Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/169 E. 2022/895 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/169 Esas
KARAR NO: 2022/895
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2017/151 E. – 2019/381 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin markasının ilk olarak 1967 yılında yaratılmış olup, giyim ürünleri, aksesuarlar, kokular, mobilyalar ürettiğini, müvekkilinin kendisine ait … markasını Türkiye de dahil 100’den fazla ülkede yoğun ve yaygın bir şekilde kullanılmakta olduğunu ve çok sayıda marka tescil kayıtları ile koruma altına aldığını, müvekkili firmanın … ve … üstünde … oyuncusu figürlü markaların yapılan yüksek meblağda yatırımlar sayesinde kısa sürede ülkemizde ve dünya genelinde umumen malum marka statüsüne ulaştığını, davalıya ait … üzerinde … oyuncusu figürü markasının, müvekkilinin TPMK nezdinde kayıtlı markaları ile aynı sınıflarda tescilli olduğunu, müvekkilinin çok sayıda sınıfta tescilli olup da davalı markaları ile aynı sınıflarıda kapsayan markalarının esas unsurunun da davalı markası gibi … ibaresinden ve şekil unsurundan oluştuğunu, davalı markasındaki … ibaresinin sadece esas unsur olan … ibaresi ile şekil destekler bir unsur olduğunu, … ibaresinin davalı markasına ayırt edicilik katmadığını ve müvekkilinin markası ile tüketici nezdinde ortaya çıkaracağı iltibas tehlikesini ortadan kaldırmadığını. Ayrıca iltibas yanında, müvekkilinin … ve … üstünde … oyuncusu figürlü markasının, Paris Sözleşmesi ve SMK m.6/4 ve 6/5 hükümleri anlamında tanınmış marka olduğunu, bu hususun birçok farklı yerel mahkeme ilamı ve Türk Paten kararı ile de kabul edildiğini, bu itibarla da davalı markasının hükümsüz kılınması gerektiğini, müvekkilinin, ticaret unvanının kök unsuru … olduğu grekeçesiyle, SMK m.6/6 hükmü anlamında da hak sahibi olduğunu ve davalının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, dava konusu markanın tescilinde kötü niyetin söz konusu olduğunu, müvekkilinin dava konusu markayı uzun yıllardır 9,14 ve 35. sınıflarda yer alan emtialar üzerinde eylemli biçimde kullandığını ve Türkiye genelinde etkin bir şekilde faaliyet gösterdiğini, markaya sektöründe bir ün kazandırdığını, aynı sektörde faaliyet gösteren davalının bunu bilmemesinin mümkün olmadığını, dava konusu markayı tesadüfen seçmiş olamayacağını, davalıya ait markanın hükümsüz kılınması gerektiğini iddia ederek davalı taraf adına Türk Patent nezdinde … sayı ile kayıtlı markasının hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … markasının Türk Patent ve WIPO nezdinde değişik sınıflarda farklı firmalar adına tescilli olup, davacının tanınmışlık iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu; … markasının 25. ve 35. sınıflarda dava dışı … A.Ş adına 1980 yılından beri tescilli olduğunun, hatta söz konusu markanın 2004 yılından itibaren tekstil giyim alanında tanınmış marka olarak sicile kaydedildiğinin görüleceğini, Türk Patent kayıtlarına göre içinde … ibaresi geçen 1859 marka başvurusunun bulunduğunu ve bunların çoğunun tescilli olduğunu, değişik sektörlerde … ibareli çok sayıda tanınmış marka ve firmanın mevcut olduğunu; … ibaresinin bir spor faaliyetinin adı olup, tüm sektörlerde yaygın olarak kullanılan zayıf marka niteliğinde olduğunu; davacının Türk Patent nezdinde 3 adet tanınmış marka başvurusu yaptığını, … ibaresi için yaptığı … no.lu olan başvurunun reddedildiğini, … markası için yaptığı … no.lu başvurunun henüz karara bağlanmadığını, yine … üstündeki … oyuncusu figürlü şekil markası için yaptığı … no.lu tanınmış marka başvurusunun da henüz karara bağlanmadığı, kısaca davacının 2015 yılından sonra 3 marka için tanınmışlık başvurusunda bulunmuş olup, henüz onaylanmış bir kararın bulunmadığını, davacı adına tanınmışlık kararı verilse bile bu kararın ancak verildiği tarihten sonra başvurusu veya tescili yapılan markalar için önem arz edeceğini, dava konusu marka başvuru ve tescillerinden önce alınmış davacı adına alınmış herhangi bir tanınmış marka tescilinin bulunmadığını, … ibaresinin, gerek günlük konuşmada gerekse ticari hayatta hemen hemen her alanda yaygın olarak kullanılan bir ibare olduğunu; … ibareli yüzlerce markanın bulunmasının, aynı zamanda, tüketiciler ııezdinde … ibareli markaların farklı olduğu bilincinin yaygınlaşmasına da sebep olduğunu, günümüz tüketicilerinin … markası için daha seçici ve ayırt edici noktasına ulaştıklarını, zayıf marka olduğu