Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2025 E. 2022/1585 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2025 Esas
KARAR NO: 2022/1585
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2020
NUMARASI: 2019/753 2020/370
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili; müvekkilin davalıya ve temlik eden dava dışı …’ya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkilin davalı tarafa herhangi bir taahhütte bulunmadığını, davalıdan herhangi bir para almadığını, müvekkilin dava dışı … ve …’ yı tanıştırmak amacıyla bir araya getirdiğini, dava dışı … ve … yaptıkları görüşme sonunda ortak inşaat işi yapmak hususunda anlaştıklarını, dava dışı … tarafından …’ya 60.000,00- TL nakit para verildiğini, bir süre sonra tarafların ortak olma fikrinden vazgeçtiğini, dava dışı … ve ortak iş yaptığı …, dava dışı …’ya verdikleri 60.000,00- TL’yi geri istediklerini, …’nın aldığı parayı geri iade edeceğini bildirdiğini daha sonra telefonlara dahi bakmadığını, dava dışı … ve ortak iş yaptığı …’ın paralarını tahsil edememeleri sebebiyle …, müvekkile, kendilerini tanıştırdığı …’dan verdikleri parayı alıp kendilerine getirmelerini, o zamana kadar senedinin onlarda kalacağını söylediklerini, müvekkil tüm uğraşlara rağmen …’ya ulaşamadığını …’ya bildirdiğini, … senedi yırttıklarını paralarını verdikleri …’dan geri alacaklarını müvekkile söylediklerini, … ve işbirliği yaptığı …’ın tehdit ve baskı ile takibe konu senedi müvekkilden aldıklarını, kambiyo senedinin tehdit ve korkutma ile alınması halinde, kambiyo senedinin geçersiz hale geldiğini belirterek müvekkilinin Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafın asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili …’ın ihbar olunan …’nın yetkili avukatı olduğunu, ilgili mahkemelere ve savcılıklara başvuruda bulunduğunu, açılan dava ve yapılan işlemler için müvekkili …’ın 02/09/2019 tarihi itibariyle ihbar olunan …’dan toplamda 72.400,00 TL tutarında muaccel alacağı bulunduğunu, müvekkil bu tutarı kendi müvekkili …’dan ödenmesini talep etmişse de ihbar olunan tarafından belirtilen bedelin ödenmesi mümkün olmadığını, …’nın kendisinin alacaklı olduğu dava konusu Büyükçekmece … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında yer alan davacı borçlu adına kayıtlı mallar itibariyle tahsil kabiliyeti oldukça yüksek olan, müvekkilin alacağını karşılayan alacağını devredebileceğini söylediğini, işbu teklifin müvekkilce kabul edildiğini, her ne kadar alacak miktarı 93.085,03 TL olarak zikredilmişse de işbu tutar dosya kapak hesabına ilişkin olduğunu, takipte kesinleşen miktar 75.356,71 TL olup müvekkkilin muaccel alacağı olan 72.400,00 TL’yi karşıladığını, dava konusu alacağın senede bağlanmış olduğu hususunun dikkate alınması sonrasında davacı ile ihbar olunan arasında hukuki ve maddi ilişkinin mevcut olduğunu, davacının tehdit iddialarıyla ilgili bugüne kadar hiçbir şekilde suç duyurusunda bulunmadığını, ihbar olunan tarafından sunulan tüm savunmaların müvekkili tarafından da geçerli olduğunu, dolayısıyla ihbar olunan tarafından belirtilen tüm savunmaların dikkate alınmasını, kendisinin müvekkilin yanında fer’i müdahil sıfatıyla davaya katılmasına karar verilmesini, savunmaların ispatlanması amacıyla dava dışı …’ın tanık olarak dinlenmesinin talep edilmesinin bu aşamada zorunlu olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Müdahil … cevap dilekçesinde özetle; davacının emlak ofisi sahibi olduğunu, kendisiyle uzun yıllardır aynı bölgede iş yapmaları nedeniyle tanıştıklarını, kendisinin inşaat işiyle uğraşması sebebiyle bir takım ticari işlerde bir araya geldiklerini, davacının taşınmaz alım-satım veya gayrimenkul kiralama işleriyle uğraştığı gibi kat karşılığı inşat sözleşmelerin hazırlanması adına arsa sahipleri ile inşaat firmalarını bir araya getirip simsarlık işini de ifa ettiğini, … unvanlı şahıs şirketinin sahibi olduğunu, bazı ticari iş ve işlemlerde … İnşaat şirketinin sahibi … ile ortak inşaat projelerini gerçekleştirmek üzere anlaşmalar yaptıklarını, davacı ile 2016 yılında yaptıkları görüşme neticesinde ticari teamül gereği kendisinin