Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1071 E. 2022/1151 K. 20.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1071 Esas
KARAR NO: 2022/1151
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI: 2018/2 2019/1152
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 20/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili şirket arasında 21/10/2013 tarihlinde bağıtlanan kira sözleşmesi ile Başakşehir İlçesi, İkitelli, … Mevkiindeki … sayılı parsel üzerinde bulunan akaryakıt-otogaz satış ve servis istasyonunun 5 yıllık bir süre için davalı şirket tarafından müvekkiline kiralandığını, kira bedelinin tümünün davalı şirkete ödendiğini, kira sözleşmesine konu akaryakıt ve oto gaz istasyonunun davalı şirket tarafından işletilmesi amacıyla taraflar arasında 25/06/2014 tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesinin imzalandığını, davalı şirketin noterden gönderdiği 28/03/2016 tarihli ihtarname ile bayilik sözleşmesini fesih ettiğini bildirdiğini, bu tek yanlı fesih bildirimi karşısında davalı şirkete noterden gönderilen uyarı ile kira sözleşmesi uyarınca kullanım hakkına sahip oldukları akaryakıt, LPG satış ve servis istasyonunun davalı şirkete teslim edilen ariyetleri ile birlikte eksiksiz ve kullanıma elverişli olarak teslim edilmesinin, iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatının devredilmesinin ve ayrıca muaccel hale gelen tüm borçların ödenmesinin istenildiğini, uyarının sonuçsuz kaldığını, davalının başka bir dağıtım şirketinin bayisi olarak faaliyetlerine devam ettiğini, dvalı şirkete noterden 23/06/2016 tarihinde gönderdikleri uyarı ile kiralanan taşınmazın kiracı müvekkiline teslim edilmemesi nedeniyle sözleşmenin sürdürülmesine olanak kalmadığı, kira sözleşmesinin haklı olarak fesih edildiği bildirilerek, peşin ödenen kira bedelinin taşınmazın müvekkili şirket tarafından kullanılamadığı süresine isabet eden kısmı olan ve 15/06/2016 tarihli fatura ile davalı şirkete fatura edilen 2.253.177,22 USD ile kira sözleşmesi uyarınca bu tutar için tahakkuk eden 15/06/2016 tarihli fatura ile davalıya fatura edilen 113.355,10 USD faizinin ifa tarihindeki ¨ karşılığının tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde ödenmesinin istenildiğini, aynı uyarı ile bayilik sözleşmesinde yazılı 300.000,00 USD cezai şartın, ifa tarihinde uygulanmakta olan TCMB döviz satış kuru ¨ karşılığının uyarının tebliği tarihinden itibaren yabancı paraya uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte 7 gün içinde, kira sözleşmesinde öngörülen 300.000,00 USD cezai şartın, ifa tarihinde uygulanmakta olan TCMB döviz satış kuru ¨ karşılığının uyarının tebliği tarihinden itibaren yabancı paraya uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte 30 gün içinde, davalı şirketin ¨ 933.615,95 cari hesap borcunun uyarının tebliğ edildiği 13/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 7 gün içinde, davalı şirkete ariyet olarak teslim edilen ekipmanların uyarının tebliği tarihinden itibaren 7 gün içinde müvekkili şirkete teslim edilmesinin, teslim edilmez ise rayiç bedeli olan 68.440,00 +KDV’nin aynı süre içinde ödenmesinin istenildiği, aksi halde davalı kooperatifin sahibi olduğu taşınmaz üzerine 22/11/2013 tarihinde tesis edilen ¨ 6.000.000,00 bedelli ipoteğin nakte çevrilmesi amacıyla işlemlere başlatılacağının davalılara bildirildiğini, uyarıdan sonuç alınamaması üzerine davalılar hakkında Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını, davalıların ipoteğin teminat ipoteği olduğu ve bu ipoteğe dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip yapılamayacağı, alacağın yargılamayı gerektirdiği gerekçeleri ile borca ve eklentilerine itiraz ettiklerini, açıklanan kira bedeli iade alacakları