Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1756 Esas
KARAR NO: 2022/1894 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/11/2019
NUMARASI: 2017/574 E. – 2019/395 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin uzun yıllardan bu yana tasarım , üretim ve satış alanında faaliyet gösteren, alanının tanınan ve güvenilir tasarımcı mimarlarından biri olduğunu, müvekkilinin gerçekleştirdiği iç tasarım faaliyetleri çerçevesinde Bursa ilinde yeni açılacak olan restaurana ait olmak üzere iç mekan ve marka oluşturmaya yönelik davalılardan teklif aldığını, davalılardan … ve … ile yapılan “İç Mekan Ve Kurumsal Kimlik Tasarım ve Uygulaması Ajans ve Şirket Sözleşmesi” gereği … Projesi olarak adlandırılan iç mekan tasarımı ve markası projesi uyarınca, açılacak olan belirli sayıdaki restaurantlarda uygulanacak görsel iç mekan tasarımı ve kullanılacak olan markaya ilişkin çalışma yapıldığını, mali hakları kullanma yetkisinin tamamen müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin, proje kapsamında dava konusu “…” markası üzerindeki gerçek marka hakkı sahibi olduğunu ve iş bu ibarenin müvekkilince yaratıldığını, müvekkilinin yaptığı proje uyarınca “…” isimli markayı oluşturduğunu ve tüm marka ve mali hakları müvekkiline ait olmak kaydıyla projeyi davalıya teslim ettiğini, ancak davalının projeye ait ücreti ödemediğini, sözleşme hükümlerine aykırı hareket ederek, hem proje kapsamında müvekkilince oluşturulan markayı ve hem de proje uygulamasını haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkilinin rızası dışında kullandığını, davalının ayrıca söz konusu markanın tescili amacıyla Türk Patent Enstitüsüne tescil başvurusunda bulunduğunu, davalının kötü niyetli eylemlerine devam ederek dava konusu oluşturan proje kapsamına dahil olan ve müvekkilince oluşturulan “…” ibaresini marka olarak … sayı ile adına tescil ettirdiğini iddia ederek, davalılar adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın öncelikle müvekkiline devrini, bu mümkün olmadığı takdirde ise söz konusu markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAPLAR: Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacının “…” markasını yarattığına dair iddiasının gerçek dışı olduğunu, söz konusu ibarenin dava konusu olan … sayılı marka olmayıp, müvekkiline ait olan … sayılı marka tescili olduğunu, davacının iddiasına dayanak dava konusu marka üzerinde hak sahipliği sağlamasının mümkün olmadığını, davacının dava konusu markanın tescilli olduğu 30 ve 43. Sınıflarda hiçbir faaliyet ve markasal kullanımı olmadığı halde gerçek hak sahipliği iddiasınının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; öncelikle müvekkilinin işbu dava konusu markanın tescilli sahibi (%50) olup, dava konusu edilen “…” ibaresinin ilk defa dava konusu markanın kök markası olan … tescil sayılı “…” ibareli marka olduğunu, kök markanın 16/11/2001 tarhinde tescil edildiğini, söz konusu tescilin halen geçerli ve müvekkili adına kayıtlı olduğunu, davacının bu marka veya ibare üzerinde herhangi bir hak sahibi olması mümkün olmadığını, davacının dayandığı sözleşme incelendiğinde de 2007 yılında yapıldığı, yani “…” ibaresinin ilk kez tescil edilmesinden 6 yıl sonra yapıldığının anlaşılmakta olduğunu ve bu nedenle dava konusu markanın davacı tarafından yaratıldığı iddiası tamamen gerçek dışı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/11/2019 tarihli 2017/574 E. – 2019/395 K. sayılı kararıyla; “… rapor, dosya kapsamı ile uyumlu ve yeterli olduğundan, itibar edildiği, buna göre, dava konusu marka görselinin davacının davalı için tasarladığı, ancak sözleşme ile mali haklarını devretmediği, marka tasarımının davalı tarafça birebir aynı şekilde tescili söz konusu olduğundan, bu haliyle davacının gerçek hak sahibi olduğu, hükümsüzlüğe