Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1539 E. 2022/1512 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1539 Esas
KARAR NO: 2022/1512 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/02/2020
NUMARASI: 2018/84 E. – 2020/108 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 22/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin uzun yıllardır İstanbul’da şube sayısı dokuzu bulan “…” olarak bilinen restoranlar zincirini işlettiğini, müvekkili … adına … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarının tescilli olduğunu, müvekkili … adına … numaralı “… “sının tescilli olduğunu, müvekkillerinin bu marka ile halen hizmet vermeye devam ettiklerini ve iyi bir müşteri çevresi kazandıklarını, davalı yanın müvekkillerinin iş yerinde işçi olarak çalışırken işten ayrılarak “…” ibaresi ile lokanta açmış olduğunu, yazar kasa fişlerinde de “…” ibaresinin kullandığını, davalının işlettiği lokantanın iç dizaynının dahi müvekkillerinin lokantalarının iç dizaynı ile aynı olduğunu, tüketiciler nezdinde lokantanın müvekkillerine ait olduğu izlenimini doğurduğunu, davalının müvekkillerinin tescilli “…” ve “…” ibarelerinin öne çıkararak “…” ibaresinin kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yarattığını iddia ederek, belirsiz alacak davası açtıklarını bu nedenle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin “…” markasının tescilli olduğunu, davacıların marka kullanımından haberdar olduklarını ve rızalarının olduğunu, davacıların markası ile müvekkili markasının farklı olduğunu, “…” ibaresinin tek başına marka tescili olmaya müsait olmadığını, olsa dahi zayıf marka niteliğinde olduğunu, davalı adına 43. sınıfta tescilli … numaralı “…” ve … numaralı “…”, … numaralı “…” ibareli tescil başvurularının bulunduğunu, “…” ibareli markanın 2013 yılından itibaren tescilli olduğunu, ilgili ibarenin fişlerde, vergi levhasında, işletme adı vs.yerlerde bilfiil kullanıldığını, davacı …’ın … tescil nolu “…” ibareli markayı 22/09/2014 tarihinde dava dışı üçüncü kişiden devir aldığını, davacının “…” markasının müvekkili davalının “…” ibareli markayı kullanmasından 1 yıl sonra olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markayı fiilen kullanmaya başladığında söz konusu markanın davacılar adına olmadığını, davacıların dava konusu markaların varlığından ilk andan itibaren haberdar olduklarını, davalının davacıların eski çalışanı olduğunun, davacının 2013 yılı itibari ile söz konusu kullanımlarından haber olduğunu ve kullanımlara sessiz kalarak zımnen kabul ettiğini, tescilli markalarının mevcudiyeti halinde söz konusu kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete sebebiyet vermeyeceğini, davacıların davalının marka kullanımından haberdar olup, rızalarının bulunduğunu, taraf markalarının farklı olduğunu, “…” ibaresi tek başına marka tescili olmaya müsait olmayıp, tescil edilmiş bile olsa zayıf marka olduğunu, “…” ibaresinin yer ismi olması sebebiyle zayıf marka olduğunu, TPMK nezdinde 43. Sınıfta “…” ibaresini içeren pek çok marka bulunduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/02/2020 tarihli 2018/84 E. – 2020/108 K. sayılı kararıyla; “…Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporları ve izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; her ne kadar tespit raporunda davalı kullanımlarının davacılara ait tescilli markaya benzerlik ve iltibas oluşturduğu değerlendirilmiş ise de taraf delilleri toplandıktan sonra alınan heyet raporunda da tespit olunduğu üzere davacıların “…” ibaresini içeren marka tescillerinin zayıf marka