Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1135 E. 2020/1162 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1135 Esas
KARAR NO : 2020/1162
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/397
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarımın Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, tescilli tasarımlar olan 2013/03788, 2016/07893 ve 2018/07750 numaralı tasarım belgelerinin ve bu belgeden doğan hakların üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi, lisans ve benzeri işlemlere konu edilmemesi yönünden TPE kayıtlarına ve siciline ihtiyati tedbir kararı verilmesini, ayrıca davalı şirketin dava konusu taş desenli tasarımlarında ilk, gerçek ve üstün hak sahibi olmaması, 1950 yılından bu yana dünyanın farklı yerlerinde kamuya sunulmuş olması, davalının davacı adresinde tespit yaptırması, satış yaptığı firmalara ihtarnameler göndermesi ve tespit yaptırmaya devam etmesi nedeniyle davalı şirketin ortaklarının işbu dava konusu tescilli ve tescilsiz tasarımlardan ve tasarım belgesinden doğan hakların davacıya karşı ileri sürülmesinin önlenmesi, durdurulması yönünde teminatsız ve teminatlı olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu tasarımların yenilik ve ayırt edicilik şartları taşımaması nedeniyle hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının sektörde kendisine ait hiçbir ürünü olmayan müvekkiline ait ürünleri birebir kopyalayarak üretim yapan haksız kazanç peşinde olan kötüniyetli taraf olduğu, dava konusu tasarımların yenilik ve ayırt edicilik niteliklerinin haiz olduğu, davacının aksi yöndeki tüm iddialarının afaki ve gerçeklerden uzak bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, 05/12/2019 tarihli ara karar ile “1-Davacı vekilinin tescilli olduğu belirtilen tasarımlar yönünden; İHTİYATİ TEDBİR TALEBİN KISMEN KABULÜ ile Dava konusu … ve … Numaralı Tasarım belgeleri tescil belgeleri davalı adına tescilli ise dava sonuçlanıncaya kadar 3.kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir konulmasına, davalının dava konusu tasarımı devretmek için ciddi bir girişimde bulunması, müşteri bulduğunu veya ekonomik zararının bulunduğunu ileri sürerek bu konuda delil ibraz etmesi halinde bu hususun tekrar ele alınmasına, bu hususta TPMK’ya müzekkere yazılmasına,2-Davalının 2013/03788, 2016/07893 ve 2018/07750 Numaralı Tasarım belgelerinden doğan hakların dava kesinleşinceye kadar davacıya karşı kullanılmasının önlenmesi için takdiren 50.000,00 TL teminat karşılığında TEDBİR KONULMASINA, 3-Dava konusu 2013/03788, 2016/07893 ve 2018/07750 Numaralı Tasarım belgelerinin lisans veya benzeri işlemlere konu edilmemesi yönündeki ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE,” karar verilmiş ayrıca 13/12/2019 tarihli ara karar ile “Davacı vekilinin tescilsiz olduğu belirtilen tasarımlar yönünden; İHTİYATİ TEDBİR TALEBİN KISMEN KABULÜ ile Davalının Tescilsiz tasarımlar olan … isimli tasarım, … isimli tasarım, … isimli tasarım, … isimli tasarım, … isimli tasarımları yönünden doğan hakların dava kesinleşinceye kadar davacıya karşı kullanılmasının önlenmesine yönünde İHTİYATİ TEDBİR kararı verilmesine, 2-Daha önce teminat yatırıldığından yeniden teminat takdirine yer olmadığına,3-Dava konusu Tescilsiz tasarımlar olan …isimli tasarım, … isimli tasarım, … isimli tasarım, … isimli tasarım, … isimli tasarımlar yönünden; dava süresince 3. kişilere devrinin önlenmesi hususunda markanın TPMK kaydına ihtiyati tedbir konulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin tasarımlar tescilsiz olduğundan REDDİNE, 4–Dava konusu Tescilsiz tasarımlar olan … isimli tasarım, ….. isimli tasarım, … isimli tasarım, … isimli tasarım, … isimli tasarımlar yönünden; belgelerinin lisans veya benzeri işlemlere konu edilmemesi yönündeki ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE” karar verilmiştir. Davalı vekilinin itirazı üzerine mahkemece 23/01/2020 tarihinde duruşma açılarak yapılan inceleme sonunda; Konya Cihanbeyli Asliye Hukuk mahkemesi’nin 2019/141 Talimat sayılı dosyasında alınan rapor içeriği gerekçe yapılarak tedbir kararlarına itirazın reddine karar verilmiş, davalı vekilinin