Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1348 E. 2022/1264 K. 04.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1348 Esas
KARAR NO: 2022/1264
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/11/2019
NUMARASI: 2017/912 E. – 2019/994 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/07/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın müvekkili hakkında Büyükçekmece … İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyası ile alacak takibi yaptığını, müvekkilinin takibe konulmuş olan bononun bedelini vadesinde nakit vermek suretiyle ödediğini, ancak buna rağmen davalıların aralarında yaptıkları gizli anlaşmaya müsteniden yapılan tahsil cirosuna istinaden haksız ve kötü niyetli olarak müvekkili aleyhine icra takibi başlattıklarını, müvekkilinin tefecilik yapan davalılardan …’den almış olduğu yüksek faizli borç karşılığında bir adet 400.000,00 TL bedelli bono ve ayrıca bu borca karşılık teminat olarak gayrimenkullerini satış suretiyle verdiğini, daha sonra müvekkili tarafından vadesinde borcun ödendiğini ve …’nin müvekkilinden teminat olarak muvazaalı satış suretiyle almış olduğu gayrimenkullerin devrini müvekkiline yaptığını, ancak …’nin söz konusu borcun müvekkili tarafından ödenmesinden önce bu borç karşılığı alınan bononun kaybolduğundan bahisle müvekkilinden yeniden 400.000,00 TL tutarlı bono alındığını, kaybolduğuna dair karakolda tutanağın da tutulduğunu, ancak davalı …’nin daha önce kaybettiğini söylediği bonoyu tahsil etmek üzere davalılardan … isimli şahıs ile anlaşıp senedi ciro ettiğini ve takip başlatıldığını, müvekkilinin borcunu ödediğini beyanla müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, takip konusu yapılan bedelsiz bononun müvekkiline iadesine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle müvekkilinin adresinin Avcılar olması nedeniyle yetkili mahkemenin K.Çekmece Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, yine müvekkilinin tefeci olmadığını, davacının borç ödenmiştir iddiasını kabul etmediklerini, bononun halen ödenmediğini beyanla davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe konu senedin diğer davalı … tarafından borcuna karşılık olarak ciro edilmek suretiyle düzgün ciro silsilesiyle iyi niyetli üçüncü şahıs olan müvekkiline verildiğini, dava konusu senet borcunun ödenmediğini, müvekkilinin bu nedenle zarar gördüğünü beyanla davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.11.2019 tarih ve 2017/912 Esas – 2019/994 Karar sayılı kararıyla; “Somut davada ispat külfeti davacı da olup, iddiasını ispatla mükelleftir. Bir an sunulan belgelerden ilk senedin kaybolduğu hususunun ispat edildiği kabul edilse bile takip ve dava konusu senedin zayi olan ilk senet mi, yoksa yeniden tanzimle verilen ikinci senet mi olduğu ispata muhtaçtır. Kaldı ki yeniden tanzim ile verilen senedin ödenip ödenmediği de ispat edilememiştir. Diğer yandan diğer temlik eden davalı … ciro yolu ile senedi elinde bulunduran hamil olup, senedin zayi olduğunu bilerek ve sırf davacıyı zararlandırma yönünde ağır kusuru veya kastı bulunduğu ispat edilememiştir. Hal böyle olunca ispat edilmeyen davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davalılardan …, söz konusu bono ile teminat altına alınan borcun müvekkil tarafından ödenmesinden önce, bu borç karşılığı olarak müvekkilden aldığı bononun kaybolduğundan bahisle müvekkilden yeniden 01.07.2014 tarihli ve 400.000.