Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1174 E. 2022/1080 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1174 Esas
KARAR NO: 2022/1080 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI: 2018/159 E. – 2019/1135 K.
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadaki hesabından 87.500,00 TL nin 17/11/2017 günü müvekkilinin bilgisi dışında internet yolu ile yapılan işlemler neticesinde kötü niyetli 3. Kişiler tarafından çekildiğini, davalı bankanın bu durumdan sorumlu olduğunu, bu sebeple davalı yana başvuru yaparak ferileri ile birlikte bu tutarın hesabına yatırılmasını talep ettiğini, davalı bankanın internet işlemleri için kullanılan telefon hattınında cuma günü yanı olay günü kullanım dışı olduğunu, müvekkilinin pazartesi günü durumu fark ederek bildirdiğini, bu durumun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 2017/174188 soruşturma numarasıyla soruşturmaya başlandığını, davalı bankanın başvuruya kayıtsız kalması üzerine, Kadıköy … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarname yollanarak talepte bulunduklarını, bu ihtara da cevap verilmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası üzerinden davalı aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ederek durdurduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının belirttiği banka işlemlerini yaptığı iddia olunan telefonun olay sonrası aramalarda şirketteki çalışanlarca kullanıldığının tespit edildiğini, özellikle şirketin internet bankacılığının yapıldığı telefonun birçok kişi tarafından kullanılmasının davacının ağır kusuru olduğunu, davanın …’e ihbar edilerek bu hattın tüm görüşme dökümlerinin çıkartılmasını, davacının hesabındaki paranın aktarımı esnasında banka personeli tarafından anne kızlık soyadının sorulduğunu, kötü niyetli 3. Kişilerin bu soyadının tamamını söyleyerek güvenlik duvarını aştığını, dolayısıyla davacının anne kızlık soyadını 3. Kişilere söyleyerek ağır kusur işlediğini, dolasıyla davacının kendi kusuru sonucu meydana gelen olayda müvekkilinin sorumlu olmadığını davanın reddine karar verilmesini, takibin iptalini, davanın …’e ihbarını, davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; ” taraflar arasında kendine özgü vadeli mevduat sözleşmesi söz konusu olduğu, davacının … nolu telefonu kullandığı, 17/11/2017 tarihinde davacının tasarruf mevduatı hesabından internet bankacılığı hesabından vadesiz mevduat hesabına para aktarıldığı, daha sonra dava dışı …’ın hesabına 87.500,00 TL para aktarılmış olduğu ve zararın bu şekilde doğduğu, davacı tarafından İstanbul CBS ‘ye suç duyurusunda bulunulduğu, davalı bankaya ihtarname gönderildiği, çekilen paranın ödenmesinin talep edildiği görülmüş olup, bilirkişi raporunda açıklanan BDDK ‘nin dinamik şifre ye ilişkin kararı ve uygulanma usulü, davacı hesap sahibinin ve bankanın müterafik kusurları olup olmadığına ilişkin değerlendirmeler kapsamında davacı bankanın sim kartın blokesi öncesi ve sonrası 3 günlük döneme ilişkin yapılan ve çözümü yapılan görüşme kayıtları içeriğinden şüphe duyması gerektiği, BDDK tebliğ hükmü gereği sim kart değişikliğinde bloke uygulaması işlemlerinde kusurlu olduğu, tek seferlik şifre ve e imza kullanımının mecbur tutulması gerektiği bankanın güvenlik önlemlerinde yetersiz kaldığı ve davacının zararından sorumlu olduğu” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 3.kişiler tarafından davacının kullanmakta olduğu sim kartın ihbar olunan şirket nezdinde değiştirilmesi ve davacıda bulunan sim kartın bloke edilmesi sonrası 17/11/2017 günü internet bankacılığı yoluyla davacının hesabından 87.500-TL nin EFT ile başka bir kişiye gönderildiğini, uyuşmazlığın bu haliyle yargılamayı gerektirdiğini dolayısıyla icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini, Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğunu ayrıca mahkemenin hatalı tespitler içeren eksik incelemeye dayalı raporu hükme esas aldığını, davacının sadece şirket adına bankacılık işlerinde kullanıldığını beyan ettiği telefon hattını birden fazla kişi tarafından kullanıldığı, bu durumun güvenlik zafiyeti meydana getirdiği dolayısıyla davacının da kusurunun bulunduğunu ancak mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, EFT işleminin temelinde ihbar olunan şirket tarafından davacıya ait sim kartın 3.kişilerce değiştirilmesi, davacının zilyetliğindeki kartın bloke edilmesi ve bu hususun aynı gün davacı tarafça ihbar olunan şirkete bildirilmesine rağmen hiçbir önlem alınmadığını ancak bu durumun ne bilirkişi ne de mahkemece dikkate değer görülmediğini, davacının bankaya hiçbir bildirimde bulunmadığını ancak 3 gün sonra şubeye gelerek durumu bildirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının doğduğunu iddia ettiği bu zararda açıkça kusurlu olduğunu, bilirkişi raporunda davalı banka tarafından tek kullanımlık dinamik şifre sisteminin kullanıldığının belirtilmesine rağmen sim kart blokesinin kaldırılması işleminin sadece davacı tarafından bilinebilecek anne kızlık soyadı bilgisinin davacı tarafından paylaşılması neticesinde gerçekleştirilmiş olması karşısında müvekkili bankanın kusurlu sayılmasının çelişki oluşturduğunu, yine bilirkişinin e-imza kullanımını internet bankacılığı hizmetinde müvekkili tarafından zorunlu hale getirilmediğinden bahisle müvekkili bankanın kusurlu olduğunun kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu şekildeki bir uygulamanın bankacılık sektöründe yaygın olmadığını bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine toplam 88.247,95-TL nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Davanın … Hizmetleri A.