Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1617 E. 2022/1770 K. 21.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1617 Esas
KARAR NO: 2022/1770 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/01/2020
NUMARASI: 2017/335 E. – 2020/12 K.
DAVA: Marka (Marka Hükümsüzlüğü)
DAVA: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat)
KARAR TARİHİ: 21/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili Bakırköy Kapatılan 2. FSHHM’nin 2016/169 esas sayılı dosyasına tevzi olunan ve daha sonra Bakırköy 1.FSHHM’nin 2017/335 Esas sayısını alan dava dilekçesi ile, müvekkilinin Türkiye’nin en itibarlı şirketlerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir adi ortaklık olduğunu, müvekkilinin … projesi üzerinde çalıştığını ve basında bu markayla tanındığını, ihaleyi kazandığı 2010 yılına kadar … ile …, … , … markalarıyla görüşme yaptıklarını, daha sonra müvekkilinin ihaleyi kazanması üzerine 2010 yılı itibariyle … markasının müvekkili ile özdeşleştiğini, müvekkiline ait … projesinin Avrupa’nın en büyük toplu konut projesi olduğunu, tüm Türkiye’nin müvekkilini 2010 yılından itibaren …, … , … ve … ibareleriyle tanıdığını, … , … , … , … , … markalarının müvekkili adına tescilli olduğunu, … , … ve … markalarının başvurularının ise davalı itirazları sonucu reddedildiğini, davalı adına tescilli … ibareli markaların gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davalının bu markaları kullanmadığını, müvekkilinin bu markaları 2010 yılından beri kullandığını, tanıtımı için büyük paralar harcadığını, davalı adına tescilli markaların gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, internet ortamında … ibaresinin aranması durumunda müvekkili şirketin çıktığını, haberlerin çoğunun 2010 yılına ait olduğunu, davalının tescil tarihinin 2013 yılı olduğunu, müvekkilinin 2010 yılından önce dahi … ibareli markalar ile anıldığını, davalı markalarının tescil tarihleri dikkate alındığında davalı marka başvurularının kötüniyetli olduğunun anlaşılacağını, bu nedenlerle davalı adına tescilli … başvuru numaralı, … başvuru numaralı, … başvuru numaralı ve … başvuru numaralı markanın gerçek hak sahibinin müvekkili olması sebebiyle ve aynı markaların kullanılmaması sebebiyle hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin … ibareli birçok markayı kendi adına tescil ettirdiğini, … esas unsurlu markaların ilk defa müvekkili tarafından tescil edildiğini, davacı tarafın … ibareli daha önce yaptığı başvurularının müvekkilinin itirazları üzerine tescil edilmediğini, müvekkilinin ilk markası olan 16/03/2011 tarih ve … nolu … markasından daha önce … ibaresinin kullanımına ilişkin herhangi bir evrağa rastlanılmadığını, ilgili gazete haberlerinde … ibaresinin müvekkilinin markalarını kullanmaya başlamasından ve tescil ettirmesinden çok daha sonra davacı yan tarafından kullanılmaya başlanıldığının görüldüğünü, davacı tarafın … ibareli marka başvurularına ilişkin yaşanan hukuki süreçlerde müvekkilinin haklı bulunulduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
BİRLEŞEN 2017/61 ESAS SAYILI DOSYADA DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile, dava konusu … numaralı ve 22/11/2016 tescil tarihli … markasının gerçek hak sahibinin davacı müvekkilinin olması ve davalının kötü niyetli olması nedeniyle hükümsüzlüğüne, … numaralı ve 22.11.2016 tescil tarihli … markasının TTK. nın haksız rekabete ilişkin 54 ve 55 maddeleri ve diğer maddeleri uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesini, davacı müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğunun tespiti ile davacı müvekkilinin bu markalar bakımından kazanılmış hakka sahip olduğunun tespitine, davalının kötüniyetli tescili, davacı müvekkilinin markayı kullanamaması nedeniyle 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine, davalı adına tescil edilen markanın davalı adından sicilden terkinine, olmadığı takdirde dava konusu marka açısından davacı müvekkil tarafından aynı davalıya Ankara 1. Fikri ve Sınai haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/117 esas sayılı doyası ile TPE YİDK iptal davası devam edip kesinleşmediğinden ve 556 sayılı KHK. 7 ve 8 maddelere aykırı tescil nedeniyle hükümsüzlüğüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN 2017/61 ESAS SAYILI DOSYADA CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı yanın … ibareli marka adına tescilli olmaması ve markanın müvekkili adına tescilli olması nedeniyle kullanamadığı yönündeki asılsız iddialarda bulunduğunu, davacı yanın bir yandan müvekkili adına tescilli … esas unsurlu markalarla aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer markalar oluşturup kullanırken diğer taraftan da asılsız iddialarla mahkemeler nezdinde davalar ikame ettiğini, davacı tarafın … ibaresi üzerinde inşaat hizmetleri ve benzer mal/hizmetler bakımından kullanıma dayalı gerçek hak sahibi olmadığı bu sebeple davalı adına …, …, …, … tescil numaraları ile TPMK’da tescilli … ibareli markalarının hükümsüzlüğünü talep edemeyeceği, … esas unsurlu markaların ilk defa müvekkili tarafından tescil edildiğini, davacı yan tarafından haksız ve hukuka aykırı bir şekilde ikame edilen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN 2017/592 ESAS SAYILI DOSYADA DAVA: Davacı dava dilekçesi ile, müvekkilinin TPMK nezdinde tescilli … esas unsurlu …, … , … marka tescillleri bulunduğunu, davalının da haksız ve hukuka aykırı şekilde … , … , … , … , … , … , … , … , … gibi … asli unsurlu markaları tescil ettirdiğini, bu markaları müvekkilinin … markalarıyla ayırd edilemeyecek kadar benzer olduğunu, YİDK karar iptali davasında bu yönde bilirkişi raporu alındığını, davalının açtığı bir davanın da Ankara FSHHM tarafından reddedildiğini, davalının Bakırköy 1.FSHHM’de açtığı 2017/335 E.sayılı davada düzenlenen ilk bilirkişi raporununda müvekkilinin lehine olduğunu, davalının marka başvurusunun Ankara 1.FSHHM 2015/117 E., 2016/371 K.sayılı kararla reddedilmesine rağmen, davalının bu markaları projelerinde, internet sisteminde, sosyal medya hesaplarında, reklam tabelalarında ve iş mahsullerinde kullanmaya devam ettiğini, bu kullanımlarda … ibaresinin ön plana çıkarıldığını ve karıştırma ihtimali meydana getirildiğini, SMK’nın 155.maddesi gereği tescile dayalı kullanım savunması yapılamayacağını, tüketicilerin, müvekkili ile davalı arasında bir bağlantı olduğu düşüncesine kapılacağını, davalı tarafın müvekkilinin markalarından haberdar ve kötüniyetli olduğunu, davalının bu kullanımlarının, marka hakkında tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu,” iddia ile davalının tecavüz ve haksız rekabetinin tespitini, durdurulmasını, önlenmesini, giderilmesini, şimdilik 20.000 TL manevi, 10.