Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/205 E. 2022/847 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/205 Esas
KARAR NO: 2022/847
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2017/302 2019/376
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkilinin 1993 yılından beri Almanyada mukim … şirketinden lisans alarak, … markasını Türkiyede … markası altında çalışma kitapları, kontrol kutusunun Türkiyede üretim, geliştirme, dağıtım ve satış faaliyetlerini yürüttüğünü, davalıların müvekkili şirket ile ortak olup uzun yıllar çalıştığını, davalıların müvekkili ile olan çalışması sona erdikten sonra müvekkilinin lisans sahibi olarak …/…/… markaları altında satış ve pazarlamasını yürüttüğü ürünlerin birebir nitelikte aynısını üreterek piyasaya sunacakları yönünde duyumlar aldıklarını, yaptıkları araştırmalar sonunda davalıların “…” başlığıyla TPE nezdinde faydalı model başvurusunda bulunduğunu, “…” adlı ürün için ise 16., 28. sınıflarda marka tescil başvurusunda bulunduğunun tespit edildiğini, davalıların bu başvuruları müvekkili şirket ile çalışırken yaptığını, davalıların haksız rekabette bulunduğunu iddia ile, davalıların haksız rekabetinin tespiti ile men ve ref’ini, haksız rekabeti doğuran araç ve malların ortadan kaldırılmasını, imhasını, müvekkili şirketin hesaplanan zararı doğrultusunda 50.000,00 TL tazminatın tespit tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile beraber davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davanın Fikri Sınai Haklar ve Hukuk Mahkemesinde açılması gerektiğini davacının münhasır lisans sahibi olmadığından dava ehliyetinin bulunmadığını, lisans veren tarafından davacıya Türkiye’de dava açma hakkının verilmediğini, davacının Türkiye’de basit lisans hakkına sahip olduğunu, aynı konuda İstanbul 3 FSHHM’nin 2014/138 esas sayılı dosyasında dava açıldığını ve açılan davanın derdest olduğunu, müvekkillerinin haksız rekabette bulunmadığını, kendilerinin ürünleri ile davacının ürünlerinin farklı olduğunu, müvekkillerinin ürünleri olan zeka oyununu kendilerinin geliştirdiğini, davacı ile piyasada rekabete girmeleri için herhangi bir engel olmadığını zira taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir rekabet yasağı anlaşmasının bulunmadığını, davaya konu zeka oyununun FSEK kapsamında korunmadığını, davacının davaya dayanak ürünlerle ilgili tescil belgelerini yurt dışında ki koruma süreleri dolduğundan gizlediğini, müvekkilinin kendi zeka oyunu için Faydalı Model belgesi aldığını, tescilli bir hakkın kullanımının haksız rekabete konu olamayacağını yine davacının lisans haklarını aldığını iddia ettiği Alman firmanın kendisi de bu hakları Türkiye’de davacıya vermediğini, nitekim davacı ıle alman westermann fırması arasında akdedılmış münhasır lısans sözleşmesı’nin bulunmadığını, Münhasır lisans hakkı olmayan davacının Türkiye’de dava açma hakkınında bulunmadığını, mahkemenin 2014/138E. Sayılı dosyaya sunulan bilirkişi raporunda da bu hususun tespit edildiğini beyanla davanın reddini talep ettikleri anlaşılmıştır. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; ” Huzurdaki dava haksız rekabete dayalı olarak açılmıştır. Bu kapsamda bir çalışanın, çalıştığı yerden ayrıldıktan sonra, orada öğrendiği bilgi ve tecrübeleri yeni iş hayatında kullanması, kural olarak, haksız rekabet teşkil etmeyeceği gibi, esasen Anayasa ile de teminat altına alınan çalışma özgürlüğünün bir görünümüdür. Bunun aksini ispat eden yani çalışanan aynı iş kolunda faaliyette bulunmasına yasaklayan bir sözleşme yada delil davacı yanca dosyaya sunulmamıştır. Bunun istisnası ancak eski çalışanların dürüstlük kuralına aykırı biçimde