Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1314 E. 2022/1511 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1314 Esas
KARAR NO: 2022/1511 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2017/688 E. – 2019/468 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle, müvekkili şirketin ABD menşeli, elektronik oyunlar, programlama ve buluş seti sektöründe tüm dünyada faaliyet gösteren tanınmış bir firma olduğunu, elektronik oyun araçları … ismi ile 2012 yılından bu yana internet üzerinde Türkiye ve tüm dünyada satıldığını, … ve … markalı oyun kitleri herhangi bir iletken nesnenin dokunmatik bir yüzeye çevrilmesini sağladığını, müvekkilinin yarattığı elektronik oyun araçlarını 21. Yüzyıl için geliştirilmiş çocuklardan mühendislere kadar nerdeyse herkes için farklı şekillerde kullanılabilecek bir icat olarak tanımlandığını, … ve … markalı ürünlerin http://…com, uzantılı internet sitesi ile birlikte tüm dünyada sıkça kullanılan www…com, www…com gibi global alışveriş siteleri ve özellikle elektronik ürünler satan mağazaların internet siteleri aracılığı ile dünya çapında tüketicilere sunulduğunu, müvekkilinin “…” ibareli marka ve logosunun dünya çapında birçok ülkede tescilinin bulunduğunu, tüm bu tescillerin başvuru ve tescil tarihlerinin itiraza konu markanın başvuru tarihinden önce olduğunu, müvekkilinin öncelikli hak sahibi olduğunu, müvekkilinin 2012 yılından bu yana söz konusu ürünleri Türkiye’de de sattığını ve … markası altında ticari faaliyetlerini yürüttüğünü ve 28.sınıfta tescilli olduğunu, müvekkili şirkete ait tescilli markanın benzerini aynı sektörde faaliyet gösteren davalı tarafından “…” ibaresi ile tescil ettirmesinin kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin markasının bilinirliğinden haksız yarar sağlama niyetinde olduğunu, davalıya ait https://…com.tr uzantılı web sitesinde müvekkiline ait … markası ile iltibas yaratılmak suretiyle bazı ürünler ve projelerde … ibaresinin sıkça kullanıldığını, müvekkili şirkete ait … markasının benzerinin aynı sektörde faaliyet gösteren davalı tarafından … ibaresi ile tescil ettirilmesinin kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin 2012 yılından itibaren kullanmaya başladığı markanın ilk tescilinin 2013 yılında ABD’de olduğunu, ardından Çin vb. ülkelerde Nice 9 ve 28 sınıflarda tesciller gerçekleştirdiğini müvekkilinin markasının Türk ve Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil edilen … markasından çok daha önce kullanılmaya başlandığını ve uluslar arası boyutta tescil edildiğini, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Madde 25’te yer alan madde 6 atfı ile kötü niyetli tescil bir hükümsüzlük nedeni olduğunu bu nedenle fantezi bir ibareden oluşan … markasının haklı bir neden olmaksızın aynı sektörde faaliyet gösteren başvuru sahibi tarafından … ibaresi ile tescil edilmesinin açıkça kötü niyetli olduğunu, davalıya ait www…com.tr web sitesinde müvekkiline ait … markası ile iltibas yaratmak suretiyle bazı ürünler ve projelerde … ibaresinin sıkça kullanıldığını, … motor eklentisi … Platform adaptörü … tekerlek gibi ibarelerin kullanıldığım, davalının bu tescilinin tesadüf olarak açıklanamayacağını hükümsüz kılınması ve sicilden terkini gerektiğini, müvekkilinin … markasını yaratıp tescil edip kullanmaya başlayan ilk firma olduğunu, nice 9 ve 28 sınıflar için ayırt edicilik kazandığını, müvekkilinin markasının Paris Sözleşmesi 1. Mükerrer 6. Maddesi ile SMK 6/4 maddesi kapsamında tanınmış marka olduğunu, ayırt edici ve çekici gücünün başka markalarda kullanılmasının markanın itibarının azalmasına neden olduğunu, davalı yana ait www…com.tr alan adının müvekkili şirketin markalan ile iltibas yarattığını belirtmiş Türk patent nezdinde 15.02.2015 koruma ve 09.05.2017 tescil tarihli … ibareli … numarası ile tescilli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkini ile davalının www…com.tr sitesine erişimin engellenmesine ve alan adının iptaline karar verilerek yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde;dava konusu marka olan … ibaresinin “…” şeklindeki