taahhüt ettiği tüm olguların gerçekleşmesi adına 60.000,00-TL nakit para istediğini, işin doğası gereği aslında simsarlık ücreti olarak nitelendirilebilecek bu tutarın ödenmesi gerektiğini bildiğinden bahisle davacının kendisine bahsedilen miktar kendisine teslim edildiğini, davacının taahhüt ettiği tüm olguların gerçekleşmemesi ihtimaline biaen davaya konu senedin kendisinden teslim alındığını, kendisinden aldığını 60.000,00-TL’nin anlaştıkları şekilde projenin başlaması adına arsa sahipleriyle anlaşmaya yapamayan, belirttiği sözleri yerine getiremeyen, dolayısıyla kendisine imzalayıp verdiği senet borcunu ödemeyen, defalarca nakit olarak verdiği tutarı istemesine rağmen telefonlara dahi bakmayan davacı olduğunu, davacının iddialarının yersiz ve hukuksuz olduğunu, davaya davalının yanında yer almak kaydıyla fer’i müdahil olarak katılmaya, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; “…Görüldüğü gibi dava konusu senedin baskı ve tehdit altında alındığı iddiası davacı tarafça ispatlanamadığı gibi davalının bu kapsamda kötü niyetli olduğuna ilişkin herhangi bir delil sunulamamıştır. Bu nedenle davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, ayrıca takibe konu senedin müvekkiline baskı ve tehditler ile alındığını, feri müdahil …’nın ve işbirliği yaptığı …’ın tehdit ve baskı ile senedi müvekkilinden aldığını, müvekkilinin geçerli bir iradesinin olmadığından senedin yok hükmünde olduğunu, yargıtay kararlarının da bu yönde bulunduğunu, dinlettikleri tanık beyanlarıyla iddiaların sabit olduğunu, tanık …7in senedin …’ya verilen 60.000Tl karşılığında müvekkilinden alındığını açıkça verildiğinde, yine tanıklar … ve …’in … tarafından …’ya para verildiğini, bu durum üzerine müvekkilinden senedin alındığını açıkça belirttiklerini, müvekkilinin baskı ve tehdit altında olmasaydı kendisine verilmeyen bir paradan ötürü dava konusu senedi imzalamayacağını, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olacağını, davalı tanığın …’ın da dolaylı ikrarlarda bulunarak dava konusu bedeli müvekkiline verilmediğini kabul ettiğini, zaten bu tanığın beyanlarından da anlaşılacağı üzere bir nevi taraf konumunda olduğunu, dava konusundan kendi alacağı olarak bahsettiğini, davalı tanığın …’nun da feri müdahil … ile davalı tanığı …’ın işbirliği içinde olduğunu açıkça beyan ettiğini, ayrıca bu tanığın dolaylı olarak iddialarını doğruladığını ve senedin teminat senedi olarak alındığını söylediğini, bütün bunların senedin müvekkilinin özgür iradesi ile verilmediğini gösterdiğini, davalı tanıklarının aleyhe beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, davalı tanıklarının senedin teminat senedi olduğunu iddia ettiklerini bu nedenle davalı tarafın müvekkilinden alacaklı olduğunu ispat edemediğinden davanın kabulü gerektiğini, ayrıca müvekkili tarafından Büyükçekmece Başsavcılığının 2019/41638 sayılı soruşturma dosyasında feri müdahil, davalı ve tanık … ile … aleyhinde senedin tehdit ve baskı yolu ile alındığı, …’nın kendisini tehdit ettiğine dair şikayette bulunduğunu, mahkemenin bu soruşturmanın akıbetini sormadığını ve bekletici mesele yapmadığını, oysa bu tür durumlarda bekletici mesele yapılması gerektiğine dair yargıtay kararları bulunduğunu, davalının feri müdahil…’ın avukatı olduğu gözetildiğinden takibe konu senedin kötü niyetli olarak takibe konulduğunun anlaşıldığını, kaldı ki TBK’nun 188. Maddesi uyarınca bütün defilerin davalıya karşı da ileri sürülebileceğinin davalının kötü niyetli olmasının zorunlu olmadığını, dava açılmadan önce 11/09/2019’da ara buluculuğa başvurduklarını ancak feri müdahilin bu hususu öğrenilmesinin üzerine icra takibindeki alacağını davalıya devrettiğini, ara buluculuk görüşmelerine davalı adına da vekili tarafından müdahil olunduğunu, feri müdahil tarafından davalıya yapılan devrin kötüniyetli ve muvazaalı olduğunu, mahkeme kararı üzerine müvekkiline ait otomobilin icra dosyası vasıtasıyla satılarak para çevrilip tahsil edildiğini bildirerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile müvekkilinden tahsil edilen bedelin istirdadına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER: Müdahil tarafından Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasında; davacıya karşı 60.000,00-TL bedelli bonoya istinaden 75.356,71-TL’nin tahsili amacıyla kombiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı anlaşılmıtır. Takibe konu senedin 01/06/2016 tanzim, 25/06/2016 vade tarihli 60.000.00 TL bedelli, keşidecesinin davacı, lehtarı feri müdahil olduğu görülmüştür. Davacı tanığı …’in mahkemece alınan beyanında özetle; “…davacıyı arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını, davacının yakın arkadaşı olduğunu, dava dışı …’nın belediye başkanı yardımcısı olduğunu, davacının da onun saha dışındaki işlerini takip ettiğini, davacının dava dışı … ile müdahil …’yı tanıştırıp, …’ın yaptığı müteahhitlik işlerinde aracılık yaptığını, bu kapsamda …’ın …’ya 60.000,00-TL ödemeyi bir projenin kaporası olarak verdiğini, taraflar arasındaki görüşmeye şahit olmadığını, davacının telefon görüşmelerinden durumu bu şekilde bildiğini, fakat 60.000,00-TL’lik paranın bizzat …’ya teslim edilip edilmediğinin, davacıyla paylaşıp paylaşılmadığını bilmediğini, davalınıın davacıya tehdit veya baskı uyguladığına ilişkin bilgiye sahip olmadığını, yukarıda bahsettiği 60.000,00-TL’lik paranın …’ya verildiğini bizzat görmediğini, fakat davacının beyanına göre 60.000,00-TL’yi davalının, …’ya verdiğini kendisinden öğrendiğini, 60.000,00-TL’lik paranın …’ya verilmesinden sonra davacının davalıya 60.000,00-TL’lik senet verdiğini bildiğini, tarafların anlaştıkları iş olmayınca …’nın da parayı iade etmeyince davacı da bu işe aracı olduğu için davalıya söz konusu senedi verdiği…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davacı tanığı …’ın mahkemece alınan beyanında özetle; “…kendisinin davacıyı 15 yıldır Beylikdüzü’nde eşraftar olması nedeniyle tanıdığını, davalıyı tanımadığını, dava dışı …’yı tanıdığını, Beylikdüzü Belediyesi’nin imardan sorumlıu başkan yardımcısı olduğunu, inşaatla uğraşan müteahhitlerle ortak iş de yaptığını, hepsini de tanıdığını, bildiğine göre davacının aracılığıyla müdahil … ile dava dışı …’nın birlikte iş yaptıklarını, davacının söylediğine göre iş olmayınca, …’ın davacıya bir senet imzalattığını, davacıya bu senedin, davacının aracı olması nedeniyle imzalattığını, öncesinde veya sonrasında bir ödeme ile ilgili bilgisinin olmadığını, davacının kendisine söylediğine göre dava dışı …’nın bu işi halledeceğini söylediğini, davacının telefonundaki Whatsapp görüşmelerinden de dava dışı …’nın oğlunun davacıya konuyu halledeceğine ilişkin yazışmalarını gördüğünü beyan etmiş, davalı asilinin talebi üzerine sorulan soruya tanık; dava konusu senedin davalı …’a devrine ilişkin herhangi bir bilgisinin olmadığı…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davacı tanığı …’in mahkemece alınan beyanında özetle; “…davacının aile dostu olduğundan tanıdığını, müdahil…’ı simaen tanıdığını, muhabbetinin olmadığını, Davalı …’ı tanımadığını, dava konusu olaya ilişkin şahsi bir görüşünün ve olaya vakıflığının olmadığını, uyuşmazlık dönemininde davacı ile yaşadığını, davacının kendisine anlattığı kadarıyla durumu bildiğini, öğrendiğinde dava dışı …’nın müdahil…’la iş ortaklığı yaptığını, bu ortaklığa davacının aracılık ettiğini, dava konusu senedin imzalanmasından önce davacı ile dava dışı …’nın davacının bürosunda konuştuklarını, bu konuşma sırasında …’nın davacıya senet mevzusunda problem olmadığını, kendisinin halledeceğini söylediğini duyduğunu fakat ayrıntısını bilmediğini, davacının daha sonrasında da kendisine senedin yırtıldığını söylediğini, …’nın işi hallettiğini söylediğini, aradan 2-3 yıl geçtikten sonra senedin ortaya çıktığını, çeki de … Bey’in senet nedeniyle kabul etmediğini bildiğini beyan etmiş, davacı vekilinin talebi üzerine sorulan soruya tanık; davacının telefon mesajlarını gördüğünü, bu mesajlarda…’ın kendisine …’yla ortak olduğunu, paranın … tarafından alınmış olsa da senedi imzalayanın kendisi olduğunu yazdığını gördüğünü beyan etmiş, davalı asilin talebi üzerine sorulan soruya tanık; davacının serbest meslek olarak arsa alım satımı yaptığı…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davalı