Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1104 E. 2022/1073 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1104 Esas
KARAR NO: 2022/1073
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2019
NUMARASI: 2018/301 E. – 2019/1056 K.
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı şirket ve müvekkili şirket arasında 25.06.2013 tarihinde “Yazılım ve/veya Doküman Ürünleri Kullanım Hakkının Devri Sözleşmesi” akdedildiğini, bu sözleşme uyarınca, müvekkili şirket tarafından yurtiçi ve yurtdışı yatırım hizmet ve faaliyetlerinin müşterilere sunulmasında ve diğer tüm işlemler için davalı şirkete ait … yazılım programı kullanılmakta olduğunu, Bahse konu sözleşmenin 10. maddesi “… işbu Sözleşme uyannca, kusurundan doğabilecek zararlardan sorumludur” hükmü uyannca, hem de genel hukuk kurallan çerçevesinde, kullanılan yazılımlarda oluşabilecek hatalar veya davalı şirket çalışanlannın yanlış yönlendirmeleri uyarınca doğabilecek zararlar nedeniyle davalı şirketin müvekkil şirkete karşı hukuki sorumluluğu bulunduğunu, 22.11.2017 tarihinde müvekkil şirket yurtdışı müşterilerin pay piyasası işlemlerinin piyasaya otomasyonla iletimi için davalı şirket tarafından geliştirilmiş olan … Yazılımı (“Yazılım”), 21.11.2017 tarihli ve gün içi geçerli olan yüklü miktardaki müşteri emirlerini hatalı şekilde tekrar piyasaya iletmiş ve müvekkili şirketin bu hatalı iletilen işlemlerden dolayı çalışanlarının zararı azaltmaya yönelik yoğun çabasına rağmen 482.020,69 TL zararı doğduğunu, bahse konu zararın oluşmasına davalı şirket tarafından geliştirilen yazılımın içeriğindeki kusurlar, yazılımın olası risklere karşı güvenli bir şekilde tasarlanmamış olması, yazılımın kullanımına destek veren davalı şirket çalışanlarının hatalı/eksik yönlendirmeleri ve davalı şirketçe yazılımın kullanılması/olası riskleri hakkında müvekkil şirket ilgili çalışanlarına gerekli/yeterli bilgilendirmenin yapılmamış olması neden olduğunu, Tüm bu hususlar hem şirket içinde yapılan 04.12.2017 tarihli Teftiş Kurulu inceleme Raporu ile hem de … firması tarafından hazırlanan 27.02.2018 tarihli bağımsız denetim raporu ile tespit edilmiş olduğunu, buna rağmen iş bu zararın ödenmesine yönelik davalı şirket ile yapılan hem yazılı hem sözlü iyiniyetli görüşmeler sonuçsuz kaldığım, son olarak müvekkili şirket tarafından Beyoğlu … Noterliği vasıtasıyla 19.03,2018 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname keşide edilmiş ise de, davalı şirket tarafindan bu ihtarnameye olumsuz yanıt verildiğini belirterek fazlaya dair talep ve dava haklan saklı kalmak kaydı ile, 482.020, 69 TL zararın, zarar gerçekleşme tarihi olan 21.11.2017 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline, 30.975.-TL alacağın/zarann ödeme tarihi olan 28.02.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava edilmiştir. Davalı vekili, davacının … yazılımını ve …’ ye entegre çalışan … uygulamasını halihazırda aktif olarak kullandığını, Müvekkili şirket tarafından davalıya çekilen ihtarnamede belirtiltiği üzere şirket bilgisayar sisteminde 22/11/2017 tarihinde yaşanan davaya konu sorunun müvekkili şirket yazılımından kaynaklanmadığını, mevcut sorunun davacı tarafından yönetilen ve davacının alt yapısı üzerinde çalışan bir … uygulamasından kaynaklandığını, … uygulamasının kaydettiği logların yedeklenerek silinmesinin olağan bir durum olduğunu, yedeklenerek silinen logların eski ve geçmiş kayıtlı loglar olduğunu, bunu karşısında davacının kullandığı … uygulamasının güncel logları silerek söz konusu zararın doğduğunu, müvekkilinin bu durum karşısında herhangi bir etkisinin olmadığını savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “tarafların serbest iradeleri ile imza altına alınan sözleşmeden ve tüm dosya kapsamından; davalı tarafından geliştirilen … programının 21.04.2014 tarihinden inceleme gününe kadar kullanıldığı, … uygulamasının çalışması sonucunda oluşan kayıtların (loglamaların) bilgisayar sisteminde çok alan kapladığı durumlarda belli aralıklar ile geçmiş kayıtların yedeklendikten sonra silinmesi olağan bir durum olduğu, davacı tarafından geliştirilen … uygulaması ile log silme işlemlerinin otomatik olarak yapılmasının amaçlandığı, normalde gün bitiminde davacı tarafından geliştirilen … uygulaması … uygulaması kapandıktan sonra biten güne ait logları başka bir makineye taşıyarak sildiği, fakat, 21.11.2017 tarihinde gün bitiminde davalı tarafından geliştirilen … uygulaması çalıştığı esnada … uygulamasının yapmış olduğu silme işleminden kaynaklı olarak doğan sorunun dava konusu olduğu, bu silme işleminden dolayı … uygulaması 21.11.2017 tarihli müşterilere ait emirleri, 22.11.2017 tarihinde hatalı olarak aynı emirleri tekrar borsaya göndermesinden dolayı davacının maddi zararına neden olduğu, taraflar arasında düzenlenen ve dosyada mübrez sözleşmenin kusurlara ilişkin maddelerinin düzenlendiği, 4.5, 4.12, 10, 10.1 ve 10.2 maddeleri kapsamında davalının yazmış olduğu yazılım haricinde bir yazılımın meydana gelen zararın etkeni olduğu anlaşıldığından davalının bu haliyle doğan zarara sebebiyet vermediği, davacının, kullanmış olduğu yazılımı