Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1945 E. 2022/1578 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1945 Esas
KARAR NO: 2022/1578
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ:14/11/2019
NUMARASI: 2017/666 2019/905
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili; İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında 01/10/2013 tanzim tarihli, 03/12/2013 vade tarihli 350.000,00 TL bedelli senede dayalı olarak müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını, takip konusu senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığı gibi davalı alacaklıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, İstanbul 9.İcra Hukuk Mahkemesine 2016/690 Esas sayılı dosyada da imza itirazında bulunduğunu ve davanın derdest olduğunu belirterek, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayıl dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine ve alacağın %20’si oranındaki kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; huzurdaki bu dava ile İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/690 E sayılı dosyasındaki dava konusunun aynı olduğunu, anılan mahkemede de aynı takibe konu bonodaki imza ve borca itiraz edildiğini, dolayısıyla davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davanın öncelikle bu nedenle reddi gerektiği, bunun dışında senetteki imzanın davacıya ait olduğunu, imza incelemesi yapıldığında bu durumun açıklığa kavuşacağını belirterek haksız davanın reddiyle, alacağın %20’si oranındaki tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 14/11/2019 tarih, 2017/666 E.-2019/905 K. Sayılı kararı ile; “… davacı tarafça bu yönde yazılı bir belge ibraz edilmediği gibi yemin deliline de dayanılmadığı anlaşıldığından yerinde olmayan davanın reddi gerektiği kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalı tarafından kötü niyet tazminatı isteminde bulunulmuşsa da, İİK 72. maddesi gereğince, icra takibinin durdurulması veya icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde verilen bir tedbir kararının olmadığı, bu durumda davalı alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olacak mahkememizce verilen bir tedbirin olmaması nedeniyle koşulları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin de reddine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; delillerinin toplanmadan eksik incelemeyle karar verildiğini, bilirkişi raporuna karşı itirazları ve dava dilekçesindeki iddiaları doğrultusunda inceleme yapılmadığını, davalının 1990’lı yıllarda akrabalık nedeniyle müvekkilinin aile şirketinde çalıştığını, davacı ile davalının o tarihten bu tarafa yan yana gelmediğini, dolayısıyla aralarında ticari ilişki bulunmasının mümkün olmadığını, dava konusu senedin davalı tarafından 1990’lı yıllarda ele geçirdiği bir senet olduğunu, senedin düzenleme tarihi 01/10/2013 ise de üzerinde 5TL değerinde damga pulu bulunduğunu, 4962 sayılı kanunun 12. Maddesi gereğince 07/08/2003’ten itibaren bonoya damga pulu yapıştırılmasının zorunluluğunun sona erdiği buna rağmen 2013 tarihli bir bonoda damga pulu bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, senet üzerindeki yazının yaşının tespiti iddialarının ve bu konuda delillerin dikkate alınmadığını, bu konudaki taleplerin İstanbul ATK tarafından karşılanmadığını, bu konudaki gerekçenin hatalı olduğunu, her ne kadar ATK tarafıntan mütespit yapılamamakta ise de İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü tarafından mürekket tahlili yolu ile yazı ve imzanın yaş tespitinin yapıldığını, Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca belirlenen bilirkişi listesinde bu konuda bilirkişilik yapabilecek kişiler bulunduğunu, bu konuda örnek yargıtay kararı da bulunduğunu,(Yargıtay 13. HD 2013/25517 E.-2014/11200K.) mahkemenin bu konudaki talebinin ATK tarafından reddedilmesinin yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, mahkemenin bu konudaki tutumunun da anayasanın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. Maddesine de aykırı olduğu, ayrıca hazırlık soruşturması sırasında takipsizlik kararı verilmiş ve bu karara karşı yapılan itiraz reddedilmiş ise de red kararına karşı kanun yararına bozma yoluna başvurduklarını, bu konuyla ilgili henüz bir karar çıkmadığını, dolayısıyla bunun sonucunun beklenmemesinin de hatalı olduğu, yargılama sırasında verilmiş bir tedbir kararı bulunmamasına rağmen delillerinin toplanmamasının hukuka aykırı olduğunu bildirmiştir.
DELİLLER: Davalı tarafından, İstanbul … İcra Dairesinin … E sayılı dosyasında, 02/06/2016 tarihinde, keşidecisi olan davacıya karşı kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip konusu yapıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu senet incelendiğinde; 01/10/2013 düzenleme tarihli, 03/12/2013 vadeli, 350.000,00 TL bedelli, keşidecisinin davacı …, lehtarının ise … olduğu ve TTK’nun da bononun haiz olması gereken tüm unsurları taşıdığı tespit edilmiştir. Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 16/04/2019 tarihli raporunda, ” inceleme konusu senette davacı adına atılı imzalar ile davacının mukayese imzaları arasında, tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın davacının eli ürünü olduğu” açıklanmıştır. İstanbul C.Başsavcılığının 2016/77560 soruşturma nolu dosyasında resmi belgede sahtecilik ve diğer bir kısım eylemlerle ilgili yapılan tahkikat neticesinde 01/08/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, karar içeriğinde, 08/04/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda senette … adına atılı imzaların bu kişinin eli ürünü olduğunun tespit edilmesi karşısında soyut iddia dışında şüphelinin (davalının) yüklenen suçun işlediğini gösterir dava açmaya yeterli kanıt ve emare bulunmaması nedeniyle takipsizlik kararının verildiği açıklanmıştır. Bu karara davacı, ceza dosyasındaki müşteki vekilince itiraz edildiği, İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliğinin 2019/4023 D.İş sayılı dosyasında itirazın değerlendirildiği ve 13/09/2019 tarihli kararla müşteki vekilinin itirazlarının reddedildiği görülmüştür. Davanın başlangıçta İstanbul 13. Asliye Hukuk mahkemesinde açıldığı, mahkemenin ticaret mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verdiği, iş bu kararın temyiz edildiği ve Yargıtay 19. HD tarafından onandığı görülmüştür. Yargılama sırasında İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/690 E. Sayılı imza inkarına dayalı dava dosyasının celbine karar verildiği, gönderilen cevabi yazı içeriğinde dosyanın o tarih itibariyle derdest olduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf dava konusu senetteki imzasını inkar etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporda dava konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu yönünde görüş bildirildiği görülmüştür. Söz konusu rapor ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli bulunduğundan hükme esas alınmasında usule aykırı bir yön bulunmamıştır. Davacı tarafça ayrıca senet üzerinde damga pulu bulunduğu bu uygulamanın 2003’ten itibaren sona erdiği ve davacının 1990’lı yıllarda davalı yanında çalışması nedeniyle bu senedin elde edilmiş olabileceği ileri sürülmüş ise de Adli Tıp Kurumu’nun yazı yaşı tespiti henüz yapamadığı, ayrıca somut olay bakımından bu şekilde bir inceleme yapılmasının uyuşmazlığın çözümüne katkısının olmayacağı, senette damga pulu bulunmasının senedin zorunlu unsurlarından olmaması nedeniyle sonuca etkili olmadığı, bu durumun senedin kambiyo vasfını etkilemediği, kaldı ki imzalı verilen boş bir senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının da yine yazılı ve usulüne uygun bir delille ispat edilmesi gerektiği, ayrıca hazırlık soruşturması sonrasında takipsizlik kararı verildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafın iddialarını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/10/2022