ile cari hesap alacaklarının yargılamayı gerektirmediğini, yasal haklarının yasaya uygun olarak kullanıldığını, objektif dava birleşmesi nedeniyle açılan davaya bakmakta ticaret mahkemesinin görevli olduğunu bildirerek; davalıların Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında haklarında başlatılan icra takibine konu borçlarına ve eklentilerine yaptıkları kötü niyetli itirazların iptali ile icra takibinin devamını, haksız ve kötü niyetli itirazları nedeniyle icra takibine konu tutarın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemelerine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle ; Davacı ile müvekkili şirket arasında bayilik sözleşmesi imzalandığını, diğer davalı kooperatife ait taşınmazın ipotek edildiğini, alt kira sözleşmesinin tapuya şerh edildiğini, işletme ruhsatının sahibi dava dışı asıl kiracı ile aralarında kira sözleşmesi bulunduğunu, davacı şirketin bayilik sözleşmesini yapmak için belli bir peşinat ödediğini, davacı şirketin 08/01/2016 tarihinden itibaren akaryakıt ürünleri vermeyi durdurduğunu, bunun üzerine istasyonun kapandığını, bu durumun otomasyon kayıtlarıyla da sabit olduğunu, bayilik sözleşmesinin “2.f maddesinde “mutabakat sağlanması halinde bayiye kredili ve ıskontolu satış yapılabileceğine…” ilişkin hüküm bulunduğunu, davacı ile yapılan en son mutabakat ile mevcut borçların yapılandırıldığını ve ödeme takvimine bağlandığını, ayrıca teminat olarak bir açık çek de verildiğini, buna rağmen kendilerine akaryakıt ürünlerinin gönderilmediğini, buna bağlı olarak çalışanların ücretlerinin ödenemediğini ve müvekkili şirketin adım adım iflasa sürüklendiğini, davacının alacaklarının ayrıca ipotek ile güvence altında olduğunu, akaryakıt gönderilmesi amacıyla yapılan uyarılara rağmen davacı şirketin ürün gönderilmemekte ısrar ettiğini, akaryakıt ticareti dışında başkaca faaliyeti olmayan müvekkilinin haklı olarak sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını, feshin haklı nedenlerle yapılması karşısında davacı şirketin cezai şart alacağı ve kar yoksunluğu zararını isteme hakkının bulunmadığını, akaryakıt ürünlerini verme yükümlülüğü yerine getirilmeden ve haliyle satılacak bir ürün olmaması halinde kar yoksunluğundan söz edilemeyeceğini, kira sözleşmesinin tapuya şerh edilmesi nedeniyle davacı şirketin sözleşmeyi süresinin sonuna değin sürdürme hakkı bulunduğunu, kasıtlı olarak alt kira sözleşmesinin devam ettirilmediğini, tapu kaydındaki şerhin de kaldırılmadığını, buna bağlı olarak taşınmazın kendilerince kullanılamadığını veya bir başkası tarafından kullanılması için kiralanamadığını, davacı şirketin bu şekilde tapudaki şerh ile devam eden kiracılık hakkını kullanmaması nedeniyle kendi kusurundan kaynaklanan zarar oluştuğunu, müvekkili şirketin taraflar arasındaki bayilik sözleşmesini fesih ettiğini, kira sözleşmesinin feshedilmediğini, kira sözleşmesinin davacı tarafından 23/06/2016 tarihinde fesih edildiğini, bu şekilde bu tarihe değin davacı tarafından taşınmazın 2 yıl, 8 ay, 2 gün kullanıldığını, bakiye sürenin ise 2 yıl, 3 ay, 28 gün olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere ancak bu süre için bir hesaplama yapılabileceğini, davacı şirketin haksız ve yersiz olarak ürün vermeyi kesmesi, kira sözleşmesinin kendisi tarafından fesih edilmesi, tapudaki kira şerhini terkin etmemesi, müvekkilince haklı nedenlerle bayilik sözleşmesinin fesih etmesi karşısında bayilik sözleşmesinden kaynaklanan 300.000,00 USD cezai şartın ödenmesinin istenemeyeceğini, taraf ticari defter kayıtları üzerinde yapılacak inceleme sonucu davacı şirketin cari hesap alacağının ortaya çıkacağını, ¨993.615,95′ lik istemi kabul etmediklerini,davacı tarafından ariyet olarak verilen emtiaların dava konusu istasyonda