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, … esas unsurlu markaların aynısının ya da ayırd edilemeyecek kadar benzerinin davalının başta www…com.tr internet sitesi olmak üzere, davalının twitter, facebook, instagram ve youtube hesaplarına erimişimin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu markanın kullanıldığı broşür, ambalaj, tabela, katalog vb. tanıtım materyaline el konularak toplatılmasını talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN 2017/592 ESAS SAYILI DOSYADA CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile, “adi ortaklıkların taraf ehliyeti olmadığını, Yargıtay içtihatları gereği adi ortaklığı oluşturan kişilerin tek tek gösterilmesi gerektiğini, bunun bir dava şartı olduğunu, bu nedenle pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, öte yandan davacının kötüniyetle tescil ettirdiği …, …, …, … no’lu … ibareli marka tescillerinin hükümsüzlüğü için Bakırköy 1.FSHHM’de 2017/335 E. sayılı davanın açıldığını, ayrıca Ankara 1.FSHHM’nin 2015/117 E. sayılı dosyasında da YİDK karar iptali davasının derdest olduğunu, Bakırköy 1.FSHHM’de açtıkları 2017/61 E. sayılı hükümsüzlük davasının da aynı mahkemenin 2017/335 E. sayılı dava ile birleştirildiğini, bu dosyanın Bakırköy FSHHM’nin 2017/335 E. sayılı dosya ile birleştirilmesi ve hükümsüzlük davalarının bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkilinin 2010 yılından beri … markalarını kullandığını, 2010 yılında …’nin ihalesinin kazanılması sonrası … markalarının gazetelerde, görsel basında, resmi yazışmalarda kullanıldığını, … asli unsurlu markaların müvekkilinin tescilli markaları olduğunu ve bunlar kullanılmasının engellenemeyeceğini, … markası üzerinde gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, … ibaresinin konut projesi sektöründe ilk kez 2008 yılında … tarafından kullanıldığını, 2009 yılında … ve … projelerinin ilanlarının gazetelerde yayınlandığını, 2010 yılında …’nin ihalesinin sonuçlandığını ve bu projelerin adlarıyla birlikte ihaleyi kazanan müvekkiline devredildiğini, dolayısıyla … ve … markaları üzerinde 2008 yılından beri hak sahipliğinin müvekkiline ait bulunduğunu, kazanılmış hakkı nedeniyle müvekkilinin kullanımdan men edilemeyeceğini, bu markaların müvekkili tarafından ciddi reklam harcamaları yapılarak piyasada tanıtıldığını, davacı markalarıyla, müvekkili markaların farklı olduğunu ve karıştırma ihtimali bulunmadığını, … ibaresinin tüm dünyada kullanılan bir ibare olup, marka olarak tescil edilemeyeceğini, bu sözcüğün ayırd ediciliğinin düşük olduğunu, mutlak tescil engeli bulunduğunu, ancak farklı unsurlarla tescil edilebileceğini, davacı markaları için hükümsüzlük davası açıldığından ve … ibareli tüm markalar üzerinde gerçek hak sahibi müvekkili olduğundan tedbir isteminin de reddi gerektiğini, davacının zaten kullanmadığı markalar nedeniyle zararı söz konusu olmadığından tazminat da talep edemeyeceğini, tazminat taleplerinin de yersiz olduğunu” savunarak davanın ve tedbir isteminin reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/01/2020 tarihli 2017/335 E. – 2020/12 K. sayılı kararıyla; “Gerçek hak sahipliği iddiası değerlendirilirken sunulan delillere göre davaya konu işaretin markasal kullanımının bulunup bulunmadığı ve tarihi özelliklerin önemli olduğu, davacılar tarafından sunulan delillere göre, davalının marka tescil başvurusu tarihinden önceye dayalı bizzat davacı şirketler tarafından gerçekleştirilmiş markasal bir kullanım olmadığı, haber ve broşürlerde genellikle … tarafından kullanım bulunduğu özellikle tanıtım broşürlerinin tarihinin bulunmadığı yahut davalı marka tescil başvurusundan sonraki tarihe sahip olduğu önceki kullanımların ise markasal mahiyette olmadığı, bu itibarla önceye dayalı hak sahipliğinin ispatlanamadığı, mahkemece alınan raporlar ve ek raporlarda da bu hususun tespit edildiği ve bu tespitlerin sunulan deliller ile uyumlu olduğu kanaatine ulaşıldığı, ayrıca davalı davaya konu “…” esas unsurlu markalarından ilkinin başvurusunu 16.03.2011 tarihinde yaptığı, davacılar ise … ihalesini kazanarak bu ihaleye göre inşaatı yapmak amacıyla adi ortaklıklarını 11.02.2011 tarihinde kurdukları, tarihler arasında bir ay kadar bir süre bulunduğu, yani davacıların davalıdan daha önce davaya konu edilen “…” esas unsurlu markaları markasal olarak kullanarak ayırt edicilik kazandırdığı iddiaları somut olayın gelişimine göre mümkün ve makul görülmediği. Kötüniyet iddiaları yönünden ise ispat külfetinin davacılara ait olduğu, tescilin iyi niyetli olduğu yönündeki karineyi deliller ile çürütmesi gereken kötüniyet iddiasında bulunan tarafa ait olduğu, davalının salt davacılarca inşaatına başlanan projede kullanılan “…” sözcüğünü unsur olarak seçmesi,bu sözcüğün sık kullanılan ve ayırdediciliği yüksek olmayan bir sözcük olması da hesaba katılırsa başlıbaşına kötüniyet olarak nitelendirilemeyeceği, kötü niyetin her türlü şüpheden uzak bir şekilde sabit ve somut delillerle ispatının zaruri olduğu, dosyada bu şekilde sunulmuş sabit ve somut delil olduğunu söylemek güç olduğundan kötü niyet iddialarının sübut bulmadığı sonucuna ulaşıldığı. Kullanılmama nedeni ile iptal talebi yönünden ise dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre henüz dolmadığı, ana davanın reddi gerektiği. Birleşen mahkemeye ait 2017/61 esas sayılı dosyası açısından; Davaya konu “… ” kelimelerinden oluşan markayı ilk olarak davacıların ihdas ederek markasal olarak kullandıkları ve dosyaya sunulan delillere göre gazete, internet sitesi ve kataloglarda yer aldığı anlaşıldığından gerçek hak sahipliği olgusunun bu dosya bazında ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermek gerektiği. Birleşen mahkemeye ait 2017/592 esas sayılı dosya açısından; her ne kadar dava dışı … tarafından “…” esas unsurlu davaya konu kelimeyi kullanmış olduğu ve davalıların bu kullanımı aynı şekilde