Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1951 E. 2022/1862 K. 04.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1951 Esas
KARAR NO: 2022/1862
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2020
NUMARASI: 2018/269 Esas, 2020/191 Karar
DAVANIN KONUSU: Markanın Hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ: 04/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1975 yılında özel amaçlı makine üretmek üzere kurulduğunu, 1997 yılında, yedek parça üretimine ek olarak şerit testere makinesi imalatına başladığını, Türkiye şerit testere makinesi sektöründe lider konumunda olduğunu, Müvekkili şirketin ilk olarak … no ile “…” ibaresini, daha sonra … no ile “…” ve … no ile “…” ibarelerini tescil ettirdiğini, Ayrıca 2013 yılından bu yana … markası altında makine üretimi yaptığını, Davalı tarafin ise, haksız bir şekilde … nolu … ve … nolu … markalarını kötü niyetle tescil ettirdiğini, davalı tarafın dava konusu tescil tarihlerinin 2015 ve 2017 olduğunu, Aynı sektörde faaliyet gösteren davalının, müvekkili şirketten ve markalarından haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Davalı şirketin Bakırköy … Noterliği’nin 28/06/2017 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile; müvekkili şirketin … ibaresini haksız kullandığı ve markaların benzer olduğunu iddia ettiğini, İltibasın varlığı için kast unsuru aranmadığı gibi karıştırılma tehlikesi için “ortalama tüketici”nin algısının dikkate alındığım, bunun için de ortalama alıcı kitlesinin tamamı karıştırma tehlikesine maruz kalmasa bile bir kısmının bu risk altında bulunması karıştırılma ihtimalinin gerçekleştiğinin kabulü için yeterli olduğunu, Mahkeme tarafından gerçek hak sahipliğinin tespit edilemediğine dair müvekkili şirket aleyhine bir karara hükmedilmesi halinde; işbu dava konusu … nolu … ve … nolu … markalarının tescili mümkün olmayan genel ibare olması nedeniyle hükümsüzlüğünün işbu davada terditli olarak talep edildiğini, Müvekkil şirketin … olarak markasını testere makinalan için 2013 yılında kullanmaya başladığım, ancak geçen süre zarfında bu ibare testere makinalan için kullanılan genel ibare haline geldiğini, Makinacılık sektöründe yıllardır faaliyet gösteren davalı firmanın bu hususu bilmemesi hayatın olağan akışına aykın olduğunu, Davalının sektörde kullanılan bir genel ibareyi tescil ettirip, üzerinde tekel hakkı yaratmaya çalışarak kötü niyetli hareket ettiğini, Dolayısıyla, söz konusu markalann tescil durumunun devamının, ilgili sınıflar açısından bir genel ibare üzerinde, marka sahibine tekel hakkı verilmesi anlamına geleceğini, beyan ederek davalının … nolu … ve … nolu … markalannın gerçek hak sahipliği ve kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlüğüne, aksi bir karar halinde ise … nolu … ve … nolu … markalarının genel ibare olması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzun yıllardan beri özel amaçlı çeşitli makine ve aletlerin üretimini yapmakta olduğunu, bu sektörde sağlamış olduğu üstün başarı ile Türkiye’nin öncü firması olduğunu, Davacının terditli olarak ikame ettiği davasında öncelikli olarak gerçek hak sahipliğine dayandığını belirttiğini ve bunun kabul edilmemesi halinde … ibaresinin genel ifade olması sebebiyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiğini, ancak davacı bu terditli talebi ile kendisi ile çeliştiğini, … kelimesinin genel ifade olduğunu söyleyerek tescilinin mümkün olmadığını söyleyen davacı … olarak tescil talebinde bulunduğunu ve bu markayı adına tescillediğini, … ifadesi genel bir ibare ise başta davacı olmak üzere aynı emtia grubunda dahi diğer birçok firmanın … ifadesinin yer aldığı marka tescilinde bulunamaması gerektiğini, Oysaki ayırt edicilik katmak suretiyle birçok firma tarafından … ifadesi çeşitli markalar olarak tescillendiğini, Müvekkili markalan ile davacı markası arasında da ayırt edicilik bulunmakta olduğundan, davacının üstün hak sahipliğine dayanarak müvekkilinin markalannın hükümsüzlüğüne karar verilmesi şeklindeki talebinin kabulünün mümkün olmadığını, Davacı adına tescilli olan marka … olup, uzun yıllardır … ifadesini kullandığını ifade etmesi bizatihi bu kelime üzerinde gerçek hak sahipliğini sağlamamaktadır. “…” ile “…” ve “…” arasında sınai mülkiyet kanunu uyannca aranan ayırt edicilik unsuru gerçekleşmiş bulunduğunu, Markalar arasında iltibas olup olmadığı değerlendirilirken sadece kelimeler değerlendirilmeyip şekil ve renk gibi diğer ayırt edici unsurlara da bakılması gerektiğinin çeşitli Yargıtay kararlan ile de hüküm altma alındığını,. Müvekkilinin markasındaki yazı tipi ve siyah renk ile davacının markasındaki mavi kırmızı renkten oluşan farklı yazı tipi içeren ifadeler ortalama tüketici tarafından ayırt edilebilecek nitelikte olduğunu, davacı dava dilekçesinde müvekkilim tarafından keşide edilen Bakırköy … Noterliği’ nin 28.06.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı markası ile müvekkilimin markası arasında iltibas olduğunu tarafımızca kabul edildiğini ileri sürmekte ise de konuyu yanlış lanse etmeye çalıştığını, Bahsi geçen ihtarnamede müvekkiline ait olan … markasının davacının bir ürününde “…” denilmek suretiyle kullanıldığı ve bu şekilde bir kullanımın hukuka aykırı olduğu ileri sürüldüğünü, … markası müvekkili adına tescilli olduğundan, davacının “…” ifadesinde olduğu gibi … Ticaret olan ticaret unvanının kısaltmasını ekleyerek kattığı ayırt edicilik unsurunun “…” ifadesine katılmamış olmasından ötürü bahsi geçen ihtarın keşide edildiğini, Burada davacı ürününde kullanılan … ifadesi ayırt edicilik unsuru taşımamakta ve bu nedenle ortalama tüketici tarafından karıştırılmaya yol açabilecek nitelikte olduğunu, kendilerince de bunun önüne geçilmek amacıyla ihtarın keşide edildiğini, ancak davacının bu ihtardaki farklı durumu sanki müvekkil tarafından davacının tescilli olan … markası ile iltibas olduğu söylenmiş gibi yansıtmaya çalıştığını, “…” kelimesinin genel ifade niteliğinde olmadığını, ayırt edici özelliği ile tek başına marka olarak tescilinin mümkün olduğunu, genel ifade kapsamını davacının iddia ettiği şekilde genişletmenin tescilli olan birçok markanın hükümsüzlüğü sonucunu doğurur ki bunun da hukuka aykırı bir durum teşkil edeceğini, Bahsi geçen ifadenin dilimizdeki karşılığı “…” olduğunu, TPE Marka sorgulama ekranından yapılan sorgulamada “…” kelimesinin marka olarak dava dışı bir kişi adına … tescil numarası ile tescilli olduğunun görüleceğini, Yine bu zanaat ifadesi başına ve sonuna farklı ifadeler eklenmek suretiyle “…” “…” “…” gibi markalar başka firmalar tarafından marka tesciline konu edildiğini, “…” ifadesine yönelik sorgulama yapıldığında da yine bu markanın müvekkili adına tescilli olduğu ve içerisinde … ifadesinin geçtiği başına ve sonuna farklı ifadeler eklenmek suretiyle ayırt edicilik katılan davacı ve dava dışı farklı firmalara ait olan markalann tescilli olduğunun görüleceğini, Bir kelime herhangi bir firma veya şahıs adına marka olarak tescil edildiğinde, bu ifadenin başına ve sonuna farklı kelimeler ve işaretler ekleyerek ayırt edicilik özelliği katılıp çeşitli firma veya kişiler tarafından farklı markalar oluşturulduğunda hepsinin içinde ortak olarak yer almış olan kelimenin genel ifade olduğundan bahsedilerek onun tek başına marka olarak tescilinin mümkün olmadığını ileri sürmenin mümkün olmadığını, Bu tür bir uygulamaya yol vermek TPE nezdinde tescilli olan birçok markanın hükümsüzlüğü sonucunu doğurur ki bu da haksız ve hukuka aykın bir durum oluşturacağını, “…” kelimesi genel ifade niteliğinde olmayıp, ayırt edici özelliği ile tek başına marka olarak tescili mümkün olup, işbu marka da … tescil numarası ile müvekkili şirket adına tescilli olduğunu, … anlamına gelen … ifadesinin doğrudan davacı ve müvekkili davalı tarafından üretimi yapılan ürünleri çağnştırmadığını, Zira zanaatin her sektörde söz konusu olabilecek bir kelime olduğunu, kuyumculuk da bir mesleki zanaatin icrası olduğunu, bu nedenle Yargıtay kararlan ve öğretide de kabul edildiği üzere “Üzerinde konulacağı malın veya hizmetin türünü göstermeye müsait olmayan bir sözcük, bir başka malın ismi de olsa marka olarak tescil edilebilir.” Bu nedenle