan gazetede masrafı davalıdan alınarak ilan edilmesini ve yargılama ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA: Davalı-karşı davacı cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin TPMK nezdinde kayıtlı çok tanınmış … markasının yanında birçok markanın da hak sahibi olduğunu, müvekkilinin … ŞEKİL ibareli ve … başvuru numaralı markanın da hak sahibi olduğunu, müvekkili şirketin 1965 yılından beri … bünyesinde bir şirket olduğunu ve dünyanın en büyük tuzlu … şirketi konumunda olduğunu, dünya genelinde 40’tan fazla ülkede faaliyet gösterdiğini, 120’den fazla ülkede tüketicilere pazarlanmakta ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu onlarca ülkede ürünlerinin üretiminin gerçekleştirmekte olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının tüm Türkiye’de çok meşhur ve doğrudan müvekkili ile ilişkilendirilen bir marka olup, müvekkili şirket tarafından çatı marka olarak da kullanıldığını, müvekkilinin tanınmış markası …’nın betimleyici ibarelerle birlikte kullanımlarına örnek markalardan birkaçının … HASAT no. … , …, …ŞEKİL no. …, … SİNEMA ŞEKİL no. … tescil nolu olduğunu, müvekkiline ait … … markasının davacıya ait … markasıyla aynı veya benzer olduğunun ve dolayısıyla tecavüz fiilinin gerçekleştiğinin kabulünün mümkün olmadığını, aksine tescili elde edilmiş … markasının 30.sınıfta betimleyici olduğundan sektörde her kesim tarafından kullanıma açık olduğunu, müvekkili markasının bütünsel olarak davacı markasından farklı olduğunu, bu farklılığı yaratan en büyük etkenin müvekkilinin çatı markasının olduğunu, tüm Türkiye’de tanınmış olan … markasının ek ve tanımlayıcı ibare olan … ile kullanılmasının davacının “…” ibaresine tecavüz fiili oluşturmadığını, TPMK’da “…” ve “..” ibarelerinin çeşitli eklerle çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren birçok firma adına tescil edilmesinin bu ibarenin TPMK tarafından da zayıf bir ibare olarak kabul edildiğini gösterdiğini, davacının kötü niyetli olduğunu,15/08/2017 tarihinde başvurusu yapılan ve bültende yayınlanan markaya karşı davacının herhangi bir itirazda bulunmadığını, ancak müvekkilinin ürünü piyasaya çıktıktan ve yayıldıktan sonra söz konusu davayı açtığını, iddia ederek asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, karşı davasına ilişkin olarak; davacı-karşı davalıya ait markanın tescile kavuşmasının bir hata olduğunu, mutlak ret nedenleri bazında markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, söz konusu marka ibaresi olarak yalnızca ve yalnızca … ibaresini içerdiğini ve söz konusu ibarenin özellikle 30.sınıf bakımından betimleyici olduğunu, markanın şekli nedeniyle betimleyici ve ayırt ediciliği bulunmayan bu ibarenin kullanımının tek bir hak sahibinin tekeline verilmesinin kabul edilemeyeceğini, … ibarelerinin ortalama tüketici nezdinde “…”i ifade ettiğini, … ifadesinin yabancı kökenli bir ibare olmasına rağmen ‘…’ anlamına geldiğinin kabulü gerektiğini, herhangi bir ayırt ediciliği bulunmayan ve üstüne üstlük betimleyici bir anlamı bulunan … markasının sicilde var olmaması gerektiğini, davacı-karşı davalının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne ve dürüstlük kuralına da aykırı davrandığını, davacı-karşı davalının hasbelkader ve kötüniyetli elde ettiği … ibareli tescillerine dayalı olarak dava açması ve hükümsüzlük talebinde bulunmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu iddia ederek, davacı-karşı davalıya ait … “… şekil” ibareli marka üzerine ihtiyati tedbir konulmasını ve muarazanın men’ine, davacı-karşı davalı adına kayıtlı … şekil ibareli markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KARŞI DAVAYA CEVAP: Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde özetle, “…” işaretinin bir markanın bütün fonksiyonlarını hak sahibine sağladığını, karşı davacının “…” işaretini kullanmaya başlaması ve diğer taraftan TPMK nezdinde 15/08/2017 tarihinde, …numarasıyla “… …+şekil” markasının tescili için başvuruda bulunması ile “…” işaretini, malın menşeini gösterme, malı diğerlerinden ayırt etme, reklam, alıcıyı çekme (itibar) amacıyla kullanmaya başlandığını gösterdiği, zira karşı davacının bu şekilde bir amacı olmasa, “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek için TPMK nezdinde tescil başvurusunda bulunmayacağını, reklam filmlerinde “…” çıktı ibaresini kullanmayacağını, satış fişlerinde ve faturalarında malı “…” olarak tanımlamayacağını belirterek, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİNİN 2018/280 ESAS SAYILI DAVASI