davranması halleri ile sınırlıdır. Ancak dosya kapsamında davalıların herhangi bir biçimde davacı yanın zararına hareket ettiği ispat edilememiştir. Ayrıca rekabetin varlığı ancak dürüstlük kuralına aykırı davranılmasına bağlıdır ve davalı gerçek kişilerin, davacının eski çalışanları olması tek başına haksız rekabetin varlığı için yeterli değildir. Yüksek Mahkeme ilamlarında da daha önce davacı şirket çalışanlarının birbaşka şirkete geçmeyeri yada bizatihi aynı iş kolunda çalışmaları başlı başına haksız rekabet teşkil etmez. Aksinin kabulü Anayasa’nın 48. maddesi ile güvence altına alınan çalışma hürriyetinin ihlali anlamına gelir. Zaten kişilerin tecrübeli olduğu iş kolunda faaliyet göstermesi kendilerinden beklenen bir davranıştır. Somut olayda haksız rekabetin varlığı davacı yanca ispat edilememiştir. Toplanan deliller ve hükme esas alınan son bilirkişi raporu dikkate alındığında; Davacı tarafa ait ürün ile Davalı tarafa ait ürünün kullanıcı üzerinde yarattığı genel İzlenimde belirgin farklılıklar bulunduğu, bu sebep ile farklı olarak algılandıkları ve birbirleri üzerinde iltibas oluşturmadıkları,somut olayda haksız rekabetin şartlarının oluşmadığı” gerekçesiyle davanın esastan reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalılar … ve …’in müvekkilinin çalışanı olduğu dönemde faydalı model tescilini gerçekleştirmiş olduklarını, dosyaya sundukları SGK kayıtları ve Türk Marka Patent kurumu nezdinde yapılan başvuruların tarihleri incelendiğinde açıkça ortada olup, bu eylemlerinin “başkalarının ürünlerinden yetkisiz yararlanma” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, gerçek kişi davalıların faydalı model tescilini müvekkilinin çalışanı oldukları dönemde gerçekleştirmiş olmaları yanında, diğer davalı şirketin 21.03.2013 tarihinde yani gerçek kişi davalıların müvekkil şirkette çalıştıkları dönemde yine müvekkil şirketin eski bir çalışanı olan … tarafından kurulduğunu, daha sonra gerçek kişi davalıların müvekkil şirketten ayrılarak, …’dan hisseleri devralmak suretiyle bu şirkete ortak oldukları dava dilekçelerinde beyan edildiği gibi, buna ilişkin ticaret sicil kayıtları da dava dilekçe ekinde dosyaya sunulduğunu, davalıların gerek faydalı model tescilini müvekkil şirkette çalıştıkları dönemde gerçekleştirmiş olmaları, buna ek olarak yine aynı dönemde müvekkilin başka bir eski çalışanı olan dava dışı 3. kişi üzerine bir şirket kurmak suretiyle, bu şirketin hisselerini müvekkilinden ayrıldıktan sonra devralmış oldukları hususlarının değerlendirme konusu dahi yapılmadan müvekkilinin haksız rebaketi ispatlayamadığından bahisle davanın reddi yönünde hüküm kurulmasının açıklanmaya muhtaç olduğunu, nitekim davalı gerçek kişilerin müvekkilimin çalışanı oldukları dönemde gerçekleştirmiş oldukları faydalı model tescili başlı başına bir dürüstlük kuralına aykırılık durumu teşkil etmekte olup, bu hususun gerekçe içerisinde hiç değerlendirmemiş olmasının açıklanmaya muhtaç olduğunu, Mahkemenin, dosyaya delilleri sunulmuş bu durumu değerlendirmeden “çalışma hürriyetinin ihlali” gerekçesi ile hüküm kurmasının haksız rekabet yanında hizmet akti kapsamındaki özen yükümlülüğünü yok saymak anlamına geldiğini, dosyadaki mevcut delilleri dikkate almadan davacıların müvekkilin yanında çalıştıkları dönemde başlayan ve daha sonra davalı şirket bünyesinde devam ettikeri eylemlerini çalışma hürriyeti kapsamında değerlendirmek dürüstlük ilkesi ve özen yükümlülüğüne ilişkin temel hukuk ilkelerini yok saymak anlamına geldiğini, bu hususlara ilk alınan bilirkişi raporunda yer verilmiş olmakla beraber buna ilişkin beyan ve delillerinin de dosya içerisinde yer aldığını, Mahkeme tarafından “dünya görselleri oyun kutularının tamamı incelenmediğinden” ilk raporu hükme esas kabul etmediğini belirtmişse de, ilk rapor içerisinde de müvekkil şirket ve davalı şirkete ait oyun kutuları karşılaştırılmış olup, raporda davalıların faydalı model tescili belgesinde tarif edilen buluşunun, müvekkilinin emeğine, birikimine ve kullandığı araçlara dayandığını söylemek mümkündür şeklinde kanaatlerinin mevcut olduğunu, Mahkeme yurtdışı örneklerine yer verdiğinden bahisle dosyadaki ikinci bilirkişi raporunu hükme esas kabul etmişse de haksız rekabet açısından Türkiye’de yerleşik davacı ve davalı şirketler açısından bir değerlendirme yapılması gerektiğini, müvekkil şirketin, söz konusu oyun setlerinin Türkiye’de satışını 20 seneyi aşkın süre boyunca tek başına gerçekleştirmiş olup, bu nedenle bu setlerin Türkiye’de mevcut tanınmışlığının müvekkilimin emek ve sermayesine dayandığını, yine ilk raporda bu anlamda davalı şirketin imkan dahilinde olduğu halde müvekkilinin ürünleri ile iltibas oluşmasını engelleyecek yönde hareket etmediği yönünde kanaate de yer verildiğini, dosya kapsamında alınan 2. raporda da setler arasında kontrol kutusunda yer alan taşların biçimlerinin ve grafik desenlerinin son derece benzer olduğu hususuna yer verilmiş bulunduğunu, bütün bu hususlar beraber değerlendirildiğinde davalıların sahip oldukları sınai mülkiyet hakkının davamız açısından bir savunma, hukuka uygunluk sebebi doğurmadığını, aksine gerçek kişi davalıların müvekkil şirketin eski çalışanı olmaları vesilesiyle haklarının müvekkil şirket tarafından kullanıldığını bildikleri ürünü kötü niyetli olarak kendileri adına tescil ettirdiklerinin göstergesi olduğunu, gerçek kişi davalıların, müvekkilimin şirketinden ayrıldıktan sonra da diğer davalı … Yayıncılık bünyesindeki eylemleriyle TTK madde 55 a bendi 4. fıkrada sayılan “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” hükmü kapsamında haksız rekabet eylemlerini sürdürdüklerini, nitekim kullanıcı nezdindeki ilk algı her iki ürünün de dikdörtgen prizması şeklinde bir kutu içerisinde sunulması olduğunu, ürünün hitap ettiği kullanıcı bakımından ilk dikkat çekici unsurun bu olması yanında davalıların tescil ettirdiği buluş da Türkiye’de müvekkilimin emek ve sermayesi ile bilinirliğe ulaşmış bu kontrol kutusu olduğunu, bu esaslı unsurlar, dava dilekçelerinin 6. maddesi altında açıkladıkları gibi davalılar … ve …’nin, müvekkil şirkette çalıştıkları dönemde … kitapçık ve kontrol setlerinin müşterilere satışı konusunda çalışmakta olduğu ve bu nedenle müvekkil şirketin müşteri çevresi ile sıcak temas içerisinde olduğu gerçeği ile beraber değerlendirilmesi gerektiğini, nitekim ürünü kullanan müşterilerin yayınevinden öte kendilerine ürünün satışını gerçekleştiren kişi ile birebir iletişim kurmaları hayatın olağan akışına uygun bir öngörüdür. Davalılar, müvekkil şirket bünyesinde çalıştıkları süre içerisinde kendilerine ait cep telefonu numaralarını kullanmış, müşterileri ile bu şekilde iletişime geçmiş ve müvekkil şirketten ayrıldıktan sonra da bu numaralar üzerinden müşterileri ile iletişime geçmeye devam ettiklerini, müşterilerin senelerdir müvekkil şirkete ait ürünleri pazarlayan bu kişilere itimat edeceği ve bu kişilerden ürün almaya devam edeceğinin öngörülmesinin ise normal olduğunu, Mahkemenin dilekçede yer alan bu hususları ve dosyadaki delilleri esaslı surette değerlendirmeden hatta bu hususlara gerekçe içerisinde hiç yer vermeden davanın reddi yönünde hüküm kurması yerinde olmadığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava dilekçesi ekinde sunulan belgelerden davalı … ile …’nin … başvuru numarası ile 04/01/2013 tarihinde faydalı model başvurusu yaptığını, buluş başlığının “zeka geliştiren oyun setinde geliştirme” olduğu görülmüştür. Dava dilekçesi ekindeki belgelerden davalı … ile …’nin … başvuru numaralı … ibareli marka için 16.ve 28.sınıflar yönünden 28/02/2013 tarihinde başvuru yaptığı, markanın tescil edildiğinin anlaşıldığı görülmüştür. 