Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1681 E. 2022/1486 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1681 Esas
KARAR NO: 2022/1486
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2019
NUMARASI: 2016/443 2019/1099
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı … Ltd. Şti. asıl davada dava dilekçesinde; Şirketin muhasebe işlemleri için muhasebe müdürü davalı …’ye 12/03/2015 tarihinde vekaletname verildiğini, ancak vekilin bazı hatalı işlemlere yöneldiğinin tespit edilmesi üzerine 14/10/2015 tarihinde azledildiğini, söz konusu azil namenin 15/10/2015 tarihinde bizzat kendi imzasına tebliğ edildiğini, azledilme durumunun Türkiye genelinde yayın yapan ulusal gazetelerde ilan edilerek üçüncü kişilerin bilgisine sunulduğunu, azledilen vekilin müvekkilinden habersiz olarak şirket adına … Bank İkitelli Şube Müdürlüğünden, … Bankası Beylikdüzü Şube Müdürlüğünden ve … Bankası Hadımköy Şube Müdürlüğünden çek karnesi aldığını ve bu karnelere ait çekleri imzalayarak irtibat içinde bulunduğu kişiler eliyle piyasaya arz ettiğinin öğrenildiğini, azledilen vekil hakkında sahtecilik eyleminden dolayı suç duyurusunda bulunduğunu, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 20I5/39744 soruşturma sayılı dosyası ile takibat başlatıldığını, soruşturma dosyasındaki ifadeler incelendiğinde suç nitelikli eylemler ile müvekkiline ne denli zarar verildiğinin anlaşılacağını, … Bankası’ndan alınan çeklerden … numaralı olan 40.000 TL bedelle doldurulup bankaya ibraz edilmesi üzerine menfi tespit talebiyle dava açmak gerektiğini, takibe konu çekin müvekkil şirket yetkilisinin imzasını içermediğini, çekteki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, sahtecilik iddiasının mutlak def’ilerden olduğunu ve herkese karşı ileri sürülebileceğini, yetkisiz kişi ile yapılan işlemin müvekkilini sorumluluk altına sokmayacağını, davalı lehtarın iyi niyet savunmasında bulunamayacağını, HMK m. 208/4 gereğince sahte imzanın sahibi …’nün de davalı olarak gösterildiğini, HMK m. 209 gereğince teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, çekin ciro silsilesi bilinmediğinden diğer cirantalara karşı davalı sıfatı ile dava açma hakları veya dahili davalı olarak davaya dahil etme haklarını saklı tuttuklarını beyanla, davalı … Ltd.şti.’nin lehtar ve hamili göründüğü … Bankası Beylikdüzü Şubesinin 15.01.2016 keşide tarihli, … nolu ve 40.000 TL bedelli çekten dolayı davalılara borçlu olmadıklarının tespitine ve davaya konu çekin müvekkiline teslimine, kötü niyet tazminatına hükmedilmesine talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Asıl davanın davalıları … Ltd. Şti.’ye davaya cevap vermemiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı … Ltd. Şti. Birleşen davada dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, ayrıca çekin takibe konulduğunu sahtecilik iddiasının herkese karşı ileri sürülebileceğini belirterek dava konusu 1/01/2016 tarihli 40.000- TL bedelli çekten dolayı davalı … Ltd Şti şirketine müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve %20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Birleşen dosya davalı … Ltd. Şti. cevap dilekçesinde özetle; imzanın çek keşide etmeye ve imzalamaya yetkili olan …’ye ait olduğunu, her ne kadar davaya konu çekin tanzim ve ibraz tarihi 15.01.2016 olarak görünse de davalı şirket tarafından takibe konu 02.06.2015 tarihinde tahsilat makbuzu karşılığında teslim alındığını, yani çekin keşide ve teslim alınma tarihinin davacının …’yü azletmeden önceki tarihe ait olduğunu, TTK’da “Çekte vade olmaz, Çek görüldüğünde ödenir” düzenlemesine rağmen, uygulamada ve ticari teamülde, “vadeli Çek” diye bir kavramın olmadığını, uygulamada keşideciler çekin üzerine