Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1817 E. 2022/1636 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1817 Esas
KARAR NO: 2022/1636
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2020
NUMARASI: 2016/731 2020/14
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 07/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı ve dava dışı … isimli kişi ile İzmir’de tanıştıklarını, davalının ihale aldıklarını söyleyerek kendisine ortaklık teklif ettiğini, kendisinin de Erzurum’da işleri olması nedeniyle kabul etmediğini sonrasında kar ortaklığı teklifini kabul ettiğini, 39.000,00 TL nakit para verdiğini ve karşılığında senet aldığını, senetlerin gününde ödenmediğini sonrasında davalıya 8.750,00 TL daha verdiğini, ihalenin kendisine temlik edilebileceği söylenince temliki kabul ettiğini ve 53.000,00 TL ve iki adet senet aldığını, senetlerin Erzurum … İcra Müdürlüğünün … ve … esas sayılı dosyalarında takipte olduğunu, ayrıca bir senedi daha olduğunu bu senedi zorla elinden aldıklarını, 02/08/2014 tarihinde kendisinden tehdit yoluyla 20.000,00 TL tutarında senet aldıklarını belirterek 05/10/2014 tarihli 10.000,00 TL bedelli alacaklısı … borçlusu … olan senet ile 05/12/2014 ödeme tarihli 10.000,00 TL bedelli … borçlusu … olan senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine, senetlerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde HMK uyarınca bulunması gereken zorunlu unsurlarda noksanlık bulunduğunu, dava dilekçesinde davalının TC kimlik numarasına yer verilmemiş olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açılmış olduğunu, davacının, dava dilekçesinde bahsettiği suç duyurusu hakkında takipsizlik kararı verilmiş olduğunu, bu takipsizlik kararının Sulh Ceza Hakimliği kararıyla kesinleşmiş olduğunu, davacı, dava konusu senetlerin zorla imzalatıldığı iddiasıyla iş bu davanın açılmış olduğunu, davacının bu hususla ilgili olarak Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/9608 numaralı soruşturma dosyası üzerinden şikayette bulunmuş olduğunu, ancak Bu dosyada Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar verilmiş olduğunu, Bu takipsizlik kararına Davacı … tarafından itiraz edilmiş ve bunun üzerine Erzurum 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2014/829 D. İş sayılı dosyası üzerinden Takipsizlik kararına itirazın kesin olarak reddedildiğini, davacının tek dayanağı olan şikayeti, kesin olarak takipsizlik kararıyla neticelenmiş olduğunu, iddiaların hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının senetleri hür iradesiyle imzaladığını, senetlerin imzalanmasından sonra bir de davacı tarafça fotoğraflarının çekilmesinin iddia kapsamına uygun karşılanamayacağını ve dilekçesinde belirttiği diğer nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. davacı tarafından davalı emrine 05/10/2014 ve 05/12/2014 ödeme tarihli 10.000,00 TL tutarlı 2 adet bono düzenlendiği, davacı taraf söz konusu bonoların tehdit ve baskı altında düzenlendiğini iddia ettiği, söz konusu senetlerin davalı tarafından dava dışı şirkete ciro edildiği ve bu şirket tarafından başlatılan icra takip dosyalarına davacı tarafından ödeme yapılarak icra dosyalarının infaz edildiği, tehdit iddiası sebebiyle davacı tarafından yapılan şikayet nedeniyle başlatılan savcılık soruşturması neticesinde takipsizlik kararı verildiği ve kararın itirazın reddi üzerine kesinleştiği, dinlenen tanık anlatımlarında davalının tehdit ve baskı ile davacıya senet tanzim ettirdiği yönünde herhangi bir ifadenin yer almadığı, davacı tarafından dava dışı … isimli kişinin imzasını taşıyan el yazılı bir beyan ile tehdit olgusunun varlığını ispata yönelik yazılı evrak sunulmuş ise de söz konusu kişinin davacı tarafından tanık olarak dahi belirtilmediği, yazı içeriğindeki iddiaların soyut ifadeler içerdiği ve maddi olgular ile desteklenmediği, davacı tehdit fiilini ispatlayacak başka bir delil ileri sürmediği dolayısı ile sunulan delillerin tehditin varlığını açıklayacak ya da ispatlayacak yeterlilikte olmadığı, davacının bu aşamadan sonra başvurabileceği tek delilin yemin delili olduğu, yemin deliline başvurulabilmesi