Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/141 E. 2022/741 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/141 Esas
KARAR NO: 2022/741
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/05/2019
NUMARASI: 2014/1900 2019/693
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından davacı şirket ve diğer davacı hakkında İst. And. … İcra … E. sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının araç alım-satımı ile uğraştığını, icra takibinin dayanağı olarak gösterilen bononun da esasen “araç satışından kaynaklanacak alacak” teminatı olarak verildiğini, oysaki hiçbir zaman bir araç satışı yapılmadığı gibi nakit para da verilmediğini, bu takipler nedeniyle davacıların davalıya hiçbir borcu bulunmadığını, ancak icra takibine rağmen araç satışı yapılmadığı ve araç teslim edilmediği gibi davacı şirketin esasen borçlu olmadığı bir borcu icra tehdidi altında ödemek zorunda bırakılmak istendiğini, davacı şirket bakımından, takip konusu bono üzerindeki … Ltd. Şti. kaşesinin sahte olduğunu, imzanın da davacı şirket yetkililerine ait olmadığını, diğer davacı bakımından takip konusu bono üzerindeki … adının sonradan yazıldığını ve bu davacıya ait şahsını bağlayıcı bir ibare olmadığını, … imzasının sadece asıl borçlu … bakımından atılmış bir imza olduğunu ve kendi şahsı ile ilgisi bulunmadığını, daha sonradan alacaklının tefecilik yaptığının öğrenildiğini, bu borçtan kurtulmak için borcun kat kat fazlasını ödemesine rağmen icra dosyasının kapatılmasının sağlanamadığını, hatta var olmayan borcun teminatı olarak tapu devri yapılmasına rağmen bu tapuların da iade edilmediğini ve borçtan düşülmediğini, Gebze 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/582 E. sayılı dosyası ve başkaca ceza dosyalarının davalının bu eylemini ispatladıklarını ileri sürerek davacıların İst. And. … İcra … E. sayılı dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitini %40’ından az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla kambiyo senedine davalı olarak açılan icra takibi davalı-borçlulara yapılan tebligata rağmen itiraz edilmeden kesinleştiğini, davacıların aradan uzun süre geçtikten sonra bu davayı açmalarının kötüniyetli ve icra takibini sürüncemede bırakma amacı taşıdığını, davacıların tüm iddialarının ispata muhtaç olduğunu ve ispat yükünün davacılara ait olduğunu, davacıların tacir olduğunu, basiretli bir tacirin ödeme yaparken makbuz almamasının hayatın olağan akışına ters bir durum olduğunu, takip dayanağı senetlerdeki imzaların hepsinin diğer borçlu … şirketi adına atıldığı iddiasını da kabul etmediklerini ileri sürerek dayanaksız ve kötüniyetli davanın reddine, icra inkar tazminatının davacılardan tahsilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 25/08/2019 tarihli, 2014/1900 E.-2019/693 K. Sayılı Kararıyla; “… davanın kısmen kabulüne “… Şirketi ile …’in davalı …Şti yönünden Kartal …İcra Md’nün … takip sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, davacı … yönünden davanın reddine, icra inkar ve kötüniyet tazminat istemlerinin reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -… yönünden hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda takip konusu senetteki imzaların …’in eli ürünü olup olmadığı hususunda söz konusu imzaların basit tersimli olması nedeniyle ileri bir tespite gidilemediği belirtildiği, 06/03/2017 tarihli grafoloji uzmanı bilirkişi raporunda inceleme konusu 3 senetteki imzaların hiçbirinin … eli ürünü olmadığı açıkça ve tereddütsüz biçimde ifade ettiğini, yine 07/08/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda da bu husus teyit edildiğini, imzaların müvekkiline ait olmadığı yönünde güçlü bir karine oluştuğunu, ispat yükünün senedi elinde bulunduran alacaklı davalıya ait olduğunu, sunulan kararlarda da bu hususun vurgulandığı, – dava dilekçesi ve beyanların bahse konu senette müvekkillerine ait hiç bir imza bulunmadığı yönünde ıslah edildiğini, buna rağmen mahkemece bu ıslah beyanının dikkate alınmaksızın hüküm oluşturulduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının … bakımından ortadan kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; – Dava dilekçesinde yazılı beyanların davacı tarafı bağladığı, dava dilekçesindeki beyanlarını tarafların maddi hatalar dışında değiştiremeyeceği veya düzeltilemeyeceğini, dava dilekçesinin “Açıklamalar” bölümünün 1. maddesinde “İcra takibinin dayanağı olarak gösterilen bono da esasen araç satışından kaynaklanacak alacak teminatı olarak verilmiştir.” beyanının yazıldığını, bu beyanın davacıları bağladığını, belirtilen beyana göre takip dayanağı senetlerin davacılar tarafından müvekkile verildiğinin kabul edildiğini, ancak bononun altındaki temel ilişkiye itiraz edildiğinin anlaşıldığını, dava dilekçesinin devamında … şirketinin kaşesinin sahte olduğu, … imzasının da diğer borçlu … şirketi bakımından atılmış bir imza olduğu açıklandığını, … in … şirketinin yetkilisi olmadığını ve imzasının sadece … adına atıldığı beyanının gerçek dışı olduğunu, Borçlu … şirketi için dava açılmamış ise de mahkeme kararında dava dışı … Ltd.