Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1745 E. 2020/1759 K. 21.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1745 Esas
KARAR NO: 2020/1759 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/05/2017
NUMARASI: 2016/558 E., 2017/563 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 356. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma açılarak yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine banka dekontuna dayalı olarak takip başlattığını, usulsüz yapılan tebligatla takibin kesinleştiğini, müvekkilinin süresinde ödeme emrinden haberdar olmadığını, müvekkilinin davalı takip alacaklısına herhangi bir borcunun bulunmadığını, takibe dayanak yapılan banka dekontunda açıklama bulunmadığını, dolayısıyla söz konusu paranın borç ödeme amacı dışında başka bir amaçla gönderildiğinin ispat yükünün davalıda olduğunu, takibe konu bedelin davalı tarafa yurtdışından müvekkili şirkete ödenmek üzere gönderildiğini, davalının yurtdışı bankanın temsilcisi vasfı ile ödeme yaptığını, kendi borcunun ve sorumluluğunun gereğini yerine getirdiğini, müvekkilinden bir alacağı bulunmadığını, bu bedelin müvekkili şirkete resmi olmayan yurt dışı ortaklarının şirkete olan borcu sebebiyle yurt dışından … Ltd. Vasıtasıyla temsilici sıfatıyla devalıya, davalıdan da yine ortakların şirkete olan borcu için müvekkili şirkete ödendiği, şirket kayıtlarında ortaklar hesabına alındığını, müvekkili ile davalı arasında herhangi bir borç olmadığını belirterek takip nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, takip dosyasında yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğunu, davacının süresinde itiraz etmediği için takibin kesinleştiğini, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu belgenin müvekkilini bağlamadığını, kaldı ki … tarafından davacıya aktarılmak üzere müvekkiline herhangi bir para transferi yapılmadığını, yapılan havalenin müvekkilinin öz sermayesinden kullanıldığını, davacının bağlantısız bileşik ikrarda bulunduğunu, ispat külfetinin davacıda olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre somut olayda ispat külfetinin davalıda olduğu, davalının savunmasını ispatlayamadığı, buna göre davanın kabulü gerektiği gerekçeleriyle davacının davaya konu takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, mahkemenin ispat külfetini yanlış belirlediğini, havale dekontunda başkası adına para gönderildiğine ilişkin şerh bulunmadığı durumda ispat külfetinin karşı tarafa düşeceğini, bu konuda birçok Yargıtay kararı bulunduğunu, dava konusu bedelin borç olarak gönderildiğinin müvekkili defterlerinde anlaşıldığını, bu durumun bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, davacı beyanları ile resmi kayıtlar arasında çelişki olduğunu, davacı defterlerinde alacak rakamları arasında ilişki kurulamadığının tespit edildiği, yine raporda bahse konu meblağın davacı şirket ortağının diğer bir şirket adına dayanaksız bir alacak şekilde işlenmiş olduğunun görüldüğünü, davacının defter kayıt dayanakları ile kayıtlarının tutarlı olmadığını, 19/04/2017 tarihli raporda tespit edildiğini, müvekkilinin defterlerinde de bu tutarın davacıya borç olarak gönderildiğinin kayıtlı olduğunu, HMK 222 vd. maddeleri uyarınca usulüne uygun olmayan ve gerçeğe aykırı tutulan ticari defterlerin sahibi lehine delil özelliğinin bulunmadığı, buna göre davacı defterlerinin incelenmesinin ve hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, bir an için ispat külfetinin davalıda olduğu düşünülse bile müvekkilinin defter ve kayıtları ile davacıdan alacaklı olduğunun tespit edildiğini, yine davacı tarafından sunulan … Ltd. Şti yazı içeriğini kabul etmediklerini, çünkü müvekkilinin bu bankanın acenta sıfatını taşmadığı, yine müvekkilinin banka hesapları incelendiğinde böyle bir para transferi olmadığının görüleceğini bildirmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine 20/01/2016 tarihinde banka dekontuna dayalı olarak toplam 184.000,00 TL asıl alacak üzerinden ilamsız takip yapıldığı anlaşılmıştır. Takip dayanağı banka dekontunun 24/05/2013 tarihinde davalı tarafından davacıya 184.000,00 TL hesaptan hesaba EFT’ye ilişkin dekont olduğu ve herhangi bir açıklama bulunmadığı görülmüştür. Davacı tarafından dava dilekçesine ekli olarak sunulan tercüme yazıda; … Ltd’in davacıya hitaben davalının acente olarak faaliyet gösterdiği, 24 Mayıs 2013 tarihli 184.000,00 TL’lik işlemin kendilerin tarafından davacı hesabına kredi olarak yapılmış olduğunun belirtildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 