Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1705 E. 2022/2108 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1705 Esas
KARAR NO: 2022/2108
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2020
NUMARASI: 2019/319 2020/399
DAVANIN KONUSU: Tespit
KARAR TARİHİ: 09/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı … tarafından sahte olarak düzenlenen, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı İcra dosyası ile İcra takibine konulan, 08/04/2010 düzenleme tarihli, 08/04/2016 Vadeli ve 2.500.000-USD tutarındaki Emre Muharrer Senede ilişkin olarak, senedin sahteliğinin tespitine dair tespit davası olduğunu, Davalı …, davacı … tarafından % 50 ortak oldukları … Limited Şirketi’nin Genel Kurul İşlemlerinde kullanılmak üzere verilen imzalı ama boş A4 kağıtlarından 1 tanesi sahte olarak emre muharrer senede dönüştürüldüğünü, sahte senet metnine göre, 08/04/2010 düzenleme tarihli, 08/04/2016 vadeli ve 2.500.000.-Amerika Birleşik Devletleri Doları tutarındaki Emre Muharrer Senet Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı İcra dosyası ile İcra takibine konulduğunu, Senedin sahteliği ile ilgili olarak öncelikle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 209.maddesi esas alınarak senedin sahteliğinin tespit edilmesini,herhangi bir borç alacak ilişkisine dayanmayan senedin sahteliğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalı ile davacı, … Limited Şirketi’nin yüzde 50 ortağı olduğunu, davacının şirkete yüzde 50 hissedar olmasının öncesinde müvekkil … şirketin % 99 hissedarı, eski ortağı ise şirketin %1 hissedarı olduğunu, müvekkil ile davacının ortak olma kararı alması üzerine müvekkil kendisine ait hissenin %49’unu , eski ortağının %1’lik hissesini …’ya satması ile davacı şirkette yüzde 50 hissedar olduğunu, ancak davacı tarafından işbu hisselerin bedeli müvekkile ödemediğini, bu iki şirketin devri neticesinde davalıya hisse bedelleri ödenmediğinden davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “Somut olayda davacı taraf dava dışı … Tıp Merkezine davalı ile birlikte eşit pay ile ortak olduklarını, davalının hisselerini 3.000.000,00 USD karşılığında devralmak üzere anlaştıklarını ancak hisselerin devir alınmadığını ve protokolün yürürlülük kazanmadığını, genel kurul işlemlerinde kullanmak üzere boş A4 kağıdına atılan imzasının kötüye kullanılarak bonoya çevrildiğini, takibe konu söz konusu bonodan dolayı davalı tarafın herhangi bir borcunun bulunmadığını iddia etmiştir.Davalı taraf ise davacının İcra Hukuk Mahkemesinde borcu kabul ettiğini ve ödediği savunmasını ileri sürdüğünü, söz konusu ibranamedeki imzanın kendisine ait olmadığını, bu hususta özel belgede sahtecilik suçundan ceza yargılamasının devam ettiğini, söz konusu senedin şirketin devredilen hisseleri karşılığında davacı tarafça imzalanarak kendisine verildiğini, bu sebeple davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır. Davacı taraf son celsedeki beyanında, senetteki imzayı inkar etmiş ise de dava dilekçesinde imzanın kendisine ait olduğunu ancak açığa attığı imzanın kötüye kullanıldığını iddia ettiği, icra dosyasında ise imzayı kabul ederek borcu ödediğini savunduğu, dolayısıyla gerek mahkeme içi ve gerekse mahkeme dışı senetteki imzasını ikrar ettiği, dolasıyla imza incelemesi talebi yerinde görülmemiştir.Bakırköy 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/837 sayılı dosyasının celp edildiği, dosyanın konusunun iş bu davanın konusu olmayan ibranamedeki imzaya ilişkin olduğu anlaşılmış, bu sebeple iş bu dosyanın sonucu beklenilmemiştir.Bu açıklamalar ışığında somut olayda davacı taraf açığa imzanın kötüye kullanıldığını iddia ettiği, HMK ‘nın 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen hukuki işlemlerin ispatı ancak yine senetle mümkündür.Davacı taraf imzasının kötüye kullanıldığını yazılı belge ile ispat edemediği” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın senedin sahteliğinin tespiti davası olduğunu, ancak mahkemenin hatalı olarak borçlu bulunmadığının tespiti davasına dönüştürdüğünü, sahte senedin tespitine ilişkin davada harcın maktu olması gerektiğini, ancak mahkemenin nispi harç istediğini, bu durumun hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin tarafların delillerini toplamadığını doğrudan red kararı verdiğini, senedin dava dosyasına alınarak incelenmediğini, bu taleplerinin