Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1393 E. 2022/1207 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1393 Esas
KARAR NO: 2022/1207
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2019
NUMARASI: 2017/276E., 2019/989 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçe ile; kendisi aleyhine … Bankası A.Ş. İzmir Şubesi’ne ait … nolu çeke istinaden alınan ihtiyati haciz kararı doğrultusunda; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, mernis adresinde ikamet etmemesi nedeni ile davetiyenin 7201 sayılı Kanun’un 21/2 maddesine göre tebliğ edilerek itiraz haklarını kullanamadan takibin kesinleştiğini, takipten haberdar olur olmaz iş bu davayı açtığını, dava konusu çekteki el yazısı ve imzanın kendisine ait olmadığını, tacir olan keşideci ve cirantalar arasındaki mal akışına delalet edecek herhangi bir belgenin mevcut olmadığını, alacaklı ile arasında ticari bir ilişki bulunmadığında söz konusu icra dosyasında alacaklıya borçlu olmadığının tespitine, … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibin iptaline, %20’den aşağı olmamak üzere icra tazminatının davalıdan tahisiline karar verilmesi talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu, takibin kesinleştiğini, davacının sunduğu uzman raporunun fotokopi belgeler üzerinde incelemeye dayandığını, kabul etmediklerini, davacının cirosunun şirket yetkilileri huzurunda alındığını, takibin kesinleşmesinden sonra bir yılı aşkın süre sonra dav açılmış olması nedeni ile zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının borçlu olduğunu, davanın süreden reddi gerektiğini, esas yönünden de davayı kabul etmediklerini belirterek davanın reddi ile %20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “… hüküm kurmaya elverişli bulunan 18/06/2019 tarihli ATK raporunda da belirlendiği üzere; inceleme konusu olan çekteki 2. ciro imzası ile davacı …’nın mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; inceleme konusu belgedeki 2. ciro imzası ile davacı …’nın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediğinden davacının davaya konu çek ve icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.Davacı taraf, İİK’nın 72/5 maddesi gereğince davalının %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde; davacı tarafın davaya konu çek ve takip nedeniyle borçlu bulunmadığının tespit edildiği, yine davaya konu çekte, davacı adına olan 2. cirodan sonra davalı cirosunun bulunduğu, bu nedenle; çeki takibe koyan davalı cirantanın çek üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olduğunu bilebilecek durumda olduğu, buna rağmen davaya konu çekin icra takibine konu edildiği, bu bağlamda davalı takip alacaklısının çeki icra takibine konu etmekte haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılmış, bu nedenle davalı tarafın %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf isteminde özetle; -ATK raporunun eksik incelemeye dayandığını, hükme esas alınamayacağını, -Çek ile mukayese belgelerde yer alan imzaların kendi aralarında uyumlu olup olmadığının incelemeye dayanak oluşturup oluşturmadığına ilişkin bir açıklamaya yer vermediğini, kullanılan materyallerin imza incelemesine dayanak oluşturabilecek vaziyette olup olmadığının açıklanmadığını, imzaların her bir incelendiğinde gözle görülür farklılar olduğunun kendi içince uyumlu imzalar olmadığının anlaşılabildiğini, Raporda karşılaştırmaya ilişkin detaya yer verilmediğini, görsel olarak desteklenmediğini, farklıların belirtilmediğini, yalnızca imzalar arasında irtibat tespit edilemediği kanaatini bildirildiğini, -mahkemenin %20 kötüniyet tazminatına hükmetmesinin hatalı olduğunu, çekte imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin tespite katılmadıklarını, müvekkilinin bunu bilebilecek durumda olmadığını, kötüniyetli olmadığını, kararın bu yönden de kaldırılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasına dayanak çek incelendiğinde; 30.12.2014 tarihli 28760,00TL bedelli keşidecisi … Şti, lehtar-1.cirnata … Ltd Şti, 2.cirantaya atfen …, 3.ciranta/hamil … Şti olup çekin arka yüzünde karşılıksız şerhi olduğu, davacının takipte borçlu olarak yer aldığı görülmektedir. 18/06/2019 tarihli ATK raporunda özetle; Tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; inceleme konusu belgedeki 2. ciro imzası ile …’nın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği belirtilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, çekteki 2.ciranta imzasının ve yazısının kendisine ait olmadığını, aralarında bir ticari ilişki de bulunmadığını iddia ederek menfi tespit isteminde bulunmuştur. Davalı yan ise; imzanın davacıya ait olduğunu savunmuş, senet metninde taraflar arasında ciro ilişkisi mevcut ise de temel ilişkinin neye yönelik olduğuna ilişkin beyanda bulunmamıştır.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. ATK raporunda; çek tarihinden önceki tarihli evrakın da bulunduğu birçok evrak incelenerek senet aslı ile mukayeseye edildiği, optik aletler kullanılarak laboratuvar incelemesi yapıldığı görülmekle mahkemece ATK raporunun hükme esas alınmasının yerindedir. Davalı tarafça çekteki imzanın davacıya ait olduğuna yahut davacının davalıya borçlu olduğuna ilişkin somut delil ibraz edilmediği; imzanın davacıya ait olduğunu ispat yükünün davalıda olduğu dikkate alındığında mahkemenin menfi tespit isteminin kabulüne karar vermesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir.Davalı vekili kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu istinaf istemi olarak ileri sürmüş ise de; taraflar arasında ciro ilişkisi bulunduğundan mahkemenin kötüniyet tazminatına hükmetmesinde de usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.165,56 TL harçtan, peşin yatırılan 54,40TL ve 489,99TL harcın mahsubu ile bakiye 1621,17 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 30/06/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.