19/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda; taraf defterlerinin incelendiği, davacı defterlerinde davalı ile aralarında herhangi bir ticari ilişkinin tespit edilemediği, 184.000,00 TL’lik havale ile ilgili olarak ise dava dışı …’dan gelen havale olarak kayıt altına alındığı, …’ın ortağı olan …’in aynı zamanda davacı ortağı da olduğu ve dayanaksız alacak işlemiş olduğu, davalı defterlerinde ise davacı … Gruba ilişkin kayıtların tespit edildiği, söz konusu havalenin davacı adına borç kaydedildiği, dayanak olarak da dekontun gösterildiği, 2013 yılı kapanış fişine göre davalının davacı şirketten 3.820.670,00 TL alacaklı gözüktüğü, bu rakamın ise davalının davacıya yaptığı banka havalelerinden kaynaklandığı, ancak havale dekontlarında paranın nedeninin yazmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dosya istinaf incelenmesi için beklediği sırada davacı vekili tarafından gönderilen bila tarihli dilekçede, davalının aynı mahiyette ve banka dekontlarına dayalı olarak 3.886.670,00 TL bedel için takip yaptığı ve itiraz üzerine Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinde itirazın iptali davası açıldığı ve dava sonunda itirazın iptali davasının reddine karar verildiği yolunda beyanda bulunduğunu belirtmiş olup, yapılan incelemede Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/513 esas 2018/221 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Davalı vekilinin istinaf talebi üzerine dairemizin 17/10/2018 tarihli, 2017/4674 Esas, 2018/2180 karar sayılı ilamıyla davalı vekilinin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili ile davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz etmesi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 07/07/2020 tarih, 2019/25 Esas, 2020/1345 Karar sayılı ilamıyla davalı tarafın bütün temyiz itirazlarının reddine, davacının ise istinaf mahkemesinin tahkikat yaparak ilk derece mahkemesi kararını zımnen kaldırması nedeniyle yeniden esas hakkında hüküm kurmamasının doğru olmadığı gibi davacı yararına istinaf duruşma vekalet ücreti verilmemesi nedeniyle temyiz itirazlarının kabulüne karar verilmiş, bozma sonrası dairemizce yapılan yargılamada usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmuştur. Dava, davalı tarafından banka dekontu dayanak gösterilmek suretiyle başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. İcra takibine dayanak yapılan dekontun incelenmesinde; davalı tarafından davacıya 184.000,00 TL havale edildiği, ancak herhangi bir açıklama yapılmadığı görülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nun 555 vd. düzenlenen havale, bir ödeme vasıtasıdır. Bir başka anlatımla havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığının kabulü gerekir. Davalı vekili, 20/02/2017 günlü duruşmada; müvekkilinin davacı tarafı tanıdığı için borç olarak bu parayı gönderdiğini beyan etmiş olup gerek bu beyan karşısında gerekse dekontta bir açıklama bulunmaması nedeniyle ispat külfeti davalı taraftadır. Davacının dekonta konu paranın yurtdışından müvekkiline ödenmek üzere davalıya gönderilmiş olduğu şeklindeki iddiası ispat külfetinin davacı yana geçmesi sonucunu doğurmaz. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. İstinaf incelemesinde duruşma açılarak tahkikat yapılmış olduğundan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiş ve yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: 1-HMK’nın 353/1-b-2,3 maddesi uyarınca Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/558 Esas, 2017/563 Karar, 29/05/2017 tarihli hükmünün kaldırılmasına, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, 3-Davanın kabulü ile; Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, 4-Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine, 5-Alınması gereken 12.569,04 TL harçtan, peşin alınan 3.142,26 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.426,78 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafça sarf edilen ilk dava açılış harç giderleri olan 3.174,26 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafça sarf edilen bilirkişi ücreti, posta ve tebligat giderleri olan 728,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı yararına takdir olunan 21.330,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-İstinaf yargılaması yönünden alınması gereken 12.569,04 TL harçtan, peşin alınan 3.142,26 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.426,78 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 10- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 11- İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/10/2020