Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2004 E. 2022/1710 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2004 Esas
KARAR NO: 2022/1710
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/09/2020
NUMARASI: 2018/74 2020/235
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 19/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin uzun yıllardır İstanbul’da şube sayısı dokuzu bulan “…” olarak bilinen restoranlar zincirini işletmekte olduğunu, müvekkil … adına … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarının olduğunu, müvekkilİ … adına … numaralı ” …” run tescilli olduğunu , davalı tarafım müvekkilinin iş yerinde işçi olarak çalışırken işten ayrılarak “…” ibaresi ile lokanta açmış olduğunu ve müvekkilleriyle aynı alanda hizmet sunduğunu, davalının, müvekkillerinin tescilli “…” ve “…” ibaresini öne çıkararak kullanmasının iltibasa yol açtığını, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu belirterek, öncelikle davalıya ait iş yerinde delil tespiti yapılmasını, tecavüzün durdurulması için ihtiyati tedbire karar verilmesini, SMK 151/2-c maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak şimdilik 1000- TL maddi tazminat, 10.000-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafından kullanılan … no.lu “…” markasının TPMK nezdinde 43.sınıfta adlarına tescilli olduğunu aynı şekilde … no.lu “…” markasının da adlarına tescilli olduğunu, “…” İbaresinin ticari/işletme unvanı olarak da davalı adına tescilli olduğunu, tescilli bir marka veya unvanın kullanılmasının engellenemeyeceğini, korunan hakkın davalı müvekkiline ait olduğunu, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin tamamiyle güvene ve söze bağlı olup resmi bir kayıt bulunmadığını, Beşiktaş’taki 2, Mecidiyeköy’deki 1 dükkanın davalı müvekkili tarafından işletilip kazancın davacılar ve davalı müvekkili arasında 1/3 hisseyle elden taksim edildiğini, bu durumu tüm çalışanlar, tedarikçiler ve mal sahiplerinin bildiğini, taraflar arasındaki adi ortaklığın 2016 yılında sonlandığmı, davalının 2016 yılından bu yana Mecidiyeköy’de kendinde kalan lokantayı işletmekte olup, 2017 yılında Mecidiyeköy meydana 2. Şubesini açtığını, davalının bu şubelerdeki marka kullanımının “…” şeklinde olup, davacıların daha ilk andan itibaren kullanılan markadan ve marka tescilinden haberdar olduklarını, SGK, Kira sözleşmeleri ve işyeri açılışları incelendiğinde hangi tarafın doğruyu beyan ettiğinin aşikar olduğunu, resmi kayıtlarda Davalının 31/03/2016 tarihinde kadar davacının yanında çalışıyor gözüktüğünü, Mecidiyeköy’deki dükkanın açılış tarihinin 04/02/2015 olduğunu, haliyle davalı müvekkilinin daha resmi olarak davacı yanında çahşıyorken 1 yıl önce Mecidiyeköy’deki lokantanın açıldığını ve çalışmaya başladığını, davacıların bu durumdan haberdar olmamalarının mümkün olmadığını, kaldı ki Mecidiyeköy’deki lokantanın 18/12/2014 tarihli kira sözleşmesinin kefilinin davacı … olduğunu, davacıların yaşanan ticari süreç içerisindeki tutumları dikkate alındığında basiretli bir tacir gibi davranmadıkları, sessiz kalma ve zımni / açık rızayla olsa dahi hukuksal haklarını kaybettiklerini, davacıların var olduğunu iddia ettikleri sözde hakların zamanaşımına uğradığını, tek başına … ibaresinin zayıf marka olduğunu zira “…” kelimesinde yer adı olması ve … Bölgesinin yemeklerinin ünlü olması nedeniyle gıda ve restoran sektöründe sık kullanılan, tercih edilen bir kelime olduğunu, TPMK’nın zayıf marka niteliğinde olan “…” ibareli birçok markaya aynı anda tescil verdiğini, taraf markaları arasında en ufak bir görsel, işitsel, anlam ve çağrışım benzerliği bulunmadığını, davacıların kötüniyet iddialarının afaki olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 23/09/2020 tarihli, 2018/74 E.-2020/235 K. Sayılı kararı ile; “…Dosyada toplanan deliller, taraflara sunulan karar ve rapor örnekleri,mütalaa içeriği, marka tescil belgeleri, markaların davalı yanca kullanımına ilişkin yerinde tespit yapan bilirrkişi … ve bilirkişiler …, …, … 11/09/2019 tarihli denetim ve hüküm kurmaya elverişli, yüksek mahkeme ilamları ve marka hukuku ilkelerine göre hazırlanmış raporları dikkate alınarak davacının subut bulmayan davasının reddine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin gereçesinde davacıların markasının zayıf olduğunu belirttiğini, oysa müvekkilinin markalarının zayıf olmadığını, kaldı ki davalı markasındaki eklentilerin de ayırt edici özelliğinin bulunmadığını, mahkemenin delil değerlendirmesinde objektif davranmadığını, İstanbul 1. FSHHM’nin 2018/77 E. 2020/177K. Sayılı ilamından bahsedilmediğini, … kelimesinin zayıf bir marka olmadığını, anlamını “Ormanlık ve sarp dağlar” olduğunu ayrıca müvekkillerinin