Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1825 E. 2022/1768 K. 21.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1825 Esas
KARAR NO: 2022/1768 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2020
NUMARASI: 2017/42 E. – 2020/88 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin “…” ve “…” adlı kitapların yazarı …’ in Türkiye temsilcisi ve kitaplarının Türkiye yayımcısı olduğunu, aynı zamanda müvekkilinin “…” bireysel danışmanı olduğunu ve seminer vermeye … tarafından yetkilendirildiğini, … orijinal isimleri “…” ve “…” olan, Türkiyede “…” ve “…” isimleriyle yayınlanan kitapların yazarı olduğunu, “…” isimli kitabın ilk defa 2002 yılında “…” kitabının ilk defa 2004 yılında Güney Afrika da yayınlandığını, …’ ın “…” ve “…” adlı kitaplarının 2005 yılında Türkiye’de yayınlandığını, müvekkilinin “…” sisteminin insanlar tarafından yararlanılması için www…com internet domaini aldığını, günümüzde bu site üzerinden çalışmalarına devam ettiğini, müvekkilinin 2011 yılında davalı taraf ile seminer konusunda yazışmalarda bulunduğunu, 2014 yılında da davalının seminer sözleşmesini imzaladığını, davalını 2015 tarihinde TPMK’na başvuru yaparak markasını tescil ettirdiğini, davalının müvekkilinden haberdar olma ve seminerlerine katılmasına rağmen bu hareketinin kötü niyetle yapıldığını, davalının “…” markasından başka “…” ve “…” markalarını da haksız ve kötü niyetli olarak kendi adına tescil ettirdiğini, bunlarla ilgili de dava açıldığını ve davalının kötü niyetli olduğunun ortaya çıktığını belirterek, tüm bu nedenlerle, davalı adına tescilli “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüyle sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dosyasında … ve davacı arasında herhangi bir yetki belgesi olmamasına rağmen, müvekkili aleyhine huzurdaki davayı ikame etmelerinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin ilan ve tescil ettirdiği ticari markasının somut dayanaktan yoksun, sadece iddiaya dayanarak hükümsüz kılınamayacağını, davacının seminere katılım sözleşmesi başlıklı belgeye dayanarak marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu belirtmesinin yanlış olduğunu, katılım sözleşme belgesinde dahi ilgili markaların tescil edilemeyeceği yönünde herhangi bir ibarenin bulunmadığını, müvekkilinin markalarını usule uygun şekilde tescil ettirdiğini, davacının sahip olduğu domain adresi ve dava dışı …’ ın Güney Afrika da yazdığı belirtilen kitaplara dayanarak müvekkilinin markasının arasında herhangi bir ilişki kurulamayacağından markanın hükümsüz kılınamayacağını, …’ ın yazdığı Türkçe karşılığı “…” ve “…” olan kitap isimleriyle müvekkil markasının farklı olması sebebi ile ilişkilendirilme yapılamayacağını, sözleşmenin içeriğinde patent, telif ve ticari amaçla kullanıma yer verildiğini, ancak marka tesciline ilişkin herhangi bir akdin bulunmadığını, ayrıca sözleşmede belirtilen yasaklamanın ticari hayatı engelleme kastı olduğunu ve bu durumun yasal olmadığını, davacının FSEK kapsamındaki eser adları ve içeriğinin, müvekkil markasıyla ilişkilendirilemeyeceğini, davacı tarafın iddia ettiği gibi bu haklarını korumada çekimser kaldığını ve her zaman müvekkilinin markayı usulüne uygun tescil ettirdikten sonra, davacı tarafın kötü niyetle dava ve talep hakkını kullandığını, davacının iddia ettiği gibi “…” ibaresini ilk defa davacı taraftan değil, cep telefonlarının kullanılmaya başlandığı 90’lı yıllardan itibaren teknik konu olan “…” ibaresiyle öğrendiğini, davacı tarafın huzurdaki davayı mükerrer ikame ettiğini, aynı taleplerinin İstanbul Anadolu 2. FSHHM 2017/44 Esas sayılı dosyası kapsamında bulunması sebebi ile huzurdaki davanın reddedilmesini, davanın, davacının talepleri yönünden zamanaşımına uğraması sebebi ile reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafın dosyaya sunduğu sözleşmede, uyuşmazlık konularında Bakırköy Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili kılınması sebebi ile huzurdaki davanın Yetkili Bakırköy FSHHM’ne gönderilmesi gerektiğini, davanın öncelikle yetkisizlikten, bilahare esastan bütünü ile reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/06/2020 tarihli 2017/42 E. – 2020/88 K. sayılı kararıyla; “…Somut olay incelendiğinde, davacının “…” isimli … tarafından yazılan eserlere ilgili Türkiye’de seminerler vermek üzere yetkilendirildiği, davalının marka tescilinden çok önce 07/07/2008 tarihinde www…com alan adını aldığı, halen bu alan adını ve içeriğinde “…” ibaresini kullandığı, bu nedenle “…” ibaresi üzerinde öncelik hakkına sahip olduğu, davalının da bu eserle bağlantılı olarak 2014 yılında katıldığı ve davacı tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen … isimli eğitim semineri sonrasında 2015 107749 tescil numaralı “…” markasını, davacının haklarını alarak, Türkiye’de gerçekleştirdiği seminer düzenleme hizmetleriyle de bağlantılı olan 41. sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri, sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil), dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil)” hizmetleri ile ayrıca yine 41. Sınıfta yer alan, ancak davacının faaliyet alanında bulunmayan “film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri, haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri, fotoğrafçılık hizmetleri, tercüme hizmetleri ” de dahil olmak üzere 41. sınıf kapsamındaki mal ve hizmetler için kendi adına tescil ettirdiği, davalının bu tescilinin kötüniyetli olduğu, bu nedenle “…” markası için SMK’nun 6/6. ve 6/9. maddesi uyarınca hükümsüzlük koşullarının gerçekleştiği, tescilin kötüniyetli olduğu, markanın tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler için hükümsüz kılınması gerektiği” gerekçesiyle; davanın kabulüne, davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacının hükümsüzlük talepleri yönünden 6769 Sayılı SMK hükümlerinin uygulanamayacağını, davaya konu markanın 28/12/2015 tarihinde başvurusunun yapıldığını ve 21/09/2016 tarihinde davalı adına tescil edildiğini, SMK’nın geçici maddelerinde 556 Sayılı KHK’nın yürürlükten kaldırıldığı belirtilmişse de, başvuru ve tescil yapıldığı dönemde yürürlükte olmayan mevzuat gereğince geriye dönük olarak hükümsüzlük iddia edilemeyeceğini. -6769 Sayılı SMK 6/6 ve 556 Sayılı KHK 8. Maddesinde nispi red nedenlerinin düzenlendiğini ve KHK 35. Maddeye göre bu hakkın bültende yayın tarihinden itibaren 3 ay içerisinde kullanılabileceğinin düzenlendiğini, bir an için aksi düşünülse dahi, … ibaresinin sadece faaliyette bulunulduğu Eğitim ve öğretim hizmetleri, sempozyum, kongre ve seminer düzenleme hizmetlerinde sınırlandırılabileceğini, diğer hizmetler yönünden sınırlandırmaya tabi tutulamayacağını. -Davacının salt alan adının alınması nedeniyle müvekkilinin marka hakkının hükümsüzlüğünün de istenilemeyeceğini, davacının bu ibareyi daha önce marka olarak tescil ettirmesi veya tescil başvurusunda bulunması gerektiğini, TPMK tarafından tescil engeli bulunmadığı tespit edilerek müvekkilinin markasının tescil edildiğini, davacının marka başvurusuna itiraz etmediğini, davacının Güney Afrika’da yaşayan …’in Türkiye’deki temsilcisi olduğunu ileri sürmüşse de, dava süresince belge sunmadığını, adı geçen yazar tarafından müvekkili aleyhine aynı mahkemede 2017/482 E ve 2018/105 E sayılı davalar açıldığını, mahkemenin isabetsiz kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurduklarını, sadece kitap ismi içinde ve alan adında kullanılması nedeni ile “…” gibi, son 30 yılda tüm dünyada ortak olarak ve çok yaygın kullanılan teknik bir terimin 41. Sınıfta kullanımının alenen tekel altına alınmasının ve sektörde başkalarınca kullanımının yasaklanmasının mümkün olmadığını. -Mahkemece müvekkilinin 2014 yılında katıldığı seminerden sonra marka başvurularında bulunduğu ve kötüniyetli olduğu kanısına varılmışsa da; dava dışı …’in … ibaresi içeren