Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1813 E. 2020/2201 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1813 Esas
KARAR NO: 2020/2201
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2019
NUMARASI: 2019/902 2019/1313
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine senede dayalı takip başlattığını, senedin teminat senedi olduğunu, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun olmadığını belirterek müvekkilinin takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını ve kötüniyetli olduğunu, alacağın kambiyo senedine dayalı olup davacının senedin varlığını inkar etmediğini, iddialarını ispat konusunda somut bilgi ve belge sunamadığını, taraflar arasında 05/03/2014 tarihli domates üretim sözleşmesi imzalandığını, davacının % kar dikim alanında 500.000 kğ domates üretip müvekkiline satacak olduğunu, sözleşme gereğince müvekkilince üreticilere ayni ve nakdi yardımlar yapıldığını, müvekkilinin davalıya 8.000,00 TL avans bedeli adı altında nakdi yardımda bulunduğunu, davacının taahhüt ettiği domatesi müvekkiline teslim etmediğini, bu durumun müvekkilinin zarara uğramasına yol açtığını, sözleşmenin 7.1 maddesi uyarınca davacının cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu, buna göre cezai şart tutarının 205.594,20 TL olduğunu, ayrıca 8.000,00 TL nakdi yardım bedeli de eklendiğinde davacının toplam 213.594,20 TL borcu bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davalının sözleşmenin 7.1 maddesi uyarınca cezai şart ve ödediği avans bedelini talep ettiği, söz konusu sözleşmenin davalı tarafça hazırlanıp davalı lehine hükümler içeren standart bir sözleşme olduğu, bu haliyle sözleşmenin TBK’nun 20/1 maddesinde düzenlenen sözleşmelerden olduğu, TBK’nun 21.maddesine göre 7.1 maddesindeki cezai şartın yazılmamış sayılması gerektiği, ancak davalının yardım amaçlı verdiği 8.000,00 TL’yi isteyebileceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davacının takip konusu senetten 205.594,20 TL’lik kısmından borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, kararı davalı vekilinin istinaf ettiği, dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda dairemizin 01/11/2019 tarihli, 2017/2818 Esas, 2019/2349 Karar sayılı ilamıyla dava konusu senedin teminat senedi olduğu, bu yöne ilişkin davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığı, ancak mahkemenin sözleşmedeki 7.madde hükümlerini genel işlem koşulları kapsamında değerlendirmesinin de doğru olmadığı, bu nedenle sözleşmenin 7.maddesi hükmünün geçerli olduğu kabul edilerek davalının cezai şart isteyebileceği, ancak hükmedilecek cezai şartın davacının ekonomik yönden mahvına sebep olup olmayacağı, tarafların ekonomik durumları, davacının ödeme kabiliyeti, kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı hususları dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir değerlendirme yapılarak cezai şarttan indirim gerekip gerekmediği hususları üzerinde durularak tüm deliller değerlendirildikten sonra bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın iadesine karar verilmiş, ilk derece mahkemesince kaldırma kararı sonrası yapılan yargılamada; sözleşme uyarınca cezai şartın 205.592,42 TL olduğunun belirlendiği, teslim edilmesi gereken ürün fiyatı üzerinden yapılan hesaplamada ise bu tutarın 102.797,00 TL olduğu, davacının avans ödemesi olan 8.000,00 TL’de dikkate alındığında, davalının 110.797,00 TL alacaklı olduğu, buna göre davacının 102.797,00 TL’den borçlu bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 213.594,20 TL bedelli senet nedeniyle davacının davalıya 102.797,00 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına, davalının kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; sözleşmenin 7.maddesindeki cezai şart hükmünün genel işlem koşullarından sayılması gerektiğini, sözleşmenin yapılması sırasında bu madde hakkında müvekkiline bilgi verilmediğini, dolayısıyla yazılmamış sayılması gerektiğini, BAM kararının isabetsiz olduğunu, cezai şart hükümlerinin matbu sözleşme içerisine gizlendiğini, müzakere edilmediğini, BK’da genel işlem koşullarını düzenleyen tarafın