Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/138 E. 2022/813 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/138 Esas
KARAR NO: 2022/813 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2017/367 E. – 2019/370 K.
ASIL DAVANIN
KONUSU: Marka Hükümsüzlüğü
BİRLEŞEN DAVANIN
KONUSU: Markaya tecavüz, tazminat
KARAR TARİHİ:18/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Asıl davada: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sektörünün bilinen, güvenilen vc saygın kuruluşlarından biri olduğunu, 1995 yılında … markalı ürünler üzerinde hak elde ettiğini, markanın ulusal ve uluslararası tescil belgeleri ile korunduğunu, …, … ve … ibarelerinin İsviçre. Ürdün, Beyrut, Fasla tescilli olduğunu, davalı tarafın kendi adına tescil ettirdiği … numaralı “…’’ markasının varlığı sebebiyle müvekkilinin Türkiye’de markasını kendi adına tescil ettiremediğini, müvekkiline ait … markasının tanınmış maıka olduğunu ve ilgili tüketici kitlesi nezdinde tanındığını, müvekkilinin dünya çapında faaliyet gösterdiğini ve… … markası ile ihracat yaptığını, Google arama motorunda arama yapıldığında müvekkiline ait … markası ile karşılaşıldığını, dilekçe içeriğinde … markalı ürünlerin reklam görselleri ve market raflarında çekilmiş fotoğraflarının sunulduğunu, youtube da müvekkilinin markasının tanıtımına ilişkin videolar yer aldığını, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunun çok açık olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda markanın gerçek hak sahibi olduğunu, davalı tarafın müvekkilinin … markasının bilinirliğinden haksiz yarar sağlamak amacıyla markayı kendi adına tescil ettirdiğini, davalı tarafın kölüniyetli olduğunu, müvekkilinden ve markalarından haberdar olduğunu, davalının sonunda “…” ibaresi bulunan başka bir markayı tescil ettirmeye çalıştığını ve yayına yapılan itiraz neticesinde Türk Patent tarafından yapılan marka başvurusunun kötüniyetli olduğuna karar verildiğini ve markanın reddedildiğini, müvekkili tarafından yurtdışında pek çok ülkede daha önce tescil edilmiş olan … esas unsurlu markalar ile davalı tanıfın dava konusu markasının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markaların aynı yazı tipiyle oluşturulduğunu, müvekkilinin markasında yer alan arapça kelimenin dahi davalı tarafça birebir aynı yazı karakteri ile taklit edildiğini, markanın hükümsüz kılınmasının hakkaniyet gereği olduğunu, markanın tescilli olduğu sınıflarında müvekkilin ürettiği ürünler ve faaliyet alanı ile çakıştığını, davalı markasının tescilinin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, açıklanan nedenlerle, davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının 556 sayılı KHK’nin 7/1-b, (/b, 8/5 vc 35 inci maddeleri, Paris Sözleşmesi ve TTK uyarınca hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının markasının ne Türkiye’de ne de Dünyada maruf bir marka olmadığını, davacıya ait markanın sadece 4 ülkede tescilli olduğunu, müvekkilinin marka belgesi yanında aynı zamanda … nolu tasarım tescil belgesine de sahip olduğunu, müvekkilinin ili şirket ve bir fabrika sahibi olduğunu, vergilerini ödeyerek Türkiye ekonomisine fayda sağladığını, davacının … ibaresinin tersten tescilini sağlamaya çalıştığını, fakat marka başvurusunun müvekkilinin itirafı üzerine reddedildiğini, sonrasında … ibaresini tescil ettirmeye çalıştığını bu markanın da müvekkilinin itirazı üzerine reddedildiğini, davacı son çare olarak müvekkilinin üretim, reklam ve pazarlama yaptığı markasını elinden almak amacıyla kötüniyetli olarak işbu davayı açtığını, açıklanan nedenlerle açılan esas davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/03/2018 tarih, 2017/68 Esas ve 2018/51 Karar sayılı birleşen dosyasında Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın kurulduğu 2016 tarihinden itibaren kozmetik sektöründe tanınır bir marka olduğunu, … kelimesini TPE nezdinde … tescil numarası ile tescil ettirdiğini, ayrıca marka ambalajını da … tescil numarası ile tescil ettirdiğini, hem marka hem de markanın kullanılacağı şampuan kutularının tescilli olduğunu, davalılar tarafından kullanılan ” … ” marka işaretinin, müvekkilinin tescilli markası ile oluşturduğu iltibas ve tecavüz nedeni ile müvekkil zararının Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 151/2 fıkrası b bendi uyarınca tazmini ile tecavüzün durdurulmasını, ürünlerin imhasını talep ettiklerini, marka hakkına tecavüz ilişkin MErsin Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/13 D.