- TL tutarlı bir bono daha istediğini, Davalılardan … 30.10.2013 tarihinde Firuzköy Polis Merkezi Amirliğine müşteki olarak başvurarak 01.07.2014 vadeli bahsi geçen ve esasen halen müvekkil aleyhindeki icra takibine dayanak olarak gösterilen bononun çalındığından veya kaybolduğundan bahisle müşteki ifade tutanağı tanzim ettirip bir suretini müvekkile verdiğini, ancak bu müşteki ifade tutanağında bononun vade tarihi olan 01.07.2014 sehven 01.07.2013 olarak yazıldığını, Bunun üzerine müvekkil tarafından davalı …’na itibar edilerek kaybettiğini söylediği söz konusu bono yerine 01.07.2014 vadeli ve 400.000.- TL bedelli yeni bir bono düzenlenerek verilmişdiğini ve müvekkil tarafından borç ödenince aynı borca istinaden müvekkilden mükerrer olarak alınan bonolardan bir tanesi müvekkile iade edildiğini, Ancak buna rağmen davalı … tarafından, … tarafından çalındığı veya kaybolduğu ifade edilerek müvekkilden mükerrer olarak alınan işbu bonolardan …’nin elinde kalan diğer bonoya istinaden müvekkilim hakkında icra takibi başlatıldığını, bu suretle çalındığı veya kaybolduğu beyan edilen bononun esasen kaybedilmediği, çalınmadığı, davalıların aralarında yaptıkları gizli anlaşmaya müsteniden haksız ve kötüniyetli olarak müvekkil aleyhinde icra takibi yapıldığını, Takip alacaklısı davalı …’ın, takip borçlusu görünen müvekkil aleyhine her türlü malvarlığı araştırmasını talep ettiği halde, aynı takipte borçlu görünen davalıl … hakkında herhangi bir mal varlığı araştırması talep etmediğini, bu hususun taraflar arasındaki muvazaa ilişkini gösterdiğini, Davalı …’nun tanık …’ın da bulunduğu bir ortamda, müvekkilin tanıştırdığı bir şahıstan aldığı şirket sebebiyle zarara uğradığını, bundan müvekkili sorumlu tuttuğunu beyan ederek, bu nedenle söz konusu bedelsiz bonoyu tahsil edilmesini sağlamak üzere anlaştığı diğer davalıya verdiğini beyan ettiğini, İşbu bedelsiz bonoya istinaden başlatılan takip alacağının herhangi bir bedel alınmadan, … tarafından davalı …’a temlik edilmesinin de, davalılar arasındaki muvazaanın olduğunun kanıtı olduğunu, Yerel Mahkemenin, ‘senedin kaybedildiğine ilişkin tutanak tutulan hallerde, kaybedilen senet için yeni bir senet verildiğinin de tutanak altına alınması gerekir’ şeklindeki gerekçesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Mahkemece, davalı …’nun alacaklı, müvekkilin borçlu, …’ın ise şahit olarak imza altına aldığı 30.10.2013 tarihli ‘01.07.2014 tarihli 400.000.00 TL …’na verdiğim senedin … tarafından kaybetmiştir. hükümsüzdür.’ şeklindeki tutanağın dikkate alınmamasının usule aykırı olduğunu, TTK 757 vd maddelerine göre kıymetli evrak iptali davasını açma yetkisi hamile ait olup, keşideci müvekkilin bu davayı açma hakkı bulunmadığını, müvekkilin keşideci sıfatıyla açabileceği dava menfi tespit davası olduğunu ve omu da açtığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından, “… ispat külfeti davacı da olup, ilk senedin kaybolduğu hususunun ispat edildiği kabul edilse bile dava konusu senedin zayi olan ilk senet mi, yoksa yeniden tanzimle verilen ikinci senet mi olduğu ispata muhtaçtır. Kaldı ki yeniden tanzim ile verilen senedin ödenip ödenmediği de ispat edilememiştir.Diğer yandan diğer temlik eden davalı … ciro yolu ile senedi elinde bulunduran hamil olup, senedin zayi olduğunu bilerek ve sırf davacıyı zararlandırma yönünde ağır kusuru veya kastı bulunduğu ispat edilemediğinden ispatlanamayan davanın reddine”karar verilmiştir.Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, nakit para borcu nedeniyle davalı …’ye 400.000,00 TL tutarlı bono verdiğini, davalının bonoyu kaybettiğini beyan etmesi ve bu konuda karakol tutanağı ibraz etmesi üzerine aynı miktar ve vade tarihli ikinci bir bononun düzenlendiğini, davalıya bono bedelini ödeyip ikinci bonoyu iade aldığını, ancak kaybolduğu söylenen ilk bononun davalılarca kötü niyetli şekilde ciro edilerek takibe konu edildiğini, davalılara bono nedeniyle borcunun bulunmadığını beyanla menfi tespit isteminde bulunmuştur. Davaya konu imzası davacı kabulünde olan bononun kambiyo senedi niteliğinde olduğu ve davada ispat yükünün davacı tarafta olduğu görülmüştür. Davacının “Davalıya ilk verilen bononun alacaklı tarafından kaybolduğu belirtilerek kendisinden ikinci bononun alındığı, bono bedelinin davalı …’ye ödendiği” yönündeki iddiasının, HMK.201.maddesindeki “Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir.” düzenlemesi gereğince kesin delillerle ispatı gerekmektedir. Davacı, davalı …’ye verdiği bononun kaybedildiğinin beyan edilmesi üzerine ikinci bonoyu vermeden önce davalının karakola verdiği ifadeyi ve kendi aralarında düzenledikleri … şahitliğinde düzenlenen belge uyarınca davalıya aynı miktar ve vade tarihli yeni bir bono verdiğini iddia etmektedir. Dosyada mübrez 30.10.2013 tarihli … Amirliği’nde alınan davalı … beyanında “01.07.2013 tarihli 400.000,00 TL değerindeki borçlu … adına yazılı senedin kaybedildiği”nin belirtildiği, ancak ifade tutanağının davalı tarafından imzalanmadığı görülmüştür. Tutanağın davalı tarafından imzalanmamış olması karşısında, bu ifadeye dayalı olarak sonuca ulaşılabilmesi olanaklı değildir. Davacı, davalı … ve şahit olarak … imzalı 30.10.2013 tarihli tutanakta “01.07.2014 tarihli 400.000,00 TL …’na verdiğim senedin … tarafından kaybetmiştir. Hükümsüzdür.” ifadelerine yer verildiği, tutanağın fotokopisinin dosyaya sunulduğu, tutanakta şahit olarak imzası görünen …’ın işbu davada tanık olarak gösterilmediği ve dinlenmediği görülmüş, bu açıklamalar ışığında belgenin davacı iddialarını ispat gücünden yoksun olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki davaya konu olayla da ilgili olduğu belirtilen Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/23428 Soruşturma sayılı dosyasının 28.01.2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı sonuçlandığı, soruşturma evrakında çok sayıda şikayetçi ve şüphelinin bulunduğu, tarafların aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak birbirlerini şikayet ettikleri, işbu davamıza konu olaya açıkça yer verilmediği ve soruşturma evrakından yararlanılabilecek bir bilginin bulunmadığı anlaşılmıştır. Yine ilk derece mahkemesi tarafından taraflarla ilgili olabileceği nedeniyle celp edilip incelenen Bakırköy 52.Adliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/868 Esas sayılı dava dosyasının “Tehdit ve Hakaret” suçuna ilişkin olduğu, davamızın taraflarının anılan dosyada tanık olarak gösterildiği ve dosya içeriğinin davamız konusuyla ilgili olmadığı anlaşılmıştır. Davacı “Davalı …’den aldığı borca karşılık tek bono ile borçlandığını, davalının bononun kaybolduğunu beyan ederek kendisini yanıltarak aynı miktarlı ikinci bono aldığını, davalıya olan 400.000,00 TL borcunu ödeyerek bonoyu aldığını, takibe konulan bononun ilk verdiği ve kaybolduğu belirtilen bono olduğunu.” beyan etmesine rağmen, bono bedelini ödediğine ve bonoyu iade aldığına ilişkin hiçbir delil sunmamıştır. Ödeme iddiasının kesin delille ispatı zorunlu olduğundan, davacının ödeme iddiasının da ispatlanamadığının kabulü zorunludur. Tüm bu açıklamalar ışığında; ilk derece mahkemesi tarafından davacının davasını ispat edemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetli olduğundan davacı vckilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yargılaması yönünden davacıdan alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/07/2022