tanığı …’ın mahkemece alınan beyanında özetle; “…kendisinin … Şirketi’nin yetkilisi olduğunu, davalı …’la kendilerinin ortak projelerinin olduğunu, …’ın kendisini davacı ile tanıştırdığını, davacının da kendilerini … ile tanıştırdığını, …’nın o dönemde belediyede yetkili olduğunu, … ile davacının kendilerine bir inşaat projesi sunduklarını, fakat kendilerinin projeyi oturup değerlendirdikten sonra kabul ettiklerini, davacı ile …’nın 100.000,00-TL kapora istediklerini, daha sonra 60.000,00-TL’de anlaştıklarını, Beylikdüzü Yakuplu bölgesinde bulunan ofisinde 60.000,00-TL’yi…’ın davacıya verdiğini, aynı gün yine aynı ofiste davacıdan 60.000,00-TL’lik senet alındığını, orada herhangi bir tehdit ve baskı olmadığını, güvenlik sağlanması açısından bu senedin, ödenen 60.000,00-TL karşılığında alındığını, daha sonra bu tarafların anlaştıkları iş gerçekleşmediğini, paranın iadesini…’dan istediklerini, onun da davacının istediğini, fakat bir ödeme alamadığı…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davalı tanığı …’nun mahkemece alınan beyanında özetle; “…kendisinin dava konusu uyuşmazlık döneminde … İnşaat Gayrimenkul’de satış müdürü olarak çalıştığını, davacının o dönemde emlak komisyonculuğu yaptığını, kat karşılığı satılık olarak arsaları kendilerinin değerlendirmeleri için sunduğunu, … İnşaatın sahibi … ve onunla ortak projeler yapan …’ya davacı kendi elinde kat karşılığı yapılacak bir taşınmaz olduğunu söylediğini, kendisinin de bu arsanın eski belediye başkanı …’ya ait olan bir yer olduğunu, bu yeri kendilerine kat karşılığı olarak verebileceğini söylediğini, kendisinin bu görüşmeler sırasında yanlarında olduğunu, buna karşılık komisyon bedelini kendilerinden önden talep ettiğini, bu parayı kendi adına komisyon ücreti olarak talep ettiğini, kendisine 60.000,00-TL nakit paranın teslim edildiğini kendisinin de gördüğünü, kendisi söz konusu projenin uygulanmaması halinde 60.000,00-TL’yi iade edeceğini söylediğini, bunun teminatı olarak kendisinin özgür iradesiyle 60.000,00-TL’lik senedi imzalayarak …’ya teslim ettiğini, kendisinin daha sonra şirketten ayrıldığını, doğrudan başka bilgisinin olmadığını, … ve …’dan duyduğuna göre davacının söz verdiği projeyi yerine getirmediğini, hatta arsa sahibinin dahi durumdan haberinin olmadığı…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Dosyaya celp edilen icra dosyasının fotokopileri içinde yer aldığ görülen 19/09/2019 tarihli alacağın devri sözleşmesinin incelenmesinde: noterde düzenlendiği, devredenin Feri müdahil, devralanın davalı olduğu ve dava konusu icra dosyasındaki 93.085,03 TL’nin bütün ferileriyle birlikte devredildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf dava konusu senedin tehdit ve korkutma sonucu alındığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince istinaf edilmiştir. Somut olayda ispat külfeti davacı tarafta olup senedin tehdit ve korkutma sonucu düzenlendiği hususu tanık dahil her türlü delillerle ispatlanabilir. Davacı tarafça gösterilen tanıkların beyanlarında dava konusu senedin tehdit ve baskı ile imzalatıldığı hususu ispatlanamamıştır. Bu konuda tanıkların görgüye dayalı bir bilgileri bulunmamaktadır. Öte yandan dava konusu senet 01/06/2016 tanzim tarihli olup, huzurdaki dava 30/09/2019 tarihinde açılmıştır. 6098 sayılı TBK’nın 39. Maddesi gereğince yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak 1 yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemez ise sözleşmeyi onamış sayılır dolayısıyla davacı tarafça anılan maddede öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içinde bu davanın açılmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca davacı tarafın şikayeti üzerine başlatılan hazırlık soruşturması sonunda davalı ve feri müdahil hakkında gerek dolandırıcılık gerekse yağma suçlarından 01/07/2020 tarihinde ek takipsizlik kararı verildiği ve söz konusu karar içeriğinde de davacı müştekinin olayın üzerinden yaklaşık 3 yıl geçmiş olması ve zorla senet imzalatıldığına dair herhangi bir müracaatının olmadığının belirtildiği anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.05/10/2022