Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2014 E. 2020/2255 K. 25.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2014 Esas
KARAR NO: 2020/2255
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2020
NUMARASI: 2018/229 E. – 2020/190 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarıma Müdahalenin Meni, tespiti, Maddi ve Manevi tazminat İstemli
KARAR TARİHİ: 25/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin, uzun yıllardır bayan giyim tekstili alanında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, tüm tasarımlarını TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, iki adet kadın dış giyim ürününü bir süredir üretip satışını yaptıklarını, bu ürünler için başvuru yapıldığını ve tescil aşamasındaki ürünlerin tasarımında münhasır hak sahibi olduğunu, davalı tarafından müvekkilinin TPE nezdinde tescilli tasarımları ile benzerlik yaratacak derecede ve hatta ayniyet derecesinde birebir benzeyen ürünleri müvekkili tarafından kendisine herhangi bir hak tanınmaksızın veya arada herhangi bir lisans sözleşmesi olmaksızın haksız ve hukuka aykırı bir şekilde üretilmekte ve satıldığını, söz konusu ürünler bilgilendirilmiş bir tüketici nezdinde karışıklığa yol açacak derecede birebir benzediğini, davalı tarafın söz konusu eylemlerinin davacının tescilden doğan haklarına tecavüz etmekle kalmadığını aynı zamanda da haksız rekabete de yol açtığını, bu hususları tespiti amacıyla İstanbul 1.FSHHM’nin 2018/43 D.İş sayılı dosyasında keşif yapıldığını, keşif sonrası yazılan bilirkişi raporunda müvekkile ait 2018/01570 nolu tescil belgesinde yer alan 2 ve 3 numaralı tasarımların keşif mahallinde bulunan ürünlerle birebir aynı bulunduğunu, davalının davaya konu tescilli ürünlerin birebir benzerlerini veya aynılarını ticari amaçla perakende şekilde piyasaya sunduğunu, tüketiciye arz ettiğini, bu haksız kullanım sayesinde ticari kar elde ettiğini ve basiretli bir tacir gibi hareket etmediğinin sabit olduğunu, bu sebeple müvekkilinin haksız rekabetle zarara uğrattığını, davalı tarafça bilirkişi raporu ile sabit olduğunu üzere, müvekkiline ait tescilli tasarımdan hiçbir yenilik ve ayırt edicilik vasfı olmadan birebir aynısının ticari anlamda satışının yapılması nedeniyle müvekkilinin kazancından yoksun kaldığını ve aynı zamanda davalının haksız kazanç elde ettiğinin belirterek, dava konusu ürünün satışının, piyasaya arzının, tanıtımının engellenmbesi ve taklit tasarımlarının toplatılması için mevcut delil durumunun yeterliliği dikkate alınarak söz konusu taklit ürünlerin görüldüğü her yerde ihtiyati tedbir taleplerinin kabulünü, fiilen tecavüz olup olmadığının tespitini, durdurulmasını, kaldırılması ile 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi zararının tazminini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacı tarafın tasarımlarının taklidinin satışa sunulduğu iddia ettiği adresindeki iş yerinde SGK’lı çalışan olduğunu, işyerinin işletmecisi olmadığını, müvekkilinin tacir olmadığını, bu sebeple dava konusu ürünlerin üretiminden veya satışından sorumlu tutulamayacağını, davacı tarafın tescil ettirdiği tasarımların aslının … markasına ait olduğunu tahmin ettiklerini ve yurt dışında daha önce kamuya arz edilen tasarımlar olduğunu, davacı tarafın tasarımlarının yenilik ve ayırt edicilik özelliklerine sahip olmamasına rağmen kötü niyetli tescile dayanarak husumet bile yöneltemeyeceği müvekkilinin aleyhine tazminat istediklerini, kendilerince yapılan araştırmada söz konusu ürünün 2016 yılında arz edildiğini tespit ettiklerini, ürünün görselinin 2017 yılında internet arşivlerinde yer aldığını, 2016 tarihli yurt dışı kaynaklı moda yazarlarına konu olduğunu belirterek, müvekkilinin söz konusu iş yerinde SGK’lı çalıştığı için davanın öncelikle husumetten reddini, sonrasında dava konusu tasarımların yenilik ve ayırt edicilik özelliği taşımaması nedeniyle davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davanın tasarıma tecavüzün tespiti, önlenmesi, kaldırılması ile maddi ve manevi tazminata ilişkin olduğu, davacının 2018/1570-2,3 numaralı tasarımlarına, bu tasarımların aynısı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlerinin satışa sunulmak suretiyle tecavüz edildiği iddiasında bulunduğu, söz konusu fiili işleyenin davalı olduğunun ileri sürüldüğü, İstanbul 1.FSHHM’nin 2018/43 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespitte davalının sorumlu olduğu düşünülerek davacı tarafından hasım gösterildiği, ancak davalının bu iddiayı kabul etmediği ve tespit yapılan iş