Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1074 E. 2022/1304 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1074 Esas
KARAR NO: 2022/1304
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2017/862 2019/919
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/07/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalılar arasında 06/03/2015 tarihli sözleşmenin 23.maddesi gereğince sözleşme konusu yükümlülüklerin yerine getirilmesinin teminatını teşkil etmek üzere 17/03/2016 tarihli 262.1002269.451 sayılı 520.000 TL’lik miktarlı teminat mektubu ile yine 20/04/2016 tarihi Pro Aktif İş Ortaklığı Sözleşmesi’nin 22.maddesi gereğince de 05/06/2017 tarihli 262.100329.451 sayılı 150.000 TL miktarlı teminat mektubu verdiğini, davalıların sözleşmeyi haksız olarak fesih nedeniyle adı geçen şirketlere karşı tazminat davası açacağını, ancak teminat mektubunun her an nakde çevrilme ihtimali ve tehlikesi bulunduğundan öncelikle müvekkili şirketin haklarının derhal korunması gerektiğinden … AŞ tarafından düzenlenen 520.000 TL ve 150.000 TL miktarlı kesin teminat mektuplarının nakde çevirilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, 06/03/2015 tarihli dağıtım merkezi sözleşmesinin ve 20/04/2016 tarihli proaktif iş ortaklığı sözleşmesinin davalılarca feshinin haksız olduğunun tespitine, sözleşmelerin haksız feshi nedeniyle müvekkilinin 31/07/2017- 20/04/2026 tarihleri arasında 8 yıl 8 ay 20 günlük yoksun kaldığı karının,RKHK 58 maddesi uyarınca yoksun kalınan karın 3 katının, tahkikat sonucunda tam ve kesin olarak belirleninceye kadar HMK 107/2 gereğince belirsiz alacak olarak ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalarak artırılmak üzere şimdilik kaydıyla 15.000 TL nin 31/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, bunun mümkün görülmemesi halinde terditli olarak sözleşmelerin haksız fesihleri yüzünden TBK 126 gereğince müvekkilinin 31/07/2017- 20/04/2026 tarihleri arasında 8 yıl 8 ay 20 günlük yoksun kaldığı karının tahkikat sonucunda tam ve kesin olarak belirleninceye kadar HMK 107/2 gereğince belirsiz alacak olarak ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalarak artırılmak üzere şimdilik her bir davalıdan asgari olarak 5.000 er TL olmak üzere 15.000 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, TTK nun 122 mad gereğince müvekkilinin denkleştirme tazminatı alacağının tahkikat sonucunda tam ve kesin olarak belirleninceye kadar HMK 107/2 gereğince belirsiz alacak olarak ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalarak artırılmak üzere şimdilik her bir davalıdan asgari olarak 5.000 er TL olmak üzere 15.000 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile yoksun kalınan kar talebini 8.287.637,61-TL ye, denkleştirme tazminatı talebini ise 2.797.172,71-TL ye yükseltmiştir. Davalılar vekili,06.03.2015 tarihinde Sabit Dağıtım Merkezi Sözleşmesi, 20.04.2016 tarihinde Proaktif İş Ortaklığı Sözleşmesi’nin imzalandığını,davacı ile müvekkilleri arasında bayilik ilişkisi bulunduğunu, 06.02.2016 tarihli ve … kodlu ofiste gerçekleştirilen denetimde, 4 Temmuz 2015’ten kalma yaklaşık 70 adet abonelik evrakının bulunduğunu, …’ta 08.02.2016 tarihinden kalma 1 adet kimlik bulunduğunu, abone detaylarını içeren excel dosyası bulunduğunu raporladıklarını, KVK ve BTK düzenlemelerine aykırı bilgi ve belgelerin arşivlendiği, mail ortamında tutulduğu, Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğin Korunması Hakkında Yönetmeliğin 15. Maddesinin ihlal edildiğini, bu nedenle davacıya cevap dilekçesi ekinde ek 4’te sunulan raporlar ile maillerde -23.02.2016 tarihli- ihlallerin belirtildiğini, alt bayilere yönelik yapılan ziyaretlerde 30.01.2017 tarihli mail ve 12.01.2017 tarihli denetimde