açılımın kısaltması olduğunu, müvekkilinin marka adının isimle bağlantılı olarak manyetik eneıji kullanılarak elektronik yapbozlar yapmaya başladığını, söz konusu ürünlerin davacı ürünleri benzerliği bulunmadığını tamamen farklı şekilde enerji ve iletkenler kullanılarak üretildiğini, mıknatıs yapbozlar kullanılarak oluşturulan ürünlerin davacının ürünleri ile benzerliği bulunmadığını, birbirinden farklı ürünler olup karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığını, kötü niyetli tescilin bulunmadığını, davacının tanınmışlığından faydalanılmadığını, başvuruya yapılan itirazın red gerekçesinde de kötü niyeti ve tanınmışlıktan faydalanma faaliyetleri bulunmadığının tespit olunduğunu, müvekkilinin davacıya ait yurt dışındaki … tescillerinden haberi olmadığını, davalının Türkiye’deki satış rakamları ve ilk tescilinin 2013 yılında Amerika’da olması nedeniyle bu tescilin müvekkili tarafından bilinmiyor olmasının kötü niyet olarak değerlendirilemeyeceğini, davacı ile müvekkilinin tescili arasında 15 ay olduğunu, bu sürenin tanınmışlık iddiası için kısa bir süre olduğunu, TPE’nin itirazın reddine dair verdiği kararın kötü niyetin bulunmadığının açık ispatı olduğunu, ayrıca davacının Türkiye’de tescilinin bulunmamasının kötü niyet iddialarının reddini gerektirdiğini, Türkiye’deki satış rakamlarının azlığının ve Türkiye’de tescilinin bulunmamasının kötü niyet iddialarının reddini gerektirdiğini, müvekkiline ait ürünlerin davacı ürünlerinden farklı bulunduğunu, ürünler ve kulanım alanlarının birbirinden bağımsız olup iltibasa yer vermediğini, müvekkilinin kendi dalında ödüller aldığını Türkiye’de geniş çaplı tanınmışlık elde ettiğini belirtmiş davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14.11.2019 tarihli 2017/688 E. – 2019/468 K. sayılı kararıyla; “…davacı markasının tanınmış marka olmadığı,…davacının yurt dışında mukim, elektronik oyunlar, programlama ve buluş seti sektöründe dünyanın değişik ülkelerinde faaliyet gösteren bir firma olduğu, davacının ürettiği elektronik oyun araçlarını 2012 yılından bu yana internet üzerinde Türkiye ve tüm dünyada “…” ve “…” markaları ile piyasaya sunduğu, her ne kadar davacının ülkemizde marka tescili mevcut değil ise de “…” ibareli marka ve logosunun dünya çapında birçok ülkede tescilinin bulunduğu, davacıya ait markaların dosyaya sunulan delillerden ve yukarıda izahı yapılan fikri mülkiyet kriterleri kapsamında tanınmış marka olarak kabulü mümkün değil ise de davalının davacının hak sahibi olduğunu bildiği markayı, birebir içerir şekilde aynı faaliyet alanında tescil ettirmesinin, deliller arasında yer alan röportaj ve davalının tacir sıfatı gözetildiğinde kötü niyetli olduğunun kabulünün gerektiği, davacının kötü niyetli tescile dayalı hükümsüzlük talebinin izahı yapılan mevzuat kapsamında sübut bulduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne, yine meşru bir bağlantısı ve hak sahipliği olmaksızın, kötü niyetli marka tesciline dayalı oluşturulan davalıya ait “https://…com.tr” adlı siteye erişimin engellenmesine, alan adının iptaline” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacı markası ile müvekkilinin markası arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin markasının yazılışı ile aynı şekilde … olarak okunduğunu, açılımının “…” şeklinde olduğunu, yazılımı aynı ise de sessel ve işitsel anlamda davacı markası ile alakasının bulunmadığını, taraf markalarına ait ürünlerin aynı marka sınıfını temsil ediyorsa da birbiriyle alakasız şekilde çalıştıklarını, davacı ürünlerinin Türkiye’deki satış rakamlarının düşük olması nedeniyle karıştırma ihtimali bulunmadığını. -Mahkeme kararında röportajdan bahsedilerek dayanak yapılmışsa da, beyanların ikrar olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin mühendis olması nedeniyle bu alanda donanıma sahip olduğunu, röportajın çarpıtıldığını. -Mahkemenin kötüniyet değerlendirmesinin de yanlış olduğunu, müvekkilinin hiçbir şekilde davacının adını zikretmediğini, videonun davanın kabulü için yeterli olmadığını. -TPE tarafından da kötüniyet iddiasının reddedildiğini. -Karara