devam ettirdiği sabit olsa da bu kullanımın markasal mahiyette olmadığı, tecavüz oluşturacak unsurları taşımadığı anlaşıldığından söz konusu davanın reddine karar vermek gerektiği. Davalı birleşen dosya davacısı her ne kadar davacıların dava ehliyetleri yönünden itiraz etmiş ise de, adi ortaklığın tüzel kişiliği haiz olmamasına rağmen bu ortaklığı oluşturan ve tüzel kişiliği haiz şirketlerin ayrı ayrı vekaletname vererek davacı olma iradesi gösterdikleri ve ayrı ayrı davacı sıfatı ile davrandıkları, bu itibarla adi ortaklığı oluşturan firmaların davacı tarafta yer alma iradeleri ile bu sıfatı kazandıkları anlaşıldığından aktif dava ehliyeti yönünden davalarının reddi cihetine gidilmediği” gerekçesiyle; “2017/335 esas sayılı ana dosya yönünden Davacıların hükümsüzlük ve iptal davalarının ayrı ayrı reddine, -Birleşen 2017/61 esas sayılı dosya yönünden Davacıların davasının kabulüne, davalı adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, -Birleşen 2017/592 esas sayılı dosya yönünden Davacının davasının reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Asıl davada ve birleşen 2017/61 E.sayılı dosyada davacılar, birleşen 2017/592 E.sayılı dosyada davalılar vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; birleşen 2017/61 E. Sayılı dosya açısından istinaf sebeplerinde; mahkemenin davanın kabulüne şeklinde karar vermesine rağmen 50.000 TL bedelli tazminat talebini değerlendirmediğini, hüküm kurulmadığını, TBK 58.madde gereğince haksız fiilin kişilik hakkını zedelemesi halinde manevi tazminata hükmedileceğinin düzenlendiğini, SMK bakımından da bu hususun kabul edildiğini, marka sahibinin uzun süre boyunca emek harcayarak bir anlam kattığı markaya müşteri nezdinde duyulan güvenin tecavüz sebebi nedeniyle zihinlerde tereddüte yol açmasının manevi acıya sebep olduğundan manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, mahkemenin de davalı yanın marka tecavüzüne yol açtığı yönünde hüküm kurduğunu, tazminat talebinin kabulünü talep ettiklerini. -Birleşen Bakırköy 1.FSHHM’nin 2017/335 E.sayılı dosyası açısından; davacı müvekkiline ait hepsinin koruma tarihi 16/04/2013 olan 36.sınıfta … sayılı … , 35/36.sınıflarda … sayılı … , 41/25/28/35.sınıflarda … sayılı … , 35/41.sınıflarda … sayılı … , … .sayılı sınıflarda … sayılı … markalarının bulunduğunu, davalının … başvuru numaralı 07/11/2013 koruma tarihli … adlı 35/37.sınıfta markasının müvekkili markalarına sonra tescil edildiğinden hak sahibinin müvekkili olduğunu, müvekkilinin markalarının yıllar önce kullanılmaya başlansa bile 14/03/2013 tarihinde tescil edildiğini, davalı markasının iltibas ve benzerlik nedeniyle ayrıca kötüniyetli tescil olduğundan hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, her bir marka yönünden markaların sınıfları dikkate alınarak ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerektiğini, ancak mahkemece sadece … markası baz alınarak inceleme yapıldığını, dosyaya sundukları hukuki mütalaanın dikkate alınmadığını. -Mahkemece dosya içerisindeki önceye dayalı kullanıma ilişkin delillerin dikkate alınmadığını, dosya kapsamında davacı ortaklarının ihaleyi kazandığı 17/12/2010 ve ortaklığın kurulduğu 11/02/2011 tarihleri itibariyle … , ibarelerini resmi ve özel yazışmalarda, reklamlarda vb. hemen kullanıldığı, özellikle haberlerde yer verildiği, kullanımın artarak devam ettiğinin tespit edildiğini, bilirkişilerin müvekkili aleyhindeki kullanımın markayı maruf ve ayırd edici niteliğe kavuşturmadığına yönelik değerlendirmelerine itiraz ettiklerini, dosyalardaki delillerle inşaat ve konut projesi için …’ı yoğun bir şekilde ticari hayatta kullandığının sabit olduğunu, bilirkişilerin ortaklığın kurulma tarihini baz almasını kabul etmediklerini, davalının ilk tescil başvurusu ile müvekkili şirketlerin … ı önceye dayalı kullanımları arasındaki farkın yaklaşık 6 aylık olduğunu, …’nin 2008-2009-2010 kullanımları ve 2010-2011 müvekkili ortaklığın kullanımı değerlendirildiğinde, önceye dayalı kullanım ve hak sahipliğinin müvekkili şirkete ait olduğunu. 37.sınıftaki inşaat hizmetlerinde markayı tanınır ve bilinir hale getirdiğini.-Müvekkillerinin, Başbakanlık, Bakanlık ve İBB ile 2010 yılına ait yazışmalarının … projesinin davacı müvekkilleri tarafından yaratıldığını, …, İBB ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yazışmalar yapıldığını, yazışmaların hepsinin … adıyla yapıldığının dosyadaki deliller ile sabit olduğunu, davalı tarafın … markalarını niçin kullandığını ve ne ürettiğine dair dosya kapsamında delil bulunmadığını, müvekkilinin tanınır hale getirdikten sonra kötüniyetle tescil ettirildiğini, … tarafından markanın 2008 yılında kullanılmaya başlanıldığını, 2010 tarihinde ihale kazanılarak projenin davacı tarafa devredildiğini, akabinde davacı tarafça 2013 yılında seri marka tesciline başlanıldığını, … tarafından … ve … ibaresinin de davacı tarafa devredildiğinin kabulü gerektiğini, devrin marka üzerindeki öncelik hakkının da devrini kapsadığını, müvekkilinin markasal kullanımı ile …, … markasının diğer toplu konut projeleri arasında ayırt edicilik kazandığını, 05/01/2011 tarihli … Gazetesi haberinde, projeye yeni isim bulmak için yarışma düzenleneceğinin kamuoyu ile paylaşıldığını. -… ibaresinin inşaat faaliyetlerinde kullanıldığını, … markasının ingilizce kullanımı olan … olarak uluslararası boyutta müvekkilince meşhur edildiğini dosya kapsamında bu sınıfta kullanıma dair deliller bulunduğunu. -Davalının kötüniyetli olup, müvekkilinin marka başvurularına itiraz ederek tehdit ve şantaj ile haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, tekstil alanında markalaşan ve Halkalı da oturan davalının projeden haberdar olmamasının mümkün olmadığını. -Davalının, inşaat işleri ve diğer tescilli sınıflar ile ilgili markasal kullanımının bulunmadığını. -… ibareli markanın, 556 sayılı KHK 7.madde gereğince; mutlak red sebepleri bulunduğundan ve eğlence merkezlerinin genel adı olduğundan tescillinin mümkün olmadığını, bilirkişilerce markanın zayıf marka olup olmadığı, ayırd edicilik niteliğinin olup olmadığı, herkesin kullanımına açık olup olmadığının irdelenmediğini. -… markasına ilişkin beyanları ve delillerinin, diğer … ibareli markalar yönünden de geçerli olduğunu beyanla kararın kaldırılarak, asıl ve birleşen 