Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1764 E. 2022/1996 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1764 Esas
KARAR NO: 2022/1996 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2020
NUMARASI: 2018/526 E. – 2020/106 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ticaret unvanının 08.06.2009 tarihinde tescil ettirildiğini, müvekkilinin 1986 yılından bu yana TPMK nezdinde 7, 8, 11, 21 ve 35. sınıflar başta olmak üzere seramik, plastik, cam, değerli metaller gibi her türlü malzemeyi kapsayan mutfak eşyaları, kaplar, tabaklar, kaseler, çatal-kaşık-bıçak setleri, baharatlıklar, mutfak eşyaları, ev gereçleri gibi emtialarda ve bunlara yönelik reklam, tanıtım, pazarlama hizmetlerinde tescilli “…” uzantılı seri markalarının bulunduğunu, … başvuru numaralı … ibareli tanınmış marka tescilinin de olduğunu, davalının ticaret unvanının çekirdek unsurunun … ibaresi olduğunu, bu durumun müvekkiline ait ticaret unvanı ve tanınmış … ibareli markaların birebir aynısı olması nedeniyle iltibas oluşturacağını, davalının iştigal konusunun müvekkilinin … markasının tescilli olduğu sınıf ve emtialarla aynı olduğunu, davalının müvekkili ile karıştırılabileceğini yahut müvekkili şirketin grup şirketlerinden biri olduğu algısı yaratabileceğini, tüketicinin davalının ticaret unvanı nedeniyle … markasının sahibi olduğu veya müvekkili ile arasında organik bağ olduğu algısına kapılacağını, davanın 3 yıl 11 ay sonra açılmasının kötü niyetli olamayacağını, sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olmadığını, davalının müvekkiline ait … markasını bilebilecek durumda olup, basiretli davranması gerektiğini, bu açıdan aynı sektörde … ibaresini kullanmasının açık bir kötü niyet taşıdığını iddia ederek, davalıya ait ticaret unvanında bulunan “…” ibaresinin sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin davaya konu ticaret unvanını TTK ve ilgili yasal düzenlemelere uygun olarak tescil ettirdiğini, davacı firmanın ticaret unvanına tecavüz teşkil edecek bir eylemi olmadığını, müvekkili şirketin tescilli unvanını kullanmasının haksız rekabete neden olmayacağını, müvekkili şirketin 27.01.2015 tarihinde kurulduğunu, davacının bu tarihten davanın açıldığı tarihe kadar herhangi bir yasal yola başvurmadığını, aradan geçen yaklaşık 4 yıl sonra dava açmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, müvekkilinin … markası ile hizmet verdiğini ve bu marka ile sektörde belli bir tanınmışlığa sahip olduğunu, iltibas değerlendirmesinde marka hukukundaki kriterlerin uygulanmasının mümkün olmadığını, zira ibarenin marka olarak değil ticaret unvanı olarak kullanıldığını, davacı ile iş kollarının farklı olduğunu, ticaret unvanlarının benzer alanlarda kullanıldığı varsayılsa dahi hitap edilen tüketici kitlesinin farklı olduğunu, davacı markasının tanınmış olmasının müvekkilinin unvanını kullanmasına engel oluşturmayacağını, ticaret unvanını dürüstlüğe aykırı olmayacak şekilde iş evrakında kullandığını, bu durumun marka tescilinden doğan haklara istisna oluşturduğunu, Ticaret Unvanları Hakkında Tebliğ uyarınca … ibaresinden sonra işletme konusunu gösteren ibarelerin farklı olması nedeniyle unvanın tescil edilmesinin yasa ve kurallara uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/06/2020 tarihli 2018/526 E . 2020/106 K. sayılı kararıyla; “…davacı şirketin 2009 yılında davalı şirketin ise 2015 yılında ticaret siciline tescil edildiği, her iki tarafın ünvanında “…” ibaresinin vurgulayıcı ibare olarak yer aldığı, iştigal konularının benzer olduğu, “…” ibaresinin ayrıca davacı adına davalı ünvan tescilinden çok önce marka olarak davalının iştigal alanını da kapsar şekilde tescilli olduğu, “…” markasının tanınmış marka olduğu, davalı şirketin tescil tarihine göre, dava tarihi itibariyle davacının sessiz kaldığının kabulünün mümkün olmadığı ve dava açmakta kötü niyetten bahsedilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Buna göre TTK 52 ve SMK 7/3-E maddesi kapsamında davanın kabulüne, davalı … Tic.Ltd.