dayalı olarak verilen erişim engeli kararının hatalı olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, tedbir kararının kaldırılmasını, davanın reddini talep ettiklerini beyan etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesine cevabında, mahkeme kararının müvekkilinin sahibi olduğu ve bilinen markanın, davalı tarafça aynı içerik ile aynı faaliyet alanında tescil edildiğini delilleri ile tespit ettiğini, davalının müvekkilinin markasını kopyaladığını, yazılımın aynısı olduğunu ikrar ettiğini, müvekkilinin markasının Türkiye’de tescil edilmemiş olmasından faydalandığını, müvekkilinin markasının benzer mallara ilişkin tescil edilmesinin tesadüf olamayacağını, kötüniyetli tescilin SMK 25/6. Madde atfı ile hükümsüzlük nedeni olduğunu, müvekkilinin markasının 2012 yılından itibaren dünyanın pek çok ülkesinde satışa sunulduğunu, satış rakamları listesinin mübrez olduğunu, markayı ilk kullanan ve ona ayırt edicilik kazandıran kişinin markanın gerçek hak sahibi olarak kabul edilmesi gerektiğini beyanla, istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: İlk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden alınan raporda; dosya kapsamında yer alan deliller nazara alındığında davacı markasının tanınmış marka olmadığı, davacının Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı, davacının 12 adet uluslararası marka tescilinin bulunduğu (en eski tarihlileri 25/01/2013 Başvuru ve 01 Ekim 2013 ABD Patent Ofisi tescili,22/08/2014 başvuru tarihli ABD Patent Ofisi 28. Sınıftaki tescilleri…), dosyaya sunulan yabancı basında çıkan haberlerden davacının sektörde 2012 yılından beri var olduğunun anlaşıldığı, davacı markasının Türkiye’de kullanıldığına dair dava dosyasında fatura vb delil bulunmuyorsa da, markanın internet üzerinden kullanımı ve ürün satışı, alan adı olarak kullanılması ve farklı internet siteleri üzerinde de Türkiye’ye satış yapılmasının kullanım dahilinde olduğunu göstereceğini,…dosya içerisindeki CD içerisinde yer alan davalının şahsen katıldığı … isimli yarışmadaki açıklamalarda davalının markayı “…” şeklinde telaffuz etmesi, “Amerika’da benzer projelerin olduğunun beyanı, diğer videoda yer alan … röportajında davalının “dünyadaki örneklere bakıp literatür araştırması yaptıklarını” beyan etmesi karşısında davalının davacı markasından haberdar olmamasının düşünülemeyeceğini, markalar arasında sessel, görsel, işitsel ve sınıf olarak benzerlik bulunduğunu,….davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli 15/02/2015 koruma ve 09/05/2017 tescil tarihli … numarası ile tescil edilen “…” ibareli markanın tescil edildiği tüm emtialar için hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, www…com.tr alan adının iptali koşullarının oluştuğu, hususlarında görüş bildirdikleri görülmüştür.Dosya içerisinde bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde; … tescil nolu “…” ibareli markanın 28.sınıf emtialarında 15/02/2015 tarihinde tescil edildiği ve … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Davacı adına … ibareli 09 ve 28. Sınıflarda uluslararası marka tescil belge örnekleri sunulmuştur.
G E R E K Ç E: Marka hükümsüzlüğü ve terkini ile www…com.tr alan adlı siteye erişimin engellenmesi ve alan adının iptali talepli davada ilk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Amerika’da yerleşik davacı şirketin Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı, uluslararası tescil belge örneklerinin ibraz edildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacı markasının tanınmışlığının ispatlanamadığının beyan edildiği, mahkemenin kabulünün de bu yönde olduğu ancak davalı tarafın marka tescilinin ve alan adının kötüniyetli olduğu gerekçesiyle hükümsüzlük kararı verildiği anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte olan 6769 sayılı SMK 3. madde uyarınca marka koruması tescille elde edilir, tescil ve korumada ülkesellik ilkesi geçerlidir. Ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka sayılabilmesi için Türkiye’de ilgili sektördeki kişilerin geneli bakımından tanınmış olduğu ispat edilmelidir.Davacı tarafın Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı, markanın Türkiye’de davacının marka tescil başvurusundan önce kullanıldığına dair delil ibraz edilmediği görülmüştür. Dosyaya davacı tarafından ibraz edilen satış listesi tek taraflı olarak düzenlenmiş olup, fatira ve ihracat belgeleri sunulmamıştır. İnternet sitesi çıktıları markanın Türkiye’de tescilsiz kullanıldığını ispat yönünden yeterli olmayıp aksi yöndeki bilirkişi raporu ile mahkeme gerekçesine katılmak mümkün değildir. Bu durumda davacının Türkiye ‘de üstün ve öncelikli hakka sahip olduğundan bahsedilemeyecektir. Davacı taraf davalı marka tescilinden önce markayı Türkiye’de kullandığını ispatlayamamışsa da; davalı markasının kötüniyetle tescil edilip edilmediğinin incelenmesi gerekmiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde davacı markasının dünyanın birçok ülkesinde tescilli olduğu, davalının davacının hak sahibi olduğunu bildiği markayı birebir içerir şekilde aynı faaliyet alanında tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğunun açıklandığı ve delil olarak davalının verdiği röportaja dayanıldığı anlaşılmıştır. Davalının şahsen katıldığı … isimli yarışmadaki açıklamalarda sunucunun markayı okunduğu şekli ile … şeklinde telaffuz etmesi, davalının ise markayı “…” şeklinde telaffuz etmesi, yine davalının “Amerika’da benzer projelerin olduğuna” dair beyanı, diğer videoda yer alan … röportajında davalının “dünyadaki örneklere bakıp literatür araştırması yaptıklarını” beyan etmesi, hatta davalının tescilden önce, davacı markasından haberdar olması tek başına kötüniyetli olduğunu göstermemektedir. Marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle markadan doğan hakların kötüye kullanılması amacıyla yapılan marka tescili, kötü niyetli marka tescili olarak kabul edilmektedir. Hangi şekilde yapılan marka başvurularının kötü niyetle yapılmış sayılacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmayıp, her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılmalıdır. Bununla birlikte uygulamada ve öğretide, kendisine duyulan güveni kötüye kullanan kişilerin başvurusu, markayı kullanmak amacıyla değil başkalarının ticaretine engel olmak amacıyla, başkalarından para koparma veya şantaj yapma amacıyla yapılan başvurular kötü niyetli marka başvuruları olarak kabul edilmektedir. Davalının markasını bu niyetlerle tescil ettirdiği iddia ve ispat edilememiştir. Bu durumda mahkemece marka hükümsüzlüğü ve alan adı iptali, erişimin engellenmesi taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, ancak mahkemece tensiple markanın devrinin önlenmesi yönünde tedbir kararı verildiği, bu tedbire yönelik istinaf sebebi ileri sürülmediği, hükümle birlikte erişimin engellenmesine ilişkin tedbir kararı verilmediği anlaşılmakla, tedbire yönelik istinaf talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE,2-İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14.11.2019 tarihli 2017/688 E. – 2019/468 K. sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-DAVANIN REDDİNE,4-İlk derece mahkemesince hükümle birlikte tedbir kararı verilmediğinden tedbire yönelik istinaf talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,5- İlk derece yargılaması yönünden;- Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile eksik alınan 49,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,-Davacı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına-Davalı tarafça masraf yapılmadığından karar verilmesine yer olmadığına,-Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine hüküm tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T.’ne göre 15.000 TL maktu vekalet ücreti taktirine, davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine, 6-İstinaf yargılaması yönünden; -Davalı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine,-İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı, ile 32,50 TL tebligat ve posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,7-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 22/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.