Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2011 Esas
KARAR NO: 2022/1810
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/06/2020
NUMARASI: 2017/58 2020/210
DAVANIN KONUSU: Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin üroloji hekimi olarak Adana/Ceyhan Devlet Hastanesinde mesleğini icra ettiğini, “…” İsimli kitabını 2010 yılında kaleme aldığını ve … San Tic A.Ş. arasında 07/07/2015 tarihinde sözleşme imzalayarak 2015 tarihinde piyasaya sürüldüğünü, bu eserin daha önce işlenmemiş ve tamamen müvekkilinin düşünce gücü ve hekim olmasının vermiş olduğu bilgi birikimi neticesinde üretilmiş özgün bir eser olduğunu, dolayısı ile 5846 sayılı FSEK’in 1/b maddesinin a.bendi ve aynı kanunun 8. maddesi gereği “…” isimli kitabın eser olduğunu ve müvekkiline ait olduğunu, yapımcısının davalı …, yönetmeninin … ve senaristinin … olan “…” isimli dizinin ilk bölümünün 27/03/2016 tarihinde davalı … TV’de yayımlandığını, müvekkilinin okuyucularının mail ve sosyal medya üzerinden uyarıları ile “…” dizisinde kendi kitabına telif kurallarına aykırılık teşkil edecek şekilde tecavüz vaki olduğunu öğrendiğini, müvekkilin yaptığı araştırmada dizinin kendi eserinin konusu, işleyiş biçimi, olay örgüsü, mekan ve karakterler gibi bir çok özelliğinin örtüştüğünü gördüğünü, müvekkilinin almış olduğu uzman görüşünde yapılan değerlendirmede kişiler, kavramlar, temalar ve mekana dair birçok benzerliğin ve iltibasın olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin noter kanalıyla …’e ihtarname göndererek dava konusu dizi ile müvekkiline ait olan eserin konusu, ilerleyiş biçimi, olay örgüsü ve karakterlerinin neredeyse aynı olduğunun belirtilerek dizinin yayınlanmaması ve meydana gelen maddi ve manevi zararın giderilmesinin talep edildiğini, davalılardan …’in cevabi ihtarında iddiaları kabul etmediklerini belirttiği, davalıların müvekkilinin … isimli eserini müvekkilinin bilgi ve izni olmadan küçük basit değişikliklerle … isimli dizi haline getirdiklerini, dizinin izlenme oranının hayli yüksek olan ulusal bir kanalda ve güçlü bir oyuncu kadrosuyla dizi sektörüne adını yazdırdığını, dizinin temel dayanığının müvekkilinin kitabı olduğunu, müvekkilinin izni olmaksızın kitabın dizi haline getirilmesinin müvekkilinin telif haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu, davalıların bu proje karşılığında ciddi manada maddi gelir ve reklam kazancı elde ettiklerini ve ayrıca müvekkilinin maddi zarara uğrattıklarının aşikar olduğunu iddia ederek, … adlı eserin dizi film haline getirilmesi ve yayımlanması karşılığının tespit edilecek rayiç bedelin üç katı fazlasından aşağı olmamak üzere ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … TV … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının davasına dayanak gösterdiği … adlı romanın davacının iddia ettiğinin aksine daha önce hiç işlenmemiş ve tamamen kendisinin düşünce gücüne dayanan özgün bir eser olmadığını, yapımcılığını …’in üstlendiği ve müvekkili şirkete ait televizyon kanalında yayınlanan … adlı dizinin basında, sosyal medyada sıkça konuşulduğu üzere daha önce yüzlerce kez sinema ve televizyona uyarlanan DR. … adlı eserden esinlenerek yapıldığını, dava konusu dizinin kurgu, mekan, olay örgüsü, karakter ve konunun işleyişi bakımından DR. … adlı romanda eşşiz derecede benzer olduğunu, dizinin fragmanlarının yayınlandığı ilk günden itibaren izleyici