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin alkolsüz içecek sektöründe dünyanın en büyük şirketlerinden biri olup, atıştırmalık çerez sektöründe de dünyadaki en büyük satıcı unvanına da sahip bir şirket olduğunu, müvekkilinin çok sayıda tanınmış ve TPE nezdinde tescilli markalarının bulunduğunu, bunlardan … nolu “…” ve “… ” markalarının de TPE nezdinde adına tescilli olduğunu, davalıya ait … no ile tescilli “…” markasının davacıya ait … nolu “…” ibareli markasıyla birebir ayırt edilmeyecek derecede benzer olduğunu iddia ederek markaya tecavüzün tespitini, durdurulmasını ve önlenmesini, davalı adına … no ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, markanın dava sonuçlanıncaya kadar 3.şahıslara devrinin tedbiren önlenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; markalar arasında iltibas olmadığını, davacının hakkın kötüye kullanılması suretiyle davayı açtığını, davanın reddi gerektiğini ve iş bu davanın İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde açılan 2018/40 Esas sayılı hükümsüzlük davasıyla birleştirilmesini talep etmesi üzerine mahkememiz dosyası ile aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunması, biri hakkında verilecek hükmün diğer dava dosyasını da etkileyecek olması nedeniyle HMK 166/1 Maddesi gereğince her iki dava dosyasının birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 05/12/2019 tarihli, 2018/40E.-2019/519K. Sayılı kararı ile; “…Tüm dosya kapsamı izahı yapılan mevzuat ve sunulan bilirkişi raporu kapsamında değerlendirildiğinde markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı asıl davanın reddine, hükümsüzlüğe dayalı karşı davanın kısmen kabulü ile davacı adına tescilli markanın kısmen hükümsüzlüğüne, hükümsüzlük ve tecavüze dayalı birleşen davanın reddine, Karşı davanın KISMEN KABULÜ ile; TPMK nezdinde davacı karşı davalı adına … no ile tescilli “…” markasının 29. sınıfta yer alan; kuru yemişler, fındık ve fıstık ezmeleri, tahin, patates cipsleri ile 30. sınıfta yer alan; şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler, sakızlar, dondurmalar, yenilebilir buzlar, tuz, hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, yönünden ayırt edicilik niteliğinin bulunmaması nedeniyle 29 ve 30. Sınıftaki bu mal ve sınıfları ile 35. sınıfta yine bu mal ve hizmet sınıfları ile kısıtlı olmak üzere KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, bu mal ve sınıflar yönünden sicilden TERKİNİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı Davacı/karşı davalı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı/Karşı Davalı vekili istinaf dilekçesinde; karşı davada, mahkemenin dava konusu markanın yalnızca “…” kısmını değerlendirerek markanın 29, 30 ve 35. sınıfta yer alan atıştırmalıklar ve çerezler için ayırt edici olamayacağına karar verdiğini, ancak marka bütün olarak değerlendirildiğinde onun “…” değil “…” olduğunu, ayırt edici nitelik markanın bütünü dikkate alınarak değerlendirilmeli ve “…” ibaresine eklenen “…” ibaresinin görmezden gelinmemesi gerektiğini, zaten bu dava hakkında bölge adliye mahkemesince verilen (16. HD 2018/1839 E2018/1212 K) 23.05.2018 tarihli kararda da “… kelimesi Türkçe olmayıp tüketicinin de büyük çoğunluğu tarafından Türkçe karşılığı bilinmediği”nin tespit edildiğini, mamullerin (cips) hitap ettiği tüketici kitlesinin geniş bir kitle olduğu düşünülmesi gerektiğini, ortalama zeka seviyesinin daha alt düzeyde mütalaa edilmesi gerektiğini(Hamdi Yasaman, Marka Hukuku ile İlgili Makaleler Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları, C. III, s. 164 vd.), kaldı ki “…” ibaresinin Türkçe bir kelime olmayıp kimsenin bugüne kadar bir kuruyemişçiye girip “bana 3 kilo …” verir misin?” diye icapta bulunmayacağını, … çerez talep eden, “… çerez” ibareleriyle icapta bulunacağını, aynı tüketici İngiltere’de de “may i have … please” derse yine anlaşılmaz bir kelime olacağını, zira TPE nezdinde de “… çerez” ibaresinin tescilli olmadığını, davacının “…” ibaresi tescilli olduğunu, Asıl Davada ise, dava konusu … markasının üzerinde bulunduğu mamullerin (cips) hitap ettiği tüketici kitlesinin geniş bir kitle olduğu