19/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “Dosya kapsamında yer alar bilgi ve belgelerin incelenmesi ve yapılan değerlendirmeler neticesinde nihai takdiri tamamen Sayın mahkemenize ait olmak üzere bilirkişi heyetimiz; Davacının haksız rekabet davaları yönünden aktif dava ehliyetinin bulunduğu, davalılardan … ve …’nin, davacı … ile aralarındaki hizmet akdi sürerken gerçekleştirdikleri eylemlerin haksız rekabet olarak değerlendirilmesi mümkün olmakla birlikte işçinin işverene karşı gerçekleştirdiği haksız rekabet eylemleri yönünden görevli mahkemenin saptanması gerektiği ve bu hususta takdit hakkının mahkemenize ait olduğu, yapılan teknik inceleme neticesinde oyun setlerinde yer alan kitapçıkların birbirlerinden (arklı olduğu fakat kontrol kutularının iltibas teşkil ettiği kanaatine ulaşılmış olup bu durumun parazit rekabet/haksız rekabet teşkil edip etmeyeceğinin takdirinin sayın mahkemenize bırakılması gerektiği, davalılardan … ve … adına tescilli faydalı model belgesine konu buluşun davacının emeğine, birikimine ve kullandığı araçlara dayandığı ve bu sebeple 551 sayılı KHK m.158 gereği söz konusu faydalı model belgesine dayalı korumanın davacı …’a karşı ileri sürülemeyeceği” yolunda görüş bildirmiştir. 19/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “Davacı yanın huzurdaki dava bakımından aktif dava ehliyetini haiz olduğu, dava konusu değerlendirilen ürünlerin “oyun oynayarak öğrenme seti” olduğu, setin; kutu, açıklama kitapları ve kontrol kutusu olmak üzere üç ana öğeden oluştuğu ve değerlendirmenin bu üç ana öğe üzerinden yapılması gerektiği, kutunun ve açıklama kitaplarının grafik tasarımlarını oluşturan bütün öğelerin ve zemin renklerinin gerek biçim gerek de oran, yerleşim ve birbirleri ile ilişkileri bakımından birbirinden son derece farklı olduğu, ürünlerde yer alan kontrol kutularının tasarımlarının birbirinden farklı olduğu, kontrol kutusu içinde yer alan taşların biçimlerinin ve grafik desenlerinin birbiri ile son derece benzer olduğu, bu benzerliğin dava dışı ürün örneklerinde de yer aldığı, davacı ve davalı tarafa ait marka ve ürün ismi bilgilerinin okunaklı bir biçimde ürün üzerinde yer aldığı ve birbirleri üzerinde iltibas yaratacak bir benzerliğin bulunmadığı, davacı tarafa ait ürün ile Davalı tarafa ait ürünün kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğu, bu sebep ile farklı olarak algılandıkları ve birbirleri üzerinde iltibas oluşturmadıkları, kaldı ki, davalılara ait faydalı model belgesinin varlığının da, kullanımın tescile uygun olmasından hareketle, başkasının/davacının hakkına tecavüz ve/veya haksız rekabet iddialarının önüne geçtiği, SMK m. 155 hükmünün ise, kullanılan lafız kapsamında faydalı modeller bakımından uygulama alanı bulmasının söz konusu olmayacağı, davalı gerçek kişilerin, davacının eski çalışanı olmalarının da kategorik olarak haksız rekabete işaret etmeyeceği, bu şekilde haksız rekabetten söz edilebilmesi için anılan davalıların dürüstlük kuralına aykırı olarak hareket etmeleri gerektiği, oysaki bu davalı gerçek kişilerin bu şekilde davrandıklarına ilişkin bir veri dosyada mevcut olmadığı gibi davacının da bu iddiasını ispat edemediği” yolunda görüş bildirmiştir. Davacı tarafından davalılar aleyhine İstanbul 1. FSHHM nin 2017/213 E sayılı (kapatılan 3.FSHHM 2014/138 E) davada sunulan 10/03/2016 