eserlerinin G. Afrika Cumhuriyeti’nde 2002; Türkiye’de ise 2005 ve 2012 yıllarında yayınlandığı bilindiği, davacının ileri sürdüğünün aksine, müvekkilin 2014 yılında seminere katıldıktan sonra … vs hakkında bilgi sahibi olduğu iddiaları geçerliliğini kaybettiği, müvekkilinin kitaptan ve yayından esinlenmiş olsa idi, o tarihten itibaren marka başvurusunda bulunabileceğini, değerlendirmelerin hiçbir somut veriye dayanmadığını. -Seminere Katılım Sözleşmesi başlıklı belgede dahi, “…” markasının tescil edilmesinin yasaklanmadığını, müvekkilince de herhangi bir taahhütte bulunulmadığını, yasaklananın dava dışı … isimli şahsa ait olduğunu belirttiği … ile ilgili bilgilerden ve bir dizi matematik formülünden ibaret olduğunu, aynı sözleşmenin B-2. Maddesinde; bir dizi matematik formülünün ve … sistemi’nin isminin aynen ya da değiştirilerek patent alınmayacağını; telif alınmayacağını, ticari amaçla kullanılmayacağını, kazanç elde edilmeyeceğini vs taahhütlerde bulunulduğunu, sınırlı sayıda belirtilen sebeplerde marka hakkı başvurusu ve tescili yasağı yer almadığını. -Mutlak red sebeplerinin de bulunmadığını, istinaf aşamasında bulunan 2017/482 E sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda SMK 6/6 ve 5. Maddelerinin uygulanmasının mümkün olmadığının beyan edildiğini, mahkemenin SMK 6/9 maddesine göre kötüniyetli tescil olduğuna yönelik kanaatin de çelişkili olduğunu, somut veri bulunmadığını. -Müvekkilinin … markasının seri marka olarak sınıflandırılmasının da olanaksız olduğunu. – Davacı tarafın faaliyet göstermediği “film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri, haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri, fotoğrafçılık hizmetleri, tercüme hizmetleri” gibi alanlarda müvekkilin markasının iptal ve hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceğini beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Geçici 1. Maddesinde, KHK hükümlerinin hangi hallerde uygulanacağının düzenlendiğini, bunun dışında kalan hallerde ve hükümsüzlük davalarında uygulanacak hukukun ise, dava tarihinde yürürlükte olan Kanuna göre belirleneceğini, davada SMK hükümlerinin uygulanacağını, müvekkili …’ın, … Sistemi Bireysel Danışmanı ve seminer vermeye … tarafından yetkili kılınmış tek isim olup, …’ın “…” ve “…” adlı kitaplarının 2005 yılında Türkiye’de yayınlandığını ve müvekkilinin 07.07.2008 tarihinde www…com internet sitesinin alan adını, ‘…’ olarak Türkiye’de … Sistemi’nden faydalanmak isteyen kişilere tanıtım ve bilgilendirme yapmak amacıyla aldığını, müvekkilinin 2011 yılında davalı taraf ile seminer konusunda yazışmalarda bulunduğunu, 2014 yılında da davalı seminer sözleşmesini imzaladığını, bunun akabinde davalının 2015 tarihinde TPMK’na başvuru yaparak müvekkili tarafından alınan domain isminin aynısı olan ‘…’ ismini marka olarak tescil ettirdiğini, bu ibare üzerinde müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğunu beyanla, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: TPMK kayıtları incelendiğinde; … numaralı “…” markasının 41. Sınıfta 28/12/2015 tarihinde üzerine, 21/09/2016 tarihinde davalı adına tescil edildiği, davacı adına tesis edilen www…com alan adının 07/07/2008 tarihinde alındığı, halen davacıya ait olduğu tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 13.04.2018 tarihli bilirkişi raporunda; “…dosya kapsamında iddia, savunma, delil, www…com web sitesi ve TPMK nezdinde yapılan araştırma sonucunda ; …net kullanılarak yapılan incelemede, …com alan adı kaydının 07.07.2008 tarihinde kayıt ettirildiği ve 07.07.2019 tarihine kadar kayıtlı olduğu, …org kullanılarak yapılan incelemede, …com alan adlı internet sitesinin 02.04.2009 tarihinden itibaren internet arşiv kaydının tutulduğu, incelenen …com alan adlı internet sitesinin, bir “Blog” sayfası olduğu, Blog sayfası olmasının yanı sıra “…” başlığı altında “…” adlı kitabın ve yazarı …’in tanıtıldığı, kitap siparişinin verildiği, “…” hakkındaki eğitimlerin ve danışmanlığın içeriklerinin anlatıldığı bir internet sitesi olduğu, “…” markası üzerinde davacının öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğu, davalının “…” ibareli markayı kötü niyetle tescil ettirdiği, davalının … doya numaralı “…” ibareli markasının davacı markasıyla iltibas yarattığı” beyan edilmiştir.