Şti’nin unvanından “…” ibaresinin çıkarılmasına” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde, görev itirazında; davada her iki tarafın ticaret unvanları arasındaki benzerliğin iltibasa neden olup olmadığı inceleneceğinden, 6769 Sayılı SMK 7/f, kapsamında “ticaret unvanı kullanımının davacının markasal hakkına zarar vermesi” hükümlerinin uygulanamayacağını, TTK 50-53. Madde kapsamında ticaret unvanının korunması hükümlerine dayanıldığından, TTK 5. Maddesi uyarınca yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılması gerektiğini. -Esasa ilişkin itirazlarında; hükme dayanak bilirkişi raporunun hukuki ve fiili gerçeklere aykırı, eksik inceleme ile düzenlendiğini, müvekkilinin ticaret unvanının 27/01/2015 tarihinde TTK hükümlerine uygun olarak tescil ettirildiğini, tescilli ticaret unvanı kullanımının marka hakkını ihlal ve haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, müvekkilinin sektörde belli bir tanınmışlığının bulunduğunu. -Davacının ticaret unvanına tecavüz edildiği ve bu nedenle sonraki tarihli müvekkilinin ticaret unvanının terkini gerektiğine yönelik iddianın gerçek dışı olduğunu, ticaret unvanı terkini için, firmaların aynı alanda faaliyet göstermesi ve firmalar arasında iltibas ihtimali bulunması gerektiğini, davacının … markasıyla, ticaret unvanının çekirdek unsurunun … ibaresinin karıştırılma ihtimali yaratmasının tek başına ticaret unvanı terkini için yeterli olmadığını, müvekkilinin bu ibareyi marka olarak değil ticaret unvanı olarak kullandığını, iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde, marka hukuku kriterlerinin uygulanamayacağını. -Markadan doğan hakkın, diğer tarafın unvandan doğan kullanım haklarını engellemek amacıyla kullanılamayacağını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2007 tarihli içtihadında belirtildiği üzere her iki koruma’nın yan yana devam edebildiğini, birinin diğerine üstünlüğünün bulunmadığını, müvekkilinin … markası ile faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin 2015 yılından beri yaygın ve sürekli kullanımının davacı markalarından ve tanınmış markasından yararlanma amacı gütmediğinin göstergesi olduğunu, markanın sulandırılması, itibarına zarar verme ve markanın fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileme durumunun söz konusu olmadığını, müvekkilinin elektronik satış sitelerinde kendi markası ile tanıtım ve satış yaptığını . -Ticaret unvanı başkasına ait marka ile aynı veya benzer olsa dahi, unvan sahibinin dürüstlüğe uygun şekilde unvanını kullanmaya devam edebileceğini. -Dosyaya Prof. Dr… tarafından düzenlenen hukuki mütalaayı da sunduklarını, mütalaada tespit edilen hususları tekrar ettiklerini, mütalaada tarafların ana sözleşmelerine bakıldığında, faaliyet konuları benzer olmakla birlikte tam anlamıyla örtüşmediğinin görüldüğünü, yasal çekirdek kısmında davalının Limited Şirket, davacının Anonim Şirket olduğunu, davacının unvanında ekin “mutfak gereçleri”, davalının “plastik” alanında faaliyet gösterdiklerini, tarafların iş kolu, … kodunun da farklı olduğunu, davacı şirketin esas itibarıyla cam seramik ,porselen , toprak ürünlerine ilişkin faaliyette bulunduğu , davalı şirketin ise plastik , lastik kauçuk , plastik profil , inşaat ve konutlarla ilgili , kapı, doğrama , plastikten mamul ürünler ile plastikten sofra , mutfak , banyoda kullanılan eşya , tas, kova vs gibi ürünleri faaliyet konusu yaptığını, Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılan “ Ticaret Unvanları Tebliğinin md.5 ( 3 ) hükmü uyarınca , “ daha önce tescil edilmiş ticaret unvanın “ eki “ ile kendi “ eki “ aynı olan ancak ekten sonra