2017/61 E.sayılı davalarının kabulüne, birleşen 2017/592 E.sayılı davanın reddi kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Asıl ve Birleşen 2015/61 E.sayılı dosyalarda Davalı- birleşen 2017/592 E.sayılı dosyada davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; birleşen 2017/592 Esas sayılı dosya yönünden istinaf sebeplerinde, davacı-birleşen dosyada davalı tarafça, http://www…com/tr/ – internet adresi başta olmak üzere sosyal medya adresleri olan; https://…, https://../, https:/… – hesaplarına, tabelalarında müvekkilin … esas Unsurlu markasının aynısı ve/vey ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan … ibaresinin ön plana çıkarılarak müvekkilin markası ile benzerlik yaratılmaya çalışıldığı tespit edildiğini, davalı tarafça müvekkilinin … esas unsurlu … ibareli markalarının aynısı ve/veya ayırd edilemeyecek kadar benzeri olan … , … , … ibarelerini müvekkilinin izni olmaksızın aynı sektörde tanıtım vasıtalarında ön plana çıkararak kullanıldığını, kullanımlarında … kelimesinin yazım karakteri, yazım şekli itibariyle ön plana çıkarıldığını, davacı markalarının devamı algısı yaratabileceğinin görüldüğünü, markaların asli unsurunun aynı olduğunu, markaların farklı büyüklükte olması, sözcük markalarının yazı karakteri ve renginin farklılaştırılmasının aynı olma durumunu etkilemeyeceğini, marka kullanımının haksız ve kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiğini, marka hakkına tecavüz sayılan fiillerinin 6769 sayılı SMK 29.maddede sayıldığını, tescili istenen markanın daha önce tescili bulunan markanın aynısı veya benzeri olması ve aynı mal ve hizmetlerde kullanılmasının markaya tecavüz teşkil ettiğini, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, tüketici kitlesinde fark bulunmadığını, TTK 56/57/58.hükümleri gereğince de kanuna aykırılık teşkil ettiğini, davalının TTK 18/2 hükmü gereğince basiretli davranmak zorunda olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacı birleşen dosya davalılarının … ibareli marka kullanımları incelenmeksizin … tarafından kullanımların markasal olmasa bile bir kullanım olduğu yorumunda bulunduklarını, davalı tarafların … ibaresini müvekkilinden önce markasal olarak ayırdedici nitelikte kullanmadıklarının tespit edilmesine rağmen sonuç kısmında hatalı sonuca ulaşıldığını, davalı kullanımlarının gerçek hak sahipliğini ispat edici markasal kullanım olmadığının aşikar olduğunu, müvekkilinden çok sonra inşaat projelerinde kullanmaya başladıklarını ve marka başvurularına konu ettiklerini, kullanım emtialarının müvekkilinin tescilli olduğu sınıfta olduğunun kabul edileceğini, bilirkişilerce raporda önce ayırd edici marka olarak kullanımı niteliği taşımadığının tespit edildikten sonra, çelişki oluşturacak şekilde haberlerde ve yazışmalarda marka kullanımından bahsettiklerini, davalılara ait yukarıda yazılı internet hesaplarında … ibaresinin ön plana çıkarılarak müvekkilinin markası ile benzerlik yaratılmaya çalışıldığını … markasının tüm reklamlarda haksız rekabet yaratacak şekilde kullanıldığını ve kullanılmaya devam edildiğini, birleşen davanın bu sebeple açılmasına rağmen bilirkişilerce bu yönde hiç bir inceleme yapılmayarak davanın reddine karar verildiğini, mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini. -Birleşen 2017/61 E.sayılı dosya yönünden istinaf sebeplerinde; davacı / birleşen dosya davalısı tarafından önceye dayalı hak iddiası yönünden bir kısım belge ve dokümanlar sunulmuşsa da, müvekkilinin 16/03/2011 ve … nolu … markasından daha önce … ibaresinin kullanımına ilişkin herhangi bir evrağa rastlanmadığını, müvekkilinin … markasına karşı bu davanın açıldığını, ancak müvekkilinin … ve … esas unsurlu markaların maliki olduğunu, davacı yandan daha önce tescil ettirilerek kullanılmaya başlanıldığını, davanın reddi gerektiğini, davacının hak sahibi olmadığı markalar için müvekkilinin markalarının hükümsüzlüğünü talep ettiğini, 2017/61 E.sayılı dosyaya cevap dilekçesi sunmalarına rağmen bilirkişilerce cevap ve beyanlarının dosya kapsamında rastlanmadığını raporda belirttiklerini, dilekçelerinin incelenmeksizin rapor oluşturulduğunu, … ibareli markaların ilk olarak davacı tarafından oluşturulduğu ve kullanılmaya başlandığına yönelik bilirkişi raporlarındaki görüşlerin yerinde olmadığını, tarih içerir hiçbir doküman sunulmadığını, gerçek hak sahibi olarak davacı tarafın gösterilmesinin hatalı ve hukuka aykırı neticeye ulaştığını, davacının … esas unsurlu marka başvurularına müvekkili tarafından yapılan itirazların kabul edildiğini, davacı tarafça kurum kararlarına haksız yere dava açıldığını, müvekkilinin benzer marka başvurularında bulunması ve ihtarlarına rağmen bu markaları kullanması nedeniyle iş bu tescili yapmak zorunda bırakıldığını, Ankara 1.FSHHM’nin 2015/117 E. Sayılı dosyasında hazırlanan bilirkişi raporlarının dosyaya sunulduğunu, raporların müvekkili lehine olduğunu, davanın reddedilerek Yargıtay onaması neticesinde kesinleştiğini, davacının marka başvurusunun tescili olmayan başvurudan ibaret olduğunu, gerçek hak sahibi olduğuna dair tespitte bulunulmasının hukukun genel kurallarına ve marka mevzuatına aykırı olduğunu beyanla birleşen 2017/61E. Sayılı dosya yönünden verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, birleşen 2017/592 E.sayılı dosya yönünden kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalının istinaf talebine cevap veren davacılar-birleşen dosyada davalılar vekilinin dilekçesinde; yargılama sırasında sunduğu dilekçeleri ve istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı-birleşen 2017/592 E sayılı davada davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevap veren, davalı-birleşen 2017/592 E sayılı dosyada davacı vekilinin dilekçesinde; yargılama sırasında sunduğu dilekçeleri ve istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar ve birleşen dosya davalıları tarafından dosyaya 17/02/2021 tarihli dilekçe ile ekinde hukuki mütalaa sunulduğu anlaşılmıştır. Asıl davada Davalı /birleşen davada davacı tarafından, Davacılar ve birleşen dosya davalıları adına tescil başvurusu yapılan … başvuru numaralı … + şekil markasının hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkin Ankara 1.FSHHM’nin 2015/138 E. – 2021/253 K.sayılı 25/06/2021 tarihli karar örneği sunulmuştur.