için marka benzerlik değerlendirmesinin … ibaresi üzerinden yapılamayacağını; … markasının tekstil ürünlerinde tanınmış bir marka olduğunu, fakat dava dışı bir firma adına tescilli olduğunu, tüm tüketicilerin dava dışı firmanın tanınmış markası ile davacının markasının farklı olduğunu bildiklerini; normal şartlarda hiçbir tüketicinin dava dışı firmanın tanınmış markası … ve davacının … markasını karıştırarak … markasını almayacağını; davacının, 25. sınıfta … markasının gerçek hak sahibi olmamasına rağmen, sanki gerçek ve tescilli hak sahibiymiş gibi sektördeki herkese karşı dava açtığını, bu durumun davacının kötü niyetli olduğunu kanıtladığını; ayrıca, dava konusu markalar arasında en ufak bir benzerliğin, iltibasın bulunmadığını, müvekkilinin markasındaki … ibaresinin farklılık yarattığını, … logosunun da farklı olduğunu; davacı markasının tanınmış olmadığını, bu kabul edilse bile iltibasın söz konusu olmadığını; dava konusu markanın tescilinde kötü niyet bulunmadığını, müvekkilinin iç ve dış piyasa deneyimi ardından markayı oluşturduğunu ve yatırım yaptığını, müvekkilinin korunmaya değer hakkının davacının haklarından fazla olduğunu, Türk Patent nezdinde kayıtlı … ibareli markalara karşı davacı tarafından idari itiraz sürecinin işletilmediğini ve Türk Patent kararlarına karşı dava açılmadığını, daha sonradan bu markalara karşı dava açılmasının basiretli bir tacir davranışı olarak görülemeyeceğini ve davacının markasını, müvekkilinin markasının tescilli olduğu 9, 14 ve 35, sınıflarda kullanmadığını, sadece tekstil giyim alanında kullandığını iddia ederek, davacı taleplerinin hukuka, fiili ve ticari duruma aykırı olması, davacı ve davalı markalarının benzer olmaması, davacı iddialarının ispatlanamaması vb nedenlerle reddini, davacının, kötüniyet taşıması, davranışlarının sessiz kalma, zımni rıza doğurması nedeniyle taleplerinin reddini, mahkeme ve ücreti vekaletin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14.11.2019 tarih ve 2017/151 Esas – 2019/381 Karar sayılı kararıyla; “Somut olayda davacının markasının esas unsurunun “…” olması sebebiyle davacı ve davalı markası arasında kıyaslama yapılmış ve bilirkişinin davalı markasının, davacının tanınmış markasından haksız yararlanmaya yol açılmasına sebep olacağı yönündeki tespitine mahkememizce de aynen iştirak edilmiştir. Zira davacı tarafa ve hükümsüzlük talebine konu davalı tarafa ait markaların asli ve ayırd edici unsuru olan “…” ibaresi aynıdır. Davacının markasının “tanınmış marka” olduğunun kabulü karşısında, davacıya farklı sınıflar yönünden de genişletilmiş bir koruma bahşettiğinin kabulü gerekir. Bu durumda giyim sektöründe tanınmış ohan davacının “…” esas unsurlu markası ile benzerlik taşıyan davalının “…” markasının SMK md 6/5 anlamında hükümsüzlük koşullarının oluştuğu ve SMK md. 25/son hükmünün açık lafzı ve mevhumu muhalifinden kullanılmama def’inin SMK md 6/5’e dayalı hükümsüzlük taleplerinde def’i olarak ileri sürülemeyeceği anlaşıldığından davacının davasının kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davacı adına 25.sınıfta ‘…’ ibareli tescil yokken, davacının tekstil alanında tanınmış marka olarak kabulünün mümkün olmadığını, davacının bu sınıfta sadece ayakkabılar alanında tescilinin olduğunu, davacının tanınmış marka başvurusunun da reddedildiğini, Davacı markasının tanınmış marka olarak kabulü halinde dahi, tescili yoksa korumadan yararlanamayacağını, davacının 25.sınıfta tekstil alanında tescilinin olmadığını, zira dava dışı şirket adına bu sınıfta tescilin bulunduğunu, davacının tanınmışlık başvurusunun bu nedenle reddedildiğini, Tekstil/giyim alanında tescil sahibi olmayan davacıyı tanınmış marka tescil sahibi olarak kabul edip hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, Tanınmış markanın, farklı sınıflarda da genişletilmiş koruma sağlayacağı kararının hatalı olduğunu, marka tescillerinin ancak tescil kapsamlarında koruma sağlayacağını, tanınmış markanın da ancak ‘Sınıflar/ürünler/hizmetler alanında yüksek bir tanınmışlık, sulandırma ve sınıflar arasında iltibas varsa’ koruma sağlayacağını, kararda bu hususlarda irdeleme yapılmadan hükümsüzlük kararı verilmesinin hatalı olduğunu, … kelimesinin spor adı olması ve birçok ülkede yaygın olarak kullanılması nedeniyle, … kelimesini duyan tüketicilerin aklına doğrudan davacı ve davacı ürünlerinin gelmediğini, … ibareli binlerce marka tescilinin bulunduğunu, … markaları