Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1819 E. 2022/1879 K. 04.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1819 Esas
KARAR NO: 2022/1879 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2020
NUMARASI: 2017/662 E. – 2020/41 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafın 27.11.017 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil edilmiş olan … sayılı ” …” marka başvurusunun, müvekkili … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına tescilli olan ve kullanılmakta olan, ayırt edici nitelikte olan “…” ana unsurlu markaları ile yanıltıcı derecede benzer ve aynı sınıflarda tescilli olduğunu, müvekkilinin en büyük kuruluşlardan biri olması, toplumda tanınmış ve itibarlı olması, başvuru sahibinin kötü niyetli olması sebebi ile 6769 sayılı Kanun’un 6. ve 25. maddesi ve TTK’nın haksız rekabeti düzenleyen hükümleri uyarınca hükümsüz kılınarak sicilden terkin edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline ait faaliyeti bilinirliğinin ve kendilerine ait sair marka ve seri markaların davacının iddia ve taleplerinin haksızlığını ispatladığını, dava konusu markanın müvekkili şirket’in 30.03.2017 tarihli tescil talebinin üçüncü kişiler tarafından herhangi bir itiraza konu edilmeyerek kabulü sonucunda tüm aşamaları sorunsuz tamamladığını, müvekkili şirkete ait “…” markası ile davacıya ait “…” markasının şekil, tertip, fonetik yönden aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığını, davacının ve markalarının tanınmışlık düzeyinin ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılmasına olanak sağlamayacak kadar düşük olduğunu, müvekkili şirkete ait markanın asli ve ayırt edici unsurunun markaların karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, “…” kelimesinin jenerik bir isim olmasından dolayı tek kişinin tekeline bırakılamayacağını, ayırt edicilik özelliği bulunmadığını, müvekkili markasının bölünerek değil bütünü itibari ile bıraktığı izlenim ile değerlendirilmesi gerektiğini, davacının ve bu davanın kötü niyetli olduğunu, bu açıklamalar ışığında değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/02/2020 tarihli 2017/662 E. – 2020/41 K. sayılı kararıyla; “… somut olaya bakıldığında, davacının, davalıya ait ve davaya konu olan “…” markasının tescilli olduğu 03,05,29,30,31,32. sınıflarda tescilli ve daha eski tarihli “…” ibaresinin yer aldığı birden fazla markasının mevcut olduğu, her iki tarafın markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinin birebir aynı olduğu, “…” esas unsurunun yanına eklenen diğer kelimelerin genellikle tanımlayıcı nitelikte kelimeler olması nedeniyle her iki taraf markasının hitap ettiği ortalama tüketicinin aklında kalacak olan kelimenin “…” ibaresi olduğu, her ne kadar alınan ilk bilirkişi raporu ile aynı bilirkişinin düzenlediği ek raporda “…” ibaresinin davalının markalarında esas unsur olarak kullanılmadığı gerekçesiyle markaların benzer olmadığına dair görüş bildirilmişse de davalının markasında “…” ibaresinin yanında yer alan “…” ibaresinin tanımlayıcı nitelikte olması nedeniyle markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, yine davalı şirketin daha çok bilinen bir şirket olmasının markaların karıştırılma ihtimali için SMK’da yer alan kriterlerden birisi olmadığı, davalının markasının davacının markalarından daha sonra tescil edildiği, bu nedenle bu raporlara itibar edilemeyeceği, en son alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, davalının markasını gören ortalama tüketicinin davacının seri markalarından birisi olduğunu düşünerek markalar arasında bağlantı kurabileceği, davacının markalarının esas unsuru olan “…” ibaresi ayırt ediciliği yüksek olmayan bir kelimeyse de, davacının bu ibare ile tescil ettirdiği seri markalarının bulunması nedeniyle, bu ibare üzerinde hak elde ettiği, tarafların markalarının tescilli oldukları ortak mal ve hizmet sınıfları için SMK’nun 6/1. maddesinde tanımlanan hükümsüzlük koşulunun gerçekleştiği, davalının markasının tescilli olduğu 33. sınıf için ise davacının