işbu kararı istinaf ettiği, dairemizin 08/06/2020 tarih, 2020/938 Esas – 946 Karar sayılı ilamıyla davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Yargılama ilk derece mahkemesinde devam ettiği sırada davalı vekilince 16/03/2020 tarihli dilekçe sunulmuş, dilekçede özellikle mahkemenin gerekçe yaptığı Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/141 Talimat sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunu hazırlayan bilirkişilerin şikayet edildiği, Konya bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığı’nın bu bilirkişiler hakkında 24/02/2020 tarihli , 2020/2 Gündem, 2020/8 Karar Nolu kararıyla uyarma yaptırımı uygulanmasına karar verildiğini, Konya Bilirkişilik Bölge Kurulu’nun bilirkişilerin yasaya aykırı şekilde raporda hukuki görüş bildirdikleri için meslekten çıkarılmalarının gerektiği ve uyarma yaptırımı uygulanmasına karar verildiği, dolayısıyla tedbir kararının haksızlığının ortaya çıktığını ve diğer itiraz sebeplerini ileri sürerek mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının tümden kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece, 19/03/2020 tarihinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 396.maddesi uyarınca durum ve koşulların değişmesi halinde ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verilebileceği, dosya kapsamı itibariyle bilirkişiler hakkında verilen uyarma cezasının karar içeriğine göre rapordaki tespit ve görüşlere ilişkin olmadığı, ihtiyati tedbir koşullarında bir değişiklik bulunmadığı, HMK’nın 396.maddesindeki koşullar gerçekleşmediği gerekçeleriyle davalı vekilinin 05/12/2019 ve 13/12/2019 tarihli ihtiyati tedbir kararlarının HMK’nın 396.maddesi gereğince kaldırılması yönündeki talebinin reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; yaptıkları şikayet üzerine Konya Bilirkişilik Bölge Kurulu’nca ilgili bilirkişiler hakkında uyarma cezası verildiğini, ayrıca Konya C.Başsavcılığına yaptıkları suç duyurusu üzerine başlatılan hazırlık soruşturmasının devam ettiğini, Konya Bilirkişilik Bölge Kurulu kararında uyarma cezasının sebebinin açıkça rapordaki tespit ve görüşlere ilişkin olduğu, bu kararda ihtiyati tedbire dayanak yapılan bilirkişi raporunun yasaya aykırı düzenlendiğinin ve bilirkişiler hakkında ceza verildiğinin sabit olduğunun anlaşıldığını, buna göre ihtiyati tedbir kararlarının yasal dayanağının kalmadığını, HMK’nın 389/1 maddesi gereğince davacının haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerektiğini, mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilirken yaklaşık ispat koşulunun sağlandığı konusunda bilirkişi raporunu esas aldığını, dolayısıyla bu raporun davacının haklılığını kanıtlayacak geçerliliğinde bir rapor olmadığının anlaşıldığını, buna rağmen itirazlarının reddinin doğru olmadığını, bilirkişilerin kendilerine verilen görev ve yetkinin dışına çıkarak “hak sahipliği”, “yenilik”, “ayırt edicilik” ve “kamuya sunulma” vs hususlarda tespit ve değerlendirmelerde bulunduklarını, bilirkişilerin yetkilerini aştığını, özgünlük değerlendirmesi yapıldığını, raporda açıklanan araştırma yönteminin dava konusu ürünler için geçerli bir yöntem olmadığını, gerçeğe aykırı bir tespit yapıldığını, kalıplar üzerinde inceleme yapıldığına dair bir tespit ve değerlendirmenin olmadığını, haksız rekabet konusunda inceleme ve araştırma yapılmadığını, rapordaki bir kısım tespitlerin bilirkişilerin yetkilerini aştığını gösterdiğini, numune alınan tüm ürünlerin görsellerine raporda yer verilmediğini, buna rağmen mahkemenin raporu halen geçerli kabul ederek tedbir kararını kaldırmamasının kabul edilebilir olmadığını, ayrıca alınan bu talimat raporunun dosyadaki diğer raporlarla çelişkili olmasının raporun gerçeğe aykırı olduğunu, bir başka delili olduğunu, davacının hükümsüzlük davasını kötüniyetli olarak ikame ettiğini, müvekkilinin yasal haklarına tecavüz ettiğini, bu tecavüzlere devam edilmek amacıyla kötüniyetli olarak hükümsüzlük davası açtığını, itirazın reddi kararının hukuka aykırı olduğunu bildirmiştir. UYAP ortamında incelenen Konya Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığı’nın toplantı no:2020/2, karar