düzenleme tarihi olarak ileri gelecek olan Çekte vade uygulamasını fiilen bir tarihi yazarak gerçekleştirmekte olduğunu, hamilin de çeki bu Şekilde kabul ederek esasen çekin üzerindeki vadeyi kabul etmiş olduğunu, olayda da görüleceği üzere çek üzerindeki tarih ileri torihli olarak atılmış olup, o dönemde … İnş. Ltd. Şti odına çek keşide etmeye ve imzalamaya yetkili olan … tarafından keşide edildiğini, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, vekillikten azledilen kişinin azil işleminden sonra çek yapraklarının elinden alınmış olması gerektiğini, azil edilen kişi çek yapraklarını istenilmesine rağmen vermemesi halinde ise yasal yollara başvurulması ve bankalara söz konusu azil konusunda bir bildirim yapılması gerektiğini, müvekkilinin söz konusu ilişki de Çekin meşru hamili olmakla birlikte iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “davacının davalılardan …’ye 12.03.2015 tarihli ve Büyükçekmece … Noterliğin … yev. numarası ile vekalet vermiş olduğu, iş bu vekaletnamenin incelenmesinde; davacının davalı …’ye “milli ve yabancı bankalar ile özel finans kurumları nezdinde adına her türlü hesap açmaya, açılacak hesaplar ile bu güne kadar açılmış mevcut hesaplardan dilediği miktarda para çekmeye, çek karnesi talep etmeye, almaya, evrakları tanzim ve imzaya, çekleri ciro etmeye bankalarda açılan kredi hesaplarını tanzim ve imzaya” yönelik geniş yetkiler verildiği, davalı …’nün C. Savcılığında şüpheli sıfatı ile alınan ifadesinde davacı şirkette müdür olarak görev yaptığını şirket yetkililerinin vekaletinin kendisinde mevcut olduğu bu vekaletnameye istinaden … Bank, … Bank ve … Bankta hesap açarak şirket adına çek aldığını, bu 3 bankadan almış olduğu çekleri şirket adına ve çoğunlukla kendi ticari ilişkilerinde kullandığına dair ifade verdiği, davacı tarafından 14/10/2015 tarihli Büyükçekmece Noterliğinin … Yev. Numarası ile davalı …’nün azledildiği ve bu hususun gazetede ilan edildiği anlaşılmıştır. Davalı … duruşmalara katılamamış, davaya cevap vermemiştir. Bu nedenle çekteki imzanın davalı eli ürünü olup olmadığı konusunda inceleme yapılamamış ise de davalı soruşturma dosyasında verdiği ifadesinde davacı şirket adına aldığı çekleri kendi ticari ilişkilerinde kullandığını kabul etmiştir. Dava konusu çekin incelenmesinde çekin keşide tarihinin 15/01/2016 tarihi olduğu çekin azilname ve ilandan sonra keşide edildiği anlaşılmış, davalı … şirketi vekili ise davaya konu çekin davalı … azil edilmeden önce davalının çek tanzim etme yetkisi var iken ileri tarihli olarak çekin düzenlendiğini savunmuştur. Çek ödeme aracı olup ticari hayat içinde ileri tarihli olarak keşide edilmesi mümkündür. Çekin ileri tarihli olarak düzenlendiğinin iddia eden davalı vekilinin iddiası ispat ile yükümlü olduğu, davalı vekilinin talebi doğrultusunda …’a yazılan müzekkereye verilen cevapta gönderilen çek teslim bordrosunun 22/07/2015 tarihli olduğu, söz konusu evraktan çekin davalı …’nün çek tanzim yetkisi varken henüz azledilmeden önce dava konusu çeki keşide ettiği” gerekçesiyle davacının çekin yetkisiz temsilci tarafından keşide edildiği defisini ileri süremeyeceği kanaatiyle davalılar … ve … Tic. Ltd. Şti.’ye yönelik açılan davanın reddine, davalı …’nün soruşturma ifadesinde davacı şirkete ait çekleri kendi ticari ilişkilerinde kullandığını kabul etmesi, davacının ticari defterlerinde dava konusu çekin kaydına rastlanmaması nedeniyle davalı … yönünden davanın kabulüne, kötü niyet tazminatının (hükümde sehven icra inkar tazminatı olarak yazılmıştır) yasal şartlarının oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı tarafın ileri tarihli çek keşide edildiğini ve çekin keşide edildiği sırada vekilin azledilmemiş olduğunu ileri sürdüğünü, dava dışı