Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1138 E. 2020/1254 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1138 Esas
KARAR NO : 2020/1254 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2019
NUMARASI : 2019/297 E., 2019/943 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı firmaya 30/09/2019 keşide tarihli, …. San. Ve Tic. AS. olan 30.000,00 TL bedelli …. San. Tic. Ltd. Şti. olan … İzmit Şubesine ait çeki ciro ederek verdiğini, ticari gelenekteki adıyla çeki kırdırdığını, bu çeke karşılık da davalı firmadan 23/210,00 TL para aldığını, davacının davalı firmaya 30.000,00 TL borcu 30/09/2019 tarihinde muaccel olacak bir borç olduğunu, davalı firmanın davacıya Beyoğlu …. Noterliğinin 15/05/2019 tarihli, … yevmiye nolu ihtarname ile ihtar çektiğini, ihtarnamede özetle davacının verdiği çeklerin merkez bankası kayıtlarında karşılıksız çıktığından bahisle davacıdan çek bedelini talep ettiğini, aynı gün 13/05/2019 vade tarihli, 100.000,00 TL bedelli, 27/03/2019 keşide tarihli bono şeklinde bir düzenleme yaparak davacı bono imzalamış ve vade tarihi de geçmiş gibi sahte bir bono tanzim ederek davacı aleyhine icraya konu takibi yaptığını, davacının belirtilen çek dışında davalı firmaya hiç bir borcu bulunmadığını, çeklerinin vadeli olması sebebiyle davacı 28 Mart 2019 tarihinde söz konusu çeki davalı firmaya kırdırttığını, kırdırdığı tarihte çekin ödenmesine 6 ay 2 gün süre kaldığını,6 ay 2 günlük vadeye karşılık 6.790,00 TL çekin bedelinden düşme yaparak davacıdan 30.000,00 TL çeke karşılık 23.210,00 TL tutarında para istediğini, 6.790,00 TL kesinti yaptığı için 30 Eylül 2019 tarihine kadar olan alacağını peşinen almış olduğunu belirterek İstanbul …. İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına davalı tarafa borçlu olmadığımızın tespitine, takibin iptaline, takibin dava sonuna kadar durdurulmasına, haksız işlemden dolayı %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu icra takibine konu senet müşterisi olan davacı ile davalı şirket arasında 27/03/2019 tarihinde faktoring sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmeye ilişkin davalı şirkete tevdi edilen 13/05/2019 vadeli, 27/03/2019 tanzim tarihli 100.000,00 TL bedelli senetin ödenmemiş 30.000,00 TL’si nedeniyle Mahkememizin 2019/795 D.iş sayılı kararıyla ihtiyati haciz kararı alınarak İstanbul ….İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosya üzerinden borçlular aleyhine icra takibi başlatıldığını, davacı tarafın alınan ihtiyati haciz kararına itirazlarının olmadığını, davacının henüz vadesi dahi gelmemiş olan çekten dolayı borçlu bulunmadığını ileri sürdüğünü, davacıya 15/05/2019 tarihli hesap kat ihtarnamesi ile ihtarda bulunulmasına rağmen ihtarnameye karşı da herhangi bir itirazda bulunulmadığını, davalının faktoring faaliyetlerine ilişkin yönetmeliğe uygun hareket etmiş olmakla davacı tarafın itirazlarında haksız olduğunu, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine, %20’den az olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın %10’u oranında para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince; “7155 sayılı Kanun’un 20. Maddesi ile eklenen 6102 Sayılı Kanun’un 5/A maddesi uyarınca “bu Kanunun (TTK) 4. Maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı” olarak düzenlendiği, söz konusu düzenlemenin dava şartı olması nedeniyle uygulamasının zorunlu olduğu, aynı yasanın 23. Maddesi ile 6325 sayılı kanuna eklenen 18/A maddesi uyarınca dava şartı olan arabuluculukta davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın aslını yada arabulucu tarafından onaylanmış örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olup, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya son tutanağın bir haftalık kesin süre içerisinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddine karar verileceği ihtarını içeren davetiye gönderileceğinin düzenlendiği, söz