no 2020/8 olan 24/02/2020 tarihli kararının incelenmesinde; huzurdaki davanın davalı vekili tarafından Cihanbeyli Asliye Hukuk mahkemesi’nin 2019/141 Talimat sayılı dosyasında rapor hazırlayan bilirkişiler … ve… hakkında şikayet yapıldığı, söz konusu kararda bilirkişilerin hukuki nitelendirme ve değerlendirmede bulundukları, taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığı yorumlayarak hukuki nitelendirme ve değerlendirme yaptıkları, oysa bu konuların takdirinin Hakime ait olduğu, bilirkişilerin açıklamalarının HMK’nın 279/4 maddesi le 6754 Sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/2 maddesine aykırı olduğu gerekçeleriyle uyarılmalarına karar verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, tasarımın hükümsüzlüğü davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık, mahkemece verilen ihtiyati tedbire itirazın reddi kararına yöneliktir. Yukarıda ayrıntılı bir şekilde özetlendiği üzere, mahkemece başlangıçta 05/12/2019 tarihli kararla tescilli tasarımlar yönünden ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne, daha sonra ise 13/12/2019 tarihli ara karar ile tescilsiz olduğu belirtilen tasarımlar yönünden ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne dair kararlar verildiği, davalı vekilinin itirazı üzerine 23/01/2020 tarihinde itirazın reddine karar verildiği, bu kararın davalı vekilince istinaf edildiği ve dairemizce davalı vekilinin istinaf talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır. Yargılamanın devam ettiği sırada davalı vekilince bu kez 16/03/2020 tarihli dilekçe sunularak Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/141 talimat sayılı dosyasında rapor hazırlayan bilirkişiler hakkında şikayet üzerine Konya Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığı’nın 24/02/2020 tarihi itibariyle bilirkişilerin hukuki görüş bildirdikleri gerekçeleriyle haklarında uyarma cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği belirtilerek, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasının istendiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin bu talebi HMK’nın 396.maddesi gereğince, yani durum ve koşulların değişmesine bağlı olarak yapılan bir itirazdır. Kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını, özenle, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, HMK’nun 391’inci ve 394’üncü maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir. HMK’nun 391’inci maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK’nun 394’üncü maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395’inci maddenin 3’üncü fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394’üncü maddesinin 4’inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395’inci ve 396’ncı maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396’ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400’üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez.Türk Medeni Kanun’unun 1’inci maddesine göre, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Yukarıdaki bentlerde sözüyle ve özüyle açıklanan ihtiyati tedbire ilişkin HMK’nun 391 ve 394’üncü maddelerine aykırı bir uygulama yapılmasına imkân veren bir yorum kuralı bulunmamaktadır. Kanunun açık hükmüne aykırı bir yorum, ancak bu konuda teknik bir gerekçe sunulması hâlinde mümkün olup, bunun dışındaki bir nedenle kanunun açık hükmüne aykırı şekilde karar verilemez. Kanun koyucunun ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açmasına yasa yapma tekniği bakımından bir engel olmadığı dikkate alındığında, kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı (contra legem) yorum sayılır. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 01/10/2013 gün, 2013/12479 Esas, 2013/15056 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.Yukarıda gerekçenin başlangıç kısmında da belirtildiği üzere davalı vekilinin bu talebi HMK’nın 396.maddesi kapsamında kaldığından, mahkemece verilen karar istinaf kanun yoluna tabi değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talebinin usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin USULDEN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.02/07/2020