koruma altında olduğunu, uyarılara rağmen davacının teslim almadığını, istenildiğinde teslim alabileceklerini, bu nedenle bedellerini istemelerinin haksız ve dayanaksız olduğunu belirterek, açılan davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sanayicileri Yapı Kooperatifi vekili cevap dilekçesinde özetle; Açılan davada müvekkiline husumetin yöneltilemeyeceğini, kendilerinin davacıya bir borçlarının bulunmadığını, davalı şirketin de dava konusu alacak kadar borcu bulunmadığını, alacağın varlığının davacı yanca kanıtlanması gerektiğini belirterek, açılan davanın her iki nedenle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. somut olay değerlendirildiğide;davacı ile davalı şirket arasında imzalanan bayilik sözleşmesine istinaden davalı kooperatife ait icra takibine konu taşınmazın ipotek olarak verildiği, ipoteğin üst limit ipoteği olduğu, ipotek resmî senedi incelendiğinde, davalının kayıtsız şartsız borç ikrarında bulunduğu, icra takibinden önce davalıya TMK’nın 887 nci maddesi uyarınca gerekli ihtaratın yapıldığı ve asıl borçlu aleyhine de icra takibine girişildiği, bilirkişi incelemesine göre lehine ipotek verilen davalı asıl borçlu şirketin ipotek bedelinin çok üzerinde borçlu olduğunun sabit olduğu, anlaşıldığından davanın kabulü ile davalının itirazının tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile iptaline ve ipotek resmî senedinde belirtilen faiz oranı üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile neticeten Davanın KABULÜ ile; ipotek senedinde belirtilen ¨6.000.000,00 limiti aşılmamak ve tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile, davalıların Küçükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış oldukları itirazın ¨6.000.000.,00 asıl alacak yönünden İptali ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, -Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen ¨1.200.000,00 icra inkâr tazminatının davalılardan müştereken ve mütesensilen alınarak davacıya verilmesine,-Davalı kooperatif vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine,….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -TMK 887 maddesi gereğince muacceliyet ihbarı yapılmadan, borç muaccel olmadan doğrudan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılamayacağını, Davalı kooperatife hiçbir şekilde muacceliyet ihbarı yapılmadığını, 23.06.2016 tarihli ihtarnamenin tebligat parçası incelendiğinde 24.06.2016’da “tebliğ evrakı tüzel kişiliğin ehil yetkilisi olan daimi işçi … imzasına tebliğ edilmiştir” şerhi olduğunun görüleceğini, … isminde kooperatif işçisi olmadığını, istinaf dilekçesi ekinde SGK kayıtlarının sunulduğunu, 06.04.2016 tarihli ihtarnamenin ise “tebliğ evrakı tüzel kişiliğin ehil yetkilisi olan daimi sekreter … imzasına tebliğ edilmiştir” şeklinde olup bu isimli sekreterin de olmadığını, Asıl borçlu ..ŞTİ ve …ŞTİ adına ise tebligatların “tebliğ evrakı tüzel kişiliğin ehil yetkilisi olan daimi sekreter … imzasına tebliğ edilmiştir” şerhi ile tebliğ edildiği, müvekkili ile borçluların üç ayrı tüzel kişilik olup adreslerinin farklı olduğunu, bu durumun da tebligatın usulsüz olduğunu gösterdiğini, …Şti adına 23.06.2016 tarihli ihtarnamenin de usulüne uygun tebliğ edilmediğini, “tebliğ evrakı tüzel kişiliğin ehil yetkilisi olan daimi sekreter … imzasına tebliğ edilmiştir” şerhi düşüldüğünü, tebliğe yetkili kişinin hazır olup olmadığının şerh düşülmemiş olması nedeni ile tebliğin usulsüz olduğunu, Muacceliyet ihbarının yapılmasının kamu düzenine ilişkin olduğunu ve resen dikkate alınacağını, Küçükçekmece 2.