yerine getirilmediğini, ihtiyati tedbir taleplerinin reddi kararının taraflarınca istinaf edildiğini, ancak mahkemenin bu ara kararı istinaf mahkemesine göndermediğini, bu durumun kabul edilemez olduğunu, yine gerek dava dilekçelerinde gerekse son duruşmada sahte senet üzerindeki imzanın da sahte olduğunu belirttiklerini ancak mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, bilirkişi tarafından yapılan incelemede imzanın davacının eli ürünü olmadığının belirtildiğini, bu durumun dahi senedin sahteliğini ortaya koyduğunu, dava dilekçesinde yer alan hususların tamamını tekrar ettiklerini, senedin hem imza hem de içerik yönünden sahte olduğunu, davalı vekillerinin cevap dilekçelerinde ve duruşma esnasındaki beyanlarında senedin sahte olduğuna dair ikrarları bulunduğunu, bu ikrarda müvekkiline 2.500.000 USD verilmediğinin defalarca beyan ve ikrar edildiğini, bu hususun kesin delil niteliğinde olduğunu, şüpheli … ve müvekkili arasında devam eden yaklaşık 50ye yakın dava ve icra takibi bulunduğunu, bu nedenle şüphelinin müvekkilini borçlandırmak istediğini, Bakırköy 1. FSHHM 2017/372 E sayılı dosyasına esas teşkil eden marka devir sözleşmesinde yer alan imzanın müvekkiline ait çıkmaması sebebiyle dava konusu senet üzerinde inceleme yaptırıldığını ve imzanın taklit olarak atıldığının anlaşıldığını, bu konuda alınan uzman raporunu ekte sunduklarını, … ve akrabaları hakkında müvekkilinin eşinin %50 hissedarı olduğu … Ltd.Şti adına İstanbul C.Başsavcılığına yapılan şikayet sonucu İstanbul 2. Ağır CM nin 2017/281 E sayılı dosyasında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından dava açıldığını, şüpheli … ve …’in cezalandırılmasına karar verildiğini, davalının ayrıca sahte senet düzenlediğini cevap dilekçesi ile de kabul ettiğini, davalının senedin nakden kaydını değiştirdiğini, bedelinin şirket hisselerinin satışları ve bu şirketlere yapılan parasal yardımlardan bahsettiğini, böylelikle 2.500.000 USD nakit verilmediğini beyan ve ikrar ettiğini, ispat külfetinin davalı tarafta olduğunu, müvekkilinin … Tıp Merkezi Ltd.Şti’ndeki hisselerini … ve …tan aldığını, müvekkilinin eşi …’nın dava dışı … Medikal Ltd.Şti’ndeki %50 hissesini davalıdan aldığını, devir sözleşmesinde bedelinin nakden alındığının ve ibra edildiğinin belirtildiğini, parasal destek için sık sık borç alındığı iddiasının yalan olduğunu, bu konuda İstanbul 2. Ağır CM nin kararının devir niteliğinde bulunduğunu, ayrıca ağır ceza mahkemesi dosyası içeriğinden bu şirketlerin nakit sıkıntısı çekmediğinin anlaşıldığını, yine davalının banka kayıtları incelendiğinde doğrudan veya dolaylı olarak müvekkiline ya da eşine ve de ortak oldukları şirketlere para veya borç vermediğinin ortaya çıkacağını, davalının bu konudaki iddialarını ispatlaması gerektiğini, icra hukuk mahkemesinde imzanın basit ve kolay taklit edilebilir olduğunun ortaya konulduğunu, bu nedenle huzurdaki davayı açtıklarını, Bakırköy 13. Asliye CM nin 2018/103 E sayılı dosyasında davalının sanık olarak yargılandığını, davalının hakkında başka soruşturma ve davalarda bulunduğunu, davalının cevap dilekçesinde müvekkilinin isticvabını istediğini, müvekkilinin de ilk celseden itibaren isticvaba hazır olduğunu, müvekkilinin davalıdan 08/04/2010 tarihinde herhangi bir borç almadığını, aksine müvekkilinin davacıdan son 20 yıldır verdiği paralar nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu, 08/04/2010 tarihi ve bu tarihin hem öncesi hem sonrası incelendiğinde dahi davacının böyle bir bedeli borç verebilecek mal varlığının olmadığını, davalının parayı ne şekilde ve nasıl ve nerede müvekkiline verdiğini ispatlaması gerektiğini, senedin laboratuvar ortamında incelendiğinde sahte olduğunun ortaya çıkacağını, senette müvekkilinin eliyle yazılmış herhangi bir metin bulunmadığını, davalının bu bedeli borç verdiğini ispatlaması gerektiğini, HMK 203.maddesinin ç bendinde senetle ispatın istisnalarından olan irade bozukluğu ve aşırı yararlanma hususunun gösterildiği, davalının hayatını zor idame ettiren bir doktor olduğunu, bir dönem çeklerinin yazıldığını ve senetlerini ödeyemez duruma geldiğini, bu hususların teyidi için ağır ceza mahkemesinin dosyası ile bankalardan istenecek kayıtlar ve merkez bankası risk santralizasyonun da kayıtlı karşılıksız çek ve protestolu senetlerin dökümleri istenebileceği, ayrıca davalının %50 hissedarı olduğu şirketin 