yorumları, eleştirmenler ve basında dizinin Dr. … adlı romandan uyarlama olacağının ifade edildiğini, müvekkili şirket ile yapımcı … arasında akdedilen sözleşme uyarınca dizinin genel konusunun, oluşumunun ana karakter ve tiplemelerinin senaryosunun yapımcı …’in sorumluluğunda olduğunu, müvekkilinin sadece yayın hizmeti verdiğini, diziye ilişkin taleplerin muhatabının müvekkili şirket olmadığını, maddi ve manevi tazminat taleplerinin müvekkili yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, dava konusu dizinin Dr. … and Mr. … adlı eserden esinlenerek hazırlandığını, söz konusu üç eser arasındaki mevcut fark ve benzerliklerin oldukça açık olduğunu, davacı yanın iddialarının aksine dava konusu dizinin oyuncusunun ve senaristinin beyanlarının senaryonun … adlı kitaptan uyarlandığını gösteren ibareleri barındırmadığını, dizinin senaryosunun davacı yanın eserine benzemesinin nedeninin davacı yanın eserini yazarken Dr. … adlı eserden etkilenmiş yahut esinlenmiş olması olduğunu, davacının benzerlik iddialarının yerinde olmadığını, davanın müvekkili şirket ile senarist arasındaki sözleşmesel ilişkiden ötürü senariste ihbarı gerektiğini belirterek, müvekkili şirketin yapımcısı olduğu … dizisinin … adlı eserden esinlenerek oluşturulmadığının tespiti ile davacı yanın fikri mülkiyet ve telif hakkına tecavüzün mevcut olmadığına ve dolayısı ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi18/06/2020 tarih, 2017/58E.- 2020/210K. Sayılı kararı ile; “…benzerliklerin doğanın gerçeğinde var olan ve herkesin kullanımına açık olan ayauşka ve holografik kuramların işlenmesinin intihal olarak değerlendirilemeyeceği gibi benzerlik kabul edilse dahi bunun esinlenme serbestisi kapsamında kaldığı anlaşılmakla davacının intihal iddiasına dayalı eser sahipliğine tecavüze dayalı maddi ve manevi tazminat davalarının reddine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davaya konu … isimli kitabın ilim ve edebiyat eseri olduğu ve kullanılmasının Fsek’den kaynaklanan hakları ihlal ettiği ve telif bedelinin 15.000-TL olacağının ve bu bedelin 3 katının istenebileceği yolunda kök raporda görüş belirtildiğini, itiraza konu bilirkişi raporu ile kök rapor arasında uyuşmazlık bulunduğunu, ayrıca dosyaya uzman görüşü de sunduklarını, dosyanın maddi tazminat talebi yönünden yeniden bilirkişiye gönderilmesini istediklerini ancak bu taleplerinin değerlendirilmediğini, uzman görüşü ile kök raporun aynı doğrultuda iken kendi içinde çelişen ek raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilmesi için denetime elverişli olması gerektiğini, bilirkişi raporunda eserin esinlenme aşamasında kaldığının bahsedildiğinin müvekkilinin eseri ile davalının eserinin karşılaştırması yapılırken raporda kitabın aynen dizi senaryosuna aktarılması gerekirmiş gibi bir yaklaşımda bulunduğunu ne var ki müvekkilinin eserinde yer alan karakterlerin diyalogların ve olayların geçtiği yerlerin hepsi birlikte değerlendirildiğinde müvekkilinin eserinden yola çıkılarak bir senaryo oluşturulduğunun tespitinin yapılacağını, nihayetinde diziyi izleyen ve müvekkilinin kitabını okuyan herkesten uyanan algı kitabın diziye uyarlandığı algısı olduğu, bu hususta tüm delilleri mahkemeye sunduklarını ancak izleyicinin ve okuyucunun görüşünün mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmadığını, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğini bildirmiştir.