de davacının “…” sözcüğünün müvekkili ve davacı tarafından üretimi yapılan ürünlerin yer aldığı* sektörde genel ifade olduğuna dair iddialannın kabulünün mümkün olmadığını, Davacının her ne kadar arama motorlarında “…” diye arama yapıldığında birçok firmaya ait testerelerin çıktığını ve bu durumun … ifadesinin sektörün genel ifadesi olduğunu iddia etmekte ise de davacı tarafından hangi arama motorlarında arama yapıldığı kendilerince anlaşılamadığını, zira en yaygın arama motoru olan www.google.com.tr de “…” diye arama yapıldığında doğrudan müvekkil şirketin adı çıktığını, bu hususun dahi davacı tarafından müvekkilinin sektörün en önde gelen firmalarından biri olmasını kabullenememe ve bunu zarara uğratma amacı taşıdığını açıkça ortaya koyduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. ibaresinin genel ve tanımlayıcı nitelikte olmadığı ancak makine ürünleri yönünden ayırt ediciliğinin düşük olduğu, bu durumun da hükümsüzlüğü gerektirmediği, yine davalının markalarının aldığı ekler ile davacı markaları ile ayırt ediciliğinin sağlandığı, karıştırılma ihtimaline sebebiyet vermediği anlaşıldığından …” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Karara dayanak alınan bilirkişi raporunda bilirkişilerin 2013-2014-2015 yıllarındaki kullanımın kısa olark değerlendirildiğini ancak müvekkilinin … markasının 7. sınıfta gerçek hak sahibi olduğunun açık olduğunu, Müvekkilinin … markasını tescilden önce kullandığını, Bilirkişilerin 2013-2014-2015 te kullanılan markanın kullanım süresinin kısa olması nedeni ile bilinirlik elde edemeyeceği kanaatine varmışlar ise de Kanun’da ya da Yargıtay kararlarında “kısa süreli kullanım” şeklinde bir ibrae olmadığını, sektöre göre değişmekle birlikte bazı markalrın birkaç günlük kullanımla dahi maruf hale geldiğini, müvekkilinin 3 yıldır kullandığı markanın bilinir hale gelmediğini iddia etmenin hukuka aykırı olduğunu, Kataloglar, faturalar ve beyanlarla eskiye dayalı kullanımın kanıtlandığını, bilirkişilerin … markasının kullanıldığı şeklinde yorumladığını ancak tüm deilleree … markasının ya tek başına ya esas unsur olarak kullanıldığını, Davalının markalarının … tescilli olduğuu, tarafların aynı sektörde olduğunu, davacının markalarından haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tescilin kötüniyetli olduğunu, Kötüniyetin kararda hiç değerlendirilmediğini, Her iki tarafa ait markanın esas unsurunun … olduğunu, Davalının ihtarnamesinde … markasının müvekkili tarafından kullanıldığını, markaların benzer olduğunu ileri sürdüğünü, İltibas olup olmadığının hatalı değerlendirildiğini, … ibaresinin genel bir ibare olmadığına dair kararın hukuka aykırı olduğunu, … yazılınca herhangi bir arama motorunda farklı markalar altında onlarca firmanın aynı tip makinasına ulaşıldığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME -TPMK kayıtlarına göre; Davacının … numaralı … ibareli markası 7.sınıfta 02.05.2014 başvuru 12.05.2015 tescil tarihlidir. -Davalının davaya konu markaları; 2015 16024 numaralı … markası 7.sınıfta 25.02.2015 başvuru, 16.03.2016 tescil tarihli, … numaralı … markası 7.sınıfta 16.06.2017 başvuru 07.12.2017 tescil tarihlidir. -Bilirkişiler marka vekili Mehmet taşar, makine mühendisi …, bilişim uzmanı … raporlarında neticeten; Www…com/… linki kontrol edildiğinde 1dakika 32 saniyelik video içinde … dışındaki yazıların okunmadığı, fakat video isminin … olduğu, videounun 15.02.2013’te yayınlandığı, Diğer youtube linkinde 1dakik a30 saniyelik görüntüde … yazan makinenin olduğu, video isminin … olduğu, videounun 08.01.2014 Tarihinde yayınlandığı, … sosyal youtube kanalının 122 abonesi olduğu, 74497 kez videoların görüntülendiği, 30.11.2012 de oluşturulduğunu, davacının dava dilekçesinde belirttiği … markasının, testere makinaları için kullanılan genel ibare haline gelmediği, … markasının başından zayıf marka olduğu, davalının cevap dilekçesinde izah etmiş olduğunun aksine, … ve … markası ile davacıya ait … markasının tüketiciler nezdinde iltibasa yol açmasının ve karıştırılma ihtimalinin de bulunmasının mümkün