niteliğinde olduğu, 3. Kişilerin bu ibareyi içerir kullanımlarının öncelenemeyeceği gibi “…” tescilinin de 43. sınıfta tanımlayıcı nitelikte olmasından kaynaklı olarak yine kullanımlara engel teşkil etmeyeceği, bu noktada davalının kullanımlarının (zayıf marka olduğu dikkate alındığında birebir taklit) markaya tecavüz olarak kabulünü gerektirir bir durumun bulunmadığı, herkesin kullanımına müsait markasal kullanımların markaya tecavüz ya da haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceği, yine davacı vekilinin konsept ve sunuma yönelik benzerlik iddialarının markaya tecavüzün konusunu teşkil etmediği, bunlara dayalı hak sahipliği iddiasına ilişkin değerlendirmelerin (tasarım tescil vs dayalı) ayrıca bir davanın konusunu teşkil edebileceği ancak bu durumun marka tecavüz davalının konusunu oluşturmadığı dikkate alınarak irdeleme konusu yapılmadığı, davalının davacının eski çalışanı olduğu 2013 yılından beri davalı kullanımlarının sürdürdüğü de dikkate alındığında davacıların açılan davada iyi niyetli olmadıkları, davaların hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu sonucuna ulaşıldığı” gerekçesiyle; davacının sübut bulmayan markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik davalarının tümden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacılar vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkillerinin, davalının haksız marka kullanımından 2013 tarihinden beri haberdar oldukları ve zımni muvafakat gerekçesini kabul etmediklerini, davalının müvekkilinin eski çalışanı olmasının, müvekkilinin haksız marka kullanımından haberdar olduğuna karine olmayacağını.-Müvekkilinin … nolu … markasının kelime anlamının “…” anlamına gelip müvekkillerinin soy ismi olduğunu, … ve … markalarının da kelime markası olup asli unsurunun … olduğunu, sözcüklerin başlangıç ve köklerinin bütünsel benzerlikte önemli olduğunu, her iki tarafın markalarındaki esas unsurun neredeyse birebir aynı olduğunu, ortalama tüketici nezdinde iki marka arasında bağlantı kurulması, çağrıştırmasının dahi karıştırma ihtimali için yeterli ölçü olduğunu, davalının kullandığı … markasındaki “…” kökünün ayırt edici vasfının bulunmadığını, markaların tescilli olduğu 43. Sınıfta “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinde” kullanıldığını, orta düzeydeki tüketici kitlesinin dikkat düzeyi dikkate alındığında iltibasa yol açacağını. -Mahkemenin görüşünün aksine … markasının 43. Sınıfta , SMK 4. Maddesi uyarınca ticaret alanında cins, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten bir ibare olmadığını, söz konusu hizmetler için ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, benzer kullanımlarda iltibas bulunduğuna dair görüş içeren emsal bilirkişi raporları sunulduğunu, davalının müvekkilinin uzun yıllara dayalı, restoranlar zincirine dönüşen, haklı ününden kötüniyetli olarak yararlanmak istediğini beyanla, kararın kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesine cevabında; davacı tarafça üçüncü kişilere karşı açılan davalarda sunulan bilirkişi raporları emsal olarak sunulmuşsa da, davacının iddia ettiği gibi … markasını tescil ettirmediği, … ibaresinin coğrafi yer adı olması nedeniyle ayırt ediciliğinin düşük olması nedeniyle zayıf marka konumunda olduğu, iltibas değerlendirmesinin normal markalara göre daha düşük düzeyde yapılması gerektiği, davalının … markasının da kendi adına tescilli olduğu, marka ihlali ve haksız rekabetin oluşmadığı yönünde tespitlerde bulunduğunu.