İlk derece mahkemesince alınan 20.06.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda; davacının web sitesinin içeriklerine raporda yer verildiği, içeriklerden … ibaresinin 20 Kasım 2009 tarihinde “…”, “09 Haziran 2011 tarihinde “…”, 20 Nisan 2012 tarihli içerikte “…, …”, 23 Aralık 2013 tarihli içerikte “…”, 14 Nisan 2013 tarihli içerikte “…”, 14 Nisan 2013 tarihli içerikte “…” şeklinde içeriklerin bulunduğunun anlaşıldığı, bilirkişilerce haber arşivlerinden davacı tarafın markayı ayırt edici konuma getirdiği , bu ayırt ediciliğin domain adresinden ziyade markasal kullanım olduğu ayırt edicilik vasfına ulaştığı beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E: Marka hükümsüzlüğü davasında ilk derece mahkemesince, davalı markasının 6769 Sayılı SMK 6/6 ve 6/9 maddeleri gereğince hükümsüzlük koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Hükümsüzlük istenen davalının “pınkodtr” markasının da 41. Sınıfta 28/12/2015 başvuru tarihinden itibaren tescil edildiği anlaşılmıştır. Davacı adına “…” alan adının 07/07/2008 tarihinde tescil edildiği, web sitesi içeriğinde, …’un ve “…” isimli kitabın tanıtıldığı, “…” hakkındaki eğitim ve danışmanlık hakkında bilgi verildiği, dosyaya sunulan … isimli kitapta, Yayın Yönetmeni: …, Yazar: … olduğu, kitabın basımı, çoğaltılması, yayılması ve diğer yayın haklarının … Tic-…’a ait olduğunun belirtildiği, internet sitesinde …’ın … sisteminin Türkiye Yetkilisi olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında 13/09/2014 tarihli “…-… Sistemi Seminerine Katılım Sözleşmesi” imzalandığı, Sözleşme içeriğinden seminerde Davacı … tarafından bulunan ve geliştirilen birtakım matematik formülü ile bu formülün yorumlanması için eğitim verileceğinin açıklandığı, Sözleşme B-2 maddesinde “…bu sistemde öğretilen bilgileri ve seminerlerde eğitimi verilen matematik formülünü ve … Sistemi’nin ismini aynen yada değiştirerek patent almayacağını, telif almayacağını, ticari amaçla kullanmayacağını…” taahhüt ettiği anlaşılmıştır. … ibaresi “…” yani Türkçe karşılığı “Kişisel Kimlik Numarası’nın” kısaltılmışıdır. Davacının internet sitesi alan adının “…” olduğu, internet sitesi içeriğinde davalı markasının tescilinden önce bu ibarenin markasal olarak kullanıldığı ve davacının “…” ismini bir sistemin adı olarak kullanarak, sistemin tanıtıldığı seminerler düzenlediği, davalının da bu seminere katılarak sözleşme imzaladığı, katılım sözleşmesi B-2 maddesinde bu isim altında patent, telif alınamayacağı ve ticari amaçla kullanılamayacağı düzenlendiği, ismin marka olarak tescilinin de ticari amaçla kullanım kapsamında olduğu anlaşılmıştır. 6769 Sayılı Sınai mülkiyet Kanunu 6/6 maddesinde “markanın başkasına ait telif hakkını veya fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde” ve 6/9 maddesinde “Kötüniyetle yapılan marka başvurusunun itiraz üzerine reddedileceği” , 25/1 maddesinde de 6. Madde de sayılan hallerden birinin bulunması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verileceği düzenlenmiştir.Davacının alan adı tescili ve markasal kullanımının önceki tarihli olduğu, davalı tarafça “…” markasının 41. Sınıfta tescil ettirildiği, güvenin kötüye kullanılması suretiyle marka tescili de kötüniyetli tescil kapsamında değerlendirilebileceği kanaatine varılmakla, mahkemece davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi yerinde olduğundan, davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 11,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 21/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.