İş dosyasıyla tespit yapıldığını ve rapor alındığını bu nedenle dava sonuna kadar ihtiyati tedbir kararı verilerek kullanımın durdurulmasını ayrıca belirlenecek zarardan şimdilik 5000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini ve hükmün ilanını talep etmiştir. Davalı … Vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği sahada uzun yıllardan beri yatırımlar yaparak emek harcadığını davacı tarafın kötü niyetli olduğunu aynı sektörde faaliyet gösteren başvuru sahibinin uzun yıllardır markayı kullanmakta olan marka sahibinden haberdar olmadığını öne sürmesinin mümkün olmadığını, dava dışı üçüncü kişi ve … esas unsurlu markaların gerçek hak sahibi olan … şirketi tarafından davacı tarafça eldeki davadaki tecavüz iddialarına dayanak olarak gösterilen markanın hükümsüzlüğü için Bakırköy 2 FSHHM’ nin 2016/214 esas sayılı dosyasında dava açıldığını bu dosya sonucunun beklenmesi gerektiğini, davlı şirket ile marka hakkı sahibi olan … arasında Mersin … Noterliğinin 30/03/2017 tarihli vekaletname ile davalı şirket … markalarının Türkiye’de satış ve pazarlanması için tam yetkili kılındığını, tasarımlar ve markalar arasında benzerlik bulunmadığını, davanın esasını çözecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda davalının birden çok başvuru ile “…” esas unsurlu seri markalar yaratmaya çalıştığı, bu durumun uluslararası alanda tescilli davacı markasının Türkiye’de tesciline engel mahiyette olduğu marka görsellerinin ayırd edilemeyecek derecede benzerliği nedeniyle bu benzerliğin tesadüf olarak değerlendirilemeyeceği ve yukarıda yapılan tüm açıklamalar ile birlikte davalının tescilinin kötü niyetli olduğu hukuki ve vicdani kanaatine ulaşılmıştır. Ana dosya açısından kötü niyet nedeniyle hükümsüzlük kararı verilirken bu kararın sonuçlarının geçmişe etkili olması nedeniyle birleşen dosyada tecavüzün oluşmayacağı anlaşıldığından, birleşen dosya açısından red kararı vermek gerekmiştir….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; *Davacının markasının Türkiye’de ve dünya’da maruf bur marka olmadığını, sadece dört ülkede tescilli olduğunu,*Müvekkilinin markaya piyasaya sürmeden önce Türkiye’ de daha önce böyle bir markanın tescilli olmadığını araştırarak hareket ettiğini, müvekkilinin davacıya ait Türkiye dışında belli başlı birkaç ülkede tescilli olarak iş yapan markanın Türkiye ile alakası olmadığından ve Türkiye’de ticari hayatı bulunmadığından bahisle … markasını piyasaya sürdüğünü, *Tescil aşamasında ve halen Türkiye’de aynı marka ile faaliyet gösteren firma bulunmadığını, müvekkilinin kötü niyetli kabul edilemeyeceğini, *Raporda ve kararda müvekkilinin çoklu marka başvuruları yaptığından dolayı kötüniyetli olduğunun kabulünün yerinde olmadığını, müvekkilinin başvurularının sebebinin yatırım ve markayı geliştirme ve markayı üçüncü kişilere karşı koruma amacına dayandığını, *Paris Sözleşmesi 6/1 madde hükmü gereğince markalardaki ülkesel koruma kuralına göre davacının Türkiye’de korunacak markası olmadığından davanın reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını, davanın reddini talep etmiştir. Birleşen dosyada Davalı … vekili; mahkemenin karar başlığında asıl dava yönünden müvekkilinin davalı olarak gösterilmesinin hatalı olduğunu belirterek karar başlığının düzeltilmesini talep etmiştir.
İNCELEME -Davacının Türkiye’de tescilli markası bulunmamaktadır. -Davacının yurt dışında …, …, …, … … ibareli markaları pek çok ülkede tescillidir. -Dava konusu … nolu … şeklindeki marka 03,35 nolu sınıflarda 15.02.2016’da davalı … adına tescil edilmiştir. -Bilirkişiler Sektörel Uzman … ve Marka, Patent Vekili …’nun 20/06/2018 havale tarihli raporlarında özetle; “davacının… …, … markaları üzerinde bir tanınmışlık edindiği ve bu markayı tanınmış hale getirdiği kanıtlanamadığından; davacının ancak başka ülkelerde tescilli bir marka sahibi olduğunun değerlendirilmesi, dolayısıyla Paris Sözleşmesi Madde 6/1.mükerrer hükmünün mevzuatındaki korumasından yararlanamayacağı, tarafların marka/ibareleri arasında karıştırlmaya sebebiyet verecek düzeyde benzerlik olduğu, davacının söz konusu markalar üzerinde ülkemizde bir üstün hakkı olmadığı, dolayısıyla ülkemizde marka kullanım hakkının davalıya ait olup hükümsüzlük gerekçelerinin oluşmadığı” hususlarında görüşlerini oyçokluğu ile belirtmişlerdir. Heyette mevcut Bilgisayar Mühendisi, Marka ve Patent Vekili … 20/06/2018 havale tarihli ayrık görüşlü raporunda özetle; “Paris Sözleşmesi’ne taraf bir ülkede daha önce tescil ettirilen markaların KHK kapsamında Türkiye’de de korumadan yararlanabileceği ve sonraki tescil sahipleri hakkında hükümsüzlük talebinde bulunabilecekleri kanaatine ulaşıldığını, somut olayda esas raporda da “markalar arası benzerlik/ayniyet değerlendirmesi” başlığı altında tarafların marka/ibareleri arasında karıştırılmaya sebebiyet verecek düzeyde benzerlik olduğunun tespit edildiğini, davalının marka ve logosunda kullandığı şekil ile davacının yurtdışında tescilli markalarındaki şekil arasındaki benzerlik yoruma yer bırakmayacak kadar açık olduğunu, bu kadar ayırt edici bir tasarımın kullanılmasının tesadüfi olamayacağı gibi iyiniyetli ve basiretli bir tüccardan beklenebilecek bir yaklaşım olmadığını, davacının markasını Paris Sözleşmesi’ne taraf olan farklı ülkelerde davacıdan daha önceki tarihlerde tescil ettirmiş olduğunun da görüldüğünü, davalı davacının Türkiye’deki münhasır satış bayisi/dağıtıcısı vb.olmayıp davacı tarafından markanın kullanımı hususunda bir yetki almadığını, ürünler bakımından da tükenme ilkesinin uygulama imkanı bulunmadığını, davalının davacı