DELİLLER: Dosyaya celp edilen marka tescil kayıtlarından ve Dairemizce celp edilen mahkeme kararından; davacılar adına 16/04/2013 başvuru tarihli 35/41/43.sınıflarda, … başvuru numaralı … + şekil markasının tescili için başvuruda bulunulduğu, davalı tarafça marka başvurusuna itiraz edildiği, itirazın reddine ilişkin TPE’nin 26/12/2014 tarihli ve 2014/M-16602 sayılı YIDK kararının iptali için Ankara 1.FSHHM’nin 2015/117 E.sayılı dosyasında dava açıldığı, davacı adi ortaklık tarafından açılan davanın mahkemece reddine karar verildiği, davacı tarafın istinaf başvurusunun Ankara BAM 20.HD’nin 03/07/2017 tarihli 2017/602 E. – 2017/661 K.sayılı kararıyla reddine karar verildiği, davacı vekilinin temyiz başvuru üzerine Yargıtay 11.HD’nin 11.02.2019 tarihli 2017/4172 E. – 2019/1024 K.sayılı kararıyla onama kararı verildiği anlaşılmıştır. Dosyaya celp edilen marka tescil kayıtlarından; … adına 18/03/2011 başvuru tarihli 25/35/37.sınıflarda, … başvuru numaralı … markasının, 18/11/2011 başvuru tarihli 35.sınıfta, … başvuru numaralı … markasının, 14/03/2013 başvuru tarihli 06/19/35/36/38/39/40/41/42/43/44.sınıflarda, … başvuru numaralı … markasının, 07/11/2013 başvuru tarihli 35/37.sınıflarda, … başvuru numaralı … markasının ve 25/03/2015 başvuru tarihli 35/43/sınıflarda, … başvuru numaralı … markasının, tescilli olduğu anlaşılmıştır. Dava, 29/09/2016 tarihinde açılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında; Asıl davada öğretim görevlisi bilirkişi Yrd. Doç.Dr. …, marka patent vekili … ve inşaat mühendisi bilirkişi …’dan alınan 25/05/2017 tarihli raporda; davacı tarafça gerçek hak sahipliğinin ispatı yönünden sunulan deliller incelendiğinde, … ibaresinin ihalenin davacı tarafından kazanıldığı 17.12.2010 tarihine kadar bir … inşaat projesi olarak gazete haberlerinde yer aldığının görüldüğü, inşa edilecek bir yaşam alanına ilişkin tanıtıcı mahiyetteki bu kullanımların, davacı tarafından gerçekleştirilen kullanımlar olmayıp, … tarafından kamuoyuna sunulan bilgilere dayalı tanıtım haberleri mahiyetinde olduğu, … tarafından Halkalı çöplüğünün üstüne planlanan … projesinde konut ve işyeri alanlarına da yer verildiği, … veya eğlence parkı, belli bir temaya dayanan, yaygın bir alanda açık ve kapalı alanlarda yer alan farklı eğlence tesislerinden oluşan eğlence merkez olduğu, … parklarında genelde oldukça kalabalık insan gruplarına hitap eden farklı sayıda ve amaçta eğlence yeri, roller coaster ve diğer etkinlikler yer aldığı, genelde bu parkların her türlü yaş aralığına hitap etse de, belli … parkları veya … parklarının belli bölgelerinde belli yaşa hitap eden etkinlikler de düzenlenebileceği. (https://… _park) İçerisinde … Parkın da bulunduğu bu yaşam alanının … markası ile isimlendirildiği, söz konusu inşaat projesi kapsamında … ibaresinin 2008 yılından itibaren kullanıldığının dosya kapsamında bulunan gazete haberlerinden anlaşıldığı… davacı tarafın ihaleyi kazandığı 17.12.2010 tarihinden sonra … ibaresini kullanmaya devam ettiği ve inşa edilen yaşam alanına da … markası altında tanıtımını ve pazarlamasını yaptığını, … tarafından … ibaresi kullanılarak başlatılan sürecin, ihalenin kazanılması ile davacı tarafından devam ettirildiği ve daha sonrasında … olarak kullanımını sürdüğünün anlaşıldığı, ancak yukarıda ortaya konan tespitler doğrultusunda … ibaresinin, kullanıldığı inşaat projesi bakımından ayırt edici bir özelliğinin bulunmadığını, bu sebeple davacı tarafından dosyaya sunulan … ibaresinin 2008 yılından beri süren kullanımlarının, … ibaresi üzerinde inşaat hizmetleri ve benzeri mal/hizmet bakımından ayırt edici özellik kazandırmadığı kanaatine varıldığını, tasviri ibarelere yoğun kullanım sonucu ayırt edicilik vasfının kazandırılmasının mümkün olduğunu, ancak kullanıma dayalı böyle bir hak kazanımının, kullanımın gerçekleştiği mal ve hizmet ile ibarenin temsil ettiği kavramın birebir ayrı olması durumunda mümkün olmadığı kanaatinde olduklarını, inşa edilecek bir “… ” için … ibaresinin yoğun kullanımının, bu kullanımı gerçekleştirene … projesi ve inşaat hizmetleri bakımından markasal bir hak sağlamayacağını, çünkü söz konusu ibarenin, o mal ve hizmet bakımından gündelik dilde tanımlayıcı bir anlama sahip olduğunu, … ibaresinin tanımlayıcı olduğunu anlam alanın dışında, farklı mal ve hizmetler bakımından gerçekleşecek kullanımlarının, kullanıma dayalı bir hakkın doğumunu sağlayabileceğini, ancak dosya kapsamında davacı tarafın bu tür farklı mal ve hizmetler bakımından gerçekleşen kullanımına ilişkin bir iddia bulunmadığını, ortaya konan bu tespit ve değerlendirmeler ışığında davacı tarafın … ibaresi üzerinde inşaat hizmetleri ve benzeri mal/hizmetler bakımından kullanıma dayalı gerçek hak sahibi olmadığı, bu sebeple davalı adına …, …, …, … tescil numaraları ile TPMK da tescilli … ibareli markaların hükümsüzlüğünü talep edemeyeceği kanaatini varıldığını, … ibarelerinden oluşan davalının … tescil numaralı markasında … ibaresinin esas unsur olması sebebiyle bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını, diğer yandan davalı tarafın … ibareli ilk marka başvurusu 16.03.2011 tarihinde gerçekleştiğini, bu tarih itibariyle davalı tarafın … ibaresine ilişkin inşaat hizmetleri bakımından gerçekleştirdiği kullanımların son derece sınırlı olduğunu, ibarenin tasviri olmasının yanında davacı kullanımlarının sınırlı kalmasının da, kullanıma dayalı hak iktisabını engellediğini, ” … ibaresinin inşaat hizmetler ve benzeri mal/hizmet bakımından sahip olduğu tanımlayıcı anlam dikkate alındığında, davalı tescillerinin kötü niyetli tescil kapsamında değerlendirilemeyeceği, Kullanmama sebebiyle iptalin söz konusu olabilmesi için gerekli 5 yıllık sürenin gerçekleşmediğini beyan etmişlerdir. Mahkemece inşaat mühendisi bilirkişi …, Marka ve Patent vekili bilirkişi Dr. Öğr. Üyesi…, Marka vekili …’dan alınan 01/03/2019 havale tarihli heyet raporunda; Esas dava yönünden yapılan inceleme sonucu “deliller kapsamında yaptıkları teknik incelemede, … tarafından ihale öncesi ve sırasında … , … Parkı ibareli kullanımların ayırt