için dava dilekçesi ile ya da ayrıca sunulacak olan delil listesi ile yemin deliline dayanıldığının açıkça belirtilmesi zorunlu olduğu, davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığını bildirmediği gibi ayrıca sunduğu bir dilekçede de yemin delilini ileri sürmemiş olduğundan davacıya ya da vekiline yemin teklifinde bulunulup bulunulmayacağı yani yemin hakkı hatırlatılmadığı, yasanın amir hükmüne göre dava konusu alacak borç miktarı dikkate alınarak senetle ispat zorunluluğu bulunduğundan, davacı borçlu olmadığını yazılı delil ile ispatlayamamış, ileri sürdüğü tehdit fiilinin de olayda bulunmadığı savcılık takipsizlik kararı ile kesinleşmiş olup, tehdide dair yeni bir delil de sunulmadığından ispatlanamayan davanın reddine..” şeklinde karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Tanık …’ın ; “.. Ben …’ün köylüsü olurum bu sebeple tanıyorum. Yaklaşık 3 sene önce … , …’ün kardeşi ve ben araç ile …’ü evine bırakacaktık. …da kendi aracı ile bizim aracın önüne kırınca biz durmak zorunda kaldık. …’un içinde bulunduğu araçta yaklaşık 5-6 kişi vardı. Ancak hiç birini tanımıyoruz. Sonra araçtan indiler. Bizim aracın içinde … ile önce konuştular. Sonra …’ü kendi arabalarına bindirdiler. Duyduğumuza göre alacak-verecek meselesini konuşuyordu. … Paranın tamamını yatırdığını, ancak … paranın hesabına geçmediğini söylediğini, aradan uzun bir zaman geçtiği için detayları hatırlamıyorum. Ayrıca o gün anlaşma olmayınca ertesi gün yeniden araya tanıdıkların girmesi vesilesiyle buluşuldu. Ertesi gün borç karşılığı … tarafından …lu’ya senet verildi Yalnız senet verilirken kafasına silahta dayatılmadı, ancak psikolojik bir baskı altındaydı. Bildiğim kadarıyla borçların karşılığında bir orta yol bulundu ve senet verildi. Senet ise bir senet değildi. İki ya da üçtü”, tanık …’ın ise; “… Ben …’ü aynı köylüm olduğu için tanıyorum. Yaklaşık 3 sene önce ben …, …, birde …’ün kardeşi … araba ile …’ü kendi evinebırakacaktık ki eve yaklaşık 100 m kala yolumuzu …lunun içinde bulunduğu araçla yolumuzu kestiler. Arabayı ben kullanıyordum. Aniden durmak zoruda kaldı. Durduktan sonra arabadan bir kaç kişi indi. Biz ne olduğunu anlamadık. Ancak yusuf abiyle konuştuktan sonra yusuf abiyi tanıdıklarını anladım. Önce bizim arabada biraz konuştular. Konuşma ateşlenince biz müdahale ediyorduk. Ne konuştuklarını duymadım. Ayrıca ertesi günü ben yoktum. Herhangi bir senet imzalatılıp imzalatılmadığını bilmiyorum..” şeklinde beyanda bulunduklarını Tanık beyanları olayı aydınlatmaya ve senedin zorla verildiğine yeterliyken Mahkemenin bu hususu göz ardı ederek davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı, davaya konu 10.000’er TL’lik 2 senedin tehdit ile imzalatıldığını, senetler nedeni ile borcu olmadığını iddia ederek İİK 72.maddesine göre menfi tespit talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava konusu senetler incelendiğinde; her iki senedin 10.000’er TL bedeli 05.08.2014 tanzim tarihli olduğu, keşidecinin …, lehtarın …, hamilin …İnşaat Ltd Şti olduğu, bir senedin vadesinin 05.10.2014, diğerinin vadesinin ise 05.12.2014 olduğu görülmektedir. İlk derece mahkemesinin kararında yerinde olarak belirtildiği üzere; tehdit irade bozukluğu hallerinden biri olup tanık dahil her türlü delil ile ispatlanabilir. Somut olayda davacı, senetlerin tehdit ile imzalatıldığını iddia etmiş ise de; davacının şikayeti hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, itirazın kesin olarak reddedildiği, tanık beyanlarına göre iddianın ispatlanamadığı, istinaf dilekçesinde beyanına dayanılan tanık …’ın senetlerin imzalanması sırasında tarafların yanında olmadığı, davacı tanığı …’in ise “… borç karşılığı … tarafından …lu’ya senet verildi. Yalnız senet verilirken kafasına silahta dayatılmadı, ancak psikolojik bir baskı altındaydı.borçların karşılığı bir orta yol bulundu ve senet verildi” şeklinde beyanda bulunduğu dikkate alındığında davacının iddiası ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiş, davacı vekilinin istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 07/10/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.