markasını yurtdışında görerek Türkiye’de tescilli olmamasından istifadeyle tescil gerekçekleştirdiğinin anlaşıldığını, bu şekilde kötüniyetle yapılan bir tescilin hukuki işleminin hükümsüz kılınması gerektiğini” belirtmiştir. İkinci raporda bilirkişiler marka vekili İhsan berkhan, marka vekili …, … 07/02/2019 tarihli müşterek raporlarında özetle; “Esas dava yönünden davacı adına yurtdışında tescilli … markaları ile davalı tarafın … nolu markası arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olduğunu, davacı tarafın “…” markalarının tanınmış marka olduğu veya davacı tarafın markanın “gerçek hak sahibi” olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığını, davalı tarafın … nolu marka başvurusu esnasında “basiretli tacir ilkesine” aykırı davrandığı, bu hususun kötüniyetli tescil kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusundaki takdirin mahkemeye ait olduğunu; Birleşen dava yönünden davalılar … ve … Gıda tarafından kullanılan “…” markasının birleşen davanın davacısı …’ın 556 sayılı KHK’den kaynaklı marka haklarını ihlal ettiği; fakat esas davada markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde “hükümsüzlük kararları geçmişe etkili olduğundan” marka hakkı ihlalinden bahsedilemeyeği” yönünde görüş belirtmişlerdir. Davacı vekili tarafından TPK’nun karar örnekleri dosyaya sunulmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava; davalının … tescil numaralı “…” markasının hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Birleşen dava ise marka hakkına tecavüzün tespiti ile tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … vekili, yasal süresi içinde asıl dava yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının markaları yurt dışında pek çok ülkede tescilli ise de; Türkiye’de tescilli markası mevcut değildir. Ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi hükümleri dahilinde bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve fikri ve sınai haktan kaynaklanan üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Davacının, davalının marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunu objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. Tek başına bir markanın yurtdışındaki çok sayıda ülkede tescilli olması, o markanın Türkiye’de de Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olduğu anlamına gelmeyecektir. İlk derece mahkemesince alınan her iki bilirkişi raporunda da; davaya konu markanın başvuru tarihi itibariyle davacının markasının tanınmış olmadığı, bu tarihten önce davacının Türkiye’de ticari faaliyet kapsamında markasal bir kullanımı da bulunmadığı belirtilmiştir. Bu durumda davacının markasının Türkiye’de ilgili sektörce bilindiği halde marka ticareti, yedekleme, şantaj vb. amaçlarla kötü niyetli olarak tescil ettirildiği hususlarının kabulü mümkün değildir. Mahkemece, bu nedenlerle asıl davanın reddine karar vermek gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş, davalı vekilinin asıl dava yönünden istinaf isteminin kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, kazanılmış haklar korunarak yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir. İlk derece mahkemesinin karar başlığında; davalıların hatalı gösterildiği, birleşen dosyada davalı … vekilinin istinafa cevabında bu hususu belirttiği görülmüş ise de; hüküm kaldırılarak yeniden karar verilmiş olmakla bu husus belirtilmekle yetinilmiştir. Açıklanan nedenle davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, kararın kaldırılarak asıl dava yönünden yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ İLE; 2-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 05/11/2019 tarihli 2017/367 E. – 2019/370 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, A. Asıl davanın REDDİNE, -Asıl davadaki harç, yargılama giderleri yönünden; -Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, -Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Davacı tarafından bu dava nedeniyle yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, B. Birleşen davanın REDDİNE; -Birleşen davadaki harç, yargılama giderleri yönünden; -Peşin yatırılan 85,39 TL harçtan alınması gereken 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 40,99 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine, -Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 3.931,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, -Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 3-İstinaf yargılaması yönünden; -İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça fazla yatırılan 210,10TL istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde asıl dosya davalısına iadesine, -İstinaf yargılaması için asıl dosya davalısı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 62,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 183,60TL’nin, aslı dosya davacısından alınıp asıl dosya davalısına verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 4-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 18/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.