Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1832 E. 2022/1783 K. 21.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1832 Esas
KARAR NO: 2022/1783 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2020
NUMARASI: 2018/448 E. – 2020/98 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 21/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin “…” adlı fikri ürünün sahibi olduğunu, 04.06.2018 tarihinde Muş … Noterliği’ne başvuruda bulunduğunu ve bu başvuru neticesinde fikri ürünün aidiyetinin onaylandığını, müvekkilinin noterce onaylanmış projesini pazarlamak ve reklamını yapmak amacıyla 05.06.2018 tarihinde … no’lu taleple davalıya başvuruda bulunduğunu, ancak davalının müvekkiline herhangi bir olumlu cevap vermediğini, ardından davalının müvekkilinin özgün fikrini taklit ederek “…” adlı uygulamayı … ve … üzerinden satışa sunduğunu, bu yolla haksız kazanç elde ettiğini, davalının müvekkilinin fikri haklarından haksız olarak yararlandığını ve bu yolla müvekkilinin kazanç elde etmesine engel olduğunu, haksız kullanım ve pazarlamanın durdurulması amacıyla davalı şirkete 28.08.2018 tarihinde ihtarname gönderildiğini, ancak davalıdan olumlu bir geri dönüş alınamadığını, davalının “…” uygulamasının … ve … sistemlerinde halen yer aldığını belirterek, müvekkilinin “…” projesi üzerindeki haklarına yapılan tecavüzün men’ine, müvekkiline ait olan ve noterce tasdik edilip koruma altına alınan fikri ürünün, davalı tarafça haksız ve hukuka aykırı bir şekilde kullanılması, reklamı yapılarak pazarlanmış olması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10,00 TL olarak belirtilen ancak 6100 sayılı Yasanın 107. maddesi hükmünce yargılama neticesinde belirlenecek maddi tazminat tutarının temerrüt tarihinden işletilecek ticari faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davada Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görevli olmadığını, davacının 04.06.2018 tarihli “…” isimli noter beyannamesinin herhangi bir şekilde eser veya fikri sınai mülkiyet konusu ürün olarak değerlendirilemeyeceğini, davacının zaten sektörde yıllardır herkesçe bilinen ve somut servis/ürün olarak sunulan bir takım fikirleri yazılı hale getirip derleyerek hak iddiasında bulunduğunu, bu işlemin noterde tasdik ettirilmesiyle sanki korumaya değer fikri ve sınai ürünmüş gibi hak taleplerinde bulunulmasının hukuk tarafından korunmayacağım, noter beyannamesine dayanılarak herhangi bir hak ihlali iddiasında bulunulamayacağını, müvekkilinin “…” servisinin 2012 yılından bu yana müşterilere sunulduğunu, “…” servisi ve buna bağlı olarak uygulaması üzerindeki tüm fikri ve sınai hakların müvekkiline ait olduğunu, davacının noter beyannamesinin tarihinin 04.06.2018 olduğunu, dolayısıyla kronolojik anlamada da bir taklit yahut ihlalin söz konusu olamayacağını, … uygulama bilgilendirme sayfasında da “…” uygulamasının ilk olarak 2012 yılında …’a … A.Ş.’ nin geliştirici olarak kaydettirdiğinin ve o tarihten bu yana güncellemelerde sürekli geliştirildiğinin görülebildiğini, müvekkilinin 2011 yılından bu yana “…” ibareli tescilli markanın da sahibi olduğunu, müvekkilinin davacının herhangi bir hakkını ihlalinin söz konusu olmadığını, kaldı ki davacının noter beyannamesinde geçen içerik ile müvekkilinin servisinin içerik anlamında büyük ve somut farklılıklar içerdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/06/2020 tarihli 2018/448 E. – 2020/98 K. sayılı kararıyla; “…Bir fikri ürünün eser olarak nitelendirilebilmesi için, fikri ürünün bir şekle bürünmüş olması, sahibinin hususiyetini taşıması, FSEK’te sayılan eser türlerinden birisine girmesi gerektiği, alınan bilirkişi raporu ile; davalı tarafça kullanılan “…” uygulamasında, telefon sahibi telefonunu açmadan, o an ne yaptığını arayan kişilere söyleyen bir servis olduğu, arayanları karşılayarak toplantıda, tatilde, sinemada, yemekte, yurt dışında olduğunu ve daha bir çok şeyi söylediği, … uygulamasında 400’den fazla statü içinden o anki duruma uygun bir statü seçildiği, bu statünün dinlenebileceği, belli bir zaman aralığı için tanımlanabileceği, böylece arayan kişilere telefonu açmadan o anda ne yaptığı veya nerede olduğu, ne hissettiğinin bildirildiği bir uygulama