edicilik sağlamaya yönelik markasal kullanım amaçlı ve nitelikte olmadığı, değişik şehir ve bölgelerde yapılacak -konut, ticaret alanlarının bulunduğu doğa ve eğlence parklarını- genel olarak ifade etmek amaçlı olduğu, davacı tarafın … ibaresi üzerinde 37.sınıf / 1.Alt grupta yer alan “inşaat hizmetleri…” ve …’nin … ibaresiyle ifade ettiği diğer mal/hizmetler bakımından önceye dayalı markasal kullanım ve gerçek hak sahipliğinin ispatlanamadığı, 556 sayılı KHK 14.maddesi Anayasa Mahkemesi’nin 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 14/12/2016 tarih, 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararıyla iptal edildiği, bu husustaki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğunu, dava konusu markaların tescil tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 5 yıllık sürenin dolmadığı” -Birleşen 2017/61 esas sayılı dava yönünden yapılan inceleme sonucu “deliller kapsamında yaptıkları teknik incelemede … ibareli markanın ilk olarak davacı tarafından oluşturulduğu, kullanılmaya başlandığı Türk Patent nezdinde marka başvurusunnu yapıldığı, gerçek hak sahibinin davacı olduğu” -Birleşen 2017/592 esas sayılı dava yönünden yapılan inceleme sonucu “deliller kapsamında yaptıkları teknik incelemede ilk olarak … tarafından 2008 yılında başlatılan kullanımların ihale aşaması ve sonrasında davalılar tarafından sürdürülmesi ayırt edici markasal kullanım niteliğinde olmasa da davalılar kullanımının marka tescilinden önce başlaması nedeniyle marka hakkına ihlal oluşmadığı, … ibaresinin günlük kullanımımıza yeni girmiş ve toplumun büyük çoğunluğunca bilinmeyen bir ibare olduğunu, fakat dava konusu marka tescillerinden önce başlayan kullanımlarının -konut, ticaret alanlarının bulunduğu doğa ve eğlence parkı- karşılığı olduğu, ilgi faaliyetlerin markasal sınıf karşılığının; 35. Sınıf / 5. Alt Sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için malların bir araya getirilmesi hizmetleri…”, 41. Sınıf / 2. Alt Sınıf “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.”, 3. Alt Sınıf “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri”, 43. Sınıf / 1. Alt Sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri”, 2. Alt Sınıf “Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” alt sınıfları kapsadığı” beyan edilmiştir. Mahkemece aynı heyetten alınan 08/07/2019 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda; “dosya kapsamındaki iddia ve savunmalar kapsamında yapılan incelemede, esas dava davalısı adına tescilli markalarının 37.sınıf”inşaat hizmetleri…” alanında tasviri ve zayıf marka olmadığı, … tescil nolu … markası, esas dava davalısı adına 2011 tarihinden beri tescilli … markasıyla aynı esas unsuru taşıması ve esas unsuru aynı olan alt, seri markaların aynı sınıflarda tescilinin engellenemeyeceği, … nolu birleşen dava kapsamında, talep ve savunmaya bağlı kalınarak dosya kapsamında yer alan deliller kapsamında 37.sınıf “inşaat hizmetleri…” kapsamında gerçekleşen kullanımların marka tescilinden önceye dayandığı ve süregeldiği için marka hakkına ihlal oluşmadığı, itiraz kapsamında kök raporda yer alan tespitlerinde değişikliğe varılmadığı” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
G E R E K Ç E: Davacılar vekilinin 2017/335 Esas sayılı asıl davada; gerçek hak sahipliği ve kötüniyetli tescil iddiasıyla, davalı adına tescilli … başvuru numaralı …, … başvuru numaralı …, … başvuru numaralı … ve … başvuru numaralı … markaların hükümsüzlüğünü ve markaların kullanılmadığından bahisle iptalini talep ettiği, ilk derece mahkemesince, davacının önceye dayalı hak sahibi olduğunu ispatlayamadığı, kötüniyet koşullarının bulunmadığı ve davalı markalarının tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre dolmadığından iptal davasının reddine karar verilmiştir. Davacılar vekilinin birleşen 2017/61 Esas sayılı davada; davalı adına tescilli … sayılı … markasının gerçek hak sahibinin müvekkili olduğu, davalı markasının kötüniyetli tescil edildiğini ileri sürerek davalı markasının hükümsüzlüğünü ve kötüniyetli tescil nedeniyle müvekkilinin markasını kullanamaması nedeniyle 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesince, davacının önceye dayalı hak sahibi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve davalı markasının hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verildiği, 50.000 TL manevi tazminat talebi yönünden ise olumlu olumsuz hüküm kurulmadığı anlaşılmıştır. Birleşen 2017/592 Esas sayılı dosyasında davacı … vekilinin; birleşen davada davalılar tarafından, projelerinde, sosyal medya hesaplarında, reklam tabelalarında ve iş mahsullerinde kullanılarak müvekkilinin … ibareli markalarına tecavüz edildiğini beyanla, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi, internet sitesine erişimin engellenmesi talepli dava açıldığı, ilk derece mahkemesince, davacı-birleşen davada davalı tarafın kullanımlarının markasal mahiyette olmadığı, tecavüz oluşturacak unsurları taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Asıl dava ve birleşen 2017/61 Esas sayılı dava yönünden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Birleşen 2017/61 Esas sayılı dava ve birleşen 2017/592 Esas sayılı dava yönünden ise … vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamında alınan her iki bilirkişi raporunda da, davacıların, davalı tarafın hükümsüzlüğü istenen markalar yönünden önceye dayalı hak sahipliğini ispat edemediği görüşü bildirilmiştir. Dosyaya sunulan gazete ve haber örneklerinin incelenmesinde, 2008-2009-2010 yıllarında dava dışı … tarafından … ibaresinin … inşaat projesi olarak gazete haberlerinde yer aldığı, ihalenin davacı tarafından kazanıldığı 17.12.2010 tarihine kadar kullanımın …’ye ait olduğu ve …’nin kullanımının yapılacak işi tanımlayıcı haber mahiyetinde olup markasal kullanım bulunmadığı, davacılar vekilinin ihale ile proje ve markanın kullanım hakkının devralındığına yönelik savunmanın yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı tarafça … ve … markasının 37. Sınıfta kullanıldığı ileri sürülmüştür. Davacıların 