bu sınıfta tescilli markası bulunmadığından hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı, davalının markasını kötüniyetle tescil ettirdiğinin kanıtlanamadığı” gerekçesiyle; Davanın KISMEN KABULÜNE, -Davalı adına tescilli 2017 28845 numaralı “… …” markasının tescilli olduğu 03, 05, 29, 30, 31 ve 32.sınıflar için KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, -Davacının 33.sınıfla ilgili hükümsüzlük talebinin REDDİNE” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI:Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalının müvekkilinin markasının bilinirliğinin/tanınmışlığının bulunmadığına yönelik savunmasının yerinde olmadığını, gerek mağazalar gerek internet üzerinden 81 ile satışının bulunduğunu, davalının ise kendi resmi web sitesinde 50 ilde mağazasının bulunduğunu beyan ettiğini, markaların benzer olduğunu, müvekkilinin seri markalarının bulunduğunu. -Mahkemenin 33. Sınıfta “Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller.” emtiaları yönünden davanın reddine karar vermişse de, müvekkilinin … sayılı … ibareli markasının tescil emtiasında “Biralar:alkollü ve alkolsüz biralar, ale ve porter biraları, bira yapımında kullanılan preperatlar (arpa mayası, şerbetçi otu özü), bira mayaları” emtiaları ile çok yüksek oranda benzediğini, Avrupa Birliği Genel Mahkemesinin 05/10/2011 tarihli … , … de …, EU:T:2011:565, §31 davasının kararında 32. Ve 33. Sınıftaki ürünlerin özellikle de 32. Sınıftaki biralar ve 33. Sınıftaki alkollü içecekler emtialarının birbirleri ile çok yakın ilişki içerisinde olduğu belirtildiğini, 33.sınıftaki farklı alkollü içecekler arasında ve Sınıf 32’deki geniş alkollü içecek kategorisi ile bira arasında benzerlik bulunduğunu, üretim süreçleri farklı olsa da, bu ürünlerin tümünün halka yönelik aynı alkollü içecek (nitelik) kategorisine ait olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacının markalarının tanınmışlık düzeyinin ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılmasına olanak sağlamayacak kadar düşük olması sebebiyle, markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığını, Kanun’un 5/1(ç) maddesi uyarınca markalar arasındaki iltibas tehlikesi değerlendirilirken markalar arasındaki benzerliğin ortalama tüketici algısı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiğini, davacı şirketin lokal bir şirket olup kısıtlı imkanlarıyla Bursa ve çevresinde hizmet verdiğini, bölgesel kapsamı olan bir firma olduğunu, davacı şirketin lokal ve ülkenin azınlık bir kesimi tarafından bilindiğini, tanınmışlık kriteri anlamında Müvekkili Şirket ile karşılaştırılamaz nitelikte olduğunu, Avrupa Adalet Divanı’nın vermiş olduğu … kararında “önceki markanın özellikle halkta tanınmış olmadığı ve görsel içeriğinin de az olduğu hallerde, iki marka arasındaki salt kavramsal benzerlik, karıştırma ihtimaline yol açmaya yeterli olmadığı” değerlendirmesi yapıldığını. -Mahkemenin dava konusu markaların aynı veya aynı türden olması sebebiyle, markalar arasında iltibas ihtimali bulunduğuna yönelik kararının isabetsiz olduğunu, markaların ürün sınıfları ve emtiaları aynı olsa da iki şirket arasında herhangi bir rekabet etme olanaklarının bulunmadığını, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını. -Müvekkiline ait “… ” markası ile, davacı adına tescilli “…” markasının aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olmaması sebebiyle mahkeme kararının bozulması gerektiğini, davacı markasının sıradan bir yazı tipi ile tek düze bir şekilde “…” şeklinde, sadece tek kelimeden ibaret olduğunu, müvekkilinin markasında ise “…” kelimesi ön planda olacak şekilde büyük puntolarla ortada yer alırken “…” kelimesi de arka planda küçük, oval ve yanları işaretli bir şekilde yer aldığını, kelimelerin şekil ve punto açısından farklılık gösterdiğini, işitsel olarak ta farklı olup, müvekkilinin markasında “…” kelimesine vurgu yapıldığını, Müvekkiline ait “… …” markasının ülkemiz coğrafyasında yetişen ve üretilen yöresel lezzetlere bir yönlendirme ve lezzet kelimesine bir vurgu