Ş ye ihbar edildiği, ihbar olunan vekilinin mahkemeye göndermiş olduğu beyan dilekçesinde, dava konusu uyuşmazlıkta müvekkilinin herhangi bir kusuru ve hukuki sorumluluğunun bulunmadığının bildirildiği görülmüştür. 25/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda; Yapılan inceleme sonucunda, taraflar arasında kendine özgü vadeli mevduat sözleşmesi söz konusu olduğu (TBK m. 386, 570), tüketim ödüncü sözleşmesine ilişkin TBK m. 386 uyarınca, bankanın mevduat olarak yatırılan paranın mülkiyetini kazandığı, TBK m. 570 uyarınca misli şeyleri saklayan saklayanın saklama sırasında oluşacak hasara katlanması gerektiği, ancak davacı müşterinin kusurlu ve hukuka aykırı eylemi ile zararın doğmasına neden olduğu ispatlanırsa bu halde kusur oranında hasar bedeline katlanmaktan kurtulacağı, dosya kapsamında bu yönde bir belgeye rastlanmadığı, davalı bankanın uyuşmazlığın dayandığı olayın meydana gelmesinde internette işlem yapan kişinin kendi mudisi olup olmadığını bilememesi veya ayırt edememesi gibi bir kısım teknolojik ve alt yapı eksikliklerinin olayın oluşmasına sebep olduğu, takdiri sayın Mahkemeye ait olmak üzere, davalı banka TEK KULLANIMLILIK ŞİFRE UYGULAMA SİSTEMİNİ (Altın anahtar vs. gibi adlar altında) her ne kadar zorunlu kılmış ise de, açıklanan nedenle bunun cep şifre uygulamasında sıhhatli olmadığı gibi 3.kişiler bu uygulamanın zaafiyetinden yararlanıp, tek kullanımlık şifrenin gerçek mudi dışında 3. Kişilere gönderilmesine zemin hazırladığı için artık güvenli bir uygulama yöntemi olmadığı, bunun yerine ELEKTRONİK İMZAYI ZORUNLU kılmaması nedeniyle mezkur olayda davalı bankanın güvenli işlem yapılması konusundaki objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmediği, davacının takip tarihi itibariyle alacakları; Anapara…. 87.500,00 İşlemiş faiz. 747,95 TL toplam alacak: 88.247,95 TL’dir. Sayın Mahkemece raporun benimsenmesi halinde, TAKİP TARİHİNDEN itibaren asıl alacak tutarı 87.500,00 TL’sı 3095 sayılı yasanın 2/2. m. hükmü uyarınca yıllık %9.75 ve değişen oranlarda basit usulde işleyecek AVANS faiz ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiği ifade edilebilir.” yolunda görüş bildirilmiştir. Dava dosyasına konuyla ilgili müşteri hizmetleriyle yapıldığı belirtilen görüşme kaydına ilişkin CD’nin metin haline dönüştürülmesi için bilirkişiden rapor alındığı, buna göre bir adet CD’deki 11 adet içeriğin dökümünün yapıldığı görülmüştür.
G E R E K Ç E: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan bankacılık işleminden kaynaklanan zararının tazmini için başlatılan takibe itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalı bankadaki hesabından bilgisi dışında internet yoluyla yapılan işlemler sonucu 87.500,00 TL paranın çekildiği iddia etmiş, davalı taraf ise olayda davacının ağır kusurunun bulunduğunu, davalıya bir kusur yüklenemeyeceğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davacının, davalı bankada bulunan tasarruf mevduatı hesabından 17.11.2017 tarihinde internet bankacılığı üzerinden 87.500 TL’nin dava dışı …’ın hesabına EFT yoluyla havale edildiği anlaşılmıştır. Somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, alınan bilirkişi raporu içeriği de gözetildiğinde davacının hesap hareketlerinin 35-40 TL’yi geçmeyecek şekilde olduğu, davalı bankanın dava konusu miktar gözetildiğinde bu durumu şüpheli olarak değerlendirmesi gerektiği, davalı bankanın en son teknolojik gelişmelerden yararlanmak suretiyle alması gereken güvenlik tedbirlerinin tümünü almadığı, bundan dolayı sisteminde güvenlik zaafiyeti oluştuğu anlaşılmaktadır. Bankalar, güven kuruluşları olup objektif özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden doğan hafif kusurlardan dahi sorumludurlar. Ayrıca davacının, kişisel bilgileri paylaştığı yada ihmali sonucu üçüncü kişilerin öğrenmesinde kusuru bulunduğu hususu davalı tarafça da kanıtlanamamıştır. Öte yandan, dava konusu alacak bankacılık işleminden kaynaklanmakta olup, likit nitelikte bulunduğundan icra inkâr tazminatına hükmedilmesi de isabetlidir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca, usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 6.028,21 TL nispi harçtan, peşin alınan 1.510,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.518,21 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 15/06/2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.