17.12.2010 ihale tarihinden sonra … ibaresini kullanılmaya devam ettiği ve inşa edilen yaşam alanında da … markası altında tanıtım ve pazarlama yapıldığı anlaşılıyorsa da, davalının … markasının 18/03/2011 tescil başvuru tarihine kadar geçen sürenin kısalığı göz önüne alınarak davacı tarafın kullanımının markaya marufiyet ve ayırt edicilik katmaya yetmeyeceği göz önüne alınarak, davacı tarafın davalı markalarının tescil tarihinden önceye dayalı hak sahibi olduğunu ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır. Davacı tarafça davalının markalarını tehdit ve şantaj amacıyla haksız kazanç sağlamak temin etmeye yönelik olarak kötüniyetli olarak tescil ettirildiğine dair somut delil sunulmadığı, sadece markaların kullanılmadığı ve müvekkili tarafından kullanılmaya başlanarak marufiyet kazandırılmaya başlandıktan sonra tescil edildiğini ileri sürüldüğü anlaşılmakla, markaların tescil tarihinde davalı marka sahibinin kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır. Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde … ibareli markanın marka olarak tescilinin mümkün olmadığını, SMK 5/1-c ve 7. Maddeler gereğince mutlak red sebeplerinin bulunduğu ileri sürülmüşse de, asıl davada dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesinde, davacılar vekili tarafından hükümsüzlük gerekçesi olarak bu sebebin ileri sürülmediği, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri sürüldüğü, 6100 Sayılı HMK 141/1 maddesi gereğince iddia ve savunmanın genişletilmesi yada değiştirilmesi yasağına tabi olduğu, davacılar vekili tarafından ıslah talebinde bulunulmadığı gibi, karşı tarafın açık muvafakatı da alınmadığından, ilk derece mahkemesince bu yönde inceleme yapılmaması usul ve yasaya uygun görülmüş, yargılama sırasında usulüne uygun olarak ileri sürülmeyen hükümsüzlük nedeninin HMK 357. Madde gereğince Dairemizce de incelenemeyeceği kanaatine varılmıştır. İlk derece mahkemesince, asıl davada davalı markalarının iptali talebiyle açılan davanın reddine karar verildiği, davacılar vekili tarafından, bu hükme yönelik istinaf başvurusunda bulunulmadığı anlaşılmış, asıl davaya yönelik istinaf sebepleri yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda yerinde görülmediğinden, davacılar vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Birleşen 2017/61 Esas sayılı dava yönünden her iki taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu, davacılar vekilinin tazminat talebi hakkında olumlu olumsuz karar verilmediğini, davalı vekilinin ise verilen kabul kararının hatalı olduğunu ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Hükümsüzlüğü istenen davalı … markasının 25/03/2015 başvuru tarihli olduğu, 35. ve 43. Sınıflarda tescilli olduğu anlaşılmıştır. Davacılar adına 16/04/2013 başvuru tarihli 35/41/43.sınıflarda, … başvuru numaralı … + şekil markasının tescili için başvuruda bulunulduğu, davacı tarafça marka başvurusuna itiraz edildiği, itirazın reddine ilişkin TPE’nin 26/12/2014 tarihli ve 2014/M-16602 sayılı YIDK kararının iptali için Ankara 1.FSHHM’nin 2015/117 E.sayılı dosyasında dava açıldığı, davacı adi ortaklık tarafından açılan davanın mahkemece reddine karar verildiği, davacı tarafın istinaf başvurusunun Ankara BAM 20.HD’nin 03/07/2017 tarihli 2017/602 E. – 2017/661 K.sayılı kararıyla reddine karar verildiği, davacı vekilinin temyiz başvuru üzerine Yargıtay 11.HD’nin 11.02.2019 tarihli 2017/4172 E. – 2019/1024 K.sayılı kararıyla onama kararı verildiği ve kararın 11/02/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmış, mahkemece davacı marka başvurusuna ilişkin yargı sürecinin beklenmemesi hatalı olmuştur. Hükümsüzlük kararı geriye etkili şekilde hüküm ifade edeceğinden, davacı tarafın marka tescilinden kaynaklanan öncelik hakkının bulunmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi kök raporunda; davacı tarafça 16/04/2013 tarihininde marka başvurusunda bulunulduğu, 31/12/2010 tarihinde … Gazetesinde “…, … ile merak edilen her şeyi yakın plan inceledi” açıklamalı haber, … ibareli kullanıma dair tarihi belirsiz fotoğraf ve katalogların bulunduğu, … ibaresinin bulunduğu www…com internet sayfalarının davacı tarafça delil olarak sunulduğu gerekçesiyle, … ibaresinin ilk olarak davacı tarafça kullanılmaya başlandığı kanaatinin açıklanmışsa da, davacı kullanımının hangi sınıfa dahil hizmetlerde olduğunun bilirkişi heyeti tarafından incelenmediği anlaşılmıştır. Dosyaya sunulan … marka ve logosunu taşıyan katalogların tarih içermediği görülmüştür. Davacı tarafça dosyaya sunulan www…com alan adlı internet sitesi ekran görüntülerinden de, “… , gönlünüzce alışveriş yapıp, sosyalleşebileceğiniz mekanlardan oluşacak, … projesinin kalbinde yer alan … , yeme içme alanları ve sunacağı toplu ulaşım imkanları ile … sakinlerinin ve ziyaretçilerinin buluşma noktası haline gelecek.” şeklinde açıklama ve sunulan İngilizce broşürde … proje tanıtımının yapıldığı, internet sitesindeki tanıtımın hangi tarihte yapıldığının anlaşılamadığı, broşürün de tarihinin belli olmadığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça … markasının davalı marka tescilinden önce kullanılarak hak sahibi olduğu ispatlanamadığı gibi, sunulan belgelerin ve internet paylaşımlarının davalı marka başvuru tarihinden önceye ait olduğu tespit edilse dahi, davacı kullanımının 37. Sınıfta olduğu, davalı markasının tescilli olduğu 35. Sınıfta ve 43. Sınıfta tescilli hizmetlerde kullanım bulunmadığından, önceye dayalı hak iddiası ispatlanamadığından, davalı markasının hükümsüzlüğü talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Mahkemece her ne kadar birleşen 2017/61 Esas sayılı davada, davacı tarafın tazminat talebi hakkında olumlu olumsuz karar verilmediği anlaşılmış, davacının hak sahipliği ispatlanamadığından, manevi tazminat talebinin de reddi gerektiği kanaatiyle, birleşen davaya yönelik davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, davalı istinaf talebinin kabulüne karar verilerek mahkeme kararının kaldırılmasına, Dairemizce yeniden hüküm kurularak, birleşen davada davalı markasının