2010 yılında elde ettiği kazançlarla ilgili vergi dairesinden araştırma yapılabileceğini, davalının ağır ceza mahkemesi dosyasında bu tarihe kadar 675.000 USD gibi bir rakamı kayınbiraderine ödediğini beyan ettiğini, davalının doktor olup, aylık kazancının ortalama 1.500 ila 2.000 dolar arasında olabileceğini dolayısıyla bu miktar bir parayı borç vermesinin imkansız ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu tutarın aşırı yararlanma niteliğinde bulunduğunu, herhangi bir protokol yapılmadan bu şekilde bir senet verilmesinin borcun varlığı için yeterli olmadığını, vekilinin zaten böyle bir paraya da ihtiyacının olmadığını, davalının … ile birlikte bu senedi düzenlendiğini ve müvekkilinin mal varlığına haciz koydurduğunu, ayrıca senet metninden herhangi bir teminat alınmadığının anlaşıldığını, protokolün dahi başlı başına davayı ispat etmeye yarayan kesin delil niteliğinde bulunduğunu, davalının kendisine ait hisseye 3.000.000 USD değer biçerek protokol düzenlediğini ancak hisselerin müvekkili tarafından devralınmadığını, davalının 2.500.000 USD senet alacağı bulunurken tekrar hisseleri devredip 3.000.000 USD daha müvekkilini borçlandırmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, senedin protesto edilmediğini bildirmiştir. İstinaf dilekçesi ekinde sunulan 06/08/2020 tarihli mütalaada inceleme konusu senetteki imzanın …’nın eli ürünü olmadığı, kişinin imzaları model alınarak takliden atılmış oldukları yolunda kanaat bildirildiği görülmüştür.Bakırköy 2. İcra hukuk mahkemesi tarafından alınan 27/11/2018 tarihli raporda, inceleme konusu 15/06/2016 tarihli ibranamede bulunan imzanın davalının eli ürünü olup olmadığı konusunda bir tespite gidilemediğinin bildirildiği görülmüştür.Bakırköy 2. İcra hukuk mahkemesi tarafından alınan 09/03/2018 tarihli ATK raporunda, 15/06/2016 tarihli ibra sözleşmesi başlıklı belgedeki imzanın basit tersimli ve taklidi kolay bir imza olması nedeniyle imzanın davalının eli ürünü olduğu ya da olmadığı hususunda bir tespite gidilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.Davacı tarafından sunulan İstanbul Üniversitesi tarafından düzenlenen 01/11/2018 tarihli mütalaada söz konusu ibranamedeki imzanın davalının eli ürünü olduğu yolunda kanaate vardıklarının bildirildiği görülmüştür.Bakırköy … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyasında davalının davacı aleyhine 2.500.000 USD bedelli senede dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığı anlaşılmıştır.Takibe dayanak senedin 08/04/2010 tanzim, 08/04/2016 vade tarihli 2.500.000 USD bedelli nakden kaydıyla düzenlenmiş, keşidecisinin davacı lehtarın ise davalı olduğu görülmüştür. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/281 E – 2019/188 K sayılı ilamının incelenmesinde katılanların …, … Ltd.Şti, sanıkların ise davalı ile dava dışı … olduğu, atılı suçun resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık olduğu, dava konusunun ise 1.800.000 USD olduğu, yargılama sonunda sanıkların kamu kurum ve kuruluşları kullanılmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerini ve sahte oluşturulmuş senedin kullanılması nedeniyle ayrı ayrı cezalandırılmalarına ve her iki suçtan dolayı kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/698 D.İş sayılı 01/07/2019 tarihli kararıyla da sanıkların müdafilerinin ayrı ayrı itirazlarının reddine karar verildiği görülmüştür.Bakırköy 12. Asliye CM nin 2017/80 E – 2019/192 K sayılı kararının incelenmesinde, müştekilerin davalı ile … Tıp Merkezi Ltd.Şti, sanığın ise davacı olduğu, atılı suçun 6102 Sayılı TTK ya muhalefet olup, yargılama sonunda 06/03/2019 tarihinde sanığın beraatine karar verildiği görülmüştür.Bakırköy C.Başsavcılığının 2019/79937 soruşturma sayılı hazırlık soruşturması sonunda davacının davalı hakkında dolandırıcılık ve açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçlarından dolayı yeterli şüphe bulunmadığı gerekçesiyle 31/01/2021 tarihinde takipsizlik kararı verildiği görülmüştür.Dosyanın incelenmesinde, davacı tarafın yargılama sırasında ihtiyati tedbir talep ettiği, mahkemenin bu talebi reddettiği, red kararının davacı vekilince istinafa getirildiği, ve Dairemizin 16/11/2020 tarihli kararıyla istinaf isteminin reddine karar verildiği, esas incelemesi yönünden ise dosyanın arşive alınmasına karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF SÜRECİ: Dosyanın istinaf incelemesi sırasında dairemizce verilen ara kararlar uyarınca yapılan araştırma sonunda Bakırköy 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/837e. Sayılı dosyasının derdest olup, yargılamasının devam ettiği anlaşılmıştır. Yine dairemizce yapılan araştırmada Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/79937 Sayılı soruşturması sonunda takipsizlik kararı verildiği, bu karara yapılan itirazın da reddedilerek kesinleştiğinin bildirildiği görülmüştür. Öte yandan Bakırköy 2. İcra Hukuk Mahkemesine müzekkere yazılarak 2017/562E. Sayılı dosyanın bir sureti UYAP’dan dosya içine celp edilmiş, ayrıca verilen bu kararın İstinaf ve Yargıtay denetiminden geçilerek kesinleştiği görülmüştür.İstinaf incelemesi için dava dosyasının dairemizde beklediği sırada davacı vekilince dairemize sunulan 05/03/2021 tarihli dilekçe ekinde 06/08/2020 tarihli bilimsel mütalaa sunulduğu ve söz konusu mütalaa içeriğinde dava konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği, davacı vekilinin de ihtiyati tedbir kararı verilmesini istediği görülmüştür. Yine davacı vekilince dairemize sunulan 08/08/2022 tarihli dilekçe ile davalının davacı aleyhine basit yaralama ve iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçlarından dolayı mahkumiyet aldığı ve takipsizlik kararına yaptığı itirazın reddine dair Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesinin itirazı reddi kararına yönelik olarak kanun yararına bozma yoluna başvurduklarını ayrıca davalının benzer şekilde kendi oğlunun şikayeti üzerine İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/281E.-2019/188K. Sayılı kararı ile dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasına karar verildiğinin bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.Davacı taraf davasında takip ve dava konusu senedin imzalı ama boş A4 kağıtlarından bir tanesinin davalı tarafından sahte olarak senede dönüştürüldüğünü iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur.Yargılama sonunda davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.Davacı taraf istinafında söz konusu senedin sahte olarak oluşturulduğunu, bu durumun mahkemece incelenmediğini ileri sürmüş ise de ilk derece mahkemesinin kararında da belirtildiği üzere davacı taraf icra hukuk mahkemesinde dava konusu senet ile ilgili ödemeye dayalı olarak borca itiraz ettiği anlaşılmakla bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Ayrıca huzurdaki dava nispi harca tabi davalardan olup, bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir.Davalının bir başka dosyada bir başka senet yönünden sahtecilik yaptığı ileri sürülmüş ise de bu durum somut olay bakımından sonuca etkili görülmemiştir. Ayrıca davalının cevap dilekçesi içeriği gözetildiğinde senedin ihdas sebebinin talili şeklinde bir savunma yapılmadığı görülmekle bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir.Ne var ki mahkemece Bakırköy 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/837E. Sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına gerek görmediği gerekçe olarak ise bu davanın konusu olmayan ibranamedeki imzaya ilişkin bulunduğu hususuna dayanılmış ise de bu gerekçe yerinde değildir. Zira yeni esası ve mahkemesi Bakırköy 48. Asliye Ceza Mahkemesi 2021/264E.(Bakırköy 13. ASCM 2018/837E.) sayılı kamu davasına dayanak yapılan iddianamenin incelenmesinde müştekinin davalı şüphelinin ise davacı olduğu, davacının icra hukuk mahkemesinde ödeme belgesi olarak dayandığı ibranamenin davacı tarafında sahte olarak düzenlendiğinin iddia edildiği görülmekle bu dava sonucunun beklenmesi gerekir. Mahkemenin ibra belgesinin dava konusu ile ilgili olmadığına yönelik tespiti hatalıdır. Bu yönden davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. Öte yandan davacı vekilince dairemizden ihtiyati tedbir kararı verilmesi istenilmiş ise de bu husus ilk derece mahkemesince değerlendirilebileceğinden bu konuda bir karar verilmemiştir.Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,2-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/07/2020 tarih, 2019/319 E. – 2020/399 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılıp bir karar verilmesi için yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 302,85 TL posta masrafı olmak üzere toplam 451,40 TL’nin davalıdan alınarak verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.09/12/2022