Şti. yönünden karar oluşturulduğunu, Davacının kendi beyanı ile bilirkişi raporlarının çeliştiğinin, davacı …’in … adına attığı imzayı kabul ettiğini, bu hususta ihtilaf olmadığının açık ve net olduğu, ancak bilirkişi raporlarının çelişkili olduğu, Hükme esas alınan grafolog bilirkişi raporu ve ATK raporunun sağlıklı ve hükme esas alınmaya elverişli olmadığının açık olduğunu, Takip dayanağı senetler üzerinde 5 adet imzanın bulunduğu, …’in bir adet imzasını kabul edip diğerlerini kabul etmediğini, imzaların aynı el ürünü olduğunun tespit edildiğini, ayrıca … imzasını kabul ettiği … şirketinin yetkilisi olmayıp vekaletname ile işlem yaptığı, bir bonoda borçtan sorumlu olmak için tek imza yeterli iken bir kişinin bonoya 5 adet imza atması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Dosyadaki 06.03.2017 tarihli grafolog bilirkişi raporundaki “Karşılaştırma Belgeleri” kısmında listelenen belgeler incelendiğinde hepsinin fotokopi belge olduğu görülebileceği, Asıl belge olan “Seçmen Sandık Listesi” belgesinin tarihi de 07.06.2015 ve 01.11.2015 tarihleri olup takip dayanağı senet tarihinden hatta dava tarihinde dahi sonraki tarihlerin olduğu, fotokopi belgeler ve dayanak belge tarihlerinden sonra düzenlenmiş evrak üzerinde yapılan bilirkişi incelemelerinin kabul edilemeyeceği, Kaşenin, resmi mühür hükmünde olmayıp şirketlerin birden fazla kaşe de kullanabileceği davacı tarafın mahkemeye sunduğu plastik kapaklı kaşeyi esas alarak senetteki kaşe izi ile aynı olmadığına ve senetteki kaşenin sahte olduğuna karar vermenin hukuka aykırı olduğunu, Senetlerin düzenlenme anına ilişkin olaylar maddi vakıa olup bu hususla ilgili tanık dinlenilmesinin yerleşik Yargıtay kararlarına göre mümkün olduğunu, Bonolardaki imzaların sahte olduğu iddiasında olan davacıların takibe ilişkin ödeme yaptığını iddia etmeleri, yaklaşık 4 sene sonra dava açmaları ve bugüne kadar savcılığa suç duyurusunda bulunmamaları hayatın olağan akışına ters olduğu, ayrıca davacıların müvekkil hakkındaki tefecilik iddialarının da asılsız ve iftira olduğu, müvekkil hakkında açılan Gebze 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/957 E. sayılı dosyasından da beraat kararı verildiğini belirterek davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava konusu menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekil ve davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Takibe konu bono örnekleri incelendiğinde; 25.04.2010 tanzim, 25.11.2011, 25.12.2011 ve 25.01.2012 vade tarihli 30.000,00TL bedelli 3adet bonoda keşideci kısmında; …, …, …Ltd Şti, … Olduğu, … İnşaat ve … şirketlerinin kaşelerinin üzerinde ve boş kısımda olmak üzere toplam 5’er adet imza olduğu, lehtarın … olduğu anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde; takibe konu bononun araç satışından kaynaklanan alacak teminatı olarak verildiği, davacı …’in senetteki imzasının sadece … şirketi bakımından atıldığı, … şirketi adına atılmış imzaların ise sahte olduğunu belirtilmiştir. Ticaret sicil kaydına göre; davacı … ve dava dışı … şirketinin münferit imzaya yetkili temsilcileridir. Mahkemenin 15.05.2018 tarihli duruşmasında senetlerdeki imza yönünden davacı asilin beyanı sorulmuş ise de; davacı, bu hususta avukatının beyanda bulunacağını belirtmiş, davacı vekili dava dilekçesini ıslah ederek senetlerdeki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirtmiştir. Ancak kabul, feragat vb maddi hukuk işleminin ıslah ile değiştirilmesi mümkün değildir. Islah içeriği bakımından maddi hukuk işlemlerini etkilemez. Islahtan önce yapılmış olan bu işlemler geçerliliklerini korurlar. (KURU BAKİ, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Bası, Cilt.4, s.4020) Davacı, dava dilekçesindeki beyanı ile bağlıdır. Bununla birlikte; mahkemenin senetlerdeki imzalar yönünden davacı asili isticvap etmesi gerekirken bu hususta vekile yazılı beyan için süre verilmesi yerinde görülmemiştir. Mahkemenin hükme esas aldığı raporlar incelendiğinde; mukayeseye esas belgelerin fotokopiden ibaret olduğu, asıl olan iki adet evrakın ise davadan sonraki tarihli (2015 tarihli) olduğu görülmektedir. Yerleşik Yargıtay kararlarına göre; fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün olmadığı gibi öncelikle senetten önceki tarihli evrakların celbi, mümkün olmadığı takdirde senedin tanzim tarihinden sonraki yakın tarihli evrakların aslının celbi gereklidir. Bu durumda mahkemece öncelikle; davacı asil usulünce isticvab edilip senetler tek tek gösterilmek sureti ile senetlerde kendisi tarafından atıldığını iddia ettiği imzaların sorulması, davacının beyanına göre incelemeye esas evrak asıllarının getirtilmesi ve senetteki imzaların davacıların eli ürünü olup olmadığı, imzaların aynı el ürünü olup olmadığı hususunda 3 kişilik bilirkişi kurulundan denetime elverişli rapor alınarak iddia ve savunma ile birlikte değerlendirilme yapılması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesinin hükümde; davacı … yönünden borçlu olmadığının tespiti kararı ile birlikte davanın reddi kararı vermesi çelişki oluşturduğu gibi, davada taraf olmayan … şirketi hakkında hüküm kurulması kamu düzenine aykırıdır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-İlk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK’nın 355, 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 2-İstinaf peşin harcının (davacı yönünden 44,40TL, davalı yönünden 44,40TL ve 1.493,00TL olmak üzere) talebi halinde taraflara iadesine, 3-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 64,40 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 185,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.28/04/2022