düşünüldüğünde ortalama zeka seviyesinin daha alt düzeyde mütalaa edilmesi ve bu gerekçeyle karıştırma ihtimalinin yükseldiği sonucu varılması gerektiğini, (Hamdi Yasaman, Marka Hukuku ile İlgili Makaleler Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları, C. III, s. 164 vd.), İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin bu dava hakkında verdiği 23.05.2018 tarih ve 2018/1839 E. Ve 2018/1212 K. Sayılı kararında;”… Dosyaya sunulan davalıya ait ürün ambalajında … ibaresinin altında ”…” ibaresi yazılıdır. Bu şekilde kullanım davacının ”…” markasına benzer olup, davacının markasında sözel kısım ön plandadır. … kelimesi, Türkçe karşılığı bilinmediğinden ibarenin tasviri olarak ve iyi niyetle kullanıldığı kabul edilemez.” şeklindeki gerekçeden de anlaşılabileceği üzere; sözel kısmı ön planda olan markaların birbirine benzerliğin açık olup, genel tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalleri çok yüksek olduğunu bildirmiştir.
DELİLLER: Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesine, … tescil nolu “… + şekil” ibareli markanın, 29, 30 ve 35.sınıflarda 21/04/2017 tarihinde davacı … adına tescil edildiği, Davalı-karşı davacının “… ŞEKİL” ibareli markasının … no ile sonradan tescil edildiği, … nolu “…” ibareli markanın birleşen dosya davacısı adına 30. Sınıfta tescilli olduğu, … ibareli birden fazla seri nitelikte markalarının bulunduğu anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan 22/08/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “…Asıl dava yönünden; davalının … ibaresinin kullanımı çerez sınıfına giren ürünler üzerinde olup “…” ibaresinin bu sınıflar yönünden marka olarak tescil edilemeyeceği dikkate alındığında asıl davadaki tecavüz iddiasının mahkemenin takdirinde olmak üzere yerinde sayılamayacağı, kaldı ki davacının iddia ettiği şekliyle davalının kullanımının tecavüz teşkil edebilmesi için davacı markası ile davalının kullanımının karışıklığa sebebiyet vermesinin gerektiği, davalnın kullanımında esas unsur … ibaresi olup … ibaris betimleyici ibare olmakla çerez sınıfında ayırt edici niteliğinin olmaması nedeniyle takdiri mahkemeye ait olmak üzere davacı markası ile karıştırılma ihtimalinin söz konusu olamayacağı, Karşı dava yönünden; davacı-karşı davalının … markasının 29.sınıfta yer alan; Kuru yemişler, Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Patates cipsleri. İle 30.sınıfta yer alan; Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, yönünden ayırt edici niteliğinin bulunmaması nedeniyle 29 ve 30.sınıftaki bu mal sınıfları ile 35.sınıfta yine bu mal ve hizmet sınıfları ile kısıtlı olmak üzere SMK 5/b ve c bendi gereğince hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, Birleşen dava yönünden; davacı markası ile davalı markası arasındaki benzerliğin MIX ibaresinden kaynaklandığı, … ibaresinin ana markalarla birlikte gıda ürünleri bakımından vasıf bildirir şekilde kullanıldığı, ayırt ediciliğinin bulunmadığı ortalama bir Türk tüketicinin “…” kelimesinin “…” anlamına geldiği dikkate alındığında davacı markası ile davalı markası arasında markasal bir benzerliğin söz konusu olmadığı bu nedenle de takdiri mahkemeye ait olmak kaydıyla birleşen davadaki hükümsüzlük talebinin koşullarının oluşmadığı…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi … tarafından verilen 26/06/2018 tarihli hukuki mütalaada özetle; davacının markası ile davalının markasındaki kullanımı bütünü itibariyle karşılaştırıldığında aralarında ayniyet ya da benzerlik bulunmadığı, davacı markası ile davalı kullanımı arasında ayniyet ya da benzerliğin bulunmadığı dikkate alındığında davalı kullanımının davacının markasına tecavüz teşkil etmediği, bu nedenle karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinin gerekmediği, ancak farzı muhal bir an için davacı markası ile davalı kullanımı işaretsel anlamda benzer kabul edilse dahi aralarında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı-karşı davalının … tescil numaralı (… + şekil) markasının kötü niyetli olarak tescil edilmesi nedeniyle SMK m.6/9 hükmü uyarınca hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, davacı-karşı davalının … tescil numaralı (… + şekil) markasının tescilli olduğu “Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.” ile 30.sınıftaki “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” emtialarının cinsini, türünü gösterdiği anlaşılmakta olup, SMK m.5/l-c uyarınca söz konusu emtialar bakımından kısmi hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, davacı-karşı davalı lehine verilen ihtiyati tedbir kararının hukuka uygun olmadığı ve ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı, hususlarında tespit ve görüş bildirdiği anlaşılmıştır. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı E. Öğretim Üyesi Prof. Dr. … tarafından verilen 25/10/2018 tarihli hukuki mütalaada özetle, gerek mülga MarkKHK’nın 5inci, gerek SMK’nın 7.maddesi uyarınca ambalaj üzerine konulan ürünü anlatan (tasvir eden, betimleyen) kelimelerle mevcut marka yanında yeni markalar yaratılamayacağı, çünkü MarkKHK m.5(2) gereğince; “Marka, mal ve ambalajı ile tescil ettirilebilir. Bu durumda mal veya ambalajın tescili marka sahibine mal veya ambalajı için inhisarı hak sağlamaz.” SMK’nın 4.maddesi ise, ambalajın biçiminin tescil edilmesine izin verdiğinde somut olayda ambalaj üzerindeki betimleyici kelimeler korunmayacağı, somut olaydaki gibi, bütün ağırlığı sözel kısımda olan hatta sadece sözel kısım ile oluşturulmuş bulunan bir marka başkası tarafından aynen alınıyor ve şekil kısmı açık ara, tamamen ikincil plana itilmişse bu durumda tam karıştırılma (iltibas) olduğu, MK m.2 açısından davalının tutumunun davacıya zarar verecek nitelikte olduğu, olayda hükümsüzlük şartlarının olmadığı, hususlarında tespit ve görüşlerini bildirdiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Asıl dava markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması ile kararın ilanı; karşı dava ise davacıya ait markanın hükümsüzlüğü; birleşen dava ise asıl davanın davacısı- birleşen davanın davalısına ait markanın hükümsüzlüğü taleplerine ilişkindir. Yargılama sonunda verilen karar asıl davada davacı-karşı davalı vekilince istinaf edilmiştir. Dosya içeriğinde davacı-karşı davalı ve birleşen dosya davalısının … tescil numaralı …+ŞEKİL ibareli markasının 29,30 ve 35. Sınıflarda, davalı-karşı davacının … tescil numaralı …+ŞEKİL markasının 30. Sınıfta, … tescil numaralı … … ibareli markanın da birleşen dava davacısı adına tescilli olduğu anlaşılmaktadır Yargılama sırasında alınan 22/08/2019 tarihli bilirkişi raporunun içeriğinden de anlaşılacağı üzere karşı davada davacı-karşı davalıya ait … markası yönünden yapılan değerlendirmede bu ibarenin … atıştırmalık … çerez anlamlarına geldiği, … ibareli birçok ürünün bulunduğu ve içinde … ibaresi geçen TPMK nezdinde tescilli birçok marka bulunduğu, dolayısıyla bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı, bu anlamda dava tarihinde yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK’nın 5. Maddesi anlamında kısmi hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, bu konudaki ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Her ne kadar ihtiyati tedbir ile ilgili olarak daha önceden dairemizce yapılan istinaf incelemesi sırasında … kelimesinin Türkçe karşılığının bilinmediği şeklinde bir gerekçeye yer verilmiş ise de söz konusu istinaf incelemesinin ihtiyati tedbir müessesesi ile ilgili olarak yaklaşık ispat koşulları çerçevesi içinde yapılan bir değerlendirme olup, ayrıca, yukarıda belirtilen gerekçeler ile ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine elverişli bulunan bilirkişi raporu içeriği de gözetildiğinde bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Ayrıca … ibaresinin kullanımının çerez sınıfına giren ürünler üzerinde bulunduğu, buna göre bu ibarenin marka olarak tescil edilemeyeceği gözetildiğinde asıl davadaki tecavüz iddialarının yerinde olmadığı, kaldı ki asıl dava davalısının kullanımındaki esas unsurun … ibaresi olduğu, dolayısıyla bu yönden verilen kararın yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen asıl davada davacı-karşı davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davada davacı-karşı davalı vekilinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Asıl ve karşı dava yönünden asıl davada davacı-karşı davalıdan alınması gereken 80,70×2=161,40 TL harçtan, peşin alınan 54,40×2=108,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30×2=52,60 TL harcın asıl davada davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Asıl davada davacı-karşı davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/11/2022