bankanın kayıtlarının delil olarak sunulduğunu, ancak bu delillerin bu iddiayı ispatlamaya yeterli olmadığını, zira İİK 169/a maddesi gereğince resmi evrak ya da borçlu imzasının içeren belge ile ispatı gerektiğini, bankaların resmi kurum olmadığı gibi sunulan belgenin de resmi makamlarca düzenlenmiş bir belge olmadığını, bu konuda Yargıtay 12. HD nin kararları bulunduğunu, çek tevdi bordrosundaki imzanın borçluya ait olup olmadığının borçluya sorulması gerektiğini, inkar halinde imza incelemesi yaptırılması gerektiği, Yargıtay’ın bu yönde kararları olduğunu, bir başka Yargıtay kararında ileri tarihli çek savunmasının tarafların müşterek imzasını taşıyan bir belgeyle kanıtlanması halinde kabul edilebileceğinin belirtildiğini, bilirkişi raporunda da sunulan kayıtların ileri tarihli keşide edildiği hususunu ispatlamaya yeterli olmadığının belirtildiğini, ayrıca ileri tarihli çek savunmasının bu hususu incelemeye yetkili icra hukuk mahkemesince de kabul edilmediğini, İstanbul 14. İcra HM nin 2016/122 E – 2018/184 K sayılı kararının kesinleştiğini ve bu kararda davalının ileri tarihli çek savunmasının değerlendirildiğini ve yerinde olmadığının kesinleştiğini, dolayısıyla bu kararın mahkemeyi bağlayacağını, alacağın varlığının genel hükümlere göre ispat edilemediğini, zaten bu konuda bir iddia veya savunmanın da bulunmadığını bildirmiştir.
TALEP: İş bu dava dosyası istinaf incelemesi için dairemizde beklediği sırada birleşen dava davalısı … Ltd. şirketi vekili 20/11/2020 tarihli dilekçesi ile mahkemenin 04/05/2016 tarihli tensip zaptının 11. Maddesinde HMK’nun 209. Maddesi uyarınca tedbir kararı verildiğini, ancak mahkemenin yargılama sonunda davayı müvekkili yönünden reddettiği halde tedbirin kaldırılması yolunda bir hüküm kurmadığını, ayrıca talep etmelerine rağmen davacı aleyhine de tazminata hükmedilmediğini, belirterek mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına takibin devamına ve yasa gereğince müvekkili lehine %20 oranında tazminata hükmedilmesini istemiş, dairemizce 25/11/2020 tarihli ara karar ile bu aşamada söz konusu talebin reddine, ihtiyati tedbir ile ilgili talebin ise istinaf incelemesi sırasında esas karar ile birlikte değerlendirilmesine karar verildiği görülmüştür.Banka tarafından gönderilen çek teslim bordrosunun 22/07/2015 tarihli olduğu ve birleşen dava davalısı … Tarafından 4 adet çekin bankaya tevdii edildiği görülmüştür. Davacı şirketin davalı …’yü 12/03/2015 tarihli vekaletname ile vekil tayin ettiği, 14/10/2015 tarihinde ise azlettiği, azilnamenin … tarafından 15/10/2015 tarihinde tebliğ alındığı görülmüştür.28/06/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “davacının …’ye 12/03/2015 tarihli vekaletname verdiği, vekillikten 14/10/2015 tarihinde vekilin azledildiği, bu hususun gazetede ilan edildiği, senedin keşide tarihi dikkate alındığında keşidenin azilden sonra gerçekleştiği, bu haliyle davaya ve takibe konu senedin yetkisiz temsilci ile tanzim edildiği, bu durumun senedin hükümsüzlüğüne dair mutlak bir def’i olduğu, senette imzası bulunan diğer cirantaların kambiyo senedinin mücerretliği ilkesinden yararlanamayacağı, kambiyo senedinin altında bulunan ilişki nedeniyle senet alacaklısının bu hususu ispat etmesi gerektiği, somut olayda bu tür bir ispat vasıtasına rastlanılmadığı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.04/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “Dava konusu çekin ileri tarihli olduğunun davalılar tarafından delillerle ispatlanması gerektiği, ispat edilemediği için davalı …’nün vekaletten azledildikten sonra çek’in keşide edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, Çekin keşide tarihinin vekalet azlinden sonraki tarihi taşıması, azlin Noterden