gelen işletme konusunu gösteren ilk ibaresi farklı olan ticaret unvanı ayırt edici bir ek yapılmadan “ tescil edilebileceğinin düzenlendiğini, tebliğ karşısında ; … MUTFAK GEREÇLERİ SANAYİ ve “ … PLASTİK SANAYİ “ unvanlarını farklı kıldığı için tescil yapıldığının ve davalının kötüniyetli olduğunu gösteren deliller bulunmadığının ve yargı kararlarında sessiz kalma süresinin 2-5 yıl olarak kabul edildiğini, davacı tarafın davalıya dava açılmayacağına dair güven oluşturduğunun mahkemece takdiri gerektiğinin vurgulandığını. -Bilirkişilerin hukuki konularda görüş bildirdiklerini beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak, yeniden inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; dava dilekçesinde SMK 7/3 uyarınca, “işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması ” durumunda marka hakkı sahibine yasaklama hakkı tanındığını ileri sürdüklerini FSHHM’nin davaya bakmaya görevli olduğunu. -Davalının kullandığı ticaret unvanının müvekkilinin “…” markasıyla ve ticaret unvanının çekirdek unsuru ile iltibas yarattığını, SMK Madde 7/f.3-e hükmüyle : ‘’İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması ‘’ halinde, bu işaretin halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunması, aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın somut olaydaki gibi kullanılması halinde, marka sahibine yasaklama hakkı getirildiğini, bu hususta markasal kullanıma yönelik herhangi bir şartın kanun kapsamında gözetilmediğini, TTK madde 52 uyarınca da ticaret unvanına tecavüz halinde ilk unvan sahibinin tecavüz niteliğindeki sonraki tarihli ticaret unvanının terkinin talep edilebileceğinin hüküm altına alındığını, bilirkişi raporunda da bu hususa açıklık getirildiğini.-Dava konusu ticaret unvanına ilişkin, dürüstlük kuralına uygun bir kullanımdan söz edilemeyeceğini, davalının … ibaresini kullanımının herhangi bir hakka dayanmadığını.-Davalı ticaret unvanının müvekkilinin ticaret unvanı ile iltibas yarattığının açık olduğunu.-Davalı kötüniyetli olduğundan ve unvan tescilinden itibaren 5 yıllık süre dolmadığından, sesszi kalma suretiyle hak kaybı iddiasının yerinde olmadığını, beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarından; davacı …’nin … sicil numarası ile, ana sözleşmesinin 08/06/2009 tarihinde tescil edildiği, Meslek Grubu’nun Züccaciye ürünlerinin toptan ticareti , davalı …’nin … sicil numarası ile 27/01/2015 tarihinde tescil edildiği, meslek grubunun Plastik ve Kauçuk ev eşyası imalatı olduğu anlaşılmıştır. Dosya arasında bulunan TPMK kayıtlarından ; davacıya ait, TPMK nezdinde koruma altına alınmış olan “…” ibareli en eskisi 21. sınıfta … başvuru numaralı E şekil+… markası, 08/11/21. Sınıflarda … başvuru numaralı …+ şekil markası ile … ibareli birçok markanın tescilli olduğu anlaşılmıştır. Tanınmış Marka Değerlendirme Tutanağından, davacı … Mutfak Gereçleri’nin 31/12/2010 tarihli, … sayılı başvurusu ile, davacı … markasının tanınmış marka olarak tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince bilirkişiden alınan 07/04/2020 tarihli raporda; “…Davacı adına kayıtlı, 1980’li yıllardan itibaren yoğun olarak 7, 8, 11, 21. emtia sınıflarında ve 35. sınıfta mağazacılık alanında tescilli çok sayıda … markasının mevcut olduğu, davacı markalarının tescilli oldukları sınıflar kapsamında evde, mutfakta kullanılan, gazla ve/veya elektrikle çalışan aletlerin, makine ve cihazların, elektriksiz küçük ev aletlerinin ve ev, banyo ve sofra emtialarının ve temizlik alet ve gereçlerinin (kovalar, leğenler, çöp tenekeleri, temizleme ve silme bezleri ve paspasları, sopalı yer paspasları vs.) bulunduğu, davacının faaliyet konuları kapsamında her türlü madeni, plastik ve cam eşya imalatı ile bakalit ve sap imalatının, paslanmaz çelik, alüminyum vb. metallerden mutfak ve sofra eşyalarının imalatının, cam, porselen