deaktif nokta olan alt bayilerde TT tabelasının bulunduğu, fatura tahsilatları yapılamadığı, MTS arayüzdeki şifre sorunu sebebiyle kullanılamadığı, cihaz hakkedişi alınamadığı hususlarının açıklandığını,buna rağmen davacının sözleşme gereklerine aykırı davranması nedeniyle sözleşmelerin fesih edildiğini, Dağıtım Merkezi Sözleşmesinin sözleşmenin 26.3 maddesi, Proaktif İş Ortaklığı Sözleşmesinin 25.3 maddesi hükümleri gereğince, temerrütten önce sözleşmenin feshedildiğini, davacıya müvekkillerinin bir borcu bulunmadığını, geçerli olan bir fesih ile sona erdirilen sözleşmeden kaynaklı müspet zarar talep edilemeyeceğini, RKHK 4 hükmünün uygulama alanı bulamayacağını, davacının portföy tazminatı şartı olan ‘münhasır yetkili bayi’ statüsünde bir işletme olmadığını, bahsedilen portföyün müvekkili şirketlere ait müşterilerden oluştuğunu, TTK 122’de gereğince haksız fesih şartının olayda oluşmadığını, Proaktif İş Ortaklığı Sözleşmesi’nin 5.1. maddesinde ve Dağıtım Merkezi Sözleşmesi’nin 5.1. maddesinde bu hususların açıklandığını, 122/1-c’ye göre hakkaniyete uygun düşüyorsa bu tazminatın ödenmesi gerektiğinin yazılı olduğunu, müşteri portföyü ve diğer amaçlara ulaşmak için yapılan reklamların tamamının müvekkilleri tarafından hazırlandığını, bayilerin burada bir rol almadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; talebin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından istinaf edilmiştir. Dairemizin 13/03/2018 tarihli kararında, Sözleşmenin ilgili hükümleri gereğince teminat mektubunun paraya çevrilmesi için sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin kanıtlanması gerekli olup haklı nedenle fesih iddiasını kanıtlamak ise sözleşmesi fesheden davalılara aittir. Teminat mektuplarının derhal paraya çevrilebilir olması nedeniyle karşı tarafın açılacak davanın sonucunu beklemeden teminat mektubunu paraya çevirme ihtimali bulunduğundan 150.000 TL’lik teminat mektubu yönünden istinaf talebinin kabulüne, Diğer 520.000 TL’lik teminat senedi bakımından talep konusuz kaldığından bu senet bakımından hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “Somut olayda; Mahkememizce dinlenen tanıklar…,…, … nın “davalı şirketlerdeki yönetim değişikliğinden sonra, organizasyon yapısının değiştirildiği, davacı şirketin bayiliği devretmesi konusunda zorlandığı, devir yapmayan bayiliklerin fesih edildiği, davacınında devir yapmaması üzerine sözleşmesinin fesih edildiği, ceza verilmesine rağmen sözleşmesi fesih edilen çok az bayii olduğu, davacıya ibraname imzalatma konusunda baskı yapıldığı” anlatımları, davalı şirketlerin sözleşmeler imzalandıktan sonra 2015 ve 2016 yıllarında yaptıkları denetimlerde de fesih ihtarında gerekçe gösterilen eksik ve hataları tespit ettikleri,ancak sözleşmeyi fesih etmedikleri, En son yapılan 30.01.2017 tarihli denetim ve bu denetime dair maile göre eksikliklerin yeniden tespit edilmesine rağmen, 06/03/2017 tarihinde Sabit Dağıtım Merkezi Sözleşmesi nin süresinin 1 yıl süre ile yenilendiği, (davalı şirketlerin fesih bildiriminde bulunmaması ), Aynı tarihlerde benzer gerekçelerle … iletişim ve … Danışmanlık gibi şirketlerinde sözleşmelerinin fesih edilmesi ( dosyaya sunulan fesih ihtarlarına göre), Gözetilerek her iki sözleşmenin de davalılarca haksız olarak fesih edildiği sabit bulunmuştur. Bu nedenle davacının sözleşmelerin feshinin haksız olduğunun tespiti istemi kabul edilmiştir. Sözleşmeler davalılarca haksız olarak fesih edildiğinden davacı bakiye sözleşme süreleri için bilirkişi raporu ile tespit edilen mahrum kaldığı karı istemekte haklıdır. Mahkememizce 06.03.2015 tarihli Sabit Dağıtım Merkezi Sözleşmesi nin 06/03/2017 tarihinde sözleşmenin 4.1 maddesi gereğince 1 yıl süre ile uzadığı, sözleşmenin fesih