yapılması ve gazetede ilan edilmesi ile çekin yetkisiz temsilci eli ile tanzim edilmiş olduğunun anlaşılması nedeniyle çek’in “yetkisiz temsilci tarafından keşide edilmiş çek” olarak yorumlanması gerektiği ve bu nedenle davacının sorumlu tutulamayacağı, davacının çek nedeniyle sorumlu olmaktan kurtulsa dahi imzaların bağımsızlığı ilkesi uyarınca, çek üzerinde imzası bulunan (avalist, ciranta gibi) diğer kişilerin sorumluluklarının devam edeceği” yolunda görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır.Asıl ve birleşen davanın davacısı dava konusu çekin vekillikten azledilen kişi tarafından düzenlendiğini iddia etmiş, davaya cevap veren birleşen davanın davalısı ise davanın reddini savunmuştur.Mahkemece verilen karar asıl ve birleşen davanın davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, ayrıca birleşen davanın davalısı tarafından 20/11/2020 tarihli dilekçe ile dairemizden talepte bulunulduğu görülmüştür. İstinaf incelemesi istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.Asıl ve birleşen davanın davacı vekilinin istinafının değerlendirilmesi: davacı tarafın asıl davanın davalısı, …’yü 12/03/2015 tarihli vekaletname ile vekil tayin ettiği, vekilin 14/10/2015 tarihinde azledildiği ve azilname üzerinde bu hususun adı geçen davalıya 15/10/2015’te tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Dava konusu çek, 15/01/2016 keşide tarihlidir. Keşide tarihi itibariyle vekilin vekaleti sona ermiştir. Ancak dosya içeriğinde bulunan 20/07/2015 tarihli çek teslim bordrosunun incelenmesinde dava konusu çekin birleşen davanın davalısı tarafından bankaya tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Bu husus dava konusu çekin ileri tarihli düzenlendiğinin ispatlamaya yeterlidir. Asıl ve birleşen davanın davacı vekilinin bu hususlara yönelen istinaf sebebi yerinde değildir. Her ne kadar icra hukuk mahkemesinde ileri tarihli çek savunmasının kabul edilmediği ileri sürülmüş ise de icra hukuk mahkemeleri dar yetkili mahkemeler olup, bu mahkemelerce reddedilen kararlar kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Ayrıca alacağın varlığının ispat edilemediği ileri sürülmüş ise de somut olayda ispat külfeti davacı tarafta olup, bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde asıl ve birleşen davanın davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Birleşen davanın davalı vekilinin talebinin değerlendirilmesi: birleşen davanın davalı vekili, dosya istinaf incelemesi için dairemizde beklediği sırada göndermiş olduğu 20/11/2021 tarihli dilekçesinde, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ve müvekkili lehine %20 oranında tazminata hükmedilmesini istemiştir. İhtiyati tedbir kararı HMK’nın 209. Maddesi uyarınca verilmiş olup yine HMK’nın 397/2 maddesinde ihtiyati tedbir kararının etkisi aksi belirtilmediği takdirde nihai kararın kesinleşmesine karar devam edecek hükmü bulunmakla birlikte söz konusu bu talepler İstinaf talebi mahiyetinde olup, davalı vekilinin bu dilekçesi istinaf süresi dolduktan sonra verildiği gibi harçlarının yatırılmadığı anlaşıldığından talebin reddine dair karar vermek gerekmiştir.Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davanın davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Birleşen davanın davalı vekilinin 20/11/2020 tarihli dilekçesindeki taleplerin süresinde ve usulüne uygun bir istinaf talebi bulunmadığından REDDİNE, 3-Asıl ve birleşen davanın davacı vekilinden her iki dava için ayrı ayrı alınması gereken (80,70×2=)161,40TL harçtan peşin alınan 108,8 TL’nın mahsubu ile 52,6 TL’nın asıl ve birleşen davanın davacısından alınarak hazineye irat kaydına, 4-Asıl ve Birleşen davanın davacısı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.22/09/2022