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/652 E sayılı dosyasında takibin iptali amacıyla şikayette bulunduklarını, -Davalı asil borçlu ile müvekkili arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğunu, muacceliyet ihbarı usulüne uygun olarak yapılmadığından her iki borçlu hakkında da takip yapılamayacağını, önşartın gerçekleşmediğini, -Alacağın varlığı, miktarı, tahsili gerekip gerekmediği yargılamayı gerektireceğinden alacaklı öncelikle dava açıp alacağını belirtir ilam aldıktan sonra ipoteğe dayalı takibe geçebileceğini, Yargıtay kararlarının bu yönde olduğunu, -Davacı 23.06.2016 tarihinde sözleşmeyi fesh ettiğini bildirmesine rağmen 5 yıllık kira şerhini kaldırtmadığını bu nedenle taşınmazın kullanılamadığını, kiralanamadığını, TMK 2 maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı hareket edilmediğini, bakiye kura süresini kullanamama iddiasıyla talep etmiş olmakla reddi gerektiğini, Bilirkişi raporunun denetime ve hükme elverişli olmadığını, itirazların değerlendirilmediğini, … şirketinin defterlerinin incelenmediğini, salt davacı defterlerine göre ve ipotek limitini aşar şekilde hüküm kurulduğunu, -Alacağın varlığının ispatlanamadığını, davacının defterindeki faturanın … in defterine işlenmediğini, itiraz edilerek iade edildiğini, Raporda seçenekli hesaplama yapıldığını mahkemenin hangi seçeneği dikkate aldığını açıklamadığı gibi alacak miktarının ne kadar olduğunun da açıklanmadığını, kararın gerekçesiz olduğunu, -İpotek limitini aşar şekilde kötüniyet ve yargılama gideri vekalet ücretine hükmedildiğini,-İadesi gereken kira bedelinin ne olduğunun mahkemenin kararında açıklanmadığını, raporun kira bedeli yönünden de hatalı olduğunu, toplamda 1.593.000,00 USD ödeme yapılmış olmasına rağmen ödenen bedelin çok üzerinde 2.253.177,22USD iade kira bedeli ve 113.355,10USD faizin davacı tarafça talep edildiğini, sözleşmenin 09.03.2013 başladığı ve 23.06.2016’da fesh edildiği bu durumda 2 yıl 8 aydan fazla bir sürenin yani yarıdan fazlasının mahsubu gerekirken fahiş bedele nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığını, -Kabul anlamına gelmemekle birlikte kira bedelinin 24.07.2016 tarihli kura göre hesaplanmasının sözleşmeye aykırı olduğunu, sözleşmenin imzalandığı tarihte 1 USD = 1,9840TL olduğunu, hesaplamanın da isabetsiz olduğunu,-Bayilik ve kira sözleşmesinden ayrı ayrı cezai şart talep edilmesinin hukuka, sözleşmeye aykırı olup olmadığının araştırılmadığını, mahkemenin de davacının cezai şart talebi hakkında herhangi bir açıklama yapmadığını, sadece alacağın ipotek bedeli üzerinde olduğu gerekçesi ile davanın kabul edildiğini, -Cezai şart koşullarının oluşmadığını, davacının 08.01.2016’dan itibaren müvekkiline akaryakıt mamülleri vermeyi durdurması ile birlikte müvekkilinin ticari faaliyetini durdurarak kapattığını, -25.06.2014 tarihli bayilik sözleşmesinde 2.f. Maddesinde “mutabakat sağlanması halinde bayiye kredili ve iskontolu satış yapılabilir” hükmü olduğunu, son mutabakatta borcun yapılandırılarak ödeme takvimine bağlandığını, ayrıca davalı şirkete verilecek mamüllerin teminatı olarak açık çek verildiğini, akaryakıt ve gaz mamüllerinin gönderilmediğini, ihtara rağmen gönderim yapılmadığını, bunun üzerine müvekkilinin sözleşmeyi haklı olarak fesh etmek zorunda kaldığını, 28.03.2016 da haklı feshin ihtaren bildirildiğini, cezai şart ve kar mahrumiyeti de talep edilemeyeceğini, Alacak likit olmadığından, usulüne uygun muacceliyet ihbarı olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ipoteğin paraya çevrilmesine dayalı olarak başlatılan icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalılar vekilinin usule ilişkin istinaf isteminin öncelikle incelenmesi gereklidir.Davalılar vekili ihtarnamenin tebliğinin usulsüz olduğunu, bu durumun dava şartı olup resen dikkate alınacağını ileri sürmüş, davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde yargılama aşamasında böyle