yerinin çalışanı olduğunu belirttiği, davalının …’ın yanında SGK’lı çalışanı olduğuna ve davalı şirketin ticaret sicilinin terkin edildiğine dair kayıtların dosyaya girdiği, davacıya sicilden terkin olan davalı şirketin ihyası için gerekli davayı açması için bir aylık süre verildiği, ancak davacı bu yola başvuracağı yerde davalı tarafın hata ile yanlış gösterildiğine asıl davalı olarak … …’ı göstermek istediğine dair talepte bulunduğu, davacının iradi taraf değişikliğinin kabul edilebilmesi için davalıyı yanlış göstermesinin kabul edilebilir bir sebebe dayanması gerektiği, davalı tarafın davanın başından beri taraf ehliyetinin bulunmadığını belirtmesine rağmen, davacının bu iddiaya ısrarla karşı çıktığı ve aksini iddia ettiği, bu durumda davacının gösterdiği sebebin kabul edilebilir olmadığı, davalıyı değiştirme talebinin çelişkili davranış yasağı (Venire factum contra proprium) ile karşılaşacağı, kendisine verilen sürede de ihya davası açmadığı gerekçesiyle, davanın husumet nedeniyle usulden reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 1. FSHHM’nin 2018/43 D. İş sayılı dosyası ile … aleyhine müvekkil adına tescil başvurusu yapıldıığı bilirkişi raporu’nun 2. sayfasında yer alan; “firma ziyaret edildiğinde aleyhine tespiti istenilen iş yerinin … adına … şirketi olduğu tespit edilmiştir.” şeklinde tespit yapıldığını, keşif sırasında hazır bulunan …’ın kendisini …’ın babası olarak tanıttığını, Gerekçeli kararda yazılanın aksine husumet itirazında bulunmadığını ve tespitte vergi levhası ibrazdan kaçındığını, …ın sgk’lı çalışan olduğunu belirtmediğiin, keşif sırasında tutulacak olan tutanak için davalıdan boş sayfa istendiğini, hazır olanlar tarafından imzalandığını, el yazılı delil tespiti tutanağından görüleceği üzere “… – … – … ve adresi ” yazılı olduğunu, Tedbir kararında bu şekilde uygulandığını ve davalının itirazda bulunmadığını, husumet itirazının cevap süresinden 3 ay sonra yapıldığını, husumet itirazı ileri sürülmesi neticesinde resmi belge ve kayıtlar dosyaya girdiğini, önceki hiçbir aşamada davalı tarafça husumet itirazı sunulmadığını, HMK 124 md gereği dürüstlük kurallarına uygun bir şekilde iradi taraf değişikliği hakkı kullanılmışsa da mahkemenin talebi reddettiğini, iş yerinin aynı şekilde … olduğunun sabit olup yetkilisinin bildirilmesinde makul, kabul edilebilir ve dürüstlük kurallarına aykırı olmayan bir hataya düşüldüğünü mahkemenin husumetten red kararının hatalı olduğunu, Şu hale göre tarifenin 7/2.maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edileceğini, ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemezyeceğini, Bu durumda yerel mahkemenin maktu vekalet ücretine hükmetmesinin hatalı olduğunu, davanın konusu tazminat talepli olup; harca esas alınan değer üzerinden nisbi olarak hesaplanması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, tasarım hakkına tecavüzün tespiti, meni, durdurulması, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK 124.maddesine göre; ” Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder”. Somut uyuşmazlıkta; davacı yanca dava tarihinden önce delil tespit talebinde bulunulmuştur. İstanbul 1.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/43 D.İş sayılı dosyasında karşı yana ait olduğu belirtilen “…” isimli işyerinde yapılan inceleme neticesinde tutulan 21.03.2018 tarihli tutanakta “firma yetkilisi …” a atfen isim ve imzanın yer aldığı, tespit talep eden vekilinin de aynı tutanakta isim ve imzasının olduğu, …’ın ise tutanağa ekli kartvizitinin olduğu, bilirkişi raporundaki tespitin husumet yönünden bağlayıcı kabul edilemeyeceği, davalı …’ın …’ın çalışanı olduğu, …’in tüzel kiliği olmadığı, Ticaret Sicil kayıtlarına göre … ile … …’ın farklı işletmeleri işaret ettiği, delil tespit dosyasındaki tutanağa göre maddi yanılgıdan söz edilemeyeceğinden mahkemece davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi yerindedir. Dava husumet yönünden red edildiğine göre mahkemece, A.A.Ü.T.’nin 7/2 maddesinin “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur’ düzenlemesi ve uyuşmazlığın dava yığılması niteliğinde olup davacının tazminat talebini 5000’er TL olarak göstermiş ise de nisbi harç yatırmadığı dikkate alınarak reddedilen talepler yönünden ayrı ayrı maktu ücreti vekalete hükmedilmesi yerindedir. Açıklanan nedenle ilk derece mahkemesinin kararında esas ve usul yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harç peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 25/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.