ve seramikten her türlü mutfak ve sofra eşyası imalatının, her türlü elektrikli ev eşyalarının, malzemelerin imalatının bulunduğu; buna göre, davacıya ait markaların tescilleri kapsamı ile davacı şirket ana sözleşmesinin tescilli olduğu bu iştigal konuları bakımından ayniyetin söz konusu olduğu ve dolayısıyla davacı adına kayıtlı … markalarının davacının ticaret unvanının tescilli olduğu alanlarda tescil ettirildiği ve kullanıldığı,… davalı şirketin iştigal konuları arasında plastik mutfak ve sofra eşyalarının üretiminin, satışının, ithalinin ve ihracının bulunduğu, davalının Nace Kodunda da, paralel şekilde, plastikten sofra, mutfak (ve banyoda) kullanılan eşya ve diğer ev eşyası imalatının belirtildiği; bunların, davacı şirketin iştigal konularından her türlü plastik eşya imalatı yapmak kapsamında olduğu ve davacının ana iştigal alanı olan mutfak ve sofra eşyalarının imalatı ile benzediği …davacı adına marka olarak da aynı alanları kapsar şekilde tescilli olan ve davalı unvanından daha önce tescilli ticaret unvanının ek unsuru olan “…” kelimesi ile iltibasa (karıştırılma ihtimaline) sebep olduğu gerekçesiyle davalı şirket ticaret unvanında bulunan … ibaresinin sicilden terkinini isteyebileceği” belirtilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı tarafça tescilli ticaret unvanı ile tanınmış … markasından kaynaklanan haklarına dayanarak, davalının ticaret unvanından … ibaresinin terkininin talep edildiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, müvekkilinin tescilli ticaret unvanını ticari dürüstlüğe uygun şekilde kullandığını, … ibaresi yanına ayırt edici ekler getirdiğini, … markasını kullandığını, tarafların faaliyet alanlarının farklı olduğunu ve sessiz kalma nedeniyle dava açma hakkının yitirildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. 6769 Sayılı SMK 7/3. Madde de; “Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması halinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir; (e) İşaretin ticaret unvanı yada işletme adı olarak kullanılması.” hükmü ile SMK 29/1-a maddesinde, “Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7’nci maddede belirtilen biçimde kullanmak” fiilinin, markaya tecavüz sayılan fillerden olduğu düzenlenmiştir. TTK 52/1. Maddesinde; “Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde başkası tarafından kullanılması halinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir…” hükmü düzenlenmiştir. Tarafların ticaret sicil kayıtlarından, davacının … çekirdek unsurlu ticaret unvanının tescil önceliğinin bulunduğu, tarafların mutfak/ev eşyalarının üretilip satılması faaliyet konusu ile iştigal ettikleri, davacının cam, madeni, seramik ,porselen , topraktan yapılan ürünlerin üretim satışı, davalının ise plastik , lastik kauçuktan yapılan eşyaların üretim ve satışını yapmasının tüketici nezdinde iltibas tehlikesini ortadan kaldırmayacağı, davacı adına tescilli … markasının, 2010 yılında yapılan başvuru ile tanınmış marka olduğunun tespit edilerek özel sicile kaydedildiği anlaşılmıştır. Davacı ticaret unvanında … ibaresi yanına “mutfak gereçleri”, davalı ticaret unvanında “Plastik” ibaresi getirildiği, getirilen eklerin ve şirketlerin Anonim Şirket yada Limited Şirket olmasının, ticaret unvanının ayırt ediciliğini sağlamadığı, davalı şirketin davacı şirketin ticaret unvanı yada tanınmış markasından haberdar olmamasının beklenemeyeceği, ticaret unvanında davacı unvanının çekirdek unsuru ve tanınmış markası olan … ibaresini çekirdek unsur olarak kullanmasının, TTK 52/1 maddesi gereğince ticari dürüstlük kurallarına aykırı olduğu ve sessiz kalma koşullarının gerçekleşmediği kanaatiyle, ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 60,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 25/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.