bir iddia ileri sürülemeyeceğini, tebligatların usulüne uygun tebliğ edildiğini belirterek savunmasına dayanak belgeleri sunmuştur. TMK’nun 887. maddesinin “İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Asıl borçlu ile ipotek borçlusu arasında zorunlu takip ve dava arkadaşlığı mevcut olup buna göre borçtan şahsen sorumlu olmayan bir şahsa ait taşınmaza ilişkin teminat ipoteğinin paraya çevrilmesi yönünde icra takibi yapılabilmesi için, icra takibinden önce ipotek borçlusuna, asıl borçlu ile birlikte ihtar tebliğinin gereklidir. Bu husus takip ve dava şartı olup re’sen gözetilmelidir(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 10.10.2016 tarihli 2016/3763 E., 2016/13155 K. sayılı ve 05.04.2016 tarihli 2015/13315 E., 2016/5930 K. sayılı emsal kararları). İcra ve dava dosyası incelendiğinde ödeme emri ekinde; ipotek akit tablosu ile birlikte taşınmaz maliki ve asıl borçluya çıkarılan ihtarname ve tebliğ evraklarının eklendiği görülmüştür. Davacı, takibin şekli şartını yerine getirmiştir. Davalılar vekilinin tebligatların usulsüz tebliğ edildiği ve tebliği alan kişilerin davalıların çalışanı olmadığına ilişkin iddiası incelendiğinde ise; davalıların aşamalarda ihtarnameye muttali olmadıklarına ilişkin hiçbir beyan ve itirazda bulunmadıkları, davalı şirket vekilinin cevap dilekçesinde “kira sözleşmesinin 23.06.2016 tarihinde feshedildiği tarafımıza bildirildiği” şeklindeki beyanına istinaden ihtarnameye muttali olmuş sayılacağı, keza; davalı kooperatif yönünden dava dilekçesinin ve ödeme emrinin … isimli kişiye tebliğ edildiği, taşınmaz maliki olan davalı kooperatifin bu yönde de itirazda bulunmayıp cevap/beyan dilekçelerini sunduğu görülmekle davalının usule ilişkin istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Esasa ilişkin istinaf istemlerine gelince; somut uyuşmazlıkta; davacı birden fazla alacak kalemine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatmış; aşamalarda bilirkişiler tarafından 3 seçenekli hesaplamalar yaparak rapor tanzim edilmiştir. İlk derece mahkemesi; alacağın ipotek limitinden yüksek olduğunu belirterek davanın kabulüne karar vermiş ise de, bilirkişilerin seçenekli şekilde yaptığı hesaplamalardan hangi seçeneğin kabul edildiği, sözleşmenin başlangıç ve bitiş tarihlerinin hangi tarihler olarak kabul edildiği, hangi alacak kalemlerinin ne miktarda kabul edildiği, faiz hesaplamasında hangi tarihteki kurun ve faiz oranın yerinde görüldüğü, davalının feshin haklı olduğu iddiasının dinlenebilir nitelikte olup olmadığı yönünde gerekçede herhangi bir açıklamaya yer verilmeden karar verildiği görülmektedir. İstinaf denetiminin yapılabilmesi için kabul edilen alacak kalemlerinin neler olduğunun gerekçeli şekilde açıklanması gerekmektedir.Kabule göre ise; kararda ipotek limitini aşar şekilde takipten itibaren faize hükmedilmesi yerinde görülmediği gibi davacının da takip talebinde faiz talebi bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle davalının istinaf isteminin bu yönlerden kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının HMK 355, 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, kaldırma sebebine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1- Davalılar vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İlk derece mahkemesinin kararının HMK 355, 353/1-a-6 maddeleri gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde aidiyetine göre davalılara iadesine, (30.000Tl ve 72.365,00Tl olmak üzere davalılar tarafından yatırılan) 5- İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60’ar TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 63,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 360,20 TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. 20/06/2022