tarihi olan 28/07/2017 itibariyle bakiye sürenin 7 ay 6 gün olduğu, bilirkişi raporunda 32 aylık mahrum kalınan kar 4.425.931,07 TL olarak belirlenmiş olup, aylık 121.743,443 TL , günlük 4.058,114 TL olacağı, davacının 7 ay 6 gün karşılığı 1.027.958,18 TL tazminat isteyebileceği sabit bulunmuştur. Mahkememizce 20/04/2016 tarihli Proaktif İş Ortaklığı Sözleşmesi nin sözleşmenin 4.2 maddesi gereğince 2 yıllık süresinin 20/04/2018 tarihinde dolacağı, sözleşmenin fesih tarihi olan 28/07/2017 itibariyle bakiye sürenin 8 ay 20 gün olduğu, aylık 97.596,609 TL , günlük 3.253,220 TL olacağı, davacının 8 ay 20 gün karşılığı 1.035.685,30 TL tazminat isteyebileceği sabit bulunmuştur. Davacının azami 5 yılın dolmasıyla sözleşmenin sona ereceği ve bu bakiye kısım üzerinden tazminat isteminin yerinde bulunmadığı,” gerekçeleriyle davacının portföy tazminatı talebinin reddine, davacının sözleşmeyi feshinin haksız olduğunun tespiti ile kar mahrumiyeti talebinin kısmen kabulüne, Dağıtım Sözleşmesi nedeniyle 7 ay 6 gün için 1.027.958,18 TL nin 31/07/2017 tarihinden itibaren avans faiziyle davalılar … AŞ ve … AŞ den, Proaktif Sözleşmesi için 8 ay 20 gün karşılığı 1.035.685,3 TL nin 31/07/2017 tarihinden itibaren avans faiziyle davalılar … AŞ , … AŞ ve …den, alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Rekabet kanununa aykırılığa ilişkin taleplerinin ön koşul yerine getirilmediği gerekçesiyle reddinin son içtihatlara uygun olmadığını, rekabet kuruluna başvurunun dava şartı olmadığını, rekabet kuruluna başvuru yapılmışsa bunun bekletici mesele yapıldığını, Yargıtay 11.HD nin 2015/5134 E – 2016/2543 K sayılı kararının da bu yönde olduğunu, denkleştirme tazminatına ilişkin talebin reddinin hukuka uygun olmamakla birlikte sözleşme hükmünün geniş manada yorumlanmaması sonucu hatalı bir kanaate varıldığını, salt sözleşme ile tekel olunmadığı gerekçesiyle bu talebin reddinin hatalı olduğunu, müvekkilinin iş yaptığı tüm bölgelerde tekel olduğunu, mahkemenin bu konuda re’sen araştırma yapması gerektiğini, ayrıca davaya konu sözleşmelerin TBK 20 vd. Maddelerinde belirtilen genel işlem koşullarının tipik bir örneğini oluşturduğunu, ayrıca sözleşmede tekel hakkı verilmesi dahi fiilen taraflar arasındaki uygulama münhasırlık esasına göre aylarca yürütüldüğünden kararın bu yönden de hatalı olduğunu, mahkemenin feshin haksız olduğu tespitinin doğru olduğunu ancak yoksun kalınan kar talebinin 5 yıl üzerinden verilmemesinin hatalı olduğunu, sabit dağıtım merkezi sözleşmesinin 06/03/2015 başlangıç tarihli olup, sözleşmenin 28/07/2017 tarihinde feshedildiğini, bu sözleşmenin 2 yıllık süre sonunda feshedilmediğinden TTK 121/2 maddesi gereğince belirsiz süreli hale geldiğini, buna göre tazminatın hesaplanmasında belirsiz süreli sözleşmelere göre değerlendirilme yapılması gerektiğini, yine proaktif iş ortaklığı sözleşmesinden de 2 yıl bakiye süreye göre tazminat belirlenmesinin de hatalı olduğunu, tazminatın tayin ve tespitinde TBK 51/1 maddesinin göz önüne alınması gerektiğini, en az 5 yıllık bir süreyi kapsayacak bir biçimde maddi tazminat hesabına itibar edilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda ayrıca şirketin faaliyetlerinden ancak 3.yılda kar elde etmeye başlayacakken fesih olması sebebiyle faaliyet karları dikkate alınarak hesaplama yapılmasının mümkün olmadığının belirtildiğini, bilirkişi kök raporundaki hesaba göre müvekkilinin tüm bayilik sürecinin sonunda hala zararda olduğunu, böyle bir durumun kabulünün hayatın ve ticaretin olağan akışına aykırı olduğunu, davalıların şirketinde çalışan tanık …’ın ifadesinde bayilik sözleşmelerinin en az 7 yıl sürdüğünü beyan ettiğini, buna göre 5 yıllık süre üzerine yapılan hesaplamanın hakkaniyete uygun olduğunu, ayrıca