soyadı olduğunu, dolayısıyla … markasının 43. Sınıfta yer alan yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri için SMK’nun 4. Maddesi uyarınca ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, yukarıda numarası belirtilen kararda … ibaresindeki ayırt edici unsurun … olduğunun ve iltibasa yol açacağına karar verildiğini, ayrıca iltibas açısından bütünsel bir değerlendirme yapıldığında markaların benzer olduğunu dolayısıyla karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, müvekkillerinin … markası ile davalının … markasındaki esas unsurun … ibaresi olduğunu, dolayısıyla iltibas tehlikesinin bulunduğunu, müvekkilinin markalarında … numaralı … markasının kelime markası olup asli ve tek unsurunun … ibaresi olduğunu, yine … ve … Lokantaların da kelime markası olup, asli unsurun … ibaresi olduğunu, davalının … markasında da … ibaresinin öne çıkarılarak kullanıldığını, esnaf ibaresinin ayırt edici vasfının bulunmadığı, mahkemelerin bilirkişi raporuyla bağlı olmadığı gibi yetersiz bilirkişi raporlarıyla da karar veremeyeceklerini, davalının müvekkilinin ününden kötü niyetli olarak yararlanmak istediğini bildirmiştir.
DELİLLER: Yargılama sırasında alınan 30/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “…davalının tescilli markasını, tescilli olduğu haliyle kullanmakta olduğunu, dolayısıyla davalı tarafça davacılar markalarına iltibas ve tecavüzün söz konusu olmadığı…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 11/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “…Davalı kullanımının SMK uyarınca marka hakkına tecavüz ve bu suretle Haksız Rekabet oluşturmadığını Marka hakkına tecavüzün varlığına kanaat getirildiği takdirde tazminat miktarının mali inceleme kısmında belirtildiği şekilde hesaplandığı(yıllık lisans bedeli 1.099.064,54 TL)…”yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı … adına … no ile 43. sınıf için tescilli” … markasının” 43 sınıfta yer alan, “ yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri “ için 3.12.2012 tarihinde tescil edildiği, yine … nolu … markasının 43 . sınıf “ için 17.4.2013 tarihinde tescil edildiği, … adına ise … nolu markanın … ibaresiyle 43 . sınıf “ için 17.4.2013 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.Davalı tarafından kullanılan … no.lu “…” markasının TPMK nezdinde 43.sınıfta tescilli olduğu anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve maddi manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, kararı davacılar vekili istinaf etmiştir. Davacıların ve davalının marka tescil belgeleri dosyaya celp edilmiştir. Davacı taraf … kelimesinin ormanlık ve sarp dağlar anlamına geldiğini, 43. Sınıfta … markasının ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, davalının markasında … ibaresi olup bu durumun davacıların markaları ile iltibas oluşturacağını ileri sürmüş ise de, ortalama tüketici kitlesinin … ibareli markaları gördüğünde kültürü yemekleri ve tarihi yerleri ile meşhur olan coğrafi yeri temsil eden … aklına gelecektir. Dosya içeriğinde TPMK nezdinde 43. Sınıfta tescilli … ibareli birçok marka bulunduğu anlaşılmaktadır. Her iki taraf markasında yer alan … ibaresi coğrafi bir yer adı olup kimsenin tekeline bırakılamaz. Söz konusu … ibareli marka kullanıldığı yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri bakımından zayıf bir ibare olduğundan davacı taraf bu ibareye ekler getirilerek kullanılmasına tahammül etmek durumundadır. Ayrıca dosya içeriğinden davalının “…” markasının kullanımının tescil kapsamında kaldığı ve bu kullanımların davacı markalarına tecavüz teşkil etmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca mahkemece alınan bilirkişi raporları ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli nitelikte bulunduğundan söz konusu raporların hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Öte yandan davacı tarafın İstanbul 1. FSHHM’nin 2018/77E. sayılı dosyasında verilen kararın lehlerine olup, o kararda iltibasın varlığının kabul edildiğini ileri sürülmüş ise de yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde somut olay bakımından iltibasın gerçekleşmediği kanaatine varılmakla bu konudaki istinaf talebi de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harcın, peşin alınan 108,8(54,4×2) TL harçtan mahsubu ile bakiye 28,1 TL harcın, karar kesinleştiğinde talebi halinde ilk derece mahkemesince davacılara iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, ancak istinafa gelirken fazladan yatırıldığı anlaşılan 1 adet istinaf kanun yoluna başvurma harcı tutarı olan 148,6TL’nin karar kesinleştiğinde talebi halinde ilk derece mahkemesince davacılara iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/10/2022