hükümsüzlüğü talebinin reddine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Birleşen 2017/592 Esas sayılı davanın 04/12/2017 tarihinde açıldığı, davacı … tarafından davalı adi ortaklık tarafından, müvekkilinin … esas unsurlu markalarının aynısı yada ayırt edilemeyecek derecede benzeri olan … ibaresinin kullanılarak, markaya tecavüz ve haksız rekabette bulunulduğu ileri sürülmüştür. Davacı tarafça davalının marka tescil başvuruları ile bu başvurulara itiraz etmeleri üzerine TPMK YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda alınan bilirkişi raporlarına delil olarak dayanılmış, davalı tarafça internet sitelerinde … , … , … , … ibareli kullanımların müvekkilinin markalarına tecavüz ve haksız rekabette bulunduğu ileri sürülmüştür. Davalı adına 07/11/2013 başvuru tarihli 35/37. Sınıfta tescilli … , 18/03/2011 başvuru tarihli 25/35/37.sınıflarda … başvuru numaralı … markasının, 18/11/2011 başvuru tarihli 35.sınıfta … başvuru numaralı … markasının, 14/03/2013 başvuru tarihli 06/19/35/36/38/39/40/41/42/43/44. sınıflarda, … başvuru numaralı … markasının, 07/11/2013 başvuru tarihli 35/37.sınıflarda, 25/03/2015 başvuru tarihli 35/43/sınıflarda, … başvuru numaralı … markasının, tescilli olduğu anlaşılmıştır. … , … ibarelerinin ilk olarak, 2008-2009-2010 yıllarında … tarafından ihaleye çıkarılacak inşaat projesinin tanıtımında kullanıldığı, daha sonra ihalenin alınması ile de davalılarca kullanılmaya devam ettiği anlaşılmıştır. (11/11/2008 tarihli … Gazetesindeki … ihale haberi, 17/12/2010 tarihli davalı tarafın ihaleyi kazandığına ilişkin gazete haberleri, 2011 yılına ait … ile yazışmalardaki kullanımlar) .Dosya kapsamında bulunan internet sitesi çıktıları ve katalog örneklerinden, davalı kullanımlarının, inşaat projesinin tanıtımına ilişkin olup 37. Sınıfta olduğu anlaşılmıştır. Birleşen davanın davacısı tarafından dilekçelerinde, davalı kullanımlarının müvekkilinin … ibareli markalarına tecavüz ettiğini ileri sürdüğü anlaşılıyorsa da, davacı adına tek başına tescilli … markasının bulunmadığı, birleşen davada davacı adına 37. sınıfta … ve … ibareli tescilli markalara tecavüz ve haksız rekabet iddiasının, inşaat projesinde yapılacak işin tanıtımında … tarafından önceki tarihli kullanımın devam ettirilmesi, davalının … ibareli markasının ise 37. Sınıfta tescilli olmaması, davalı tarafın da 35/43. Sınıfta kullanımının bulunmaması nedeniyle, birleşen davanın reddine karar verilmesinin sonuç itibarıyla yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Dairemizce mahkeme gerekçesi düzeltilmekle, birleşen davanın davacısı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, asıl davanın reddine, birleşen 2017/61 Esas sayılı davanın reddine, birleşen 2017/592 Esas sayılı davanın reddine karar verilmiş, tarafların kazanılmış hakları korunarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davacılar vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, birleşen 2017/61 Esas sayılı dosyaya yönelik istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,2-Asıl ve birleşen 2017/61 Esas sayılı dosyada davalı, birleşen 2017/592 Esas sayılı dosyada davacı vekilinin, istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,3-Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/01/2020 tarihli 2017/335 E. – 2020/12 K. sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,4-A)2017/335 esas sayılı ana dosya yönünden;a-Davacıların hükümsüzlük ve iptal davalarının ayrı ayrı REDDİNE, b-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50 TL harcın davacılardan alınarak Hazine’ye irad kaydına, c-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, ç-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 4.910,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, d-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
B)Birleşen 2017/61 esas sayılı dosya yönünden;a-Davacıların birleşen davada hükümsüzlük ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE, b-Alınması gereken her bir dava için 80,70 TLx2=161,40 TL harçtan peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 130 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irad kaydına, c-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hükümsüzlük davası ve manevi tazminat davası yönünden ayrı ayrı 15.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL ücret takdirine, bu ücretin davacılardan müteselsilen alınarak davalıya verilmesine, ç-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına C)-Birleşen 2017/592 esas sayılı dosya yönünden; a-Davacının davasının REDDİNE, b-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irad kaydına, c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, ç-Davalılar kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 4.910,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, d-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden; a-Asıl davada Davacılar vekilinin asıl davaya yönelik istinaf talebi yerinde görülmediğinden bu dava yönünden alınması gereken 88,70 TL maktu istinaf harcından peşin alınan 54,40 TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin asıl davada davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, b-Birleşen 2017/61 Esas sayılı davada davacılar vekilinin bu davaya yönelik istinaf talebi yerinde görülmekle, peşin yatırılan 54,40 TL maktu harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, c-Asıl ve Birleşen 2015/61 E.sayılı dosyalarda Davalı- birleşen 2017/592 E.sayılı dosyada davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde görülmekle, peşin yatırılan istinaf harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, ç-Asıl davada Davacılar …, …-…, …, … Adi ortaklığı avansından kullanıldığı anlaşılan 83,00 TL tebligat, müzekkere ve posta giderinin 1/2 oranında 41,50 TL’sinin Asıl ve Birleşen 2015/61 E.sayılı dosyalarda Davalı …’ndan alınarak, asıl davada davacılara verilmesine, d-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, e-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 21/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.