Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/197 E. 2022/801 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/197 Esas
KARAR NO: 2022/801
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/11/2019
NUMARASI: 2018/1099 2019/1256
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili şirketler aleyhine Küçükçekmece …icra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yaptığını, takibe konu senetteki imza ve kaşenin müvekkil şirket temsilcilerine ait olmadığını, muhtemelen davalı şirket müdürü olduğu dönemde daha önce teminat amaçlı imzalanan senede kaşe basmak suretiyle ve kendisini de alacaklı göstererek suretiyle gerçeği yansıtmayan alacak oluşturduğunu, müvekkili şirketlerin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını bu nedenlerle takip konusu 150.000,00-TL’lik bonodan dolayı borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davacı tarafın müvekkilinden zaman içinde almış oldukları borca karşılık söz konusu bonoyu düzenleyip kendisine verdiklerini, bononun illetten mücerret olduğunu bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. Dava konusu bonoya ilişkin Küçükçekmece 1.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/928 esas sayılı dosyasında imza incelemesi yaptırılmış, bilirkişi … düzenlemiş olduğu 30/01/2019 tarihli raporunda bono üzerinde asıl borçlu ve kefil olarak imzası bulunan … ile …’in mukayese imzaları arasında yapılan karşılaştırmada söz konusu imzaların ilgilerin eli ürünü olduğunu teknik kanaati olarak belirtmiş, mahkememizce de davacı tarafın imzaya yönelik beyanları da dikkate alınarak yeterli görülerek hükme esas alınmıştır. 08/07/2019 tarihli oturumda hazır bulunan davacı şirket temsilcisi … duruşma sırasındaki beyanı ve davacı vekilinin 25/11/2019 tarihli oturumdaki beyanlarında; dava konusu bononun girilen ihalelerde teminat amaçlı önceden imzalanarak şirket kasasında bulundurulduğunu, davalının şirket kasasında bulunan imzalı bonoyu şirket kaşesini basmak suretiyle ve kendini de alacaklı göstermek suretiyle söz konusu bonoyu tanzim ettiğini beyan ettikleri, ancak bononun davalı tarafından herhangi bir alacağı olmaksızın kendi lehine doldurulup, şirket kaşesi basılarak sahte şekilde oluşturulduğu ispatlanamadığı; davacı tarafın dava konusu bononun sahte olarak düzenlendiği yönündeki iddiası karşısında davalı tarafa HMK 226/1-c maddesi gereğince yeminle teklif edilmemiştir. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu yapılan bononun davalı tarafından daha önce şirket yetkililerince boş olarak imzalanıp bilhare şirket kaşesi basılmak suretiyle kendisini alacaklı duruma getirdiği hususunun davacı tarafından ispatlanamadığı, bononun illetten mücerret olması nedeniyle davalı tarafın bonoya dayalı alacağını ayrıca ispatlamak zorunda olmadığı, ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğu, davacı tarafın dava konusu bononun hile ile elde edilip, takibe konulduğu hususunu da kanıtlayamadığından açılan menfi tespit davasının reddine, İİK 72/4.maddesi gereğince davanın alacaklı lehine sonuçlanması nedeniyle daha önce verilen tedbirin kaldırılmasına ve tedbirin uygulanmasından dolayı davalı lehine aynı madde gereğince %20 tazminata hükmetmek gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; – Yerel mahkemenin delilleri toplamadan yeterli incelemeyi yapmadan müvekkillerinin ticari defterlerini incelemeden, tanıkları dinlemeden davanın esasına dahi girmeden, imza incelemesi yapmadan dosyayı bilirkişiye göndermeden, senetteki asli unsurların varlığını araştırmadan karar verdiğini, – Davalının şirket çalışanı olup işten ayrıldıktan sonra önce davalı aleyhine arabuluculuk makamına başvurduğu, arabulucu da anlaşıldıktan sonra 150.000 TL’lik bir senedi icra takibine koyduğunu, takibin sebepsiz zenginleşme niteliğinde olduğunu, – Davacı … A.