davalı lehine 92.157,59-TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, zira cezai şart talebine ilişkin olarak davalı lehine 98.761,62-TL vekalet ücreti hükmedildiğini, cezai şart talebinde maksadın rekabet kanuna göre talep ettikleri 3 kat oranında tazminat ise, bu talebe ilişkin herhangi bir harç yatırmadıklarını, bu tazminatın kanundan doğduğunu, ne kadar tutarda bir tazminata hükmedileceği önceden bilinebilir olmadığından harç yatırılmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla bu miktarda vekalet ücretinin hatalı olduğunu bildirmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği gerekçesinin hatalı olduğunu, davacının sözleşmeyi ihlallerine devam ettiğini, bu nedenle sözleşmenin feshedildiğini, yapılan denetimlerde aykırılıkların tespit edildiğini, ve bu hususların giderilmediğini, verilen süre içerisinde de bu eksikliklerin giderilip giderilmediğinin tespiti için son kez 06/07/2017 de denetim yaptıklarını, akabinde sözleşmeyi haklı nedenle feshettiklerini, davacı şirket yetkilisi hakkında müvekkili şirketler adına müşterinin sahte imzası ile internet abonelik sözleşmesi akdetmesi nedeniyle ceza davası açıldığını, sırf bu hususun dahi müvekkilinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini gösterdiğini, konuyla ilgili olarak Küçükçekmece 15.Asliye CM nin 2019/330 E sayılı dosyasında yargılamaya başlanıldığını, sözleşmenin 06/03/2017 tarihinde kendiliğinden süresinin uzamasında müvekkili şirketlerin yenileme iradesi bulunmadığını, mahkemenin bu konudaki tespitinin de hatalı olduğunu, davacının müşterilere ait kişisel verileri depolamasının mevzuata da aykırı olduğunu, 12/01/2017 tarihli denetimde davacının 24 excell dosyasında kişisel bilgilerin yer aldığı, ve toplam 63.407 kayıt bulunduğunun tespit edildiğinin, kişisel verilere yönelik yapılan usulsüz işlemin ilk tespit edildiği tarihin 12/01/2017 tarihli denetim olduğunu, müvekkilinin ihlalin giderilmesi için süre verdiğini, ancak 06/07/2017 tarihli denetimde de söz konusu ihlalin giderilmediği, davacıya ait bilgisayarlarda yüzden fazla excell dosyası içerisinde yaklaşık 16.000 müşteri bilgisinin bulunduğunu, ve yine kişisel bilgisayarlarda Şubat 2017 tarihli yaklaşık 18.000 adet müşteri evrakı bulunduğunun tespit edildiğini, dağıtım merkezi sözleşmesinin 8.2 ve proaktif sözleşmenin 7.2 maddesinde müşterilere ilişkin bilgi ve belgelerin müvekkile gönderilene kadar muhafaza edeceği bunların gizliliğini koruyacağı ve arşivlemeyeceğinin ifade edildiğini, bu durumun konuyla ilgili yönetmeliğin 5.maddesine de aykırılık oluşturduğunu, davacının müşterilere ait kişisel verileri tablolar düzenleyerek arşivlemesinin KVK HK kanunun ve ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı olduğu, bu durumda müvekkilinin idari para cezaya muhatap olabileceği ve müvekkilinin güvenilirliğini zedeleyeceği hususlarını mahkemece gözetilmediği ve feshin haklı olduğunun dikkate alınmadığını, ayrıca davacının eylemleri nedeniyle süreklilik arz eder şekilde şikayet aldıklarını, sözleşmeler gereğince bu durumun da haklı fesih sebebi olduğunu, yerel mahkemenin gerekçesinde yer verdiği dava dışı … ve … Danışmanlık şirketlerine ilişkin fesih hallerinin dava konusu bayi ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, dava dışı … İletişim ile müvekkili arasındaki iletişimin protokol ile sona erdiğini, … Danışmanlık ile ilişkisinin ise haklı nedenle feshedildiğini, proaktif iş ortaklığı sözleşmesinin 15.2 maddesi gereğince müvekkilinin denetim hakkına sahip olduğunu, yine aynı sözleşmenin 25.2.12 maddesinde iç denetim sonucunda ikazlara rağmen öneri ve tavsiyelere uyulmamasının da derhal fesih sebebi olduğunu, tanık beyanlarının sözleşme ve fesih sürecine ilişkin doğrudan bir bilgi içermediğini, bu beyanlar ile haksız kanaate varılmasının hatalı olduğunu, gerekçede bahsi geçen tanıklar …, … ve …’nın hiçbirinin gerekçeli kararda yer verilen ifadeleri kullanmadığını, ayrıca tanık …’nın dava dışı … Ltd.