arasında iltibasın bulunmadığını, davacının 25.sınıfta … ibareli marka tescilinin olmadığını, davacı markasının … olduğunu, bu markada esaslı unsurun ‘…’ ibaresi olduğunun kabulünün hatalı olduğunu, … ibaresinin yaygın olarak kullanılması nedeniyle tüketicilerin seçici hale geldiğini ve markanın ayırt ediciliğinin düşük hatta zayıf olduğunu, Zayıf markalarda kullanılan logolar, şekiller ve eklerin önem taşıdığını, markanın bir bütün olarak bıraktığı izlenim itibarı ile diğerlerinden ayırt edici olması gerektiğini, müvekkil markasında kullanılan kelime, şekil ve renk unsurlarının karşı taraf markasında yer almadığını, markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzer olmadıklarını, Davacının markayı kullanmadığına ilişkin savunmamızın mahkemece dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, başvuru aşamasında yer alan markalar için tanınmış olan kullanmama definin, hali hazırda tescilli markalar yönünden açılacak davalarda kullanılamayacağının kabulünün usule aykırı olacağını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Bilirkişi heyetinin 25.10.2018 tarihli raporlarında; “Davalı markasının, işaret düzeyinde bakıldığında, davacının markalarındaki … kelimesini aynen ve … üstünde … oyuncusu figürünü benzer bir şekilde içerdiği, markada … kelimesinden daha küçük punto ile yazılı olan … kelimesinin “…” anlamına gelmekte olduğunu, markaya ayırt edicilik katmadığının görüldüğünü, davacı markasının davalı tarafın markasının koruma tarihi itibariyla tekstil (giyim ürünleri) sektöründe tanınmış marka olduğunu, davalı markasının davacının tanınmış markasından haksız yararlanmaya (SMK m.6/f.5) yol açılmasına sebep olacağı kanaatine ulaşıldığını, davalının ileri sürdüğü “davacı markasının kullanılmadığı” yönündeki savunmanın değerlendirilmesi neticesinde, davacı tarafından delil olarak sunulan satış listesinin sayın mahkemece kabul edilmesi durumunda; dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süreçte (buna göre davalı markasının koruma tarihi olan 17.02.2016 günü ve öncesinde) güneş gözlükleri emtiası yönünden davacı markasının ülkemizde yoğun olarak-ciddi anlamda kullanıldığı, diğer emtialar yönünden ise ciddi kullanımın tespit edilmediği ve davalı markasının tescilinde kötü niyet bulunup bulunmadığının mahkeme takdirinde olduğu” kanaati bildirilmiştir. *Bilirkişi heyetinin 29/04/2019 tarihli ek raporlarında; “Davalının, davacının tanınmış marka iddiasının yerinde olmadığı ve taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı yönündeki itirazlarının yeniden değerlendirilmesi neticesinde, bu hususlarda kök raporda ulaşılmış olan sonuçtan dönülmesini gerektiren bir durum tespit edilmediğini, davacının, davalının kullanmama savunmasına yönelik itirazı ile ilgili olarak, SMK’nın ilgili düzenlemesinin lafzına göre bu def’i sadece SMK m.6/f.1’de öngörülen iltibasa dayalı hükümsüzlük davasında ileri sürülebileceğini buna göre SMK m.6/f.5 uyarınca tanınmış bir markanın farklı bir sınıfta kullanılması-tescilli olması nedenine dayanan hükümsüzlük davasında davacı markasının kullanılmadığı ileri sürülemeyeceği” kanaati bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “… giyim sektöründe tanınmış olan davacının “…” esas unsurlu markası ile benzerlik taşıyan davalının “…” markasının SMK md 6/5 anlamında hükümsüzlük koşullarının oluştuğu anlaşıldığından davacının davasının kabulüne” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı markasının davalı tarafın markasının koruma tarihi itibariyla tekstil (giyim ürünleri) sektöründe tanınmış marka olduğunun Türkiye Patent ve Marka Kurumu’nun dosyada mevcut 09.01.2018 tarihli cevabi yazısı ile sabit olduğu, mahkemece aldırılan ve denetime elverişli bulunan bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarında, “Davalı markasının, işaret düzeyinde bakıldığında, davacının markalarındaki … kelimesini aynen ve … üstünde … oyuncusu figürünü benzer bir şekilde içerdiği, markada … kelimesinden daha küçük punto ile yazılı olan … kelimesinin markaya ayırt edicilik katmadığının görüldüğünü, davalı markasının davacının tanınmış markasından haksız yararlanmaya (SMK m.6/5) yol açılmasına sebep olacağı ve SMK m.6/5’e dayalı davalar yönünden markanın kullanılmamasının defi olarak ileri sürülemeyeceği” yönündeki tespitinin somut olaya ve dosya kapsamına uygun olduğu; tüm bu hususlara göre ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/05/2022