konusu kanunun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe girdiği, davanın ise 21/05/2019 tarihinde açıldığı ve arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı, aynı yasanın 18/A-2 fıkrası son cümlesi uyarınca, arabulucuya başvurulmadan dava açılmadığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceğinin düzenlendiği görülmekle, davacı tarafından açılan davanın konusu esas itibariyle bir miktar paranın ödenmesi/ödenmemesi olan alacağın bulunmadığına yönelik menfi tespit davasında davadan önce zorunlu arabuluculuğa gidilmemiş olduğu” gerekçesiyle davacının davasının davadan önce zorunlu arabulucuğa gidilmemiş olması nedeniyle dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde menfi tespit davasının zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı nedenle kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava menfi tespit isteminden ibarettir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Uyuşmazlık; arabulucuk dava şartının iş bu dava yönünden uygulanıp, uygulanamayacağının tespitine ilişkindir.01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Kanun’un 5/A. maddesinde “dava şartı olarak arabuluculuk” başlığı ile; “Bu Kanun’un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” şeklinde düzenleme yapılmıştır. TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir.Kanun koyucu zorunlu arabuluculuğa tabi ticari davaları belirlerken konusunun alacak ve tazminat olan davalar olması gerektiğini özellikle vurgulamıştır. Bu nedenle menfi tespit davası niteliği gereği bir olumsuz durumun tespiti istemine ilişkindir. Bir miktar paranın ödenmesi veya tazminat talebi yoktur. Bu dava davalı açısından bir alacağın tahsili davasıdır demek de doğru bir yaklaşım değildir. Nasıl ki alacak davasına davalı açısından bu bir menfi tespit talebidir diyemiyorsak; menfi tespit davasında da davalı açısından bu bir alacak davasıdır nitelendirmesi yapamayız. Bir hukuki durumun savunulması ile dava edilmesi birbirinden farklı kavramlardır.Kaldı ki Yargıtay 19. Hukuk Dairesi de ESAS NO: 2020/85 KARAR NO : 2020/454 KARAR TARİHİ : 13.02.2020 olan BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ HUKUK DAİRELERİ’NİN KESİN NİTELİKTEKİ KARARLARI ARASINDAKİ UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİNE YÖNELİK KARAR ile “….Kanun maddesinin metni ve gerekçesi bu kadar açık ve net olup zorlamayla da olsa genişletici bir yorum yapılmasına elverişli değildir. Zaten ileri ve özgürlükçü hukuk düzenlerinde zorunlu ve emredici kuralların dar yorumlanması esastır. Hal böyle olunca, yukarıda mahiyeti açıklanan menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nun 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi sayısız hukuki sakıncalara da neden olacaktır….” denilerek uyuşmazlık hakkında bağlayıcı karar vermiştir.Mahkememizin de uygulaması baştan itibaren aynı görüş doğrultusundadır.Bu nedenle ; eldeki dava kambiyo senedi hakkında bir borçlu bulunmadığnıın tespiti olmakla zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığından ilk derece mahkemesinin kararı yerinde görülmediğinden istinaf başvurusun kabulü ile kararın kaldırılmasına ve yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-4 ve 1/a/6 maddesi gereğince KABULÜNE ; İlk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA ; Yargılama yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 2-Davacı yanca yatırılan 54,40 TL peşin harcın talebi halinde davacı yana iade edilmesin 3- Davacı yanca yapılan istinaf yargılama gideri olan başvuru harcı gideri 148,60 TL, istinaf talebinin tebligatı gideri 5,5 TL, posta gideri 23,50 TL ki toplam 177,60 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine 4- Duruşmasız olarak inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a-4 ve 1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/07/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.