Şti nde sorumlu müdür olarak çalıştığını, müvekkili ile bu şirket arasında İstanbul 9. ATM nin 2018/672 E sayılı dosyasında dava devam ettiğinden müvekkili ile husumetli olduklarını, bu nedenle dikkate alınmaması gerektiğini, tanıklar … ve …’nın ise müvekkili şirketin yapısındaki değişiklikten bahsettiklerini ancak davacı ile akdedilen sözleşmenin bu sebeple feshedildiğine ilişkin hiçbir ifade içermediğini, kar mahrumiyeti hesabında Yargıtay yerleşik içtihatları gereği yeni bir iş bulunması için gerekli makul sürenin dikkate alınmadığını, bu nedenle hesabın hatalı olduğunu, 7 ay veya 8 ay süre gibi uzunca bir süre için kar mahrumiyeti tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca net kar miktarı tespit edilmeden kar mahrumiyeti hesabı yapılmasının usul ve yasaya yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, yine müvekkilinin davadan önce temerrüde düşürülmediği dolayısıyla dava tarihinden önceki bir tarihten itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu bildirmiştir. Taraflar arasında 06/03/2015 tarihli dağıtım merkezi sözleşmesinin rehine proaktif iş ortaklığı sözleşmesinin imzalandığı, ayrıca davacı tarafından iş ortaklığı esasları ile teknik şartnamenin imzalandığı görülmüştür. 26/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Denkleştirme tazminatına hükmedilmesi için gerekli koşulların bulunmadığı, takdiri Sayın Mahkemeye kalmak üzere söz konusu fesih bildiriminin haklı nedene dayandığı, feshin haksız olduğu kabul edilse dahi, RKHK 4/d ve RKHK 4/e hükmü uyarınca RKHK 58’de belirtilen şekilde zararın 3 katı kadar maddi tazminata karar verilmesi için gerekli şartların oluşmadığı, Dağıtım Merkezi Sözleşmesi’nin Mahkemece haksız feshedildiği kabul edilirse, 06.03.2018 Tarihine kadar taraflar arasında bağlayıcı olması ve zararın tespitinde bu tarihin sözleşme bitiş tarihi olarak esas alınması gerektiği, Proaktif İş Ortaklığı Sözleşmesi’nin Mahkemece haksız feshedildiği kabul edilirse, 20.04.2016 tarihinde 2 yıllık olarak imzalanan sözleşmenin 20.04.2018’de tarihine kadar taraflar arasında bağlayıcı olması gerektiği ve zararın tespitinde bu tarihin sözleşme bitiş tarihi olarak esas alınması gerektiği, Mahkemenin, davacı yan taleplerinin yerinde olduğunu değerlendirmesi halinde hesaplanan; Kar kaybı tutarının iki sözleşme için toplamda 8.287.637,61 TL, Sayın Mahkemece hakkaniyet gereği denkleştirme tazminatı verilmesi yönünde kanaat oluşması halinde, denkleştirme tazminatı tutarının iki sözleşme için toplamda 2.797.172,71 1L olacağı” yolunda görüş bildirilmiştir. 06/08/2019 tarihli bilirkişi raporunda; ” Kök raporda yer verildiği şekli ile Şirketin 2015 yılında 1.533.227,73 TL prim geliri elde ettiği, bu tutarın 2016 yılında 2015 yılına nazaran 4,39 kat artarak 8.308.032,95 TL olarak gerçekleştiği, 2017 yılında ise fesih etkisi ile bu tutarın 2016 yılına nazaran 9624 oranında azalarak 6.290.615,97 TL olarak gerçekleştiği, bu anlamda şirketin faaliyetlerinden ancak 3. yılda kar elde etmeye başlayacakken sözleşmenin fesih olması nedeni ile faaliyet karları dikkate alınarak hesaplama yapılmasının Mmümkün olmadığı, ” Bu nedenle, kök raporda yer verilen Kar kaybı ve denkleştirme tazminatı hesaplamaları aynen muhafaza edilmiş olmakla, Mahkemenin, davacı yan taleplerinin yerinde olduğunu değerlendirmesi halinde davacının talep edebileceği yoksun kalınan kar miktarının 8.287.637,61 TL, denkleştirme tazminatı tutarının ise iki sözleşme için toplamda 2.797.172,71 TL olacağı, yapılan