yapılmak istendiğinin anlaşıldığını, davacıya ait marka incelendiğinde jenerik bir ifade ve zamir olan “…” kelimesinden oluştuğu ve yöresel lezzet anlamına gelecek herhangi bir ifade barındırmadığı, kendi kurumsal yapısına gönderme yaptığının görüldüğünü, markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığını. -Müvekkiline ait markanın asli unsurunun “…” kelimesi olduğunu, 3. Bilirkişi raporunda da “…” kelimesinin arka planda olduğunun açıkça ifade edildiğini. -Mahkemenin “…” kelimesine ilişkin Jenerik isim itirazlarının dikkate alınmadığını, zamir olarak kullanılan ve hiçbir ayırt edici unsuru bulunmayan işbu kelimenin tek bir kişinin tekeline bırakılamayacağını, uygulamadaki kararlara da bakıldığında “…” kelimesi gibi jenerik olan ifadelerin markalar içerisinde ayırt edici veya asli unsur olarak değil tali veya tamamlayıcı bir unsur olarak yer alabileceği ve marka değerlendirmesi sırasında da içerisinde bu tarz ifadeler barındıran markaların bölünmeksizin bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinin açıkça belirtildiğini, “…” ibaresinin jenerik ve ayırt edici niteliği olmadığını, bu durumun Kurum nezdinde aynı ibarenin 200’den fazla sayıda marka tesciline konu olmasına sebebiyet verdiğini, dilekçe ekinde … unsurlu marka listesini sunduklarını.-… ibaresinin markaların ayrım gücünü kuvvetlendirmesi sebebiyle, dava konusu markalar arasında iltibas tehlikesinin mevcut olmadığını,Prof. Dr. …’ın Marka Hukuku adlı eserinde iltibas değerlendirilmesi yapılırken itiraza dayanak olarak gösterilen markanın sahip olduğu ayrım gücünün de dikkate alınması gerektiği ve orijinal olmayan ve ayrım gücü zayıf olan markaların iltibas tehlikesinden kurtulması için yeni markada ufak bazı değişikliklerin yapılmasının yeterli olacağını kaleme aldığını, ayrım gücü zayıf olan “…” markasının iltibas korumasının zayıf olacağının açık olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan TPMK kayıtları incelendiğinde; … nolu “bizdensaraylaralayık” markasının 29, 30, 32. sınıflarda, … nolu “bizdensaraybaşı bulgur” markasının 29. Sınıfta, … numaralı “…” 35. sınıfta, … numaralı “…” markasının 35. sınıfta, … numaralı “…” markasının 30. sınıfta, … numaralı “…” markasının 30. sınıfta, … numaralı “… size” markasının 05, 29, 30, 32. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 30. sınıfta, … numaralı “…” markasının 30. sınıfta, … numaralı “…” markasının 30. sınıfta, … numaralı “…” markasının 03, 05, 09, 16, 21, 31, 35, 40, 43. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 29, 30, 32. sınıflarda davacı adına tescilli oldukları, … numaralı ” …” markasının 29, 30, 32, 35. Sınıflarda 04/02/2011 tarihinde başvurusunun yapıldığı anlaşılmıştır.Hükümsüzlüğü istenen davalının … nolu “…” markasının ise 03, 05, 29, 30, 31, 32, 33. sınıflarda tescilli olduğu, tescil başvuru tarihinin 30/03/2017, tescil tarihinin ise 27/11/2017 olduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan 16.10.2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın markasının ayırt edici gücünün daha küçük bölgelerde olduğuna, davalı tarafa ait … dosya numaralı “… …” ibareli markanın ortalama tüketiciler nezdinde; ürünü satan davalı tarafın davacı taraftan daha fazla tanınmışlık ve bilinirliğe sahip olduğundan dolayı karışıklığa sebebiyet vermeyeceğine, davalı tarafa ait markaların, davacının markasında “…” ibaresinin esas unsur olarak kullanmamasından dolayı ortalama tüketiciler nezdinde karışıklığa sebebiyet vermeyeceğine, hükümsüzlük hususundaki hukuki takdir yetkisinin Mahkemeye ait olduğu beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince aynı bilirkişiden alınan 21.03.