-Coğrafi yer adlarını içeren markaların önemli bir kısmının “zayıf marka” konumunda olduğunu, … ibaresinin coğrafi yer adı olmanın ötesinde birçok mal ve hizmet yönünden ayırt ediciliğinin kuvvetli olmadığını, … ibareli birçok markanın tescilli olduğunu, …, … markaları kendilerinden önce tescilli iken davacıların adlarına marka tescillerini alabilmelerinin sebebinin TPMK’nın bu markaları zayıf bir marka olarak kabul ederek katı bir değerlendirme yapmamasından kaynaklandığını.-Davacı … tarafından yapılan … markasının 5/1 c-f kapsamında reddedildiğini, taraflar arasındaki hukuk ve ceza davalarında alınan 6 bilirkişi raporu ve gerekçeli kararları ile, … ibaresinin ülkemizde yaygın olarak bilinen kendine has kültür, yemek, müzik, gelenek…vb içeren coğrafi yer adı olması nedeniyle 43. Sınıf kapsamında zayıf marka konumunda kaldığı yönündeki tespitin hukuki ve fiili uygulamaya uygun olduğunu.-Taraflar arasında işçi işveren münasebetinden öte dostluk bulunduğunu, müvekkilinin 2013 yılında … olarak işletme açtığında davacıların açılışa katıldığı gibi, ilerleyen süreçte birçok kez karşılıklı olarak işyerlerine gelip gittiklerini, davacıların 2013 yılında … markasının bulunmadığını, bu markanın 2014 yılında üçüncü bir kişiden devralındığını, bu yıllarda tescilli markaların … ve … markalarının tescilli olduğunu.-Gerekçeli kararda zayıf marka ve kötüniyet hususlarına katılmakla birlikte, davalı markalarının SMK 155 kapsamında değerlendirilmesinin yerinde olmadığını, 3 tescilli markalarının bulunduğunu, ilk tescilin SMK’nın yürürlük tarihinden önceye ait olduğunu, … ibaresini ticari işletme adı olarak kullandıklarını beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde; … tescil nolu “…” ibareli markanın 43.sınıfta, 17/04/2013 başvuru tarihli olup 09/07/2014 tarihinde tescil edildiği ve … adına kayıtlı olduğu, … tescil nolu “…” ibareli markanın, 43.sınıfta 03/02/2012 başvuru tarihli olup 27/08/2013 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli markanın 43.sınıfta 17/04/2013 başvuru tarihli olup 24/08/2014 tarihinde tescil edildiği ve … adına kayıtlı oldukları anlaşılmıştır. … adına başvurusu yapılan, … nolu “…” ibareli markanın 43.sınıfta reddedildiği anlaşılmıştır. … tescil nolu “…” ibareli markanın 43.sınıfta 30/12/2013 başvuru tarihli olup 21/01/2015 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli markanın 43.sınıfta 17/10/2017 başvuru tarihli olup 03/10/2018 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli markanın 43.sınıfta 11/12/2017 başvuru tarihli olup 07/05/2018 tarihinde tescil edildiği ve … adına kayıtlı oldukları anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince alınan 13/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda; …davacı taraflara ait tescilli markaların 6769 sayılı SMK kapsamında koruma altına bulunduğu, 07/03/2018 tarihinde; davalının “…-…” … Mahallesi, … Caddesi, No…. Esenler/İstanbul” adresinde keşif yapıldığı, tabela, iç cephe duvar üzeri kabartma harfli yazı, broşür, menü, servis tespisi, ambalaj poşeti, alışveriş fişi, personel iş kıyafetlerinin tespit edildiğini ve incelemeye alındığı, davalı işyeri yetkilisi …’in … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile birlikte … nolu “…” markaların kullanım haklarının olduğuna ilişkin beyanda bulunduğunu, davalının tabela, iç cephe duvar üzeri kabartma harfli yazı, broşür, menü, servis tepsisi, ambalaj poşeti, alışveriş fişi, personel iş kıyafetinde yer alan “…” ile yapılan tespit incelemesi sonucunda, davalı ve davacının aynı sektörde ve aynı hizmet sınıfı ile faaliyette olduğu, davalı yetkilisinin beyanı üzerine TPMK nezdinde resmi internet sitesi üzerinden yapılan sorgulamada, … nolu “…” ibareli yazı üzerine … adına kayıtlı marka tescilinin 43 nice sınıfında, 04/11/2027 tarihine kadar 6769 sayılı SMK kapsamında koruma altına bulunduğu, davalı, aşçı/garson şapka, iş elbisesinde göğüs cebi ve kol üzerinde “…” işleme logo kokartı ile kullanımında iltibas söz konusu olmadığı, davalı, aşçı/garson şapka üzerinde üzerinde “…” işleme logo kokartı yer vermeyerek yalnız “…” ibareli işleme yazı ile kullanımında, ortalama tüketici algısıyla karıştırılma söz konusu olacağı, dolayısıyla davacılara ait tescilli markaya benzerlik ve iltibas oluşturduğu, davalı, sahibi olduğu marka tescilli “…” sembol/şekili kullanım dışı bırakarak “…” ibareli yazı yerine “…” ibareli yazıyı tabela, iç cephe duvar üzeri kabartma harfli yazı, broşür, menü, servis tepsisi, ambalaj poşeti, alışveriş fişinde olarak kullanım ile ortalama tüketici algısıyla karıştırılma söz konusu olacağı, dolayısıyla davacılara ait tescilli markalara benzerlik ve iltibas oluşturur düzeyde kullanım söz konusu olduğu, hususlarında görüş bildirdiği anlaşılmıştır. Mahkemece marka vekili bilirkişilerden alınan raporda; “…” ibaresinin coğrafi kaynak belirten, tanımlayıcı bir ifade olduğu ve 3. kişilerin ufak eklemeler ile kullanımlarına lehlerine olacak şekilde ayırt edicilik katabileceği, davacıların tescilli “…”, “…, …” ibareli markalarının ayırt edici unsurları “…” ve “…” ibareleri olduğu, her ne kadar anılan tescillerdeki “…” ifadesi soyadlarına vurgu olarak tercih edilmiş bile olsa “…” ibaresinin 3. kişilerin tekeline tahsis edilemeyecek bir ifade olması ve 43. sınıfta yer alan “yiyecek ve içecek sunulması hizmetleri” bakımından coğrafi kaynak belirtmesi nedeni ile zayıf marka niteliğinde olduğu, bu kapsamda her ne kadar davacı … adına salt “…” ibareli marka tescili de bulunsa, anılan ibarenin 43. sınıfta yer alan “yiyecek ve içecek sunulması hizmetleri” bakımından zayıf marka niteliği bulunması sebebi ile, davalının “…” şeklindeki kullanımını engelleyemeyeceği, zayıf markanın mevcudiyeti halinde 3.kişilerin ufak eklemeler ile aynı ibareyi kullanması mümkün hale getirmekte olduğundan, davalının “…” ve “…” şeklindeki kullanımlarının “…” markasına iltibas yaratacak düzeyde olmayacağı, tecavüz koşullarının somut olay bakımından gerçekleşmediği, davalının zımnen kabul ve sessiz kalma suretiyle hak kaybı iddialarının dosya kapsamına sunulu belgeler kapsamında ispatının yeterli bulunmaması ve davalının davacının eski çalışanı olması sebebi ile, marka başvuruları tarihinde davacının markalarından haberdar olması sebepleri ile değerlendirmeye alınamayacağı, hususlarında görüş ve kanaatini bildirdikleri anlaşılmıştır.Davalı vekilince dosyaya sunulan ve marka patent vekili … tarafından hazırlanan 15/03/2018 tarihli hukuki mütalaada, tarafların marka kullanımlarının kendi marka tescil kapsamı içinde kaldığı, taraf markalarının tanınmış ve/veya maruf niteliğe haiz olduklarının ispatlanamadığı, “…” kelimesinin coğrafi yer adı olması, ülkemizin belli bir parçasını (Trakya) da kapsaması ve ayrıca tarihi, etnik, akrabalık bağları vb.açılardan, kültür yapımızla çok yakın alakalı bulunması, kamuya malolmuş, ortak kullanılan bir isim nedeniyle her sektörde ve alanda sık kullanılan zayıf marka olduğu, TPMK’nın da “…” kelimesini zayıf marka olarak nitelendirdiği için “…” geçen markalara aynı sınıflarda tescil imkanı tanındığını, davalı ve davacılar adına tescilli markalar arasında tüketiciler nezdinde iltibas ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davacıların davalı kullanımından ilk andan itibaren haberdar oldukları, davalının “…” markasını