davalıya ait olan bilgisayar programına müdahale ile kendi uygulamasını geliştirerek ihtiyacına çözüm ürettiği, bu sorunun çözüme kavuşturulması talebi ile çözümün yazılım firması tarafından geliştirmesi halinde; ancak bu durumda davalının sorumluluğunun tahlil edilebileceği, bu haliyle davalıyı geliştirmediği bir programdan dolayı kaynaklanan arıza, aksaklık ve zarardan sorumlu tutmanın gerek taraflar arasında imzalanan ve yukarıda bahsedilen sözleşme maddeleri kapsamında gerekse 6098 sayılı Kanunun genel itibariyle 49. maddesinde belirtilen zarardan sorumluluk haliyle bağdaşmayacağı; davacının, davalıdan, doğan zararın tazminini isteyemeyeceği” gerekçesiyle yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin yazılımı kullandığı ofis ortamı ve bilgisayarlar üzerinde inceleme yapılmak üzere yerinde inceleme dahi yapılmadan tamamen davalının beyanları dikkate alınarak hazırlanan raporlara itibar edilerek karar verildiğini, huzurdaki davada ne … yazılımının ne de … uygulamasının sanal ortam üzerinde nasıl işlediği ve müvekkili tarafından nasıl kullanıldığının incelenmeksizin nasıl görüş verildiğinin hiç anlaşılamadığını, uyuşmazlığın davalının müvekkiline sunduğu sistemi düzgün çalışıp çalışmadığı hususunda toplandığı, müvekkiline sunduğu teftiş kurulu raporu ve … bağımsız denetim raporunda teknik değerlendirmeler yapıldığını, her iki raporun hazırlanması sürecinde müvekkilinin kullandığı yazılımların 10 gün kadar süre ile detaylı incelemesinin yapıldığını, buna rağmen dosyaya görüş sunan bilirkişi heyetinin müvekkili şirketin sistemlerinde tek bir inceleme dahi yapmadığını, bilirkişinin teknik değerlendirmesinde … uygulamasının oluşan maddi zararın tek nedeni olduğunun belirtildiğini, ancak bu konuda bilirkişi raporuna itibar edilemeyeceğini, yine bilirkişinin yaşanan mali sıkıntıdan müvekkilinin personelinin sorumlu olduğunu belirtmiş ise de bu tespitin teknik incelemenin düzgün yapılmamasından kaynaklandığını, bilirkişi heyetinin tarafsızlığını şüpheye düşürecek tespit ve yorumlarda bulunduğu, bilirkişinin dava ve cevaba cevap dilekçesindeki hususları değerlendirmediğini, raporlarda bu konulara hiç yer verilmediğini, kararın bu yönü ile de hukuka aykırı olduğunu, uyuşmazlıkla ilgili tanık deliline dayandıklarını ancak mahkemenin bu konuda bir karar vermeden tanıkları dinlemediğini, mahkemenin böylelikle hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiğini, kaldı ki mahkemenin tanık dinlenilmesi talebini dahi değerlendirmediğini bildirmiştir. Taraflar arasında 25/06/2013 tarihli yazılım ve/veya doküman ürünleri kullanım hakkının devri sözleşmesi ile eklerinin imzalandığı görülmüştür. 01/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “ayrıntılarıyla arzettiğimiz nedenlerden dofayı bilirkişi kurulumuz, dava konusu zararın, davalının geliştirmiş olduğu programdan kaynaklarımadığı, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alındığında davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği” yolunda görüş bildirilmiştir. 22/08/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda; “ayrıntılarıyla arzettiğimiz nedenlerden dolayı bilirkişi kurulumuzun kök rapordaki görüş ve kanaatinde herhangi bir değişiklik oluşmadığı” yolunda görüş bildirilmiştir.Heyetin takdiri arz olunur.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında düzenlenen sözleşme nedeniyle davalı tarafından yazılımı yapılan bilgisayar programından doğduğu iddia edilen zararın tazmin talebine ilişkindir. Davacı taraf taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davalı tarafından yapılan yazılım programını kullandıklarını ancak davalının kusuru nedeniyle zarara uğradıklarını iddia etmiş, davalı taraf ise davacının iddia ettiği zararın yaptıkları yazılımdan kaynaklanmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında konu ile ilgili olarak bilirkişi heyetinden kök ve ek raporlar alınmış olup, bu raporlarda da belirtildiği üzere davacının davalı tarafından geliştirilen programı kullandığı, davalının geliştirdiği … programının çalıştığı sırada davacı tarafından geliştirilen … uygulamasının silme işlemi yaptığı ve bu silme işleminden dolayı … uygulamasının 21/11/2017 tarihli müşterilere ait emirleri 22/11/2017 tarihinde aynı emirleri tekrar borsaya göndermesinden dolayı davacının zarara uğradığı, davacının kullanmış olduğu … uygulamasının davalının uygulamasına müdahale eder nitelikte bulunduğu, bu durumun zararın doğmasına yol açtığı, davacının halen davalının yazılımını yaptığı … uygulamasını kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesinde davalının kusurundan doğabilecek zararlardan sorumlu olduğu belirtilmiş ise de, yine aynı maddede davalının 10.1 ve 10.2 maddesindeki hallerden dolayı hiçbir sorumluluğunun olmayacağını hükme bağlandığı görülmüştür. Buna göre davacının uğradığı zararın doğrudan davalının yaptığı yazılım programından kaynaklanmayıp davacının … uygulaması ile sisteme müdahalesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harcın, peşin alınan 8.761,00 TL harçtan mahsubu ile artan 8.680,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/06/2022