ilişkin talebin kabulü gerektiği, ancak davalının önceki tescili nedeniyle “…” ibaresi üzerinde önceye dayalı tescili söz konusu olduğundan, markanın devri için aranan koşullar oluşmadığından, markanın devrine dair talebinin yerinde görülmediği” gerekçesiyle; davacının davasının hükümsüzlük yönünden KABULÜNE, davalı adına tescilli … tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı … vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkeme kararının eksik incelemeye dayandığını, bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, cevap dilekçelerinde de beyan ettikleri üzere, … ibaresinin 2012 yılında tescil edilen marka, ya da Kasım 2007 yılında yapıldığı ileri sürülen proje ile ilk defa davacı tarafından tasarlandığına yönelik iddianın gerçek dışı olduğunu, bu ibarenin ilk defa 16/11/2001 tarihinde TPMK ‘nın … numarası ile “…” ibaresiyle tescil edildiğini, davaya konu markanın seri marka niteliğinde olduğunu, (http://…com.tr/…html) adresindeki Ocak 2007 tarihli internet yayınında da görüldüğünü, gerek kırmızı fon, gerekse yazı tipografisinin davacının tasarım faaliyeti sonucu olmadığını, markanın önceki kullanımında var olan unsurlar olduğunu.-Davacı ile sözleşme ilişkisinden doğan borcun, hizmet bedeli olup müvekkiline ait marka üzerinde hak sahipliği yada, hükümsüzlük sonucu doğurmayacağını, davacının iddiasına konu sözleşmenin mevcut olan marka üzerinde mülkiyet hakkı doğurmasının mümkün olmadığını.-Yargılama sürecinde de bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ edilmeden tahkikata son verildiğini, rücu taleplerinin dikkate alınmadığını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekiline gerekçeli kararın tebliğ edildiği istinaf başvurusunda bulunmadığı anlaşılmıştır.
DELİLLER: Dosyaya davalı … tarafından ibraz edilen marka tescil belgesi örneğinde, davaya konu markanın davalı … adına kayıtlı olduğu, dosyaya celp edilen Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında; … sayılı “…” ibareli markanın, 30 ve 43. Sınıflarda 14/12/2012 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalılar … ve … adına kayıtlı olduğu, davalı … tarafından ibraz edilen marka tescil belgesinde de her iki davalının tescil sahibi göründüğü, bilirkişi raporunda ise TPMK online kaydında sahip bilgilerinin … ve … Ltd. Şti. Adına tescilli olduğu görülmüş, Dairemizce davaya konu markanın devirleri gösterir şekilde tescil kayıtları celp edilmiştir. İlk derece mahkemesince bilirkişi marka ve FSEK uzmanı …’den alınan 11/06/2019 tarihli raporda; “.grafik eserlerin güzel sanat eseri olarak, FSEK himayesinden faydalanabilmesi için, estetik niteliğe sahip olmaları ve sahibinin hususiyetini taşıması gerektiği, davaya konu logo tasarımında tasarımın bilgisayar yazı fontlarına göre oluşturulan herhangi bir hususiyet içermeyen, estetik niteliği haiz olmayan alelade logo olması nedeniyle, logonun FSEK anlamında eser vasfını haiz olmadığı, buna mukabil FSEK 84. Madde çerçevesinde korunabilecek iş ürünü olabileceği ve tescilsiz tasarım olarak TTK 54. Madde anlamında haksız rekabet hükümleri ile korunabileceği, logonun davacı ile davalı arasındaki sözleşme çerçevesinde fikri haklarının davalıya devri hususunda sözleşmede hüküm bulunmadığı, SMK 6/6 maddesi gereğince hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davalı markasının, davacı logosu ile iltibas ihtimali bulunduğu, davacının mali haklarının ihlalinin söz konusu olduğu..davacının davalı için tasarladığı, ancak sözleşme ile mali haklarını devretmediği marka tasarımının davalı tarafından birebir aynı şekilde kullanımının söz konusu olduğu, her ne kadar “…” sözcüğüne dayalı olarak davalının tescilli markası söz konusu olmakla birlikte, bu ibarenin davacının tasarladığı şekliyle tescilinin davacının haklarının ihlali