Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1593 E. 2022/1622 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1593 Esas
KARAR NO: 2022/1622 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2020
NUMARASI: 2018/338 E. – 2020/102 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; 1999 yılında Lübnan’da kurulan müvekkilinin kadın/erkek bakım ve kozmetik ürünleri üzerine pek çok ülkede ticari faaliyet gösteren tanınmış bir firma olduğunu, müvekkilinin “…” markasının Paris Sözleşmesi ve 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca tanınmış marka olduğunu, ayrıca söz konusu marka üzerinde müvekkilinin öncelikli hak sahibi olduğunu, müvekkilinin Türkiye’deki ticari faaliyetleriyle ilgili “…” firması ile sözleşme imzalamış olduğunu, müvekkillerine ait ürünlerin söz konusu firma tarafından piyasaya sunulduğunu, müvekkilinin hak sahibi oldukları markalar ile davalının dava konusu markasının aynı ve ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduklarını, markaların aynı tür ve benzer malları kapsadıklarını, davalının hükümsüzlüğü istenen markasının, müvekkil markalarının ve aynı zamanda ticaret unvanının birebir aynısı olduğunu, 3. Sınıfta yer alan ürünler üzerinde tescilinin bulunduğunu, davalının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, kötü niyetli olduğunu, davalının aynı zamanda … Tic.Ltd.Şti.’nin tek sahibi olduğunu, söz konusu şirket faaliyetlerinde de müvekkiline ait markanın aynısının müvekkili markası ile iltibas teşkil edecek şekilde benzer kullanımların sürdürüldüğünü iddia ederek, davalının … sayılı markasının kötü niyetli tescil olması nedeniyle hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili ilk derece mahkemesi duruşmasındaki beyanında; benzer şekilde açılan İstanbul 1. FSHHM’nin 2018/352 Esas sayılı dosyasında da mahkemece davanın marka hükümsüzlük davasının reddine karar verildiğini ve davacı markalarının tanınmış olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/06/2020 tarihli 2018/338 E. – 2020/102 K. sayılı kararıyla; “…Tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu, ..yasal düzenlemeler ve aldırılan bilirkişi kök ve ek raporu topluca değerlendirildiğinde, davacı yana ait “…” ibaresini ihtiva eden markalar ile dava konusu “… ” ibareli … tescil numaralı markanın, asli ve baskın unsurlarının “…” ibaresi olması nedeniyle iltibas riski içermekte ise de, davalı markasının davacı markalarından daha önce tescil ettirildiği, davacı yana ait markanın davalı yan marka tescil başvurusunun gerçekleştirildiği 25.05.2016 tarihinden önce tanınmış marka kriterlerini ihtiva ettiği hususunun da ispatlanamadığı, davacı tarafın markasının, davalının marka tescil başvurusunu yaptığı 25.05.2016 tarihi itibari ile Türkiye’de kullanımlarının olmadığı, davacı yanın gerçek hak sahipliği iddialarını ispatlayamadığı, bu nedenle 6769 Sayılı SMK Md. 6/3 kapsamında hükümsüzlük nedeninin oluşmadığı, davacı tarafın kötü niyet iddiasının, markanın anlamı, davalı yana ait markanın ülkemizde davacı yanın kullanımlarından önce ve sair unsurlar ihtiva ederek tescil müracaatına konu edilmesi ve sair hususlar ile kabul edilemeyeceği” gerekçesiyle; ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkeme kararında kötüniyete yönelik iddiaların dikkate alınmadığını, sundukları delillerin gerekçeli kararda tartışılmadığını, mahkeme kararına gerekçe yapılan bilirkişi raporunun “kötüniyet” iddiaları bakımından yetersiz ve çelişkili olduğunu, davalı aleyhine açılan … Esas sayılı dava kapsamından davalının kötüniyetli olduğu ve müvekkilinin markalarından haberdar olduğunun anlaşıldığını, davalının tasarım tescillerinde müvekkiline ait … ticaret unvanına yer verdiğinin tespit edildiğini, davalının daha önceden gerçekleştirdiği … sayılı “…” marka başvurusunun da müvekkilinin itirazı üzerine reddedildiğini, davalı şirket ve şirket sahibinin müvekkilinin arkası ile iltibas teşkil edecek ürün üretip satma konusunda ısrarlı olduğunu, davalının … sayılı ” …” marka tescilinin hükümsüzlüğü talepli dava açılmasına rağmen davalının … sayılı “…” marka başvurusunda bulunduğunu, İstanbul 1.FSHHM’nin 2019/393 Esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, davalının internet sitesi ve sosyal medya hesabındaki kullanımlarının incelenmediğini, bu kullanımların da kötüniyeti ispat yönünden önemli olduğunu, davalının bir an için tescil anında iyiniyetli olduğu düşünülse dahi, davalının müvekkilinin marka ve ticaret unvanını içeren tasarım tescillerinin, başlangıçta mevcut olan iyi niyetin ortadan kalktığını ve müvekkillerinin ürün ve ambalajlarına benzer nitelikte üretim gerçekleştirdiğini gösterdiğini, müvekkilinin markasının ısrarla taklit edilmek istenmesinin müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu gösterdiğini beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; mahkemenin dosyayı iki kere bilirkişiye gönderdiğini aynı yönde rapor düzenlendiğini, davalının marka başvurusu yaptığı 25/06/2016 tarihinde davacının Türkiye’de kullanımının bulunmadığını, gerçek hak sahipliğini ispatlayamadığını, beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarından; … sayılı “… ” ibareli markanın, 03. sınıfta 25/05/2016 tarihinden itibaren davalı adına tescilli olduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince alınan 20/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda; …davacı yana ait “…” ibaresini ihtiva eden markalar ile dava konusu “… ” ibareli … tescil numaralı markaların asli ve baskın unsurlarının “…” ibaresi olması nedeniyle iltibas riski içerdiği, ancak davalı tarafın markasının daha önce tescil ettirildiği, davacı yana ait markanın dava konusu davalı yanın marka tescil başvurusunun gerçekleştirildiği 25.05.2016 tarihinden önce tanınmış marka kriterlerini ihtiva ettiğinin ispatlanamadığı, davacı tarafın markasının, davalının marka tescil başvurusunu yaptığı 25.05.2016 tarihi itibari ile Türkiye’de kullanımlarının olmadığı, davacı yanın gerçek hak sahipliği iddialarını ispatlayamadığı, bu nedenle 6769 Sayılı SMK Md. 6/3 kapsamında hükümsüzlük nedeninin oluşmadığı, davacı tarafın kötü niyet iddiasının markanın anlamı, davalı yana ait markanın ülkemizde davacı yanın kullanımlarından önce ve sair unsurlar ihtiva ederek tescil müracaatına konu edilmesi ve sair hususlar ile kabul edilemeyeceği, aksi durumun davacı yan tarafından ispatlanamadığı, davacı yana ait yurtdışında tescilli markaların tanınmış marka olmamaları, davacı yanın ülkemiz özelinde davalı yana karşı herhangi bir üstün hakkının var olmadığı, davalı yanın ihtilaf konusu marka tescil başvurusunu gerçekleştirir iken kötüniyetle hareket ettiğine ilişkin dosya arasından bir tespitin yapılamadığı yönündeki görüşler çerçevesinde karşılaştırmaya tabi markalar benzer olmasına karşın davalı yana ait dava konusu … kod numaralı markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, davacı yanın davalı yana karşı üstün hak sahibi olduğu ya da davalı yanın marka tescil başvurusunu gerçekleştirir iken kötüniyetli olduğu görüşlerinin Mahkemenin taktirinde olduğu, karşılaştırmaya tabi markalar arasında var olan iltibas riski nedeni ile davalı yana ait dava konusu … kod numaralı markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun değerlendirilebileceği belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 17/02/2020 tarihli ek raporda; … kök raporda belirtilmiş olan görüş ve kanaatlerini değiştirilmesini gerektirir herhangi bir durumun mevcut olmadığı belirtilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı tarafça tanınmış olduğunu ileri sürdüğü … markasının Türkiye’de kullanıldığını, davalı tarafın davacı markalarından haberdar olmasına rağmen ısrarlı bir şekilde müvekkilinin markaları ile iltibas yaratacak şekilde markalar tescil ettirdiğini, kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, davalı adına 03. sınıfta tescilli … sayılı “… ” ibareli markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Marka koruması tescille elde edileceğinden, tescil ve korumada ülkesellik ilkesi geçerlidir. Ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur.Davacı şirketin Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı, yurt dışında tescilleri ve önceye dayalı kullanım, tanınmış markadan kaynaklanan hak iddiasının ileri sürüldüğü anlaşılmıştır. Davacı tarafça yurt dışı marka tescillerine ilişkin liste sunulmuşsa da marka tescil belgesi örnekleri ibraz edilmemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacı tarafça Türkiye’de davacı markasının kullanımının ispatı yönünden ibraz edilen fatura ve belgelerin, hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasının 25/05/2016 başvuru tarihinden sonraki tarihli olduğu, davacı markasının davalı markasının başvuru tarihi itibarıyla tanınmışlığının ispatlanamadığı tespit edilmiş, bilirkişi raporunun sunulan deliller kapsamında isabetli olduğu, davalı delillerinin incelendiği, davacının markasını davalı markasının tescil tarihinden önce Türkiye’de kullandığını ispatlayamadığı önceye dayalı hakkının bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde davalı tarafın … ibareli başka marka tescil başvuruları da bulunduğu, ısrarlı tutumunun kötüniyeti ve taklit kastını gösterdiğini ileri sürmüşse de; tescil anında kötüniyetli olma koşulu arandığından, sonraki marka başvurularının kötüniyet tespitinde etkisi bulunmamaktadır. Davalı tarafın yurt dışında tescilli olan davacı markalarından haberdar olması ve markanın benzerini çeşitli eklerle tescil ettirmesi tek başına kötüniyetli olduğunu göstermemektedir. Davacı vekili tarafından emsal gösterilen İstanbul 1. FSHHM’nin 2018/352 E ve 2019/408 K sayılı kararı ile davalının … sayılı markasının hükümsüzlüğü davasının reddine, davalının 2018/02317-1, 3,4,6,7 sayılı … ve … ibaresinin yer aldığı tasarım tescillerinin kısmen hükümsüzlüğüne karar verildiği anlaşılmışsa da, kararın kesinleşmediği ve tescil başvuru tarihlerinin davadan sonraki tarihli olması nedeniyle kötüniyet tespitinde sonuca etkili olmayacağı kanaatine varılmıştır. Yargıtay içtihatları ile gelişen uygulamada ve öğretide, kendisine duyulan güveni kötüye kullanan kişilerin başvurusu, markayı kullanmak amacıyla değil başkalarının ticaretine engel olmak amacıyla, başkalarından para koparma veya şantaj yapma amacıyla yapılan başvurular kötü niyetli marka başvuruları olarak kabul edilmektedir. Dosyaya sunulan delillerden davalının tescil ettirdiği markayı kullandığı, kötüniyetli olarak tescil ettirdiğine dair somut delil sunulmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 06/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.