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda; davacı tarafın markasının ayırt edici gücünün daha az olduğuna, davalı tarafa ait … dosya numaralı “…” ibareli markanın ortalama tüketiciler nezdinde davacı taraf markalarına iltibas ve karışıklığa sebebiyet vermeyeceğine, davalı tarafa ait markanın, davacının markasında “…” ibaresinin esas unsur olarak kullanılmamasından dolayı ortalama tüketiciler nezdinde karışıklığa sebebiyet vermeyeceği, hükümsüzlük hususundaki hukuki takdirin Mahkemeye ait olduğu beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince farklı bir bilirkişiden alınan 26/08/2019 tarihli raporda; davalı tarafa ait marka ile davacı markalarının 03, 05, 29, 30, 31 ve 32.sınıflar bakımından örtüştüğü, bu sınıflar bakımından SMK’nun 6. maddesinde öngörülen aynı sınıfta tescil edilmiş olma şartının gerçekleştiği, davalı markasının tescilli olduğu 33.sınıftaki emtia bakımından davacı markaları ile herhangi bir bağlantı kurulamayacağı, bu bağlamda SMK’nun 6. maddesinde öngörülen aynı veya benzer sınıfta tescil edilmiş olma şartının gerçekleşmediği, “…” ibareli seri markalar varken “… ” ibareli bir markanın aynı sınıflarda tescilinin, bu markanın seri marka silsilesinin devamı olarak algılanmasına yol açabileceği, bu nedenle iltibasa yol açabileceği, … ibareli markanın umumi intiba itibariyle davacı markaları ile karıştırılabilecek nitelikte olduğu, davalının markasını tescil ettirmesinde davalıya atfedilecek kötüniyet bulunmadığı beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E: Marka hükümsüzlüğü davasında, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekilinin hükümsüzlük talebinin kısmen reddedilen kısmı, davalı vekilinin ise kabulüne karar verilen kısmı yönünden istinaf başvurusunda bulunduğu, hükümsüzlük koşullarının bulunup bulunmadığının öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiğinin anlaşıldığı, bu durumda istinaf sebeplerinin incelenmesinde davalı tarafa öncelik verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacının markalarının tanınmışlık düzeyinin ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılmasına olanak sağlamayacak kadar düşük olması sebebiyle, markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığını, davacının lokal düzeyde faaliyet gösteren bir şirket olduğu, iki şirket arasında herhangi bir rekabet etme olanaklarının bulunmadığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır. İltibas tehlikesi yönünden taraf markalarının tanınmış olup olmadığı sonuca etkili olacaksa da, somut olayda davalı tarafın hükümsüzlüğü istenen “…” markasının tanınmış olduğuna dair dosyada delil bulunmadığı, davalı vekilinin vurgulamak istediği, şirketin büyüklüğü veya tanınırlığının ise sonuca etkili olmadığı kanaatiyle istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, taraf markalarının benzer olmadığını, markanın asli ve tali unsurunun yanlış değerlendirildiğini, “…” markasının Jenerik isim olduğunu, TPMK nezdinde 200’den fazla bu unsurla tescil edilmiş markalar bulunduğunu, davacının tekeline verilemeyeceğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Marka tescil kayıtlarından davacı adına en eskisi 29/02/2000 başvuru tarihli 29,30,32. Sınıflarda … markasının tescilli olduğu, 04/06/2002 tarihinde 03, 05, 09, 16, 21, 31, 35, 40, 43. sınıflarda, … numaralı “…” markasının tescil ettirildiği, ilerleyen zamanda da aynı sınıflarda … unsurlu markalarını tescil ettirildiği anlaşılmıştır. Davalı markasının da 03/05/29/30/31/32/33. Sınıflarda 30/03/2017 başvuru tarihli, … başvuru numaralı, … markası olduğu, tescil sınıf ve alt sınıflarının 33. Sınıfta “Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller.” emtiaları haricinde ortak olduğu anlaşılmıştır. Markaların tescil sınıfları dikkate alındığında ortalama tüketici kitlesine hitap ettiği anlaşılmaktadır. Tescil sınıfları dikkate alındığında, davacı adına tescilli … markasının jenerik ibare olmadığı anlaşılmaktadır. TPMK nezdinde bu ibareyi içeren birçok marka bulunması, tek başına markanın jenerik isim olduğunu göstermez. … markasının davacı adına tescilli olduğu, davalı markasında aynen yer aldığı, davalı tarafça … ibaresinin yanına getirilen “…” ibaresinin ise markanın tescilli olduğu bir kısım emtialar “gıda emtiaları, içecekler, diyetetik maddeler” yönünden tanımlayıcı nitelikte olup zayıf ibare olması nedeniyle markaya ayırt edicilik kazandırmadığı anlaşılmaktadır. Bu emtialar