fiilen kullanmaya başlamasından sonra, … nolu “…” markasının, davacılar tarafından devir alınması, bu durumun zımni rıza, sessiz kalma nedeniyle hak kaybı iddialarının varlığına karine teşkil ettiği, hususları belirtilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacılar vekilinin … unsurlu tescilli markaları bulunduğu, davalı tarafın …, …, … ibarelerinin ön plana çıkarılarak kullanılmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğundan bahisle, maddi ve manevi tazminat talepli dava açtığı, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; … ibaresinin “…” anlamına geldiğini, müvekkilinin … ibareli tescilli markası bulunduğu gibi, tescilli diğer markalarının asıl unsurunun da … ibaresi olduğunu, davalının markasal kullanımındaki … şeklindeki kullanımında “…” ekinin ayırt edicilik katmadığını, davalı kullanımının müvekkilinin markalarının tescilli olduğu sınıfta olması nedeniyle ortalama tüketici nezdinde iltibas ihtimali doğduğunu ileri sürmüştür. Davacılar vekilinin beyanının aksine ortalama tüketici kitlesinin … ibareli markaları gördüğünde, kültürü, yemekleri ve tarihi yerleriyle meşhur olan ve bir coğrafi yeri temsil eden … aklına gelecektir. TPMK nezdinde 43. sınıfta tescilli, … ibareli birçok marka bulunduğu anlaşılmaktadır. Her iki taraf markasında yer alan … ibaresi coğrafi bir yer adı olup kimsenin tekeline verilemeyeceğinden, bu ibare markanın kullanıldığı yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri yönünden zayıf bir ibare olduğundan, davacı tarafça bu ibareye ekler getirilerek kullanılmasına tahammül edilmek zorundadır. Davalının …, … markasal kullanımlarının davacı markalarına tecavüz teşkil etmediğine ilişkin mahkeme kanaati yerinde görülmüştür.Her iki tarafın İstanbul’da lokanta işlettiği, davacının dokuz adet lokantadan oluşan zincirinin bulunduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır. Davalının ise İstanbul Esenler’de … işletme adı ile lokanta işlettiği ve 13/03/2018 tarihli rapor içeriğinden; işyerinde çalışanların giysileri ve şapkalarda ahçı şapkası logosu üzerinde … ibaresi ile birlikte … ibaresini, menü ve tanıtım evrakları ile yazarkasa fişinde … ibaresini markasal kullandığı anlaşılmıştır. Davalının kullanımının tescilli markaları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır. Davalı adına en eski 30/12/2013 başvuru tarihli … tescil nolu “…” ibareli markanın tescilli olduğu, davalının 2013 yılından beri markayı Lokantacılık faaliyetinde kullandığını, davacıların eski çalışanı olduğunu, markanın kullanımını bildiklerini sessiz kalarak zımni izin verdiklerini savunmuştur. Davacı taraf, davalının eski çalışanları olduğunu kabul etmekle birlikte markanın kullanımını bildiklerine dair savunmaya karşı çıkmıştır. Tarafların İstanbul’da lokanta işlettikleri, davacının zincir restoran sahibi olduğunu beyan ettiği anlaşılmakla, 2013 yılından beri aynı sektörde faaliyet gösteren ve eski çalışanları olan davalının işletme adından ve markasından haberdar olmamaları hayatın olağan akışına aykırı olup, mahkemenin davacı tarafça açılan davanın hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde bulunduğuna dair gerekçesi de yerinde görülmüştür.Markaya tecavüz ve haksız rekabet koşulları oluşmadığından ayrıca davacı tarafça, davalının kullanımına sessiz kalarak dava açma hakkı yitirildiğinden ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi yerinde olup, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacılar tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 22/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.