hesaplamanın, mahkemenin takdirinde olduğu” yolunda görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, mahrum kalınan kar, denkleştirme tazminatı ve 4054 Sayılı Kanun uyarınca tazminat taleplerine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekilinin istinafı yönünden yapılan değerlendirmede; davacı vekilinin talepleri arasında 4054 Sayılı Kanun uyarınca tazminat talebi de bulunmakta olup, bu konuda ne miktar alacak talep edildiği davacı yanca açıklanmamış olup ve harçta yatırılmamış bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece davacı vekilinin bu konudaki tazminat miktarını açıklatması ve buna göre de harcın yatırılması gerekirken bu yönden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davacı vekilinin istinaf talebinin bu hususta re’sen bağlamında kabulü gerekmiştir. Davacı vekilinin diğer istinaf sebeplerine gelince, mahkemece sözleşmelerin son tarihleri isabetli bir şekilde belirlenmiş olup, daha fazlaya yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. Ayrıca somut olay bakımından denkleştirme tazminatı istenebilmesinin koşulları gerçekleşmemiştir. Zira taraflar arasındaki sözleşmenin 5.1 maddesinde davacı tarafın tek yetkili olmadığı ve kendisine tekel hakkının tanınmadığı belirtilmiştir. Bu hususa ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davalılar vekilinin istinaf talebinin değerlendirilmesine gelince; davalı tarafın sözleşmeyi haklı nedenle feshetmediği yönündeki ilk derece mahkemesi kararı isabetlidir. Dolayısıyla davacı taraf sözleşmeler nedeniyle mahrum kaldığı karı isteyebilecektir. Ancak davacı tarafın sözleşmenin feshi nedeniyle aynı konuda başka bir iş yapma imkanı bulunup bulunmadığı, benzer bir işi ne kadar sürede bulabileceği hususları konusunda yargılama eksik bırakılmıştır. Bu yönden davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Bu durumda mahkemece açıklanan yönler itibariyle gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınması gerekir. Ayrıca mahkemece faizin başlangıcı olarak ihtarname tarihinin gösterilmesi doğru değildir. Zira taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla haksız feshin haksız fiil gibi değerlendirilip haksız fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesi isabetsizdir. Bu konuda varsa davalı tarafın temerrüde düşürüldüğü bir tarihin saptanması, yoksa faizin başlangıcının dava tarihi olarak esas alınması gerekir. Bu yönlerden davalılar vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talebinin 4054 Sayılı kanun uyarınca açtığı dava yönünden kısmen kabulü, vekalet ücretine yönelik istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, sair istinaf taleplerinin ise reddine; davalılar vekilinin ise davacı tarafın aynı konuda hangi sürede iş yapabileceği hususunda araştırma yapılması ve faizin başlangıcına yönelik istinaf talepleri yönünden kısmen kabul, sair istinaf talepleri yönünden ise red kararı vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraflar vekilinin istinaf talebinin ayrı ayrı KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarih, 2017/862 E – 2019/919 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılması için yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harçlarının talepleri halinde taraflara iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 11-TL posta masrafı olmak üzere toplam 159,60-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 66,20-TL posta masrafı olmak üzere toplam 214,80-TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 7-İstinaf aşamasında davalılar tarafından fazladan yatırılan 297,20-TL (148,60×2) TL istinaf yoluna başvurma harcının talebi halinde ilk derece mahkemesince davalılara iadesine, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.06/07/2022