dışında ise, taraf markalarının hükümsüzlüğüne karar verilen diğer emtialarda ortak tescilinin bulunduğu, benzerlik ve karıştırılma incelemesinde markaların tüketici nezdinde bıraktığı bütüncül izlenimin dikkate alınması gerektiği, ortalama tüketicilerin markayı genellikle bütün olarak algıladığı ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmeyecekleri, taraf markalarında … ibaresinin ortak olup, 03/05. Sınıflarda bu ibarenin tanımlayıcı nitelikte olmayıp ayırt edici nitelikte olduğu, bu ibarenin yanına getirilen “…” ibaresinin ayırt edicilik katmadığı, ortalama tüketici kitlesi nezdinde işletmeler arasında bağlantı bulunduğu izlenimi yaratabileceği, karıştırılma ihtimali bulunduğu, kanaatiyle davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; müvekkilinin … sayılı … ibareli markasının tescilli olduğu “Biralar:alkollü ve alkolsüz biralar, ale ve porter biraları, bira yapımında kullanılan preperatlar (arpa mayası, şerbetçi otu özü), bira mayaları” emtiaları ile hükümsüzlüğü istenen markadaki 33. Sınıfta “Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller.” emtiaları yönünden çok yüksek oranda benzer olduğu ileri sürülmüştür. Farklı alt gruplarda yer alan emtiaların benzer olup olmadığının tespitinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2006 tarihli,2006/11-338 Esas 2006/338 Karar sayılı kararında davalıya ait … markası ile davacının tescilli… ve … +şekil markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığı değerlendirilirken ; “… davacı markalarında yer alan ürünler ile davalı başvurusunda yer alan ürünlerin piyasa anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap etmeleri, benzer ihtiyaçları gidermede kullanılmaları, son kullanıcıları, birbiri yerine ikame edilebilme ile rekabet etme olanaklarının bulunması, kullanım amaçları, birinin diğerini tamamlama imkanının olması, dağıtım kanallarının ortak bulunması, kullanım yöntemleri ve hedeflenen halk kesimleri nazara alındığında aynı tür olarak nitelendirilmeleri gerektiği…” açıklanmıştır. Bu kriterler doğrultusunda, davalının 33. Sınıftaki tescilli olan emtiaları ile, davacı markalarının tescilli olduğu 32. Sınıftaki emtialar arasında benzerlik bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, ilk derece mahkemesince davalı markasının kısmen hükümsüzlüğüne, karar verilmesi yerinde olmadığı kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, davalı markasının tümüyle hükümsüzlüğüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,3- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/02/2020 tarihli 2017/662 E. – 2020/41 K. sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,4-DAVANIN KABULÜNE, -Davalı adına tescilli … numaralı “… ” markasının tescilli olduğu 03, 05, 29, 30, 31, 32 ve 33. sınıflar için TÜMÜYLE HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,-Karar kesinleştiğinde TPMK’ya bildirilmesine,5- İlk derece yargılaması yönünden; a-Alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davalıdan tahsiline, Hazine’ye irat kaydına, b-Davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 15.000,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, c-Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 TL peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 184,00 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.251,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ç-Davalı tarafından yapıldığı anlaşılan 100,00 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf yargılaması yönünden;a-Davalı vekilinin istinaf isteme yerinde görülmediğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan tahsiline,b-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,c-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 61,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 209,60 TL’nin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,ç-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, d-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 04/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.