Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/109 E. 2020/297 K. 07.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/109 Esas
KARAR NO: 2020/297
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/279
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin ülke çapında tanınan bir mağaza zinciri olduğunu, 16 adet mağazası bulunduğunu, testilden ev eşyalarına, kişisel bakımdan farklı kategorilerde ürünün taksit kart adı verilen sistemle taksit ve vadeli olarak satıldığını, bu sistemin öncülerinden birinin müvekkili olduğunu, müvekkilinin taksit kartını aktif olarak kullanan müşteri sayısının 200 binin üzerinde olduğunu, müvekkilinin özellikle 2000’li yılların başından itibaren … markasını tanınmış bir marka haline getirdiğini, davalının ise müvekkiline ait markayı … tescil numarasıyla 29,35,40 ve 43.sınıflarda … Et ve Sucukları, yine … başvuru numarasıyla 35 ve 43.sınıflarda … Kasabı şeklinde tescil ettirdiğini, müvekkilinin et sektöründe çalışmıyor olmakla birlikte davalının müvekkilinin tanınmışlığından faydalanılmaya çalıştığını, ayrıca müvekkilinin tescil markalarının kırmızı ve beyaz renkte logolar olup davalının müvekkilinin adını taklit ettiği gibi renkleri ve logosunu da taklit ettiğini, tarafların mağazasının aynı semtte olduğunu, bu durumun müvekkilinin markasını ve itibarını ve kalite standartlarını tehlikeye sokabileceğini, davanın kötüniyetli olduğunu belirterek davalıya ait markaların hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, müvekkilinin adını kullanmaktan men’ine, tabelanın, dükkandaki diğer yazıların toplatılmasına ve imhasına, ayrıca ihtiyati tedbir olarak davalının … adını kullanmaktan men edilmesine, bu ismi kullandığı tabelanın, dükkandaki diğer yazıların, ambalajların, ilan ve reklamların toplatılmasına, internet sitesinde ve sosyal medya hesaplarında … ismini kaldırmalarının emredilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraf markalarının benzer olmadığını, ayrıca sınıfsal bakımdan da benzerlik bulunmadığını, yine tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinin de söz konusu olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre 19/11/2019 tarihinde duruşma açılarak yapılan inceleme sonunda; bilirkişi raporu gerekçe yapılarak SMK’nun 159/1 ve HMK’nun 389/1 maddesi gereğince yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili İstinaf sebebi olarak; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, ayrıca bilirkişi raporuna dayanak karar verilmiş ise de, rapora itirazlarının yok sayılmasının hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder nitelikte olduğunu, rapora itiraz dilekçesinin davanın esası ve bilirkişi raporunun güvenilirliği ile ilgili ciddi ve sağlam temellere dayanan argümanlar içerdiğini, mahkemenin bu hususları görmezden geldiğini, davalının müvekkiline ait markayı birebir aynen kullandığını, haklı bir gerekçesi olmadığını, davalının kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin ortakları ile yakın akrabalık ilişkisi bulunan davalı şirket ortağı …’ın müvekkilinin markasından habersiz olmadığını, … olan soyadını haksız kazanç elde etmek haricinde bir gerekçesi olmaksızın akrabalarının yaklaşık 50 yıl önce yaptığı gibi … olarak kullandığını, bu şahsın akrabalarının piyasadaki itibarından yararlanmak istediğini, bilirkişi raporunda basit bir google araştırması ile ulaşılabilecek ham bilgiler haricinde hiçbir şey bulunmadığını, işin özünün mahkemenin de bildiği üzere çok farklı olduğunu, yapılması gereken incelemenin sicillerin ve kayıtların görünen yüzünün ötesini görerek maddi gerçeklerin esasını tespit etmek olduğunu, karıştırma riskinin yalnızca nice sınıfına kayıtlı markalar arasında söz konusu olmadığını, müvekkilinin markasının tanınmış olduğuna dair hususun değerlendirmeye alınmadığını, müvekkilinin markasının Türk Patent Kurumu’nun tanınmış markalar listesinde bulunmamakla beraber müvekkilinin cirosu, şube sayısı gibi Türkiye çapında geniş çevrelerde iş yaptığını ve tanındığını gösteren 2018 vergi beyannamesini sunduklarını, yine davalının bu markayı kullanması için haklı nedenin olmadığını, bütün bunların dikkate alınmadığını bildirmiştir. Davacıya ait … tescil numaralı …+şekil markanın 24,25 ve 35.sınıflarda 13/03/2000 tarihinde tescil edildiği, yine … tescil numaralı … Sihirli Kart + şekil markasının 9 ve 35.sınıflarda 24/01/2007 tarihinde tescil edildiği, yine … markasının 25 ve 35.sınıflarda 01/03/2007 tarihinde, … markasının 35.sınıfta 23/01/2012 tarihinde, … + şekil markasının 25.sınıfta 20/03/2013 tarihinde, yine … tescil numaralı … markasının 9,35 ve 36.sınıflarda 11/04/2014 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. Davalıya ait … tescil numaralı … ET VE SUCUKLARI markasının 29,35,40 ve 43.sınıflarda 11/04/2019 tarihinde tescil edildiği, yine … tescil numaralı … KASABI + şekil markasının 11/04/2019 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 17/10/2019 tarihli bilişimci ve marka vekilinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporda; davalıya ait emtia listesi içeriklerinin davacı tarafın tescilli emtia listesinde bulunmadığı, davacı markasının tanınmış marka olduğuna dair somut delil bulunmadığı, davacı markasının mal ve hizmet sınıfıyla davalı markasının mal ve hizmet listelerinin karıştırılmaya veya ilişkilendirilmeye sebebiyet verecek şekilde benzerliği bulunmadığı, davalı marka kullanımının davacı markasıyla karıştırılmaya sebebiyet vermeyeceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen cevabi yazı içeriğinden; davacı şirketin 13/12/1984 tarihinde tescil edildiği, yönetim kurulu üyelerinin …, … , …’dan oluştuğu ve şirketin faal olduğunun bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, marka hükümsüzlüğü, sicilden terkin, davalı tarafın … adını kullanmaktan men edilmesi, bu ismin kullanıldığı tabelanın, diğer yazıların ambalajların, ilan ve reklamların toplatılması, imhası, internet ve sosyal medya hesaplarında … isminin kaldırılması taleplerine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık, ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına yöneliktir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; davacı markasının tanınmış marka olmadığı, ayrıca tarafların markalarının mal ve hizmet sınıfları itibariyle karıştırılmaya veya ilişkilendirilmeye sebebiyet verecek şekilde benzerliğinin bulunmadığı, yine davalı marka kullanımının davacı markasıyla karşılaştırılmaya sebebiyet vermeyeceği belirtildiği görülmüş olup gerek bilirkişi raporu, gerekse dosyadaki mevcut deliller gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.07/02/2020