Ş.’nin tek yetkilisi olmasına rağmen senede 2 ayrı imza atıldığını, senetteki asli unsurlarda da eksiklik mevcut olduğunu, taraflar arasında işçi işveren ilişkisi dışında hiçbir ticari ilişki olmadığını, senedin kambiyo niteliğine haiz olmadığını, – Davalının işten ayrıldıktan sonra güvenlik şirketlerine teminat olarak verilen boş senedi doldurduğunu ve işçilik alacaklarına karşılık takibe koyduğunu, hem arabulucu aşamasında alacağını tahsil ettiğini. akabinde de senet alacağını takibe koyduğunu, müvekkil de davalıya böyle bir senet vermediği için derhal takibe itiraz ettiği, arabulucu ile tahsil edilen işçilik alacakları borçtan mahsup dahi edilmediğini, – Davalının mükerrer alacak talep etmeye çalıştığını, – davalının müvekkiline gönderdiği herhangi bir para olmadığının banka kayıtları ve ticari defterler ile tespit edileceğini, VUK gereği 8000TL’yi aşan meblağın banka kanalı ile gönderilmesi gerektiğini, – davalının şirket müdürü olup projelere teminat amacıyla verilmek için elde tutulan senedi alıp kaşe vurup hile ile 150.000TL olarak doldurulup imza atılarak takibe koymuş olabileceğini, bu hususu tanıkla ispatlamak istediklerini, – davalının şirkete borç para verdiğine ilişkin iddiasının yerinde olmadığını, – davalının isticvap edilmesi ve alacağın dayanağı yönünden yemin yaptırılması talep edilmiş ise de; mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini, – Karar Küçükçekmece 1.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/928 esas sayılı dosyasına dayandırılmış ise de; o tarihte henüz dosyanın karara çıkmadığını, bilirkişi raporunda imza örnekleri alınmadan bir takım evraklar üzerinde inceleme yapıldığını, ilk derece mahkemesinin bilirkişi raporu alması gerekirken eksik inceleme il karar verdiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde takibe konu bonodaki imzaların sahte olduğunu, taraflar arasında borç ilişkisi olmadığını ileri sürmüştür. Davalı taraf ise bononun borç karşılığı verildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Takibe konu senet incelendiğinde; 150.000TL bedelli, 17.07.2018 tanzim, 28.08.2018 vade tarihli olduğu, keşidecilerin davacı … Aş ile … AŞ, olduğu her iki şirket kaşesinin üzerinde ikişer adet imza bulunduğu, lehtarın davalı … olduğu görülmüştür. İTO kayıtlarına göre davacı … AŞ şirketinin temsilcisi …’dir. Diğer davacı … …AŞ’nin ise şirket temsilcileri; …, … ve … olup iki temsilcinin müşterek imzası ile yetkilendirildiği görülmektedir. Mahkemece imza itirazı yönünden rapor alınmamış, İcra Hukuk Mahkemesi’nden alınan rapor ve beyanlara göre davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar vekili aşamalardaki dilekçelerinde imzaların sahte olduğunu iddia etmiştir. Davacı vekili ve davacı şirket temsilcisi …’in 08.07.2019 tarihli duruşmadaki bu beyanına göre; senetlerdeki imzanın açıkça kabul edildiğinden söz edilemez. Davacı vekilinin karar duruşmasındaki beyanı ise; davacı da müvekkil şirketlerde müdür olarak görev yaparken “bizim tahminimize göre teminat amaçlı hazırlanan ve şirket kasasında muhafaza edilen bonoya şirket kaşesini basıp, kendini de alacaklı gösterip talepte bulunmuştur” şeklinde olup bu beyana göre de imzaların açıkça kabul edildiğinden söz edilemeyecektir. İcra Hukuk Mahkemeleri dar yetkili mahkemelerdir. Kural olarak verdikleri kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla İcra Hukuk Mahkemesi’nde yapılan imza incelemesi sonunda imzanın davacıların eli ürünü olduğu anlaşılmış ise de; belirtilen bu kural gereğince genel mahkemede görülen menfi tespit davasında imza incelemesi yaptırılması gerekirken yaptırılmamış olması yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenle davacılar vekilinin istinaf isteminin bu sebeple kısmen kabulüne, kaldırma sebebine göre sair istinaf sebeplerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Davacılar vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, 2-İlk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının (44,40’ar TL) talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30’şar TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 57,50TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 300,10 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. 18/05/2022