olduğu, davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği ve bir kişinin telefonla arandığında, telefon çalarken, aranan kişinin hattına tanımlanan bir cümlenin arayan kişiye iletilmesini sağlayan uygulamanın davacının fikrini tescil ettirdiği tarihten çok önce davalı tarafça … uygulaması ile 2012 yılından bu yana aktif olarak kullanıldığı, bu nedenle davacının hususiyetini taşımadığı, özgünlük ve yaratıcılık içermediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkilinin … fikri ürününün Noterlik belgesi ile müvekkiline aidiyetinin tespit edildiğini, davalının reklam ve pazarlama birimine 08/06/2018 tarihinde başvurduğunu, davalının müvekkilinin fikrini birebir kopyalayarak, … ile pazarlama ve reklam faaliyetine giriştiğini, müvekkilinin zarara uğradığını, mahkemece alınan bilirkişi raporunun kendi içerisinde tutarsız olduğunu, raporda müvekkilinin ürününün FSEK kapsamında korumaya değer olduğunun açıkça tespit edildiğini, ayrıca fikri ürünün sahibinin hususiyetini taşıması gerektiği de belirtilmişse de, bilirkişi heyetinin kendisi ile çelişerek dava konusu programın eser olarak kabul edilemeyeceğini ifade ettiğini, mahkemenin bilirkişi görüşünü hükme esas alarak aynı hataya düştüğünü, mahkeme kararının açık hukuki gerekçeden yoksun olup dilekçeler ve bilirkişi raporunun tekrarından ibaret olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak yeniden rapor alınarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; mahkemece uzman bilirkişi heyetinden rapor alındığı, raporun somut ve denetime elverişli olduğu, davacının 04.06.2018 tarihli “…” isimli noter beyannamesinin herhangi bir şekilde “Eser” ve/veya “Fikri ve Sınai Mülkiyet Konusu Ürün” olarak nitelendirilebilmesinin mümkün olmadığı gibi 6102 sayılı TTK uyarınca “iş ürünü” niteliğinde de olmadığını, davacının sadece sektörde yıllardır herkesçe bilinen ve uzun yıllardır somut servis/ürün olarak da sunulan bir takım fikirleri, özel bir emek dahi sarf edilmeyen şekilde dokümante ettiğini, müvekkiline karşı hak iddiasında bulunulamayacağını, bir fikir ve sanat eserinin FSEK anlamında eser olarak kabul edilerek korunabilmesi için; sahibinin hususiyetini taşıması, sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde şekillenmiş olması, FSEK’de öngörülen eser türlerinden birinin içine girmesi ve fikri çabanın ürünü olması gerektiğini, bu dört şartının varlığının Mahkeme tarafından resen araştırılması gerektiğini, davacının dava gerekçesi yaptığı 04.06.2018 tarihli “…” isimli noter beyannamesinin “Eser” ve/veya fikri ve sınai mülkiyet konusu ürün olarak nitelendirilebilmesi mümkün olmadığı, bu noter beyannamesine dayanarak herhangi bir hak ihlali iddiasında bulunulamayacağını beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya kapsamında bulunan Muş … Noterliği’nin 04/06/2018 tarihli ve … yevmiye numaralı tespit belgesinde; “…: Bu fikir ticaretin sanala döndüğü bu günlerde alış veriş yapan insanların bütün ön yargı ve tereddütünü ortadan kaldırmak, alışverişte satışı etkileyen faktörün olan güvenin tesisi için hayatta para ile alınamayan ve tedariki mümkün olmayan bir insanın kıymetli varlığı olan zamanının da israf edilmemesini temin edecektir. Örneğin bir numara var elinizde, bu numara henüz rehberinize kayıtlı değil ve bu numarayı aradınız. Telefon çalmaya başladı ve cevap yaklaşık on beş-yirmi, bazen de dakikalar alır. Ama eğer bu aranan … kullanıyorsa daha onun telefonu çalmadan aradığının doğru kişi olup olmadığını anlar. Doğruysa cevap vermesini bekler, yanlış ise hemen kapatır ve bu da kişinin telefonunda cevapsız çağrı olarak gözükmez. Bir de aradığınız kişi açısından konuyu ele alırsak arayan kişinin sizinle alakası yoksa onun vaktini almış, dikkatini dağıtmış, belki de hayatında büyük bir soruna istemeden dahi olsa sebep olmuş olabilirsiniz. Tekrar somut bir örnekle anlatırsam, birini aradınız ve sekreterim cebimde cevap verdi. Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı … özel telefonu birazdan size cevap verecek dedi ve ben hemen kapattım. Çünkü … bey ben bu gün antrenmana gelmeyeceğim diyemem, futbolcusu değilim. Eğer sayın … beyefendi bu … servisini kullanmıyorsa, ben onu arayacağım, o da cevap verecek. Toplantıdaysa dikkati dağılacak, seçim konuşması yapıyorsa dikkatsiz görünecek. Yani belki benim açımdan bir zarar olmaz ama onun başkanlığı kaybetmesine bile sebep olabilir. Ya da kendimden örnek verirsem; ben … Muş ve Civar İller Çözüm ortağıyım ama,en yakın çevremde dahi kendimi ve yaptığım işi anlatamıyorum. Çok ama çok güçlük çekiyorum. Halbuki biri beni aradığında daha telefonum çalmadan önce … cevap verse “… Bölge Temsilcisi …’nın telefonu” ya da sadece “… … ELEKTRİK MUŞ BÖLGE TEMSİLCİSİ SİZE CEVAP VERECEK: GÜVENLİĞİNİZ GEREĞİ veya HİZMET KALİTESİ GEREĞİ GÖRÜŞMELERİMİZ KAYDEDİLECEKTİR” dese, hem arayan kişiye işimin reklamını yapsa, benim de yetkili temsilci olduğumu arayan kişi de anlasa ön yargıları aklının en ücra köşesine fırlatıp atsa, benimle ön yargısız bir diyaloğun içine girse, hem satışlar artar, hem gereksiz vakitler nakit olarak ülke ekonomisine kazandırılır. Bu uygulama daha önce dünyada uygulanmamıştır. Özet olarak telefon santral sisteminin robot operatör kısmının cep telefonuna uyarlanmasıdır. Bu fikir ben … … TC kimlik numaralı kişiye aittir. “ şeklinde tespit yapılmıştır. İlk derece mahkemesince bilişim uzmanı bilirkişi ile fikri mülkiyet uzmanı akademisyen bilirkişilerden alınan 13.09.2019 tarihli raporda; “…davacının noter evrakı ile tescil ettirdiği fikirler ile davalı tarafın ürettiği uygulama arasında benzerlik bulunduğu, ancak davacının noter evrakının hazırlandığı tarih olan 04.06.2018 tarihinden önce, Aralık 2012, Ocak 2013 dönemlerinde davalının dosyada konu edilen “…” uygulamasını duyurduğu ve tüketicilerin hizmetine sunduğu, “…” başlıklı fikri ürünün, bir kişinin telefonla arandığında, telefon çalarken, aranan kişinin hattına tanımlanan bir cümlenin (kelime grubu) arayan kişiye iletilmesini sağlayan bir uygulama olarak tanımlandığı, davacının burada, haberleşme alanında problem olarak gördüğü bir duruma ilişkin fikri çaba yürüttüğü ve bu çalışmayı da örneklerle açıklamak suretiyle yazılı hale getirerek belli bir formata kavuşturduğu, ancak davacının bu çalışmasının herhangi bir özgünlük, yaratıcılık barındırmadığı, bu sebeple “…” isimli fikri çalışmanın eser olarak değerlendirilemeyeceği” beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin dava dilekçesinde: müvekkilinin … fikri ürününün Noterlik belgesi ile müvekkiline aidiyetinin tespit edildiğini, davalının reklam ve pazarlama birimine 08/06/2018 tarihinde başvurduğunu, davalının müvekkilinin fikrini birebir kopyalayarak, … ile pazarlama ve reklam faaliyetine giriştiğini ileri sürerek, haklarına tecavüzün meni ve tazminat talepli dava açmıştır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Mahkemece, davacı tarafça 04.06.2018 tarihinde Muş … Noterliği’nde tespiti yapılan “…” başlıklı belgelerin, eser vasfında olup olmadığı incelenmiş, bu husus teknik değerlendirme gerektirdiğinden rapor alındığı, bilirkişilerce noterlikçe tespit edilen fikri ürünün, 5846 Sayılı FSEK 1/B-a Maddesinde tarifi yapılan eser tarifi yönünden, objektif unsur olan, fikrin FSEK 1. Maddede sayılan eser türlerinden birisine dahil olma ve sübjektif unsur olan eser sahibinin hususiyetini taşıma unsurlarına sahip olup olmadığının incelendiği, raporda; davacının fikri ürününün somutlaştırıldığı anlaşılıyorsa da, fikri ürünün sahibinin hususiyetini taşımadığı, davalı tarafça “…” ismi verilen uygulamanın 2012 yılından beri aktif şekilde akıllı telefon uygulaması olarak kullanıldığı, davacının fikri ürününün özgünlük ve yaratıcılık içermediğinin tespit edildiği, rapor ekinde internet üzerindeki araştırmalara ilişkin tarih içeren ekran görüntülerine yer verildiği, davalıya ait uygulamaya ilişkin açıklama ve görüntülerin Noter tespit tarihinden daha eski tarihli olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekilinin mahkeme kararının gerekçe içermediğine ilişkin istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Mahkemece hükme dayanak alınan rapordaki tespitler göz önüne alındığında, davacı tarafın … isimli fikri ürününün eser vasfında olmadığı, özgün ve yaratıcılık içermediği, davalı tarafça benzer uygulamanın 2012 yılından beri kullanıldığı göz önüne alınarak ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 21/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.