Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1771 Esas
KARAR NO: 2020/1908
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/29
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/11/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı adına kayıtlı … tescil nolu markanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş olmakla, davada davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğünü de talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili itiraz dilekçesinde; verilen tedbir kararının hakkaniyete ve hukuka uygun olmadığını, davacı tarafın ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu, verilen tedbir kararındaki yasal koşulların ne şekilde gerçekleştiğini gerekçesi ile açıklanmadığını, ihtiyati tedbir kararını muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorunda olduklarını iddia etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “Dava dilekçesi ve ekli belgelere göre, HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile SMK’nın 159. Maddesi uyarınca davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, davaya konu … sayılı marka tescil belgesi davalı adına kayıtlı ise, 3. kişilere devrinin önlenmesi açısından takdiren teminatsız olarak TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına, ,Kararın uygulanabilmesi için bir örneğinin TPMK’ya gönderilmesine, Kararın taraflara tebliğine,” karar verilmiş, davalı vekilinin itirazı üzerine 17.07.2020 tarihli ara kararıyla; “Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nın 389. Maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma olup, dosyanın Mahkememizce yapılan 16/07/2020 tarihli tedbire itiraz duruşmasında, taraf vekillerince dosyaya sunulan deliller ve tüm dosya kapsamı topluca değerlendirildiğinde, dava, davalılar adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkin olup, söz konusu hükümsüzlüğü talep edilen markanın davanın devamı sırasında üçüncü kişilere devredilmesi durumunda, taraf teşkili sağlanması hususunda zorluk ve verilecek kararın infazında sıkıntı yaşanmaması, bu cümleden olmak üzere, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşmaması amacıyla verildiği ayrıca devrin engellenmesine yönelik tedbirin icrası ile davalı tarafın somut bir zararının oluşmayacağı” gerekçesiyle davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına ve teminatsız verilmesine itirazının reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde “…Yargıtay HMK 390/3 hükmünden hareketle konuyu şu şekilde açıklamıştır: “…Tedbir talep eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır (HMK. m. 390/3) ispat ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. ” (Yargıtay 15. HD, 06.07.2012, 4060/5172) Diğer yandan, söz konusu ihtiyati tedbir kararı, yasal koşulların oluştuğundan bahisle verilmiş ancak, anılan yasal koşulların ne şekilde gerçekleştiği ise gerekçesi ile açıklanmamıştır. Bu bağlamda, gerekçesi açıklanmadan salt HMK.’nun 389. vd. maddelerine atfen konulan ihtiyati tedbir savunma hakkımızın kısıtlanmasına yol açmıştır. Savunma hakkının kutsallığı ve kısıtlanmasının vahim sonuçları Sayın Mahkemenizin de malumudur. Somut olayda, HMK.’nun 389. maddesinde düzenlenen, ihtiyati tedbirin şartları oluşmamıştır. Kaldı ki, yukarıda da değindiğimiz üzere, anılan yasal şartların ne şekilde oluştuğuna dair herhangi bir somut gerekçe de gösterilmemiştir. HMK. ‘nun 389. Maddesi uyarınca mevcut durumda nasıl bir değişme meydana gelebileceği, ileri sürülen hakkın elde edilmesinin ne suretle hangi ölçüde zorlaşacağı veya tamamen imkansız hale gelip gelmeyeceği veya gecikme sebebiyle nasıl bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağı sözü edilen ihtiyati tedbir kararında hiçbir şekilde belirtilmediğinden, HMK.’nun 389. maddesinin sırf ihtiyati tedbir kararında zikredilmiş olması, bu yasal şartların oluştuğunu göstermemektedir. Kaldı ki tedbirin teminatsız olarak verilmesi de müvekkilimizin muhtemel zararlarını teminatsız bırakmaktadır….” denilerek kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbire itirazın kabul edilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;markanın hükümsüzlüğünün tespiti ve terkin istemlerinden ibarettir. Davacı yanın ihtiyati tedbir talebi kabul edilerek markanın üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesine şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir “… Kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir. (Prof. Dr. Hakan Pekcantez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Baskı, S.714) Tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. Nitekim 6100 sayılı HMK’nin 10’uncu kısmının 1’inci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389’uncu madde başlığında “Geçici Hukuki Korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin 1’inci fıkrasında ” Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanını yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirledikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar,teminat,kararın uygulanması gibi sair hususlar da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür vazedilmiştir. Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK’nın ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur.“ Kanun da açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada ( normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir. Tam ispatın arandığı durumlardan bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumundan ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür. Bu çerçevede aslında ispat ölçüsü bakımından bir yenilik getirilmemekle birlikte, “ Yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.(HMK’nın 390. Madde Gerekçesi) Geçici hukuki koruma için yasanın aradığı asgari koşulların eldeki davada mevcudiyeti varsayılabilir sie de ; ihtiyati tedbirin hangi nedenle teminatsız verildiği hususu açıklanmadığı gibi, ihtiyati tedbir nedeni ile davalı yanın muhtemel zararlarının olasılığı göz ardı edilerek teminatsız tedbir kararı verilmesi yerinde olmadığından kararın kaldırılarak teminatlı olarak ihtiyati tedbir verilmesi yönünden ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesin gereğince kabulü İLE İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ KALDIRILMASINA Teminatlı olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi yönünden dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 2-Davalı yanca yatırılan istinaf peşin harcının davalı yana iade edilmesine 3- Davalı yanca yapılan İstinaf yargılama gideri olan ; başvuru harcı gideri 148,50 TL den ibaret istinaf yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine ; diğer giderler davacı avansından yapılmış olmakla davacı üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-f maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16.11/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.