DELİLLER: Yargılama sırasında alınan 30/05/2018 tarihli raporda: “…Davaya konu … isimli kitabın FSEK 2/1 çerçevesinde ilim ve edebiyat eseri olduğu, davacının davaya konu kitabın eser sahibi olduğu, davacının kitabının kurgusu ve bazı karakter ve mekânsal hususiyetlerin … isimli dizide izinsiz kullanılmasının FSEK 21’de yer alan mali hak türü olan işleme hakkının, davacının dizide işlenen eserin sahibi olarak belirtilmemesi sebebiyle manevi hak türü olan FSEK 15’teki adın belirtilmesini isteme hakkının ihlali sayılabileceği, davacının talep edebileceği telif bedelin 15.000 TL olabileceği davacının bu bedelin FSEK 68.maddesi çerçevesinde 3 katını talep edebileceği, davacının eser sahibi olarak adının belirtilmemesi nedeniyle “eser sahibi olarak tanıtılma hakkı” (FSEK m. 15) ihlal edilmiş olacağından davacının manevi tazminat talebin haklı olduğu manevi tazminatın türü ve miktarının takdirinin mahkemeye ait olacağı…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 21/02/2020 tarihli ek raporda: “..Davaya konu … isimli kitabın FSEK 2/1 çerçevesinde ilim ve edebiyat eseri olduğu, davacının davaya konu kitabın eser sahibi olduğu, heyette yer alan teknik bilirkişilerinin değerlendirmelerinin birbirinden farklı olduğu, kök rapordaki teknik değerlendirmenin dikkate alınması ihtimalinde FSEK 21’de yer alan mali hak türü olan işleme hakkının, davacının dizide işlenen eserin sahibi olarak belirtilmemesi sebebiyle manevi hak türü olan FSEK 15’deki adın belirtilmesini isteme hakkının ihlali sayılabilecek, buna mukabil ek rapordaki teknik değerlendirmelerin dikkate alınması ihtimalinde ise herhangi bir izinsiz kullanım, intihal veya izinsiz işleme durumunun bulunmadığı…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, davacının FSEK’den kaynaklanan haklarının ihlal edildiği iddiası ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davacı taraf “…” isimli kitabının davalı tarafça dizi film haline getirilerek FSEK’den kaynaklanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında konu ile ilgili olarak bilirkişi raporları alınmış alınan her iki raporda da davacıya ait … isimli kitabın FSEK kapsamında ilim ve edebiyat eseri olduğu belirtilmiştir. Raporlardaki bu belirleme dairemizce yapılan değerlendirmede yerinde görülmüştür. Alınan ek bilirkişi raporunda davacının kitabının kurgusu ve bazı karakter ve mekansal hususiyetlerin davalı tarafça yapılan “…” isimli dizide kullanıldığı, dolayısıyla davacının ihlal edilen hakları nedeniyle tazminat isteyebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüş ise de alınan 21/02/2020 tarihli ek raporda ise herhangi bir hak ihlalinin izinsiz kullanımının intihal veya izinsiz işleme durumunun bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Mahkemece ek rapora göre hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekilince kök rapor ile ek rapor arasında uyuşmazlık bulunduğu ileri sürülmüş ise de alınan ek raporda senarist bilirkişi eklenmek suretiyle dava konusu uyuşmazlığın yeniden değerlendirildiği, buna göre olayın örgü akışı, eserlerin yapısal unsurları, tema ve önermeleri çerçevesinde doğanın gerçeğinde var olan ayahuşka ve fizik kuramında var olan holografik kuramın kullanımı dışında bir eserin hususiyetini belirleyici unsurların bulunmadığı, yine davacı tarafça öne sürülen diğer benzerliklerin ise birçok eserde yer aldığı, ayrıca somut olayda ayahuşka ve holografik kuramından esinlemeler bulunduğu ancak bu iki unsurun kullanımının her iki eserde neden ve sonuç ilişkisinin farklı işlendiği, buna göre eserler arasındaki benzerliklerin esinlenme ölçüsünde kaldığı anlaşılmıştır. Söz konusu 21/02/2020 tarihli ek rapor ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi, istinaf denetimine de elverişli nitelikte bulunduğundan yine dosya kapsamına uygun bulunduğundan mahkemece hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/11/2022