olmadığını, davacının talebi olan, davalıya ait … ile … kod numaralı markaları yönünden hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir. Mahkemece alınan ikinci raporda 3 makine mühendisi, 1 bilgisayar mühendisi, 1 marka vekilinden oluşan 5 kişilik heyet bilirkişi raporunda özetle, … ibaresinin ingiliszce olup zanaat, esnaf, beceri anlamlarına geldiğini, testere makineleri için kullanıldığını ancak bu ifadenin bu sektör için genel bir ifade haline gelmediğini, … testere diye yazıldığında doğal olarak bu ibarenin olduğu ürünlerin çıktığını, … adı ile … ve … adlarının birbiri ile iltibasa yol açmadığı ve de markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, … markasının gerçek hak sahipliği yönünde maruf bilinir kılma anlamında davacı tarafça sunulan yeterli kullanımlar görülmediğini, davacı kullanımının “…” ve “…” şeklinde olduğunu, kullanımların 2013, 2014, 2015 olduğunu, süreler bakımından birbirine yakın olduğunu, maruf bilinirlik bakımından bu sürelerin kısa olduğunu, davacının … markasını çalışmalar tanıtımları ile maruf bilinir hale getirdiğine dair yeterli veri olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, … markasının gerçek hak sahibi olduğunu, 2012’den beri kullandığını, … markası olduğunu, davalının tescilinin kötüniyetli olduğunu, markaların benzer olduğunu, davalı markalarının genel ibareler olduğunu belirterek davalının … ve … markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; davacının … numaralı … ibareli markası 7.sınıfta 02.05.2014 başvuru 12.05.2015 tescil tarihli, hükümsüzlüğü istenen; … numaralı … markası 7.sınıfta 25.02.2015 başvuru, 16.03.2016 tescil tarihli, … numaralı … markası ise 7.sınıfta 16.06.2017 başvuru 07.12.2017 tescil tarihli olup davacının … markasının başvuru tarihinin dava konusu markalardan önceki tarihli olduğu sabittir. Bununla birlikte davacının gerçek hak sahipliğine dayalı iddiası yönünden bilirkişi raporuna yansıyan davacının … adlı hesabına ait Youtube sayfasının görselinde … yazan makinenin olduğu, video isminin … olduğu, videounun 08.01.2014 Tarihinde yayınlandığı, davacı tarafça … ibaresi yer alan ürünlerin bulunduğu fatura örneklerinin sunulduğu, faturaların bir çoğunun davalının markasının başvuru tarihi olan 25.02.2015’ten önce (2013-2014 yıllarına ilişkin) olduğu, davacının … numaralı … markası ile dava konusu … markalarının esas unsurları olan … ibaresinin aynı olduğu, her iki tarafın markasının 7 nolu emtia sınıfında kayıtlı olup aynı alanda faaliyet gösterdikleri dikkate alındığında markaların tüketici nezdinde karışıklığa neden olabilecek nitelikte olduğu görülmekle davanın bu sebeple kabulü gerekirken davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenle davacı vekililinin istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğinde yeniden hüküm kurulmasına, davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2- 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/269 Esas, 2020/191 Karar sayılı, 11.03.2020 Tarihli kararının KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, 3- Davanın KABULÜNE, Davalıya ait … nolu … markası ile … nolu … markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, Karar kesinleştiğinde bir suretinin ilk derece mahkemesince TPMK’ya gönderilmesine, 4-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; Alınması gereken 80,70TL harçtan peşin alınan 35,90TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80Tl’nin davalıdan alınarak Hazine ye gelir kaydına, Davacı tarafça yatırılan 35,90Tl harç masrafı, 6.950TL bilirkişi ücreti ile 172 TL posta ve müzekkere gideri ki toplam 7157,90TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 15.000TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; -İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan 80,70TL istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine -İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 48,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 196,60 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 04/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.