tarihli raporda davacının … markası taşıyan ve kontrol kutusu + kitapçıklardan oluşan oyun/eğitim setinin ilim ve edebiyat eseri olduğu, davalının FSEK çerçevesinde bir ihlale sebebiyet vermediği ancak TTK 55/1-a-4 bendi anlamında iş ürünü olan oyun setinin davalı tarafça aynı konseptte bir araya getirilerek piyasaya sürülmesinin iltibas sayılacağı, davacının zararının net tespit edilemediği, BK 50-51 maddesi gereğince maddi tazminatın 25.000-TL olabileceği, birleşen davada dava konusu … Y numaralı FM nin teknik bir sorunu çözen bir buluş olduğu, yenilik vasfına sahip olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yine aynı dosyaya sunulan 11/07/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda, bahse konu faydalı modelin yenilik unsuru taşıdığı ve hükümsüz kılınmasına gerek olmadığı, davacıya ait kitaplar ile davalıya ait kitapların arasında iltibas bulunmadığı, davalının zekare görsel dikkat setlerinden 21/03/2013 tarihinden dava tarihi olan 03/06/2014 tarihine kadar olan dönem için net karının 23.473,21-TL olarak hesap edildiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Aynı dosyaya alınan 17/05/2019 tarihli raporda ise, tarafların oyun setinin ambalajında farklılık olsa da tasarımın aynı olduğu, ambalaj kutusunda farklılıklar olsa da tasarımın aynı olduğu, kutu ebatlarının hemen hemen aynı olduğu, davalıların daha önceden davacı işyerinde 7 yıl kadar çalıştıkları ve tasarlayıp planladıkları üründen taklit görüntüsünden kaçındıkları, FSEK kapsamında iltibas, iktibas, ihlal ve haksız rekabetin bulunduğu, dava konusu … numaralı faydalı modelin 1950 tarihli … numaralı … Yayın karşısında yenilik arz etmediği, davalıların haksız rekabeti nedeniyle FSEK 70/3 maddesi gereğince 53.769,09-TL maddi tazminat hesabı yapıldığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i ile maddi tazminat talebine ilişkindir. Davacı taraf lisans alarak satış ve pazarlamasını yaptıkları ürünlerin davalı taraça faydalı model başvurusu yapılarak ve bu faydalı modele göre üretim ve piyasaya sunulduğunu, bu durumun haksız rekabet olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dosya içerisine yansıyan bilgilerden davacıya lisans veren dava dışı …nin kapatılan İstanbul 3. FSHHM nin 2014/138 E sayılı dosyasında huzurdaki davanın davalıları aleyhine işbu dava konusu ürünle ilgili olarak FSEK ten kaynaklanan haklara tecavüzün tespiti, önlenmesi ve tazminat istemiyle asıl davayı, ayrıca davalı tarafa ait 2013/00112 numaralı faydalı modelin hükümsüzlüğü için birleşen davayı açtığı, dosyanın daha sonra İstanbul 1.FSHHM nin 2017/213 Esasına devredildiğini, UYAP ortamında yapılan incelemede ise, dosyanın tekrar İstanbul 3. FSHHM nin 2021/69 Esasına devredildiği ve halen derdest olduğu anlaşılmıştır. Dosya içeriğinden davalılar … ve …’in bir süre davacı şirkette çalıştıkları anlaşılmıştır. Davalı taraf faydalı model belgesine istinaden üretim yaptıklarını savunduğundan ve söz konusu faydalı modelin hükümsüzlüğü de yukarıda bahsedilen İstanbul 3.FSHHM 2021/69 E sayılı dosyasında birleşen davaya konu edildiğinden bahse konu bu dosyada verilecek karar, huzurdaki işbu davayı etkileyeceğinden bu davanın sonucunun beklenmesi gerekir. Yargılama bu yönden eksik bırakılmıştır. Açıklanan bu husus gözetildiğinde davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 1.fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 08/10/2019 tarih, 2017/302 E – 2019/376 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmesi için yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 43,50-TL posta masrafı olmak üzere toplam 164,80-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.18/05/2022