tacir olup olmadığının önemi bulunmadığını, Yargıtay 3.HD’nin 2014/13539 Esas, 2014/16751 karar sayılı ilamının da bu yönde olduğunu, TBK’nun 20.maddesi gerekçesine bakıldığında bilgilendirme yapılması gerektiğini, davalının domates teslim edilmemesi nedeniyle zarar göreceği ve bu nedenle sözleşmeye cezai şart içeren hükümler koymasının TBK’nun 20.maddesinin emredici hükmü ile bağdaşmadığını, kanun koyucunun cezai şarta yasak getirmediğini, yasaklanan hususun karşı tarafın bilgilendirilmemesi olduğunu, ayrıca ürün teslim edilememesinin müvekkilinin kusurundan değil, elde olmayan mevsim koşullarından kaynaklandığı, eksik teslimatta müvekkilinin kusurunun ispatlanamadığını, davacının tacir olmadığı gözetilerek fahiş cezai şart miktarından hakkaniyete uygun bir indirim yapılması gerekirken 500 bin kg domates bedeli kadar cezai şarta hükmedilmesinin fahiş olup hakkaniyete aykırı olduğunu, güç dengesi dikkate alındığında bu miktarın ekonomik yönden müvekkilinin mahvına sebep olacağını bildirmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; davacının işbu davada senedin teminat senedi olduğunu ileri sürdüğünü, davanın hiçbir aşamasında cezai şartın fahiş olduğunu ve indirim yapılmasını istemediğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, ayrıca cezai şart bedelinin fahiş olduğu belirtilerek indirim yapılmasının haksız olduğunu, tarafların her ikisinin de tacir olduğunu, davacının basiretli davranması gerektiğini, davacının indirim talebi de bulunmadığını, müvekkilinin salça ve konserve üretim işiyle iştigal edip Türkiye’nin dört bir yanındaki firmalarla çalıştığını, ürün teslim sezonu başladıktan sonra davacının defalarca uyarılmasına rağmen ve müvekkilinin verdiği ayni yardımlarla ürettiği domatesi müvekkiline teslim etmediğini, daha yüksek bedelle başka bir salça üreticisine sattığını, kötüniyetli davrandığını, müvekkilinin başka firmalardan çok daha yüksek fiyattan ürün almak zorunda kaldığını, davacının haksız kazanç sağladığını, edimlerini yerine getirmediğini, müvekkilinin mağdur olduğunu bildirmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine Bursa …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında senede dayalı olarak toplam 214.785,06 TL’nin tahsili için takip başlatıldığı görülmüştür. Takip konusu senedin 05/03/2014 tanzim, 30/09/2014 vade, 213.594,20 TL bedelli, “malen + nakden” kaydıyla düzenlendiği, keşidecisinin davacı, lehtarının ise davalı olduğu görülmüştür. Taraflar arasındaki domates yetiştirme sözleşmesinin 05/03/2014 tarihinde imzalandığı, davacının 100 dekar alanda 500.000 kğ ürün elde etmeyi planladığı, üçüncü maddede davacının ürettiği ve taahhüt ettiği domatesin tamamını 0.360 TL’den satmayı taahhüt ettiği, sözleşmenin 7.1 maddesinde üreticinin sözleşme şartlarına uymaması halinde kendisine ödenen ayni ve nakdi avansların bedelini verildiği tarihten itibaren reeskont faiziyle, taahhüt ettiği domates miktarından eksik teslim ettiği miktarın bedelinin iki katı tutarında cezai şart bedelini alıcıya nakit olarak ödeyeceğinin hükme bağlandığı görülmüştür. Davalı tarafından davacıya 25/06/2014 tarihinde 8.000,00 TL ödeme yapıldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 30/05/2016 tarihli bilirkişi raporunda; sözleşmenin 6098 Sayılı BK’ya aykırı olduğu iddialarının değerlendirmesinin mahkemeye ait olduğu, sözleşmede davacının kaşe ve imzasının bulunduğu, aynı kaşenin takip konusu senet üzerinde de bulunduğu, senedin teminat senedi olduğuna dair iddiaların takdirinin mahkemeye ait olduğu, davalının cezai şarta hak kazandığı kabul edilirse bu miktarın 210.000,00 TL olduğu, ancak davalının 205.594,20 TL talep ettiği, ayrıca davalının davacıya yaptığı 8.000,00 TL ödeme nedeniyle davacıdan alacaklı gözüktüğü, mahkemenin cezai şartın geçerli olduğuna karar vermesi halinde cezai şart bedelinin 205.599,20 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan iki kişilik bilirkişi raporunda ise; taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça önceden hazırlanan davalı lehine hükümler içeren standart bir sözleşme olup genel işlem koşulları içeriği 7.1 maddesindeki