sayılabileceği, bu nedenlerle davacının davalı adına tescilli … sayılı “…” şekil markasının hükümsüzlüğü talebinin yerinde sayılabileceği, diğer taraftan davacı her ne kadar davaya konu markanın müvekkiline devrini talep etmiş ise de, söz konusu ibarenin … sayı ile davalı adına kayıtlı olduğu dikkate alındığında, davalının “…” ibaresi üzerinde önceye dayalı tescilil hak sahipliği söz konusu olduğundan, davacının bu ibarenin tasarımını yapması ve tasarımın marka olarak tescili talebinde bulunması halinde, davalının önceye dayalı kullanımının söz konusu olması nedeniyle, davaya konu uyuşmazlık yönünden markanın devri koşullarının oluşmadığı” belirtilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı tarafça, davaya konu marka üzerinde gerçek hak sahipliği ve marka üzerinde telif hakkı sahipliği ileri sürülerek markanın devri, mümkün olmazsa markanın hükümsüzlüğünün talep edildiği ilk derece mahkemesince davanın kabulüne, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verildiği anlaşılmıştır. Davalılardan … tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Marka hükümsüzlüğü davasının, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 25/3 maddesi gereğince “dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı” açılacağı düzenlendiğinden, bu husus taraf teşkili olup mahkemece resen dikkate alınması gerekmektedir. Dosya kapsamındaki tescil belgeleri, TPMK’dan celp edilen kayıt ve bilirkişi raporunda davaya konu markanın online görüntüsünün sunulduğu kayıtlardan markanın tam olarak kim/kimler adına kayıtlı olduğu anlaşılamadığından, Dairemizce TPMK’na müzekkere yazılarak, davaya konu markanın tescil kaydı ve devir sözleşmeleri getirtilmiş, marka sahiplerinden olan davalı …’ın yargılama sırasında marka üzerindeki hakkını, … Turizm Ltd. Şti.’ne devrettiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince, bilirkişi raporunda yer alan tescil kaydı dikkate alınmaksızın, davacı vekiline HMK 125. Maddeye göre seçim hakkı hatırlatılarak, devreden tarafla davasından vazgeçerek, markayı devralan kişiye karşı davaya devam edip etmeyeceğinin yada devreden tarafa tazminat davası olarak devam edip etmeyeceğinin sorulması , davacının seçimine göre usuli işlemlere devam edilmesi gerekirken, davalı …’ın marka üzerinde mülkiyet hakkı kalmamasına rağmen, taraf sıfatı kalmayan davalı huzurunda yargılamaya devam edilerek karar verilmesinin yerinde olmadığı, ayrıca mahkemenin kabulüne göre de, kararın gerekçesiz olduğu, bilirkişi raporunun sonuç kısmının tekrar edildiği, HMK 297/1-c maddesine uygun şekilde kararın gerekçelendirilmediği, bu hususun kamu düzeniyle ilgili olup, resen dikkate alınacak hususlardan olduğu göz önüne alınarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun sair sebepler incelenmeksizin resen gözetilen sebeplerle kabulü ile, mahkeme kararının kaldırılmasına, davacı vekilinden seçimi sorularak, taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı … vekilinin istinaf isteminin HMK 355. Ve HMK 353/1-a-4 Maddeleri gereğince resen gözetilen sebeplerle kabulü ile, BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 26/11/2019 tarihli 2017/574 E. – 2019/395 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 2-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı …’a iadesine, 3-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davalı … avansından kullanıldığı anlaşılan; 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 54,50 (posta-teb-müz) masrafının davacıdan alınarak, davalı …’a verilmesine, b)Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte değerlendirilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 08/11/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a-4 , HMK 355. maddeleri uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.