cezai şart düzenlemesinin TBK 21 hükmü gereğince yazılmamış sayılması gerektiği, davalının 8.000,00 TL’yi isteyebileceği, bu bedele ilave bir bedel istemesi durumunda bu zararını ispat etmesi gerektiği, mahkemenin sözleşmenin 7.1 maddesini genel işlem koşulları kapsamında değerlendirmemesi halinde ise TBK’nun 181/son gereğince cezai şartın değerlendirilmesi gerektiği, ancak buna ilişkin olarak dosyada veri bulunmadığı, mahkemenin genel işlem koşullarının mevcut olmadığı ve cezai şarttan tenkis yapılmaması yolunda bir görüş olursa davacının cezai şart miktarı 205.594,20 TL ile davalıdan aldığı 8.000,00 TL olmak üzere toplam 213.594,20 TL’yi ödemekle yükümlü tutulması gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Dava dosyası daha önceden istinaf incelemesi için dairemize gelmiş, dairemizin 01/11/2019 tarihli 2017/2818 Esas, 2019/2349 Karar sayılı ilamıyla “İlk derece mahkemesince bahse konu sözleşme TBK’nun 20 vd. maddeleri uyarınca genel işlem koşulları kapsamında değerlendirilerek sözleşmenin 7/1 maddesinin hiç yazılmamış sayılması gerektiği sonucuna varılmış ise de, bu kanaat yerinde değildir. Sözleşmenin önceden standart olarak hazırlanması bir sözleşmenin başlı başına genel işlem koşullarına tabi olması için yeterli değildir. Davalı taraf tacir olup davacıdan teslim almayı planladığı domateslerle ileriye dönük olarak üretim planları yapmaktadır. Bu çerçevede davacının taahhüt ettiği ürün miktarı da 500 bin kğ olup bu miktar ürünün hiç teslim edilmemesi halinde davalının üretim planlarında aksamalar olabileceği ve piyasadan bu ürünleri daha zor şartlar altında temin etmesinin muhtemel olduğu gözetildiğinde, sözleşmeye cezai şart hükmü konulması sözleşmenin genel işlem koşullarına tabi olmasını gerektirmez. Dolayısıyla mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesi isabetsizdir. Öte yandan davacının domates üreticisi olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı tarafça sözleşmenin ifa edilmemesi veya eksik ifası nedeniyle cezai şart istenebilir ise de, 6098 Sayılı TBK’nun 182/3 maddesi uyarınca hakim cezai şartı kendiliğinden indirir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, sözleşmenin 7.maddesi hükmünün geçerli olduğu kabul edilerek davalının cezai şart isteyebileceği, ancak hükmedilecek cezai şartın davacının ekonomik yönden mahvına sebep olup almayacağı, tarafların ekonomik durumu, davacının ödeme kabiliyeti, borcunu yerine getirmemiş olması sebebiyle sağladığı menfaat, yine borcunu yerine getirmemesindeki kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı hususları dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir değerlendirme yapılarak cezai şarttan indirim gerekip gerekmediği hususları üzerinde durularak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiş” şeklindeki gerekçe ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yargılamaya kaldırma kararında işaret edilen hususlarda inceleme ve araştırma yapılması yönünden dosyanın iadesine karar verilmiştir. Ne var ki, ilk derece mahkemesince kaldırma kararında işaret edilen hususlar yönünden herhangi bir araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiştir. Bu şekildeki karar usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece yapılması gereken iş, dairemizin kaldırma kararında işaret edilen hususlarda araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir. Hal böyle olunca taraf vekillerinin sair istinaf talepleri incelenmeksizin yukarıda değinilen hususlar doğrultusunda istinaf taleplerinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 3-Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/12/2019 tarih, 2019/902 esas, 2019/1313 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-Taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 6-İstinaf peşin harçlarının talepleri halinde yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 5,50 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 154,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 36,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 185,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.17/12/2020